loading
close
SON DAKİKALAR

Benim GBT’mde IŞİD’çi aradılar!

Benim GBT’mde IŞİD’çi aradılar!
Tarih: 20.09.2014 - 00:00
Kategori:

Mustafa Mutlu; Büyük bir ihtimalle yediği bu iki golün farkında bile olmayan Melih Gökçek’e soruyorum: Beni susturmak için açtığın tazminat davasının harcını cebinden mi ödedin, Belediye kasasından mı?

Kadıköy’deki Karaköy Vapur İskelesi’nin önüne polisler dizilmiş, vatandaşların kimliklerini alıp GBT’lerine bakıyor... Bu GBT dedikleri şey, Genel Bilgi Taraması anlamına geliyor!

Polis kimliğinizi alıyor, vatandaşlık numaranızı telefonla veya telsizle merkezdeki arkadaşına söylüyor; o da internete yazıp sonucu bildiriyor:

Aranıyor, yakalayın!

Aranmıyor, bırakın!

***

Peki; polis hem de günün ortasında Kadıköy İskelesi’nde kimi yakalamaya çalışıyor?

Söyleyeyim:

Ortadoğu’yu kana bulayan IŞİD militanlarını!

Ne oldu şaşırdınız mı?

Şaşırmayın...

Evet; isteyen IŞİD militanı diledği gibi ülkeye girip çıkıyor; sınırdaki asker ve polis de iktidar korkusuyla hepsine göz yumuyor; ama...

Polis, Kadıköy meydanında IŞİD’çi arıyor.

Çünkü 30 IŞİD militanının kanlı eylemler yapmak üzere İstanbul’a girdiği öğrenildi ve başta gazeteniz Aydınlık olmak üzere bazı gazeteler bunu haberleştirdi...

İşte; polisimiz, olası bir saldırıya karşı önlemini alıyor!

Daha doğrusu, “Polis hiçbir şey yapmadı, önlem almadı” suçlamalarından kurtulmak için, “önlem alıyormuş” gibi yapıyor...

***

Peki; kimi çeviriyor polis?

Madem IŞİD elemanı arıyorsun, en azından çevirdiğin kişinin beline kadar sakalı olmasına dikkat edersin değil mi? Çünkü biliyoruz ki bu adamlar ölseler sakallarını kesmiyorlar!

Durum bu kadar netken, genç polis kardeşim günde iki kez tıraş olmayı ihmal etmeyen beni çeviriyor ve kimliğimi istiyor!

“Neden?” diyorum, soğuk bir yanıtla geçiştiriyor?

“GBT’ne bakacağız!”

“İyi de neden bakacaksınız? Eyleme katılmadım, şüpheli bir halim yok. 53 yaşında kendi halinde bir vatandaşım ve işime gidiyorum. Siz sakın ‘ışid’ime bakıyor olmayasanız?”

“Sayılabilir!”

“Nasıl yani, gerçekten IŞİD’i mi arıyorsunuz burada?”

“Orası gizli... Ulusal güvenlik meselesi... Söyleyemeyiz.”

***

İyi ki söylemedin polis kardeş...

Bak sen söylemedin ama ben ‘işid’ime geldim; senin söylemediklerinin (!) hepsini yazıyorum.

***

Bu manzara AKP’nin eseri...

Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin eşiğinden alıp Ortadoğu cangılının tam üyesi yaptılar ve kanlı terör korkusunu Kadıköy’e kadar taşıdılar.

Türkiye’yi Batı’dan koparıp yalnızlaştırdılar...

“Komşularla sıfır sorun” ayaklarına yatıp, komşusuz bıraktılar...

Şimdi de kanlı terör örgütlerinin arenası haline getiriyorlar...

Ne diyeyim; bizi bu hale getirenlerin hepsinin...

Allah ‘IŞİD’ini versin!

TUZLUK!

Yirmi gün sonra Türk yargısı için hayati önemde bir seçim var... Yaklaşık 14 bin hakim ve savcı sandık başına giderek, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yeni üyelerini belirlemek için yarışacak...

Dünkü gazetelerde bu seçimlerle ilgili ilginç bir haber vardı.

Seçime üç grup katılacakmış:

Yargıda Birlik Grubu, yani AKP’liler ve MHP’liler...

Cemaatçiler...

Solcular...

***

Hey gidi hey... “Tarafsız” olması gereken yargıçların ve savcıların düştüğü hallere bakın... Artık kendi içlerindeki seçimleri bile “taraftarlıklarını ortaya koyarak” yapıyorlar!

Mesleğe başladığım yıllarda böyle durumları anlatmaktan için, “Tuz da koktu” başlığını atardık...

Artık tuzu bırakın, tuzluk bile koktu!

Hepimize geçmiş olsun...

GÜNÜN SORUSU

Devlet Protokolü’nün 47’nci sırasında bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm bakanlıkların önüne geçirilerek 10’uncu sıraya yükseltiliyormuş... Sorum bu değişikliğin mimarı olan Erdoğan’a:

Siz oradayken ayrı bir Diyanet İşleri Başkanı’na ne gerek var? Başkan’ı kovup görevi bizzat üstlenmeyi ve Diyanet’in protokoldeki yerini “bir” numaraya çıkarmayı neden düşünmüyorsunuz?

BENDEN GÖKÇEK’E İKİ DARBE!

Yaklaşık bir yıl önce Melih Gökçek’le ilgili bir yazı kaleme almıştım.

CHP Milletvekili Durdu Özbolat’ın Gökçek’le ilgili bazı vahim iddialarının bir an önce açığa kavuşturulması gerektiğinin altını çizmiştim.

Ancak Gökçek, kendisine yönelik bu soruları aydınlığa kavuşturacağına, her zaman yaptığını yaptı ve hakkımda Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Yetmedi bir de benim boyumu aşacak bir miktarda tazminat talebiyle dava açtı.

Savcılık makamı hakkımdaki suç duyurusunu ciddiye bile almadı ve altı ay kadar önce “takipsizlik” kararı verdi.

Ankara’da açılan tazminat davası da geçtiğimiz hafta mahkeme tarafından reddedildi.

Büyük bir ihtimalle yediği bu iki golün farkında bile olmayan Melih Gökçek’e soruyorum:

Beni susturmak için açtığın tazminat davasının harcını cebinden mi ödedin, Belediye kasasından mı?

KARTAL’DAYIZ!

Yarın (21 Eylül) Kartal’da olacağım ve Tuncay Özkan’la birlikte Memleket Sevdalıları Derneği’nin düzenlediği “Toplumsal Uzlaşı” konulu panele katılacağım.

Kartal ‘daki Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde saat 14:00’te başlayıp 17:00’ye kadar sürecek olan bu panel hayli ilginç geçecek...

Siyasetçi Tuncay Özkan ile gazeteci Mustafa Mutlu’nun “kardeş kavgasını” izlemek isterseniz yarın Kartal’a bekleriz...

GÜNÜN İSYANI

Saygı Öztürk dünkü yazısında 100 bin doları bastıran 22 bin 500 yabancıya, 5 yıl ikamet etme şartı aranmaksızın Türk vatandaşlığı verildiğini yazdı... İsyanım kadere:

Vatanlarını satanların, vatandaşlığı satmaları gayet normal değil mi?

Mustafa Mutlu - Aydınlık

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları