loading
close
SON DAKİKALAR

'Koalisyon fikrine sıcak bakmıyorum.'

'Koalisyon fikrine sıcak bakmıyorum.'
Tarih: 28.05.2015 - 17:03
Kategori: Siyaset

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu NTV'de yayınlanan 'Liderler Konuşuyor' programında soruları yanıtladı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu NTV'de yayınlanan 'Liderler Konuşuyor' programında soruları yanıtladı, 'Tek başına iktidar' dedi.

Ahmed ARPAT- Ankara’dan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinden merhabalar. 7 Haziran’a 10 gün kaldı. 10 gün sonra sandıklar kurulacak ve söz artık seçmende olacak. Tabi 10 gün demek son düzlük demek, son hamleler demek. Bizde seçim yarışında son düzlükte ‘Liderler Konuşuyor’ programında önemli bir ismi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu hoşgeldiniz NTV yayına. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, sizde hoşgeldiniz. 

Ahmed ARPAT- Teşekkür ederim ev sahipliğiniz için. Şimdi son düzlük dedik, 10 gün kaldı. Siz sürekli meydanlardasınız. Günde 2 – 3 miting.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bazen 4 – 5. 

Ahmed ARPAT- Etkinlikler. Ne dersiniz meydanlar ne söylüyor bu kez Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına, sizin kendi değerlendirmeniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Meydanlar iyi. Bunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum meydanlar iyi. En azından bizim açımızdan iyi. Halk ciddi sorunlarla boğuşuyor. Ama biz seçim bildirgemizle vatandaşın içinde bulunduğu durumu çok iyi saptadığımıza inanıyoruz ve onların yaşadığı sorunları da çözeceğimize inanıyoruz. Buna ilişkin vaatlerimiz var. Bu vaatleri gittiğimiz seçim meydanlarında halka anlatıyoruz. Tabi bir genel vaatler var, birde gittiğimiz yerde diyelim bölgenin sorunları varsa o bölgenin sorunlarına yönelikte düşüncelerimizi ifade ediyoruz. Örneğin bunlardan birisi dün Lüleburgaz’daydım Trakya’nın en temel sorunlarından birisi Ergene nehrinin kirliliğidir. Eğer bir iktidar 13 yılda bir nehri kirlilikten kurtaramıyorsa Allah aşkına ne yapacak bu iktidar? Kirlilik o boyutlardaki sadece çevreyi kirletmenin ötesinde geçtiği yerlerde Marmara’yı da kirletiyor. Ve bu konuda bizim milletvekillerimiz defalarca araştırma önergesi verdiler. Parlamentoda araştırma komisyonları kuruldu. Siyasal iktidar 3 dönemde arka arkaya Ergene nehrini kirlilikten arındıracağı vaadinde bulundu. Diğer vaatlerde olduğu gibi bu da gerçekleşmedi.
Dediğim gibi meydanlara gittiğimizde bölgenin sorunları varsa bölgenin sorunları, sonra bizim genel vaatlerimiz var o genel vaatleri anlatmaya çalışıyoruz. Partiye yönelik ilgi var.

Ahmed ARPAT-
Şimdi o ilgiyi sormak isterim. Şimdi siz 2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı seçilmiştiniz. Onun öncesinde Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıydınız. Yani öncesinde de alana inmiştiniz. Sonrasında hesapladığımızda 5. seçim değil mi yanılmıyorsam. Daha önceki seçimlerle kıyasladığınızda o meydanın sesini nasıl değerlendirirsiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha iyi. Birde şu gerçeği de artık görüyoruz. Sadece CHP’ye oy veren seçmen kitlesi meydana gelmiyor. Sorun içinde boğuşan ve gerçekten de sorunlarını aşmak isteyen bir kitlede meydana geliyor. Acaba CHP bizim sorunlarımıza karşı neyi söylüyor? Düşünceleri nedir, nasıl yapacaklar bunları da merak ediyor.
Dolayısıyla bunları da biz gözlemliyoruz seçim meydanlarında. 

Ahmed ARPAT- Bu kitle yalnıza iktidar partisinin kitlesi mi, yoksa farklı partilerden, MHP’den, HDP’den de gelip dinleyenler var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Farklı partilerden. Zaten konuşmaya başlamadan önce miting alanında küçük bir anket çalışması yapılıyor. Partililer, parti dışında gelen diğer partilerin, onların oransal olarak büyüklükleri veriliyor o çerçevede bir değerlendirme yapıyoruz. 

Ahmed ARPAT- O zaman şöyle sormama izin verin o anketlerden hareketle yaptığınız, araştırmalardan hareketle. Hangi partinin seçmeni daha fazla gelip size ilgi gösteriyor? Sizin kendi tabanınız dışında?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bölgeye göre değişiyor, yere göre değişiyor. Dolayısıyla şu oranda şunlar geliyor demek doğru. Ama içinden dediğim gibi AKP’den de, MHP’den de bugüne kadar sandık başına gitmemiş olanlardan da, ilk kez oy kullanacak olan gençlerden de miting meydanına gelenler var. 

Ahmed ARPAT- Peki farklı dediniz bu kez geçtiğimiz seçimlere göre…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bölgeye göre farklı evet. 

Ahmed ARPAT- O fark ne dersiniz sizi tek başınıza iktidara taşır mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün amacımızda o. Bakınız şunu çok samimi olarak söylüyorum. 27,5 yılını bu devletin büyümesi, bu devletin kalkınması için, harcamaların sağlıklı yapılması için harcayan bir kişi olarak söylüyorum. Devletin çivisi çıktı. Hukuk yok, anayasa yok. Ekonomi benim deyimimle değil, Sayın Cumhurbaşkanının deyimiyle 3 yıldır patinaj yapıyor. Etrafımız kan gölü. Dışarıdan tamamen soyutlandık. İstenmeyen bir ülke görünümündeyiz. Bunları aşmanın yolu bütün yurttaşlarıma söylüyorum ve samimiyetle söylüyorum. Bunları aşmanın tek yolu var CHP’nin tek başına iktidar olması. Ben öyle 13 yıl falanda istemiyorum. Bu ülkenin hukuk içinde, adalet içinde, siyasetinde hesap verdiği bir çerçevede yönetilmesini istiyorum. Eğer biz bunu yapmazsak emin olun bu treni kaçıracağız. Yazık günah olacak ülkemize. Ben bunu hatırlatmak zorundayım. Ben bunu söylemek zorundayım. Benim öyle kişisel heveslerim, kişisel beklentilerim yok. Eğer bu ülkede 17 milyon yoksul varsa dönüp kimi sorgulayacağız? Geriye dönüp 13 yılı sorgulayacağız. 13 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyordu? Aylığı 1000 liranın altında olan 8 milyon emekli varsa dönüp kimi sorgulayacağız? Bu ülkeyi yöneten 13 yıllık iktidarı sorgulayacağız. 

O nedenle 21.yüzyılın Türkiye’sine bu tablolar yakışmıyor. 6 milyon 250 bin işsizimiz var. Kriz döneminde bile bu kadar işsizimiz olmadı. Yazık günah değil mi bu ülkeye? Genç nüfusumuz var. Türkiye gençler liginde şuanda. Taşı sıksa gerçekten suyunu çıkaracak gençlerimiz var. Ama hepsi kahve köşelerindeler. Bakın bugün yeni rakamlar çıktı ortaya. Genç işsizlikte Avrupa birincisiyiz. Yunanistan krizde Yunanistan’ı geçtik. O zaman bu tabloyu hepimizin oturup yeniden değerlendirmesi gerekiyor. 

Ahmed ARPAT- Bunları konuşacağız. Sizin özellikle ekonomi ve sosyal politikalar alanındaki vaatleriniz çok konuşuluyor onların hepsini konuşacağız. Merkez Türkiye’yi konuşacağız ama izin verin meydanlardan biraz daha devam etmek isterim. Oy oranları tabi iktidarı hedefliyorsunuz. Alabildiğiniz en yüksek oyu almak istiyorsunuz. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. 

Ahmed ARPAT- HDP’nin barajla imtihanı, baraja meydan okuması Cumhuriyet Halk Partisinin oylarına nasıl yansıdı onu sormak isterim. İzin verin şöyle geliştireyim soruyu. Şimdi çevremdeki Cumhuriyet Halk Partili seçmende şöyle bir yaklaşım görüyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin evet bir iki oy fazla, bir iki puan daha fazla oy alması belki çok bir şeyi etkilemeyecek ama HDP’nin barajı aşması çok şey demek ki, bu CHP’li seçmende de şöyle bir motivasyon var. İşte Sayın Demirtaş’ın seni Başkan yaptırmayacağız çıkışı Erdoğan’ın başkanlığına koyduğu tavır. Ne dersiniz HDP’nin barajla imtihanı Cumhuriyet Halk Partisine nasıl yansıyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU-
Şunu söyleyeyim, HDP barajı aşsa da, aşmasa da birilerinin başkanlık hevesi asla gerçekleşmeyecek. Herkesin bunu çok iyi bilmesini isterim. Biz demokratik sürecimizi getirip bir dikta rejimine teslim edemeyiz. Biz demokrasiyi kazanmak için ağır bedeller ödeyen bir toplumuz. Bir kişinin arzusu ve istemi üzerine rejim değişmez. Bir kişinin arzusu ve istemi üzerine yönetim değişmez. Hem milli irade diyeceksiniz, hem tek konuşan ve tek seçici ben olacağım diyeceksiniz. Bunun demokrasiyle bağdaşır yönü yoktur. Ben ve benim partim, yani Cumhuriyet Halk Partisi %10 seçim barajının kaldırılmasını savunan bir partidir. Çünkü biz milli iradeye saygılıyız. Biz açık ve net söylüyorum darbelere karşıyız. Darbelere karşı olduğumuz içindir ki, parlamentoda defalarca ama defalarca darbe hukukunu değişmeden ülkede sağlıklı demokrasi olmaz dedik. Söylemeye de devam ediyoruz. Ama darbeye karşıymış gibi görünüp darbe hukukunun arkasına saklanan, darbe hukukunu tahkim eden bir yönetim var. AKP böyle bir parti. %10 seçim barajının arkasına saklanıyor. Neden? Kim getirdi %10 seçim barajını? Hangi demokraside %10 seçim barajı var? Bana çıksın bir Allah’ın kulu söylesin şu demokraside %10 seçim barajı var diye. Yok böyle bir baraj. Kim getirdi? 12 Eylül darbecileri getirdi. Kim savunuyor? Darbeye sözde karşı olup da %10 barajını kim savunuyor? Bugünkü iktidar savunuyor. Onun için bu iktidarın samimiyetinden bütün yurttaşlarımın sorgulama yapmasını isterim. Bunlar samimi değiller. Demokrasi falan bunların kıyısından, köşesinden bile geçmiyor. Demokrasiyle bunların yakından, uzaktan bir ilgileri de yok. Bunlar kendi hani hukukta şey vardır suijenerist diye kendine özgü kurallar. Kendine özgü bir demokrasi anlayışı yaratmak istiyor. Öyle bir çerçeve içinde oturup çalışıyorlar. 

Emin olun açık ve net söylüyorum demokrasi konusunda halkı kandırıyorlar. 

Bakın, ben %10 seçim barajını bir tarafa bırakın %1 oy alan partinin bile en azından Genel Başkanının parlamentoya gelmesini isterim. Milli iradeyse milli irade budur. Vatandaş A partisine oy verecek, milletvekilini B partisi çıkaracak. Neden? Ayrıca buradan bütün CHP’lilere açık ve net ifade etmek isterim. Bütün yurttaşlarıma da ifade etmek isterim. Cumhuriyet Halk Partisi bir yardım kuruluşu değil ki. Bizim projelerimize inanıyorsanız CHP’ye tek hükümet yolunu, tek yönetime dayanan bir yolu açmak zorundasınız. Tek başımıza iktidar olmak istiyoruz. Türkiye’yi içinde yaşadığı krizden ekonomik, sosyal ve uluslararası krizden, bakın altını çiziyorum ekonomik, sosyal ve uluslararası krizden biz çıkarırız. Biz bütün dünyaya güven veriyoruz. Bütün uygar dünyada CHP eğer gelirse Türkiye çağdaş uygarlığı yakalayacak, demokrasi gelişecek, hukukun üstünlüğü olacak. Onu bütün dünya biliyor. 

Ahmed ARPAT- Sizin yaptığınız araştırmalarda böyle bir geçişkenlik görüyor musunuz Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninden HDP’ye bir kayış? Ya da hani bu seferlik barajı geçirelim diye bir emanet oy HDP’ye giden var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bize gelen araştırmalardan, bizim yaptırdığımız değil ama değişik kuruluşların yaptıkları ama bize gelen araştırmalardan ağırlıklı olarak HDP’nin AKP tabanından oy alacağını gösteriyor. Zaten gerçekte bu. 

Ahmed ARPAT- Peki şunu soruyum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak hani hep o seçimlerden sonra bir fotoğraf ortaya çıkar Türkiye haritası ve işte partilerin renkleri. Cumhuriyet Halk Partisi genelde kıyıların partisi olarak gözükür. Hatta iktidar partisi temsilcileri hep belki sizin mutlaka kabul etmediğiniz bir söylemdir ama işte Türkiye’nin partisi AKP’dir bakın her yerden oy alıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi yalnızca kıyılardan alıyor. Bu seçimde o fotoğraf değişir mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizde aslında her yerden oy alıyoruz. Yani şu ilden oy almadık diye bir kural yok. Her yerden oy alıyoruz. Milletvekili çıkarmak için aldığınız oyların biraz daha yüksek olması lazım. Bu seçimlerde bu tablo değişecek. Hem de çok değişecek.
 
Ahmed ARPAT- Güneydoğu Anadolu’da?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dahil. 

Ahmed ARPAT- Kırmızı rengi görecek miyiz? Orta Anadolu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet göreceğiz. 

Ahmed ARPAT- Peki son zamanlarda çok konuşulan Sayın Cumhurbaşkanının katıldığı televizyon programlarında altını çizdiği bir rehavet, kendi tabanında bir rehavetten ve bir sürprizden bahsediyor. Sürpriz olabilir diyor. Sonrasında AKP’ye yakın bazı köşe yazarlarının ifadeleri var AKP seçmenine uyarılar. Ne dersiniz? 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle bir tablo var. Seçmende bir rehavet yok aslında. Seçmende kaygı var. Gelecek endişesi var seçmende. Sadece kendisi için değil, ülkesi içinde bu endişeyi taşıyor. Bir kişinin meydanlara çıkıp açıkça anayasayı ihlal etmesi, hukuku açıkça çiğnemesi, tarafsızlık ilkesini görmezlikten gelmesi, namus ve şeref kavramlarını ayaklarının altına alması bu ülkenin milletinin değerlerine saygısızlıktır. Emin olun şuanda millet ya ne oluyor bu ülkede diye kendi kendisine soruyor. Diğer cumhurbaşkanlarına bakıyor, buna da bakıyor. Nasıl bir seçimdir, nasıl bir demokrasidir, nasıl bir anlayıştır, nasıl bir israftır bunu sorguluyor. Miting meydanlarına öğrencileri götürüyorlar zorla. Miting meydanlarına memurları götürüyorlar zorla. Gelmeyen memuru fişliyorlar. Öğretmenleri niçin getirmediniz diyorlar. Benim gördüğüm en büyük ahlaksızlıktır. Miting meydanlarına insanlar gönüllü gelirler. Hangi gerekçeyle yapıyorsunuz siz bunu?
 
Devlet ayrı, hükümet ayrıdır. Devlet bakidir. Devletin kuralları vardır. Ana omurgası anayasada yazılıdır. Hükümetler ise devleti yönetmek üzere gelirler devlet olmak için değil. AKP devleti yönetmek için geldi 13 yılda devlet oldu. Ben devletim diyor artık. Vali benim valimdir diyor, devletin valisi değil. Öğretmen benim öğretmenimdir diyor devletin öğretmeni değil. Devlet memurları kanununun bile adını değiştirecekler. Hükümet memurları kanunu. Valide öyle diyor zaten. Düşünün vali genelge yayınlıyor gideceksiniz diyor. Şu arabaların plakalarını değiştireceksiniz, sivil plaka takacaksınız Başbakanı karşılayacaksınız diyor. Kimin parasıyla yapıyorlar bunu? Tüyü bitmemiş yetimin ödediği parayla. Çünkü çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Böyle bir tabloda siz kaynak israfı, olağanüstü israf var. Biz söylemiyoruz bunu Allah söyletiyor. Onlar söylüyorlar zaten israf mı? Felaket diyorlar. 

Ahmed ARPAT- En son Sayın Burhan Kuzu demişti sanırım. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Dolayısıyla meydanlarda bir rehavet değil, meydanlarda endişe var. Bizim meydanlarımızda bir sorun yok. 

Ahmed ARPAT- Oradan hareketle soruyum sizin açıklamanızdan hareketle. Sayın Cumhurbaşkanının meydanlara çıkması AKP tabanında olumsuz mu yankılandı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağduyusu olan herkes Sayın Cumhurbaşkanına dönüp şunu söylemesi lazım. Seni bu süreç içinde 3 kez Başbakan yaptık, sonra seçtik Cumhurbaşkanı yaptık. Sayın Abdullah Gül nasıl yaptıysa senin de öyle yapman lazım. Sen bir siyasi partiyi destekliyorsan namusun ve şerefin üzerine yemin etmeyecektin demesi lazım. Namus ve şeref kavramları bizim için çok önemlidir. Çok önemli değerlerimizdir bunlar. Bir Cumhurbaşkanı namus ve şeref kavramını ayaklar altına alırsa, ben bunları tanımıyorum derse normal seçmenin dönüp şu soruyu sorması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı sizin için namus ve şeref kavramı nedir bunu bize bir anlatın bizde bir öğrenmiş olalım demesi lazım. Rahatsızlık ana nokta olarak budur. 

Seçim meydanlarına çıkıyor ben tarafsızım diyor. O zaman kendisi tarafsızsa neden muhalefet partilerine çatıyor? Çıkıp iki lafta iktidar partisi için söylesin. Niye söylemiyor? Açıkça halka yalan söylüyor. Bir Cumhurbaşkanına yalan söylemek yakışmaz. Bir Cumhurbaşkanı adı üstünde cumhurun başkanıdır, ayrım yapmaz. Biz seçilmesine karşı çıktık. Bizim adayımız vardı doğru. Ama parlamentoya geldiğinde Cumhurbaşkanlığı makamına gösterdiğimiz saygıyı gösterdik. Aynı saygıyı onun bütün yurttaşlara göstermesi lazım. Kendisine oy veren vermeyen bütün yurttaşları kucaklaması lazım. Ben Cumhurbaşkanıyım demesi lazım. Ben israf yapmam demesi lazım. 

Ahmed ARPAT- Şimdi biraz önceki soruda bahsettiğimiz o köşe yazıları AKP seçmenine uyarılar içerikli yazılarda bir koalisyondan işte eğer kararsız seçmen AKP içerisinde kararsız seçmen sandığa gitmezse ya da şey yaparsa 8 Haziran sabahına koalisyonla uyanabiliriz deniyor. Siz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak koalisyon fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Koalisyon fikrine sıcak bakmıyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar CHP iktidarını zorunlu kılıyor. Bakın bunu inanarak söylüyorum. Eğer bir ülkede 17 milyon yoksul varsa hangi koalisyon bunu çözecek? 

Ahmed ARPAT- Koalisyona sıcak bakmıyorum derken herhangi bir koalisyon eğer şartlar oluşursa koalisyonda yokum mu demek istiyorsunuz? 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Koalisyonlar Türkiye’nin sorununu çözmez. Türkiye’nin sorununu çözecek olan siyasal iktidarın ufku olması lazım. Sokaktaki vatandaşı düşünmesi lazım, esnafı düşünmesi lazım, çiftçiyi düşünmesi lazım. Tek başına iktidar olanların ceplerini değil, vatandaşın cebini düşünmesi lazım. İsrafı önlemesi lazım. İsraf konusunda kendisine haklılık kazandırmak için diyaneti kullanıyorlar ve öyle bir yanlış örnek verdiler ki, efendim Diyanet İşleri Başkanıyla Papa’yı kıyasladılar. Eğer israf nedir örnek vereceksen sevgili peygamberimizi senin örnek vermen lazım. 

Ahmed ARPAT- Diyanet işlerine geleceğiz o önemli başlıklardan biri. Koalisyon sorunları çözmez dediniz. O zaman şunu soruyum. Olurda bir koalisyon ortamı oluşursa eğer oluşacak koalisyon 4 yıl boyunca götürmeli midir? Yoksa kimilerinin dediği gibi bir erken seçim sözkonusu olur mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU-
Demokrasilerde elbette ki sağlıklı işleyen demokrasilerde koalisyonlarda olur, başka yapılanmalarda, şekillerde olabilir, tek başına iktidarlarda olabilir. Ama bugün Türkiye’nin yaşadığı ciddi bir sorun var hem içerde, hem dışarıda. Türkiye’nin yeniden rehabilite edilmesi lazım hem içerde, hem dışarıda. Ufku geniş olan, Türkiye’nin sorunlarını çözen, hem bugünü, hem geleceği iyi, sağlıklı değerlendiren bir yönetime ihtiyacı var. Bunun için açık ve net söylüyorum CHP iktidarına ihtiyacı var bu ülkenin. Biz hem bugün var olan sorunları, hem gelecekte Türkiye’yi şaha kaldıracak projelerimizle yola çıkıyoruz. Bizim dışımızda hiçbir siyasal parti bizim gösterdiğimiz net tutarlılığı şuana kadar göstermiş değil. Bizim ortaya koyduğumuz projelerin hiçbirisine hiçbir siyasi parti iktidar dahil yanlıştır demiyor. Sadece sordukları soru şu; nasıl yapacaksınız? Biz yapacağız bunu. Nasıl yapacağımızı da çok iyi biliyoruz. 

Ahmed ARPAT- Şimdi tabi ki tek başına iktidar için çalışıyorsunuz hedef o ama olurda şartlar bir şekilde bir koalisyonu gerekli kılarsa Cumhuriyet Halk Partisi kiminle yan yana gelir, kiminle gelmez? Kırmızı çizgileri nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz bütün siyasal partilere eşit mesafedeyiz. Hepsi saygı duyarız. Siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu da biliyoruz. 

Ahmed ARPAT- AKP’yle bir koalisyon yapar mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İsrafı ve yolsuzluğu kendisine şiar edinmiş bir partiyle nasıl koalisyon yapacaksınız? Ben merak ediyorum. Yarın birisi bana dönüp Ey Kılıçdaroğlu sen seçim meydanlarında diyordun ki kul hakkı yiyene karşıyız biz. Bunlar ne yaptılar? Sen nasıl oldu da bunlarla tekrar bir araya geldin diye sorduklarında ne söyleyeceğim ben? Yolsuzluk diz boyu. Yolsuzlukları önlemek değil, dosyaları kapattılar. Bizde yolsuzluklarla mücadele ettik bütün hayatımız boyunca. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için mücadele ettik. Nasıl olacağız? Yolsuzluk yapanlarla dosyaları kapatanlarla nasıl bir araya geleceğiz? Vatandaşıma açık ve net çağrıda bulunuyorum ben. Çok açık, çok net. Sen bu ülkede yoksulluğun bitmesini istiyor musun, yolsuzluğun bitmesini istiyor musun? Siyasi iktidar halkına diğer muhalefet partilerine hesap versin istiyor musun? Her kuruşun hesabının verilmesini istiyor musun? Böyle bir düzeni istiyor musun? Herkesin karnının doyduğu bir düzeni istiyor musun? Kardeşim o zaman gel ben senden 13 yıl yetki istemiyorum ki, 4 yıl yetki ver bu ülke nasıl yönetilirmiş hem sen gör, hem bütün dünya görsün. 27,5 yıl devlette çalıştım, önemli görevlerde bulundum. Hiç kimse kalkıp da sen şu malvarlığını şuradan aldın demedi. 

Bir şey daha söyleyeyim. Bakın ben, halktan birisiyim. Aristokrat bir aileden gelmedim ben. Ben 7 çocuklu bir aileden geliyorum. Rahmetli annem okuma yazma bilmezdi. Ablamda okuma yazma bilmez. 7 kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Devletin sınavlarına girdim, en zor sınavları başardım, önemli mevkilerde görev yaptım ama hiçbir zaman asla ve asla şu veya bu şekilde görev yaptığım süre içinde ki devlet bütçesinden sonra en büyük bütçeyi yönettim. Kimse kalkıp da Kılıçdaroğlu yolsuzluk yaptı demedi ve diyemedi. Devleti aynı anlayışla her kuruşun hesabını vererek yönetmek istiyoruz. Eğer bunu yaptığımız zaman Türkiye gerçek anlamda demokrasiye kavuşmuş olur. Vatandaşta artık ödediği vergilerin hesabını sorma durumuna gelmelidir. Demokrasinin çıkış noktası budur. Demokrasiyi derinleştireceksek buradan yola çıkacağız. 

Ahmed ARPAT- Bir diğer başlık tabi çok konuşuluyor, çok tartışılıyor sandık güvenliği. Cumhuriyet Halk Partisi adına alacağınız önlemler, yaklaşımınız nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O konuda çok güzel çalışmalar yapıyoruz. 

Ahmed ARPAT- Siz en son sandığın üzerine oturun dediniz. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Nedeni de şu onu da söyleyeyim. AKP iktidardan gitmemek için her yolu deneyecektir. Elektrikleri söndürecektir, kendiler trafoya girdi diyecektir, yani her şeyi yapacaktır. Valileri, kaymakamları, emniyet müdürlerini ayarlayacaktır, öğretmenleri ayarlayacaktır. Her türlü numarayı çekecektir. O nedenle en kesin yöntemi söyledim. Elektrikler mi söndü hemen bizim sandık görevlisi sandığın üstüne oturacaktır elektrikler gelinceye kadar. Tutanaklara bilgilerin doğru girmesini isteyecektir. Birleştirme tutanaklarını kontrol edecektir. Asla sandıktan ayrılmayacaktır. Sivil toplum bu konuda güzel çabalar harcıyor. Biz onlara da destek veriyoruz, birlikte çalışıyoruz. Bütün siyasal partilerinde aynı şekilde çalışmalarını istiyoruz. 

Aslında kendimize sormamız gereken soru şu; hakim gözetiminde yapılan bir seçimden niye endişe duyuyoruz? Almanlar duyuyor mu? Hayır. İngilizler duyuyor mu? Hayır. Japonlar duyuyor mu? Hayır. Biz niye duyuyoruz? Çünkü ülkede hukuk bitti, yargı bitti, demokrasi bitti, liyakat sistemi bitti. Hepimiz endişe ediyoruz. Seçimlerle oynuyorlar, sandıklarla oynuyorlar, oylarla oynuyorlar kendi geleceklerini güvence altına almak için. Çünkü iktidardan gitmenin maliyetini çok iyi biliyorlar. 

Ahmed ARPAT- Bu konuda özeleştiri yapıyor musunuz geçtiğimiz seçimlerde çok fazla bu işin üzerinde durmadık diyor musunuz? Çünkü itirazlar yaşanmıştı. En son Ankara yerel seçimde bir itiraz olmuştu. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Özeleştiriyi her zaman yapıyoruz sadece seçim sonrasında değil. Çünkü bizimde eksikliklerimiz oluyor, onları gözlüyoruz. Her seçim bize yeni bilgiler kazandırıyor, deneyimimiz artıyor.
Son seçimlerde ıslak imzaların %70’ine ulaştık. Bu güzel bir sonuç aslında. Ondan önce %40’daydı. Bu seçimlerde inşallah %100’üne ulaşacağız. Seçim hileleri konusunda çok duyarlıyız, sandık güvenliğini sağlama konusunda çok kararlıyız. Sivil toplumun büyük ölçüde desteğini aldık. Sadece ve sadece diğer muhalefet partilerinden de istirhamım, biz nasıl sandıklara sahip çıkıyorsak onlarda aynı kararlılıkla sandıklara sahip çıksınlar. Bu ülkeye temiz siyaseti getirmekte kararlıyız. Eğer sandık güvenliği, seçim güvenliği konusunda vatandaş endişe ediyorsa kirli siyaset yüzündendir. Bu siyaseti bu topraklardan atmalıyız. Hem Müslümanım diyeceksin, kimse kusura bakmasın ama, ama hem de sahtekarlığa izin vereceksin. Bunu kabul edemem. Almanya örneği tipik bir örnektir. Bir din adamının, bir imamın ikinci kez oy kullanırken yakalanması. Bunun derhal Ankara’ya çekilmesi lazım. Bu cemaate namaz kıldıramaz kimse kusura bakmasın kıldıramaz. Bu konuda duyarlılığımızı korumak zorundayız.
 
Ahmed ARPAT- Dediniz ki, en az bizim kadar diğer muhalefet partilerine de çağrı yapıyorum. Bir gazete röportajında HDP’de bölgede her sandığa bir silahlı kişiyi koysun dediniz. Gerçi o röportajda sonrasında bir parantez içinde karşılıklı gülüşüm yani bir şaka yollu bir ima olduğu belli ama iktidar cenahından itirazlar, eleştiriler geldi. Ne dersiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır tabi yani silahlı kişi falanda yok öyle bir şey. Normalde bütün siyasal partilerin sandıklara sahip çıkması lazım. Sadece CHP’lilerin kalkıp da bizim oylara değil, bütün partilerin kendi oylarına sahip çıkması lazım. Bir oyun bir başka yere yazılmaması lazım. Bürokrasi devletin bürokrasisi değil, iktidarın bürokrasisi olduğu için, vali devletin valisi değil AKP’nin valisi olduğu için bu kaygı besleniyor. Bu kaygı sadece bizde değil, Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı da AGİT’te Türkiye’ye heyet gönderdi. Seçim güvenliğinden onlarda endişe duyuyorlar. Seçimlerin tarafsız olmadığını onlarda kabul ediyorlar. 

Ahmed ARPAT-
Bu başlıkta son soru olsun. Sayın Gürsel Tekin’in mekanizma işlemiyor, seçim boyasına tekrar geri dönülmeli açıklaması vardı. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerekirse dönülmeli. 

Ahmed ARPAT- Siz böyle bir ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir. Yani sandık güvenliğini sağlayamıyoruz. İktidar çünkü o güvenliği yok edecek kendine göre her türlü önlemi alıyor. Kendisini birini parti çıkaracak önlemi alıyor. Anket şirketleri bu bağlamda yönlendiriliyor. AKP’nin yüksek oy alacağı söyleniyor, anket şirketleri buna göre kamuoyu oluşturuluyor. Sandıklardan da o sonuçların çıkması için özel çabalar harcanıyor.

Ahmed ARPAT- Peki gelelim sizin vaatlerinize çok konuşuldu. Belki de bu seçim döneminin en konuşulan konularıydı. Sizin ekonomi ve sosyal politikalar alanındaki vaatleriniz, emekliye 2 maaş ikramiye, asgari ücret 1500 lira, çiftçiye mazot jesti. Tabi kaynak tartışmaları vardı. Ne dersiniz seçmeni ikna edebildiniz mi kaynak konusunda?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu kadar israfı görünce kaynak yoka kimse artık inanmıyor. Kimse inanmıyor. Türkiye zengin bir ülkedir. İlk 20’nin içindeyiz biz ekonomik büyüklük olarak. Son 12 yılda 1 trilyon 800 milyar dolarlık bir kaynak harcandı bu ülkede bütün cumhuriyet hükümetlerinin kullandığı kaynaktan daha fazlası harcandı. Ne yapıldı? Bir Keban mı yapıldı? Bir Telekom mu yapıldı? Bir Karakaya mı yapıldı? Bir Atatürk barajı mı yapıldı? Hayır. Ne yapıldı? Duble yol yapıldı. Yolu her hükümet yapıyor. Yol yapmayan yok ki. Olağanüstü bir israf. Bakın olağanüstü. Bunu ben söylemiyorum Sayın Arınç çıktı kamuoyunun önüne gayet güzel dedi ki, bu kadar büyük israf olmasaydı belki vergilere de ihtiyaç olmazdı. En son Sayın Burhan Kuzu çıktı israf mı? Anam anam anam diye başladı. Olağanüstü israfı anlatıyor. 

Biz israfa karşıyız kesinlikle. Devlette israf olmayacak, devlette yolsuzluk olmayacak. 

Ahmed ARPAT- İsraf derken hangi kalemleri sıralarsınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Her kalemde var. İsrafı sadece gereksiz harcama olarak düşünmemek lazım. İzmir Büyükşehir Belediyesi metro yapıyor, Ankara yapıyor, İstanbul yapıyor. İzmir’le İstanbul arasında 3 kat fark var. Ankara’yla 2 kat fark var. Metro aynı metro yeraltından gidiyor. Aynı araçlar çalışıyor, aynı insanlar çalışıyor. Fark neden? 1 liralık işi 5 liraya yapmak israftır. 4 lirası israftır. O yüzden zaten olağanüstü israftan söz ediliyor. Bir uçağınız varken ben 5 uçak daha alayım derseniz bu israftır. Hele hele 17 milyon yoksulun olduğu bir ülkede israf günahtır. İnancımızda da günahtır zaten. Osmanlının lale devri gibi yaşamak günahtır doğru değildir. Çocukların yatağa aç girdiği bir Türkiye’de israf olmaz. Türkiye’nin kaynağı var yerli yerinde kullanılmıyor, zamanında kullanılmıyor. 

Siyaset zenginleşme aracı değildir. Bunlar siyaseti zenginleşme, köşeyi dönme aracı olarak gördüler ve öyle görüyorlar ve öylede yaşıyorlar ve öylede öneriyorlar ve öylede diyaneti de bu işe karıştırıp sende bizim gibi yaşa bak ne güzel yaşıyoruz diyorlar. Sonra hızlarını alamıyorlar Papa’ya gidiyorlar onun da özel uçağı vardı. Neyse açıklama yaptı benim özel uçağım yoktur diyor. Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değil. Yakışmıyor bu ülkeye. Hele hele bütün bunların Müslümanlık adına yapılması asla kabul edilemez”

Ahmed ARPAT- Sizin 100 yılın projesi diye tanımladığınız Merkez Türkiye projesi geçen hafta bugün açıklamıştınız kamuoyuna. İlk yorumlar şöyleydi, evet fikir güzel ama çok anlaşılamadı. Yani evet bir şehir oluşturulacak ama nereye oluşturulacak, o şehrin içinde tam olarak ne olacak? Üretim mi yapılacak, arge mi olacak? Ciddi bir istihdamdan bahsediyorsunuz nasıl yaşanacak? Biraz açalım mı Merkez Türkiye’yi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi biz seçimi iki ana eksen üzerine oturttuk. Bir kısa vadeli çözümlerimiz. Emekliye 2 maaş ikramiye verilmesi gibi ramazan bayramında ve kurban bayramında. Çiftçiye mazotu 1,5 liradan vermek gibi. Asgari ücretliye asgari ücreti 1500 liraya yapmak gibi kısa vadeli kısa sürede toplumu rahatlatacak, kredi kartları faizlerine veya tüketici kredi faizlerinin en az %80’inin silinmesi gibi toplumu rahatlatan önlemler. Bunlar kısa vadeli. Bunlar en fazla 2 – 3 yıl içerisinde kendisini tamamlayacak ve götürecek. 

Birde bizim uzun vadeli düşünmemiz lazım. Türkiye’yi bölgesinin lideri, dünyanın sayılı bir ülkesi, önemli bir markası yapma idealimiz var. Bunun içinde düşündük Türkiye’nin diğer ülkelere göre üstünlükleri nedir? 3 alanda üstünlüğümüz var bizim. Bir; tarım. Olağanüstü güzel bir alanımız var, topraklarımız var zengin. İki; coğrafi konumu. Üç; genç nüfus. Şimdi biz genç nüfus ve üstünlüğü bir araya getirdik, kaynaştırdık ve Merkez Türkiye projesini oluşturduk. Bu projeye 100 yılın projesi dedik. Gerçekten de Türkiye’yi ve dünyayı 100 yıl içinde önemli bir markaya getirecek Türkiye’yi, önemli bir kulvara, önemli bir eşiğe getirecek. Bizim temel sorunlarımızdan biriside orta gelir tuzağı. Bakın, patinaj yapıyoruz gelir artmıyor. 10 bin dolara geldik sıkıştık. İki; orta teknoloji tuzağı. İleri teknolojiyi kullanamıyoruz. Orta teknoloji tuzağındayız. Bir ülkenin Başbakanı, burada bir parantez açıp bir şey ifade edeyim. Bir ülkenin Başbakanı şu kadar buzdolabı yaptık diye övünmez, övünemez. Çünkü buzdolabı 18.yüzyılın ürünü. 18.yüzyılın ürünüyle geleceği düşünen bir Başbakan, Türkiye’nin geleceğini düşünen bir Başbakan övünemez. Biz başka şeylerle övünmeliyiz. Merkez Türkiye projesinde Türkiye’yi limanları olmayan, denizi olmayan ülkelerin küresel limanı haline getireceğiz. Asıl hedefimiz bu. Sadece bir lojistik üssümü? Hayır. Konumu Avrupa’nın, Asya’nın, özellikle Orta Asya’nın, Kafkasların, Ortadoğu’nun, Afrika’nın tam göbeğinde bir Türkiye var. Tam rakamları vereyim size. 4,5 saatlik bir uçuş mesafesinde Türkiye’de 58 ülkeye ulaşıyorsunuz başka bir ülke yok. 1,5 milyar nüfusa ulaşıyorsunuz başka bir ülke yok böyle. 21.6 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşıyorsunuz. Böyle bir ülkede yok. Türkiye bu üstünlüğünü hiçbir zaman avantaja dönüştürmedi. Bu konuda yazılarda yazıldı. Ama hiçbir siyasal parti oturup bir proje üretmedi. Biz bunu ürettik. Türkiye’yi 21.yüzyılın lideri yapacağız. Olağanüstü coğrafi avantajımızı üstünlüğe dönüştüreceğiz.
 
Ahmed ARPAT- Yani diyorsunuz ki, dünyadaki limanı olmayan ülkelerdeki firmalar, özel şirketler gelecekler Türkiye’de üretimlerini yapacaklar…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Mega kent oluşturacağız. Projeye ilham veren dünyada 3 proje daha var buna benzer proje. Gene ülkeler arasında iletişimi sağlayan, ekonomik birlikteliği sağlayan 3 önemli proje var. Bu 4. büyük projedir. Diğerlerinden çok daha güçlü bir projedir. Projede bize ilham veren temel noktada şu; bakınız orada da örnek vereyim ben size. Gelişen ve büyüyen ekonomiler var. Bunlara yükselen ekonomiler diyoruz. 90’lı yıllarda bu ekonomiler küresel ticaretten %23 pay alıyorlardı. Küresel gelirden de %30. Günümüzde bu ekonomiler küresel ticaretten %23 değil tam %42 pay alıyorlar. Olağanüstü bir büyüme trendi. Küresel gelirden de %30 değil, %57 pay alıyorlar artık. Türkiye burada gerilerde. Türkiye’yi öne çıkarmak zorundayız. Küresel ticaretten, küresel gelirden daha iyi pay almak zorundayız. 

Merkez Türkiye projesi bütün Türkiye’yi kapsıyor. Ama asıl işin kalbinde mega kent var. O kent özel bir yasayla kurulacak. Herhangi bir kent olmayacak. Eğer tanımlanırsa bu mega kent 82.kent olacak. Özel yasası çıkacak, alanı belirlenecek o özel yasada. Bugün yeri belli değil. Doğru yeri belli değil. Yerini tek başına siyasetin belirlemesi doğruda değil. Uluslararası kuruluşların, yine bu konudaki önemli bizim iş dünyamızın aktörlerinin ve bu konuda çalışan devlet planlama gibi ya da bürokrasinin önemli isimlerinin oturup karar almaları lazım burada olması lazım diye. Alanının bu olması lazım diye karar alınması lazım. Tek başına biz şurayı yapacağız dersek biz bu projeyi baştan öldürürüz. Çünkü samimi olmadığımız çıkar ortaya. Şurada olacak. Niye orada olacak? Neye göre karar verdin? Biz ne diyoruz? Evet olacak ama yerini tek başına biz belirlemeyeceğiz. Bu doğru değil. Bu bir ekonomik projedir, bu bir bilgi projesidir. Bunun içinde mega kentin yönetiminde vali merkezden atanacak ama yönetiminde TOBB gibi, Uluslararası Nakliyeciler Derneği gibi doğrudan bu projeyle bağlantılı olan kuruluşlar, aktörlerde yer alacaklar bu kentin yönetiminde. 

Bu kent eleştiride yapılıyor. Efendim sadece lojistik olacak burada diye. Hayır. 

Ahmed ARPAT- O eleştirilere gelmek istiyorum ama izin verin Sayın Kılıçdaroğlu kısa bir araya gidelim. Aranın ardından Merkez Türkiye’yi ve iktidar cenahından gelen eleştirileri konuşarak devam edelim.
Sayın Kılıçdaroğlu, araya gitmeden önce Merkez Türkiye projesini konuşuyorduk ve iktidardan gelen eleştirilere geçmiştik. Sizde aslında bir eleştiriyle başlamıştınız. İktidar diyor ki, lojistik merkezi kurmak istiyor Cumhuriyet Halk Partisi. Artık bu lojistik merkezleri geride kaldı daha çok bölgesel kalkınma daha yani tek bir merkezde toplamak yerine bölgelere yayma daha efektif. Ne dersiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim projemizi tam kavradıkları kanısında değilim. İktidar partisi proje üretemez. Üretmiyor da zaten. Bir ekonomik programı da yok zaten. Sayın Kemal Derviş ve arkadaşlarının ortaya koyduğu programı sürdürüyorlar. Ama o program Türkiye’yi krizden çıkarma programıydı. Ufku açık olan, geleceği gören, Türkiye’yi bilgi toplumuna taşıyacak olan bir programları yok. Lojistik üssü değil bu. Bu mega kentte teknoparklar olacak, hafif sanayi olacak. Buradan katma değeri yüksek ürünler üretilecek ve gönderilecek, ihracat yapılacak. Burası aynı zamanda bir bilgi kenti olacak. Aynı zamanda kültür, sanat kenti olacak. Bu aynı zamanda bütün dünyanın özellikle katma değeri yüksek ürün üreten ve ihracat yapan bütün merkezlerin can damarı olacak, böyle bir alan planlıyoruz biz. 

Dolayısıyla onların projeyi yeteri kadar kavradıkları kanısında değilim. Kafaları da çok karışık zaten. Ne diyeceklerini de tam kestiremediler. Çünkü ilk açıkladığımızda dediler ki, efendim benim kitabımda vardı bu Sayın Davutoğlu dedi. Doğru kitabında bir merkez sözcüğü geçiyor. Ama o merkez Türkiye değil.
İki; daha sonra efendim işte bu sadece lojistik. Tek başına lojistik de değil. Katma değeri yüksek ürün üretecek burası hafif sanayi dediğimiz. Bakın ağır sanayi demiyorum. Hafif sanayi dediğimiz alan. Artı katma değeri yüksek ürünler, artı buradan bütün dünyaya gidecek ve bütün dünyadan da mal gelecek. Artı mega kenti biz Trabzon’u, Samsun’u, İskenderun’u ve Mersin’i hem karayolu, hem demiryolu bağlantılarını yapacağız. Güçlü bir alan olacak bu alan. Maliyetler büyük ölçüde düşecek. Dolayısıyla emin olun mega kentte yer kapmak için bütün büyük firmalar kendi içinde yarışacaklar. 

Ahmed ARPAT- Şunu sormak isterim. Şimdi eleştiriler dediniz sıraladınız. Onlardan biride yanılmıyorsam Sayın Ali Babacan’ın kurduğu bir cümleydi notlarımda öyle yazmıştım. Otobüsün arka sıralarında hazırlanmış bir proje demişti. Yani bir anlamda ekonomi vaatlerinin yarattığı heyecanla birlikte yeni bir vaatle, yeni bir projeyle ortaya çıkalım motivasyonuyla bir proje oluşturmuş Cumhuriyet Halk Partisi imasında bulunmuştu. Siz bu Merkez Türkiye projesi üzerinde ne kadardır çalışıyorsunuz ve seçim beyannamenizde neden açıkça Merkez Türkiye projesi yer almadı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, biz ciddi bir partiyiz. Proje hazırlarken bu konuda duyarlılıklarımız var çalışırız. Sadece kendi dünya görüşümüzden olan insanlara değil bizden farklı dünyaya bakan insanlarında görüşlerini almaya özen gösteririz. Seçim bildirgemize doğru bunu koymadık. Çünkü seçim bildirgemiz ağırlıklı olarak demokrasi üzerine 4 aşamalı bir strateji vardı orada birinci aşamasında birinci sınıf demokrasi olmalıydı. Çünkü düğmeyi doğru iliklemeliydik, hukukun üstünlüğü olmalıydı, can ve mal güvenliği olmalıydı. İkinci aşamasında üreten Türkiye olmalıydı. Üniversiteler bilgi üretmeliydi, katma değeri yüksek ürün üretmeliydik. Üçüncü aşamasında güçlü bir sosyal devlet. Güçlü sosyal devletin içinde emeklilere aylık çiftçinin, esnafın desteklenmesiyle ilgili bölümler vardı. Dördüncü aşamada da bütün bu kazanımların sürdürülebilirliği vardı.
Biz şimdi o sürdürülebilirlik bölümüne önemli bir madde ekledik Merkez Türkiye projesiyle. 21.yüzyılın projesiyle. Otobüsün arka koltuğunda hazırlanmış bir şey yok aslında. Belki onlar öyle hazırlamış olabilirler ona bir şey demem. Siyaseten eleştiriye de saygı duyarım. Ama o eleştirinin de kendi içinde biraz tutarlı olması lazım. Biz bu projeyi hazırlarken oturup tek başımıza hazırlamadık. Bu projenin hazırlanmasında finansçılar vardı. Üstelik bu finansçılar sıradan finansçı değil. İş dünyasından önemli isimler vardı, onların görüşlerini aldık. Akademisyenler vardı üniversitelerde hocalık yapan ve bu konuya yıllarını veren insanlar vardı onları aldık. Yine bu konuda kendi teknisyenlerimiz vardı gerçekten olayı araştıran, soran, sorgulayan insanlar. Yine bu projenin hazırlanmasında önemli ekonomistler vardı dünyayı iyi okuyan. Bunların tamamını bir araya getirdik. 

Önce oturuldu, uzun uzun tartışıldı, dünyadaki örneklerine bakıldı ve onun üzerine inşa edildi. Büyüklüklere bakıldı. Ne kadar getirecek, ne kadar götürecek onlara bakıldı. Ne kadar katma değer yaratacak onlara bakıldı. Mega kentin yönetimi nasıl olacak onlara bakıldı. Hangi sivil toplum örgütleri bu mega kentin yönetiminde görev almalı onlara bakıldı. Neden bir kanuna, özel bir yasaya ihtiyaç duyuluyor onlara bakıldı. Mega kentin gerçekten dünyada söz sahibi olabilecek bir Türkiye’yi oluşturması için Trabzon limanının, Samsun limanının, İskenderun ve Mersin limanının ne kadar önemli olduğuna bakıldı. Hatta o kadar ayrıntılara girildi ki, Bakü’den Çin’e verilen bir siparişin getireceği ek yükle bir mega kentin aynı Çin’e nasıl bir avantaj sağlandığının hesapları yapıldı. Yaratılan katma değerin ne olacağı ve 1 yıllık katma değerin ne olacağı, dolayısıyla bu süreç içerisinde milli gelirin kişi başına gelirin nerelere ulaşılacağına dair 2014 sabit fiyatlarıyla bütün bu hesaplar yapıldı. 

Bu hesabı bakın açık, net söylüyorum. Devlette AKP hükümetinde yapan ikinci bir organ yoktur. Birinci organda yoktur. Bizim dışımızda yapanda yoktur. Proje ciddi bir projedir, sıradan bir proje değildir. Projeye zaten hiç kimse itiraz etmiyor. Küçümsüyorlar efendim arka koltukta hazırlandı. Bu arka koltukta hazırlanacak bir proje değildir. Bu projeyi hazırlamak için bilgiye ihtiyaç var, birikime ihtiyaç var. Komşuların ne olduğunu bilmeye ihtiyaç var. Denizlerin ne kadar önemli olduğunu bilmeye ihtiyaç var. 

Ahmed ARPAT- Şimdi siz diyorsunuz ki, 2035 yılı. Sayın Cumhurbaşkanı kim öle, kim kala dedi. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- 2035’in niçin konduğunun da farkında değil. Çünkü bizim projemizi içlerine sindiremiyorlar. 2035 konmasının nedeni şu, proje katma değeri 2017 yılından itibaren doğuruyor. 2035 etap etap büyüyen ve olgunlaşan bir projenin sonudur. Ondan sonrada büyüyecek. 2035 koymamızın nedeni ya da o tarihi vermemizin nedeni 2035’ten sonra Türkiye genç nüfus barındıran ülkelerden yaşlılar sınıfına artık geçiyor. 2035’e kadar Türkiye’nin insani gelişmişlikte 69. sıradan 20. sıraya sıçraması lazım. Yani 2035’e kadar Türkiye’nin 49 basamak büyümesi lazım. Farkında bile değiller. 49 basamak büyümek ne demek biliyor musunuz? Türkiye’nin ilk 10’un içinde daha iyi bir yerde yer alması demek. Türkiye’de yoksulluğun bitmesi demek. Türkiye’nin bilgi üreten bir ülke olması demek. Türkiye’nin bilgi toplumunun saygıdeğer bir ülkesi olmak demek. Bunun farkında değiller. Siz hiç iktidar kanadından bilgi toplumu lafını duydunuz mu Allah aşkına? Dünya bilgi toplumunda artık. Sanayi devrimini çoktan tamamladı. Onun farkında bile değiller. Ama biz bütün bunların hepsinin farkındayız.
İş çevrelerinden son derece olumlu görüşler, olumlu dönüşler oluyor. Sadece içerde değil dışarıdan da son derece olumlu görüşler yansıyor bize. Türkiye gerçekten de bölgesinin lideri olacak. 

Ahmed ARPAT- Son düzlüğe girdik son 10 gün. Sizden Cumhuriyet Halk Partisinden yeni bir vaat, yeni bir hamle görecek miyiz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani bir vaadimiz yok. Ama tanıtım filmlerimiz yeni olacak, televizyonlarda bunlar dönecek. Maliyetleri biraz daha yüksek olacak bunların biraz uzun olduğu için. Ama sonuçta şunu söyleyebilirim…

Ahmed ARPAT- Biz sözümüzü söyledik diyorsunuz o zaman son 10 gün kala artık?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette söyledik. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olan, Türkiye’yi bilgi toplumuna taşıyacak olan parti projeleriyle, öngörüleriyle, dünyayı okumasıyla sadece ve sadece CHP’dir. Bunu gayet net, gayet açık ve özgüvenle söylüyorum. 

Ahmed ARPAT- Sayın Genel Başkanım şunu merak ediyorum. Şimdi siz bu seçimde geçtiğimiz seçimlerden farklı olarak ekonomi konuşuyorsunuz miting meydanlarında. Gerçi daha öncede mutlaka konuşuyordunuz ama daha alt sıradaydı. Geçtiğimiz seçimlerde daha çok cumhuriyetin kazanımları, cumhuriyetin konumları, laiklik konuşuyordunuz, elden gidiyor diyordunuz. Şunu merak ediyorum. Bu seçimde konuşmadığınız için merak ediyorum. Bu konudaki endişeler geride mi kaldı Cumhuriyet Halk Partisi adına?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Seçim bildirgemizin 4 aşamalı olduğunu söylemiştim. 4 aşamalı bir vizyon üzerine inşa edildiğini. Bunlardan birinci maddenin demokrasi, hukukun üstünlüğü, can ve mal güvenliği olduğunu söylemiştim. Onun içinde her şey var. Şuanda Türkiye’de bakın çok net söylüyorum Türkiye’de bizim anladığımız anlamda ya da bir Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Amerika’daki gibi bir demokrasi yok. Zaten batılılarda bizdeki demokrasiye hibrit demokrasi diyorlar. Demokrasi çıtasını yükseltmediğiniz sürece hiçbir şey olmaz. Yabancı sermayede gelmez. Söylüyorlar zaten. Can ve mal güvenliğinin olmadığı yere niye gelsin yabancı sermaye? Bakın özel sektörde yatırım yapmıyor hızını kesti. Çünkü can ve mal endişesi var. Makul şüpheyle yarın herhangi bir kişinin malvarlığına el konulabilir, hapse atılabilir, tutuklanabilir. Kendisini savunamaz konuma bile getirilebilir mevcut yasalarla. Bunların tamamının değişmesi lazım. Biz bunu değiştirmeyi garanti ediyoruz. Hatta o kadar garanti ediyoruz ki açık ve net şunu söylüyorum. CHP iktidarında AB’nin fasıl açmasını beklemeyeceğiz. Ne varsa birinci sınıf demokraside aynısını Türkiye’ye getireceğiz. Demokrasimizi güçlendireceğiz. 

Birde şu var. Ekonomiye neden bu kadar alan ayırdık? Vatandaş perişan, borç batağında. 5 milyon vatandaş borç batağında. 17 milyon yoksulumuz var. 6 milyon 250 bin işsizimiz var. Aylığı 1000 liranın altında olan 8 milyon emeklimiz var. Bu sorunu ivedilikle çözmek zorundayız. Ağırlığı buraya verdik. Sosyal devlet. Devlet sosyal olursa güçlenir, insani gelişmişlikte çıta atlamış olur. Biz hem hukuku, hem sosyal devleti, hem üreten Türkiye’yi, hem sürdürülebilirliği beraber ele alıyoruz. Hem bugünü, hem geleceği beraber düşünüyoruz. Yani bir Puzzle’ın parçaları gibi birbirini tamamlayan ve birbirini büyüten bir ekonomi yaratmak istiyoruz. 2035 hiçbir devletin tarihinde çok ileri bir tarih değil. Bunların haberi yok mu acaba 2050’de dünyada ne olacak, 2100’de dünyada ne olacak? Nüfus nereye gelecek, iklim nasıl değişecek. Bunları düşünemiyorlar mı? Bütün dünya düşünüyor. Nasıl oluyor da bunlar düşünmüyorlar emin olun hayret ediyorum. Devleti yönetmeyi bilmiyorlar. Devletin ne olduğunu bilmiyorlar. Devlet kavramının ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar. Hukukun üstünlüğü kavramının ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar. “

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları