loading
close
SON DAKİKALAR

''Başbakanlık kurumu, makamı icracı bir makam değildir. Bir aracı makamdır''

''Başbakanlık kurumu, makamı icracı bir makam değildir. Bir aracı makamdır''
Tarih: 30.08.2014 - 17:14
Kategori: Siyaset

CHP Sözcüsü Haluk Koç, ''Şuandan itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nde Başbakanlık kurumu, makamı icracı bir makam değildir. Bir aracı makamdır'' dedi...

-“Davutoğlu, Tayyip Erdoğan ile kabine arasında bir aracılık görevi görecektir. Yani mesajcılık görevi görecektir. Çünkü tek yetki, tek düzen, tek kişi, tek emir, tek karar noktası artık kendisinin de ifade ettiği gibi Erdoğan’dır.”

-“Tek kişi, kendinden sonraki 10 günü dizayn etmek, Abdullah Gül’ü İstanbul’da hicrete zorunlu etmek, kendi kafasına göre kapalı zarf ihalesi usulüyle Başbakanı tayin etmek suçlarını işledi. Birazdan yazıp Davutoğlu’na verdiği kabine açıklanacak”

-“Milletin iradesine de, milletin kararına da saygılıyız. Ama hukukun iğfal edilmesine, anayasanın içinin boşaltılmasına, açıkça çiğnenmesine karşıyız.”

-“Tek kişi anayasa kitabını atmıyor ama anayasayı çiğniyor, anayasayı iğfal ediyor, ettiriyor, ortaklaşa çete suçu işleterek yapıyor bunu. Buna hiç kimse milletin iradesine saygısızlık, hukuka saygısızlık, anayasaya saygısızlık olarak nitelemiyor”

-“15 Ağustos – 28 Ağustos arasındaki süreç hukuksuz bir süreçtir. Bu hukuksuzluğa alet olan tüm kurumlar, bu hukuksuzluğa alet olmada dayatan, kendi çıkarları, beklentilerine göre bu programı yapan kişi suçludur. O kadar çok suç birikti ki yani 17 Aralık duruyor, 25 Aralık duruyor. Onların üzerine şimdi birde açıkça anayasayı ihlal suçu eklenmiştir. Bakalım bu kabaran suç dosyası ne kadar ötelenecek, ne kadar yargının kovuşturma, soruşturma yapmasından kaçırılacak. Bütün bunlar ertelenebilir, geciktirilebilir. Ama hukukun mutlaka hesap soracağı günden kaçırılamaz onu ifade etmek istiyorum.

-“CHP’nin mevcut, oluşan önyargıları kırması gerekiyor deniliyor. Ben de küsmüydük ki barışacağız diyorum. Niye küs olalım ki? Bu kafalara yerleşmiş, yerleştirilmiş bir algı olarak bugüne kadar taşındı ve belli bir kesimde bu işi kendi etrafında kutuplaştırmak için sürekli olarak kullandı. Kullanırken istismarda etti. O değerlerin tümünü de istismar etti. O değerlerin içerisinde haram yemek, haram yiyeni alkışlamak var mı? Harama el uzatana destek vermek var mı? Adaletsizlik var mı? Yalancılık var mı? Hırsızlık var mı? Bunları kutsamak var mı? Bunları göre göre bu kutuplaşmanın içinde saf tutmak var mı? “

-“Hırsızdan Müslüman olmaz. Yalancıdan Müslüman olmaz. Haram yiyenden Müslüman olmaz. Bütün bunlar olaylar yaşandıkça mutlaka karşılığını bulacaktır. Tek kişinin kendi istediğini, kendi baskısını, kendi çıkarına dayalı bir yönetim anlayışını bütün Türkiye’ye dayatma dönemi bitecektir. Siz bakmayın şatafatlı törenlere. Çember daralıyor. Çember daralacak ve çıkışı olmayacak.

-“CHP bazı arkadaşlarımızın dediği gibi farklılaşarak, değişerek, farklı yörüngelere savrularak bir yere gitmiyor. CHP olduğu yerde duruyor. Yönetim anlayışını yenileştiriyor. Kendi parti içi demokrasisini kurumsallaştırma yolunda adımlar atıyor”

-“CHP herkesi, söylediğiniz kesimlerde dahil, herkesi kucaklayarak demokrasi, eşitlik, özgürlük, sosyal adalet, ortak yaşama, birlikte yaşama, beraber yaşama ve hakça paylaşmak üzerinde yoluna devam edecektir.”

-“Kurultay sonrasında birilerinin beklediği gibi bir şey olmaz. Kurultay sonrasında kucaklaşarak devam edeceğiz. Zaten kurultayın adı da “BİRLEŞME ve KARDEŞLİK KURULTAYI” olacak.

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Prof.Dr. Haluk Koç Bugün Tv ile Kanaltürk Tv’nin ortak canlı yayınında Erkan Akkuş’un sorularını şöyle yanıtladı;

Erkan AKKUŞ- Hoşgeldiniz Haluk bey.

Haluk KOÇ- Günaydın Erkan bey iyi yayınlar diliyorum.

Erkan AKKUŞ- Çok teşekkür ediyoruz. Haluk bey şimdi tabi düne bu konu damgasını vurdu diyoruz hep. Tarihe de geçecek anlardan biriydi. Engin Altay bey kendini savundu zaten dedi meclis başkanının ayaklarının altında olan bir şeydi bu ben bunu göstermek istedim. Öncelikle şunu soruyum. Siz dün niye mecliste yoktunuz? Yani bu konu eleştiriliyor. Milletin meclisi, sizde vekil olarak oradasınız. Başka bir şekilde protesto edemez miydiniz? Yani HDP’de oradaydı. Bu konuda sizin kadar muhalif olan MHP’de oradaydı. Niye meclisi milletin meclisini terk ettiniz?

Haluk KOÇ- Evet Erkan bey öncelikle şunu ifade edeyim. TBMM Sayın Başkanı Cemil Çiçek Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertesinde gelişen olaylarda tüm TBMM Başkanı, herkesin Meclis Başkanı olduğunu unuttu yine bir siyasi kimlikle davranma ihtiyacı hissetti. Bunun altını çizerek söylemek istiyorum.

Bakın, 15 Ağustos günü yani YSK seçilen Cumhurbaşkanının mazbatasını TBMM Başkanına verdikten sonra ilgili kanunlar ve anayasa maddeleri doğrudan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın meclis üyeliğinin düştüğünü ortaya koyar. Bunun için ayrıca bir hukuki bildirime, bir hukuki adıma atmaya gerek yoktur. TBMM Başkanı bu konuda kendisine yapılan müracaatları görmezden geldi ve tavırsız kaldı. Ayrıca torba yasa görüşmelerine devam eden meclis aniden bu kararın gelen kağıtlarda TBMM Genel Kurulunda okunmaması için hemen alelacele, apar topar tatile sokuldu. Şimdi dünkü oturumda da bütün anayasal kurumlar Cumhurbaşkanlığı makamı, başbakanlığın ilgili bölümleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, TBMM meclis Başkanlığı anayasanın açık amir ve hükmüne rağmen Cumhurbaşkanlığı seçim kanununun ilgili maddelerine rağmen ortaklaşa bir anayasa ihlali suçu işlemişlerdir. Bunu basın toplantılarında gerek ben, gerek Sayın Genel Başkanımız, gerek sözcülerimiz, diğer anayasa hukukçuları son derece önemli, bağımsız hocalar. Bunların hepsi tarafından ifade edildi. Yani Türkiye gözlerini kapatmış tek bir kişinin 28 Ağustos’a kadar hem partisinin kendisinden sonraki iç yapısını düzenleme yetkisini, buna partisinin olağanüstü kongresi de dahil, oraya katılmada dahil. Hem yeni kabinenin teşekkülünü, hem yeni Başbakanı atama şeklini, belirleme şeklini. Yani bütün bunları uhdesinde toplayarak götürme gibi bir gafletine seyirci kalınmıştır, teslim olunmuştur.

Şimdi bütün bu konularda bu hususları belirtmek, işlenen anayasa ihlal suçlarının altını çizerek belirtmek için biz bir usul tartışması açılmasını talep ettik Grup Başkanvekilimiz tarafından. Sayın Cemil Çiçek’in mahcup bir ifadeyle bunun bir seremoni olduğu, bir törensel toplantı olduğu, sadece yeminle sınırlı olduğu noktasındaki açıklaması usul tartışmasına yanaşmamasına tanık olduk. Mutat değildir dedi. Sayın Çiçek’e bir kere daha buradan ifade ediyorum. Mutattır Sayın Başkan. Daha önce örnekleri vardır. Tarih 1 Mart 2003 meşhur Irak’a Türk askeri gönderme tezkeresinin mecliste görüşüleceği gün. Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç idi. Yine özel gündemle toplanıyor, başka bir gündemi yok meclisin 1 Mart günü ve CHP grubu meclisi yöneten Sayın Bülent Arınç’tan usul tartışması açılmasını istedi ve Sayın Arınç o gün usul tartışmasını açtı. Sayın Çiçek hiç kimse geçmişi unutmadı. Yani sizin söylediğiniz her zaman doğru, egemen olduğunuz medyayla yaratmak istediğiniz algı sizin tarafınızdan yapılabilir. Ama gerçekleri ifade etmek için CHP kendisini zorlasın dursun. Beklentiniz bu. 1 Mart günü o dönem Sayın Önder Sav çıktı ve usul tartışmasına CHP adına görüşlerini ifade etti. Ondan sonra gizli oturuma geçildi ve özel gündemdeki konu görüşüldü, oylandı ve karara bağlandı. Demek ki böyle bir olay var. Buna imkan vermeyerek 3 dakikada olsa lehte, aleyhte iki kişiye söz vermesi gerekir. Bunu yapmadı Sayın Çiçek. Yapmadı çünkü bunların yapılan anayasa ihlallerinin o güne kadar, dünkü güne kadar CHP tarafından meclis kürsüsünden ifade edilmesi ve tutanaklara geçirilmesini içine sindiremedi. Çünkü kendisi de bu ihlal suçunun ortaklarından bir tanesi maalesef. Basın toplantılarında da söylüyorum bizim eleştirilerimizden çok alındığını biliyorum gelen haberler o şekilde. Biz saygısızlık yapmıyoruz. Sadece bir siyasi partinin değil tüm meclisin başkanı olduğunu uygulamalarıyla kanıtlaması gerekir diyoruz. İş işten geçti artık. Bir siyasi partinin meclis başkanı olarak görevini o da tamamlayacak, üç dönemini bitirecek gibi gözüküyor.

Erkan AKKUŞ- Haluk bey, yaptığınız açıklamalardan şunu anlıyorum. Daha çok Meclis Başkanı Cemil Çiçek üzerinden bir eleştiri yaptınız. Yani dünkü protestonuz daha çok Meclis Başkanına, Başkanlığına yönelik miydi, yoksa Recep Tayyip Erdoğan’ı, çünkü Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamalar farklıydı o yüzden soruyorum.

Haluk KOÇ- Hayır bir farklılık yok Erkan bey örtüşüyor dikkat ederseniz. Sayın Cemil Çiçek’in kendi payına düşen kısmını söyledim. Bütün bu süreçte Cumhurbaşkanlığı makamının atması gereken adımları atmaması, Başbakanlığın mesela resmi gazetenin kilidini alıp tatile gitti, kapattı. Yani YSK kararı elden götürüldüğü zaman mükerrer sayıda yayınlanması gerekir. Bunlar yapılmadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçilen kişinin 15 Ağustos akşamı itibariyle siyasi partiye üyeliğini sonlandırır. Bunun için ayrı bir kanuni prosedür gerekmez. Bu konuda adım atmadılar yapılan başvuruya rağmen ve bu tek kişinin kendinden sonraki 10 günü dizayn etmek, Abdullah Gül’ü İstanbul’da hicrete zorunlu etmek, kendi kafasına göre kapalı zarf ihalesi usulüyle Başbakanı tayin etmek ve birazdan kabine açıklanacak diyorsunuz. Kabinenin Sayın Davutoğlu tarafından yapıldığını ve açıklanacağını mı zannediyorsunuz? Yani mutlaka Sayın Recep Tayyip Erdoğan listeyi yazdı takdim etti o açıklanacak. Yani şuandan itibaren Türkiye Cumhuriyetinde Başbakanlık kurumu, makamı icracı bir makam değildir. Bir aracı makamdır. Tayyip Erdoğan ile kabine arasında bir aracılık görevi görecektir. Yani mesajcılık görevi görecektir. Bunu da üzülerek ifade etmek istiyorum. Çünkü tek yetki, tek düzen, tek kişi, tek emir, tek karar noktası artık kendisinin de ifade ettiği gibi Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bakın, anayasa bu kadar açık ihlal edilirken bütün anayasa hukukçusu, öğretim üyeleri her görüşten, dünya görüşünden bunun altını çizerken Türkiye’de dün çok şatafatlı törenler yapıldı. Anayasa açıkça ihlal ediliyor ve ondan sonra Recep Tayyip Erdoğan mecliste ihlal ettiği, ortaklaşa ihlal ettirttiği, o suçu paylaştırdığı o kişi kalkıyor anayasaya sadakat üzerine yemin ediyor.

Şunu açıklıkla söylüyorum Erkan bey burası önemli söylediklerimin. Cumhuriyet Halk Partisi milletin iradesine saygılıdır. Cumhuriyet Halk Partisi milli iradeye saygısızlık yapmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi hukukun içinin boşaltılmasına, anayasanın ihlal edilmesine ve tek kişinin yakın dönem çıkarları üzerine bu tezgahın kurulmasına karşıdır. Bunu da bir usul tartışmasıyla ifade etmek istemiştir. Ama Meclis Başkanı görevini son gün, son dakikada beklendiği gibi yapmıştır. Buna müsaade etmemiştir. Tepki odur asla bunu karıştırmayalım. Milletin iradesine de, milletin kararına da saygılıyız. Ama hukukun iğfal edilmesine, anayasanın içinin boşaltılmasına, açıkça çiğnenmesine karşıyız. Tepkimiz budur.

Erkan AKKUŞ- Tepkiniz budur. Şimdi Haluk bey, şöyle bir eleştiri hep Cumhuriyet Halk Partisine yapılıyordu dünden sonra yine yapıldı. İşte bu meclisteki protesto şekli artı şunu da soracağım haklıda olsa kendini bu tarz durumlarla haksız duruma düşürüyor denilmesine sebep hadiselerden biriydi. Anayasa kitapçığımı, iç tüzük kitapçığımı o da netleşmiş değil onu da belki siz söylersiniz. Bir kitapçık fırlatma hadisesi oldu. Bununda meclisin şahsına yönelik bir saygısızlık olduğu eleştirileri var. Öncelikle siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunu? Bu doğru bir yaklaşım mıydı ve bu eleştirilere nasıl bakıyorsunuz? Yani bu tarz eylemlerle haklı da olsa haksız duruma düşüyor, stratejik hatalar yapıyor Cumhuriyet Halk Partisi deniliyor. Bu bir halka mıydı onlara?

Haluk KOÇ- Şimdi Erkan bey şöyle ifade edeyim. Önce o kitapçık iki bölümdür. Bir kısmında Türkiye Cumhuriyeti anayasası vardır, bir kısmında da meclis iç tüzüğü vardır. İkisi tek başına bir kitapçıktır. Sayın Cemil Çiçek’in usul tartışması açmaması Grup Başkanvekilimiz Sayın Engin Altay’ı anladığım kadarıyla, gördüğüm kadarıyla bir miktar talebine karşılık bulamaması dolayısıyla sinirlendirmiştir. Yoksa orada ne Sayın Altay, ne Cumhuriyet Halk Partisi milletin iradesine dönük, kararına dönük bir saygısızlık asla yapmamışlardır bunu altını çizerek söylüyorum. Hep bir pencereden bakıyoruz Erkan bey. Gözünüzü seviyim şunu ne olur dile getirin. Açıkça tek kişi anayasa kitabını atmıyor ama anayasayı çiğniyor, anayasayı iğfal ediyor, ettiriyor, ortaklaşa çete suçu işleterek yapıyor bunu. Buna hiç kimse milletin iradesine saygısızlık, hukuka saygısızlık, anayasaya saygısızlık olarak nitelemiyor. Dün bir miktar sinirlenmekle beraber bu tabloya ulaşan bu tavrı herkes diline dolamış ve bunu Cumhuriyet Halk Partisiyle millet arasında bir ayrılık olarak sunmaya gayret ediyor.

Bugün medyada demin sizde haber verirken söylediniz görevli troller yeni bir konu buldular. İstedikleri kadar küfredebilirler. Ortada tek bir gerçek var. Bu kişi ne yaparsa yapsın Türkiye yeni Türkiye iddialarıyla tarihte başka bir yerlere çekilemeyecek yeni Türkiye diye kastettiğimiz tarihin, çağdaş dünyanın akışı içerisinde Türkiye’yi layık olduğu yere taşıyacak bir sıfat olarak Türk toplumu tarafından, Türk milleti tarafından yerine getirilecektir. Onu da açıklıkla söylüyorum. Yani bir yanlış anlama, Cumhuriyet Halk Partisinin üstüne dönük bir takım yorumlar yapma yanlışına hiç kimse girmesin. Ortada açıkça fiilen anayasa ihlal suçu işlenmektedir. Bu hiç kimsenin gözünden kaçmasın. Yani şu 15 Ağustos – 28 Ağustos arasındaki süreç hukuksuz bir süreçtir. Bu hukuksuzluğa alet olan tüm kurum ve kurumlar, bu hukuksuzluğa alet olmada dayatan, kendi çıkarları, beklentileri bu programı yapan kişi suçludur. O kadar çok suç birikti ki yani 17 Aralık duruyor, 25 Aralık duruyor. Onların üzerine şimdi birde açıkça anayasayı ihlal suçu eklenmiştir. Bakalım bu kabaran suç dosyası ne kadar ötelenecek, ne kadar yargının kovuşturma, soruşturma yapmasından kaçırılacak. Ama bütün bunlar ertelenebilir, geciktirilebilir. Ama hukukun mutlaka hesap soracağı günden kaçırılamaz onu ifade etmek istiyorum.

Erkan AKKUŞ- Şimdi 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan artık köşke çıktı yeni kabinede birazdan sizin de söylediğiniz gibi açıklanacak. Bundan sonraki süreçte ana muhalefet partisi olarak ki, önünüzde bir kongrede olacak onu da belirtmekte fayda var. Nasıl bir yol haritanız var? Yani artık köşk tarafında da sizin muhalefet etmenizi gerektirecek söylemlerinizden onu anlıyorum bir durum sözkonusu oldu. Bu söylediğiniz hukuksuzluklarımı sürekli dile getireceksiniz? Yoksa işte Cumhuriyet Halk Partisi sürekli belli hukuksuzlukları ve hükümetin belli yanlışlarını dile getiriyor ama kendine özgü hiçbir plan açıklamıyor şeklindeki eleştirilere de kulak açıp bir yandan da kendi yol haritanızı çizecek misiniz? İşiniz yani zor görünüyor ana muhalefet olarak onu vurgulamaya çalışıyorum. Birde çünkü artık köşkte muhalefet etmenizi gerektiren başka bir isim oluştu sizin söylemlerinizden o çıkıyor.

Haluk KOÇ- Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisi kendi parti içi yarışmasını olağanüstü kurultayında yapacak ve ondan sonrasında 2015 erken mi olur, zamanında mı olur onu bilmiyoruz. O seçimlere dönük tüm Türkiye’yi kucaklayan bir projeyle tabi ki bir seçim projesiyle çalışmalarını sürdürecek.

Şimdi yaratılmak istenen algı, kamuoyunu oluşturma gücü bunun için şimdiye kadar inşa edilmiş havuz medyaları, haram medyaları, bunların hepsi görevini yapacak. Bakın sizde söylediniz Cumhuriyet Halk Partisi sadece hukuksuzlukla mı uğraşacak? Hukuk demokrasinin temelidir. Eğer hukuk delinir ise demokratik bir devletten bahsetmek mümkün değildir. Bir defa bunun altını çiziyim. Ama geniş toplumsal kesimlerin tüm beklentilerine dönük bir Cumhuriyet Halk Partisi çalışma programı ortaya konacaktır. Başka projesi yok gibi söyleniyor dediniz. Var görmek istemiyorlar. Biliyorsunuz geçen seçimlerde 2011 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tüm toplumsal kesimlere dönük aile sigortasından bedelli askerliğe kadar, emeklilerin intibak yasasından 2B arazilerine kadar, köylüye verilecek mazot desteğinden diğer sosyal politikalara kadar her alanda net, anlaşılabilir, uygulanabilir projelerle toplumun karşısına çıkmıştı. Bunlar çok daha geliştirilerek tabi ki demokrasi, hukuk devleti kucaklanarak Cumhuriyet Halk Partisi tarafından 2015’e hazırlık çalışmaları da yapılacak. Ne söylerlerse söylesinler, ne yaparlarsa yapsınlar bu soygun düzeninin, bu haramzade düzenin, bu hukuk tanımaz düzenin, bu tek kişinin her yere hakim olma mücadelesinin karşısında tüm milleti kucaklayan, tüm değerlere saygılı olacak bir Cumhuriyet Halk Partisi 2015’e kendi birliğini, beraberliğini, yarışmasını, kendi içindeki demokrasisini kurarak çıkacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. O konudaki çalışmalarımızda kurultayımızdan sonra yoğunluk kazanarak devam edecek Erkan bey.

Erkan AKKUŞ- Haluk bey son süreçte herkesin, siyasetin, analizcilerin, sosyologların, gazetecilerin vurguladığı bir şey var. Yani bu bir gerçek. Siyaset bunu örtmeye çalışsa da bir gerginlik, bir kutuplaşma sözkonusu, toplumda bir yorgunluk sözkonusu. Tabi bunun en büyük payı siyasetin yani o parti bu parti demeye gerek yok herkes neyin ne olduğunu görüyor ama bir yorgunluk sözkonusu. Şimdi bunun ortadan kaldırılması herhalde siyasetinde önceliği olması gerekiyor. 2015 seçimlerimi olur, daha sonraki süreç mi olur bilemiyoruz ama şimdi buradan nereye gideceğim. Cumhuriyet Halk Partisi yıllarca statükocu olmakla, muhafazakar mütedeyyin kesimle arası hep açık olan bir parti olarak anıldı. Ama şu süreçte belli adımlar gördük. Yani milliyetçi kesimle de, muhafazakar kesimle de. İşte Ekmeleddin İhsanoğlu ismi, yine Ankara’da bir başka isimdi onunla yürümeyi tercih ettiniz. Peki şimdi bundan sonraki süreçte bu yaklaşımlarınız devam edecek mi? Niye soruyorum? Çünkü parti içi muhalefet bu konuyla ilgili olarak bir isyan bayrağı açtı. Tabandan Ekmeleddin İhsanoğlu’na yönelik bazı itirazlar geldi. Yani CHP’de statükonun korunması, muhafazakar kesimle eskisi gibi olunması noktasında bir talep olarak görülüyor bu. Bunlara direnecek misiniz? Yani yolunuza devam edecek misiniz? Çünkü bu bir fırsat olarak da görünüyor Cumhuriyet Halk Partisi için. Toplum ciddi anlamda kutuplaştı. Birleştirici bir parti olacak mısınız? Yoksa sizde o tabandan gelen baskıya, sese teslim olup eski CHP’ye kabul etmek lazım makas açan CHP’ye geri dönüş olabilir mi? Öngörünüz nedir?

Haluk KOÇ- Şimdi Erkan bey öncelikle şunu söyleyeyim. Bu soru içinde özellikle teşekkür ediyorum onu önceden belirtiyim. Söylediğim şu; Cumhuriyet Halk Partisinin bir programı var, bir tüzüğü var ve kurulları var. Önümüzde koskoca bir Türkiye toplumu var. Çeşitli farklılıkları bir arada barındıran, çeşitli taleplerle siyasetin önüne çıkan ve o taleplerinin siyasette karşılık bulmasını isteyen çok geniş toplumsal kesimler var. Bunların özüne baktığınız zaman bunların özünde bir sosyal adalet arayışı var, bir hak arayışı var. Cumhuriyet Halk Partisi hiç kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, herkesin etnik kökenine de, inancına da saygılı olarak sosyal adaleti her alanda kurumsallaştıracak planla, programla tüm toplumu kucaklama sorumluluğunu yerine getirecektir. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Çeşitli eleştiriler olur. Bir siyasi parti içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir parti içerisinde de kanatlar olabilir. Bütün bunlar benim görüşüm partiye egemen olsun başkasına yaşam hakkı tanınmasın noktasında olmamalıdır. Bunların hepsinin partini ortak değerleri içerisinde demin vurguladığım gibi toplumu tarif eden tüm farklılıkları kucaklayarak onların temsilcilerini de alarak ama ana yörüngesini de koruyarak. Nedir ana yörünge? Ana yörünge bağımsız bir Türkiye, onurlu bir dış politika, cumhuriyet, inançlarla siyaset dünyasını birbirine karıştırmadan yani temel laiklik ilkesini koruyarak yola devam etmek gereği. Bu tüm inanan insanlar içinde en büyük güvencedir Erkan bey. Ama inançlar üzerinden siz siyaseti şekillendirir, siyaseti yapılandırır iseniz en büyük zararı o insanlara yapmış olursunuz ve onun üzerinde kurduğunuz siyasi hegemonya hırsızlıklarla, rüşvetlerle, yolsuzluklarla, kara paralarla, hukuksuzluklarla örtülmeye çalışılır ise burada hangi inançtan bahsedeceksiniz? Dünyadaki hangi inanç sistemi Allah aşkına demin söylediğim hırsızlığı, arsızlığı, yolsuzluğu, kalpazanlığı, hukuksuzluğu kabul ediyor. Böyle bir şeye aracı olabilir mi inanç dünyası? Olmaması lazım. O ayrı bu ayrı. Herkese saygılı olmak zorundayız. Herkesi kucaklamak zorundayız. Toplumun tüm renklerini de sosyal adalet anlayışı içinde birleştirmek zorundayız.

Erkan AKKUŞ- AKP’nin son süreçte Sayın Cumhurbaşkanı artık Erdoğan’ın söylemleriyle belli bir tabanı kemikleştirmeye çalıştığı, orada sabitlemeye çalıştığı hep söylendi. 30 Mart sürecinden geçtik, cumhurbaşkanlığı sürecinden geçtik. Bu kadar sert söylemlere, bu kadar kutuplaştırıcı söylemlere, sert siyasete rağmen AKP’nin tercih edilmesinde alternatifsizlik vurgusu hep yapıldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir isim belirdiniz, muhafazakar kesime belli bir mesaj verdiniz. Ama sonrasında yaşananlar, mesela partide bir kongre olacak. Bu kongrenin sebebi bu isme yapılan bir itirazdan kaynaklanıyor ve belki eski statükocu anlayışa dönüş sinyali olarak algılanıyor.

CHP belki bu kongrede belli sınavdan geçecek. Hayır, biz eskiye dönmüyoruz, herkesi kucaklayacağız, muhafazakar kesimle de barışacağız diyecek misiniz, demeyecek misiniz? Bunun belki de sınavı olacak.

Haluk KOÇ- Oluşan önyargıları kırmak gerekiyor. Yani küsmüydük ki barışacağız gibi bir karşı görüşü ifade etmem gerekiyor. Niye küs olalım ki? Bu bir algı olarak yerleştirilmiş topluma. Ben kendi yapımdan biliyorum, kendi ailemden biliyorum, kendi çevremden biliyorum yani hiç böyle bir süreci benim geniş çevrem yaşamadı, görmedi. Yani bu bir dediğim gibi kafalara yerleşmiş bir konu olarak bugüne kadar taşındı ve belli bir kesimde bu işi kendi etrafında kutuplaştırmak için sürekli olarak kullandı. Kullanırken istismarda etti. O değerlerin tümünü istismar etti. O değerlerin içerisinde haram var mı? Haram yemek var mı? Haram yiyeni alkışlamak var mı? Harama el uzatana destek vermek var mı? Adaletsizlik var mı? Yalancılık var mı? Hırsızlık var mı? Bunları kutsamak var mı? Bunları göre göre bu kutuplaşmanın içinde saf tutmak var mı? Bütün bunların bundan sonra sorgulanması gerekiyor.

Bir kere daha ifade ediyorum; CHP bugün hiçbir zaman ortak tarihimizi beraber yaşadık o dönemin koşulları içerisinde bir yok oluştan bir var oluşa geçiş var. Tüm dünyayı o günkü siyasi koşullar ve şartlar içerisinde değerlendirmek gerekir.

Şimdi 2010’lardan 20’lere gidiyoruz, 30’lara gideceğiz. Dünyanın getirdiği gerçekler var. Bu gerçeklerle yüzleşme cesaretini gösterecek bir CHP’den bahsediyoruz. Burada ilkelerinden ödün veren bir CHP değil. Tam tersine yeni hedeflere, yeni gerçeklerle buluşarak kucaklaşarak, hiç kimseyi dışlamadan herkesi bu ülkenin eşit, onurlu, hukuku paylaşan birer yurttaşı olarak kabul ederek ve kucaklayarak yolumuza devam etme noktasındayız.

Ben zaman içerisinde bu yerleşik algıların ve bu algıları kullanarak kendi hırsızlıklarına destek verir noktada tutanları dışlayarak CHP’yi daha farklı bir sürece taşıyacağına inanıyorum. Kolay değildir siyaset. Sosyal olaylar kolay değildir. Bir plan yapıp gece bu planı masanıza koyup sabah gerçekleşmiş olarak bulamazsınız. Bir süreç gerekir. O süreç sosyal olayların hepsinde yaşanır. CHP burada ne bazı arkadaşlarımızın dediği gibi farklılaşarak, değişerek, farklı yörüngelere savrularak bir yere gidiyor. CHP olduğu yerde duruyor. Yönetim anlayışını yenileştiriyor. Kendi parti içi demokrasisini kurumsallaştırma yolunda her ne kadar bize kendi içimizden eleştiriler de olsa o eleştirileri yapan arkadaşların hiçbir gayreti olmadan şu anda yönetimde olan birçok arkadaşımızın mücadelesiyle bu parti içi demokratikleşme adımları atılmıştır. Bunu da ifade etmek istiyorum.

Sonuçta sizin sorduğunuz sorunun ana temasını oluşturan o algılar hep berber yıkılacaktır. Açık söylüyorum, hırsızdan Müslüman olmaz. Yalancıdan Müslüman olmaz. Haram yiyenden Müslüman olmaz. Bütün bunlar olaylar yaşandıkça mutlaka karşılığını bulacaktır. Tek kişinin kendi istidanı, kendi baskısını, kendi çıkarına dayalı bir yönetim anlayışını bütün Türkiye’ye dayatma dönemi bitecektir. Siz bakmayın şatafatlı törenlere. Çember daralıyor. Çember daralacak ve çıkışı olmayacak.

Sonuç; demokrasi, eşitlik, özgürlük, sosyal adalet, ortak yaşama, birlikte yaşama ve beraber yaşama ve hakça paylaşmak. Bunun üzerinde CHP herkesi söylediğiniz kesimlerde dahil kucaklayarak yoluna devam edecek.

Erkan AKKUŞ- Parti içi demokrasi anlamında belli sesler yükseldi. Buna bakış açısı nasıl? Bu eleştirileri nasıl buluyorsunuz ve ondan sonraki süreçte de 2015 hazırlıkları… Artık CHP bu kongreden sonra iktidara ciddi anlamda adaylığınız olacak mı?

Haluk KOÇ- CHP konuşan bir partidir. CHP eleştirilerini kapalı kapılar arkasında en yakın arkadaşını kasete çekerek dosyaladığı bir parti değildir. Herkes düşüncesini söyler. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında da bazı arkadaşlarımız süreçle ilgili baştan yaptıkları eleştirileri daha sonrasında da dile getirdiler. Onları da saygıyla karşıladık. Bir değerlendirme ve kurultay güveni talep ettiler. Bunun için imza toplayacaklarını söylediler. Böyle bir sıkıntı hissettiğimiz için imza toplamalarında sıkıntı olduğunu gördüğümüz için bundan kaçmanın alemi yok. O zaman kurultayımızı toplayalım, bir an önce bu tartışmayı da yapalım. Bu arada bir arkadaşımız adaylığını açıkladı. Şimdi çalışmalarını sürdürüyor. Ona da başarılar diliyoruz. 5-6 Eylülde delegelerimiz daha önce yaşandığı gibi gelirler, kararlarını verirler.

Parti içi demokrasi dediniz. Bir tek şeyi söyleyeceğim; CHP’de örgütün söz sahibi olması alınan kararlarda, önseçim uygulamasının yaygınlaştırılması, delegenin kendi eline verilen hazır matbu bir blok listeyi gidip sadece aracı olarak sandığa atmasının yanında çarşaf liste gibi herkesin isminin yazılıp oradan işaretleyerek tercihini yapacağı bir uygulamayı bu yönetimdeki arkadaşların mücadelesiyle geldi. Bunu unutmamak lazım. Bugün bunlar konusunda soru yöneltenler maalesef bu talepler yaşama geçirilirken pek katkıları olmayan arkadaşlardı.

Bunları göreceğiz. Kurultay sonrasında hiçbir şey olmaz. Kurultay sonrasında kucaklaşarak devam edeceğiz. Zaten kurultayın adı da “BİRLEŞME ve KARDEŞLİK KURULTAYI” olacak.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları