loading
close
SON DAKİKALAR

Can Ataklı, CHP'den 26. Dönem aday adaylık başvurusunu yaptı

Can Ataklı, CHP'den 26. Dönem aday adaylık başvurusunu yaptı
Tarih: 04.09.2015 - 19:28
Kategori: Siyaset

CHP'de 25. Dönemde Ön seçim ile milletvekili adayı olan Can Ataklı 4 Ağustos 2015 Cuma günü CHP Genel Merkezinde 26. dönem milletvekilliği aday adaylık başvurusunu yaptı...

CHP'de 25. Dönemde Ön seçim ile milletvekili adayı olan Can Ataklı 4 Ağustos 2015 Cuma günü CHP Genel Merkezinde 26. dönem milletvekilliği aday adaylık başvurusunu yaptı...

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun %99.9 ön seçimden gelen arkadaşlarımızı koruyacağız açıklaması ile CHP'de 25. dönem milletvekilliği seçimleri için ön seçime giren ve adaylaşan Gazeteci-Yazar Can Ataklı Twitter hesabından adaylık başvurusu fotoğrafı ile adaylığını duyurdu...


Can Ataklı @can_atakli_ 
Chp genel merkezinde adaylık başvurumu yaptım. 

Can Ataklı, CHP'den 26. Dönem aday adaylık başvurusunu yaptı


Can Ataklı 25. Dönem'de neden aday olduğunu İstanbul Gerçeği internet haber sitemizde bu yazı ile açıklamıştı

CHP’nin bazı bölgelerde adaylarını 'önseçim' ile belirleyeceğini açıklamasından sonra İstanbul 1. Bölgeden aday adayı oldum.

Bir ayı aşkın süren çalışmadan sonra 30 mart günü önseçim yapıldı.

Bu seçimlerde 11 bin 931 oy alarak sıralamada 14. oldum.

CHP İstanbul 1. Bölge için 5 kontenjan ayırdığı için milletvekili seçimlerindeki oy pusulasındaki sıram 19 olacak.

Bu bölgeden 19 CHP adayının seçilmesi teknik olarak olanaksız değil ama hayal görmenin de alemi yok, kazanmam mucize bile olamaz.

Neden önseçime girdim; buradan başlayarak adaylık maceramı ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

1 şubat 2016’da meslekte geçirdiğim süre tam 40 yıl olacak. Bunun 25 yıldan fazlasında başta sabah olmak üzere çeşitli gazetelerde yönetici ve yazar olarak geçirdim. Son 15 yılda da televizyonlarda gerek haber sunucusu, gerek program yapımcısı gerekse çeşitli kanallardaki siyasi programlarda tartışmacı olarak kamuoyunun karşısına çıktım.

Bu süreçte hep siyasetle iç içe oldum. Başta CHP Genel Başkan ve yöneticileri olmak üzere tüm partilerin en tepe noktalarıyla hem mesleki hem de dostluk arkadaşlık ilişkilerim oldu.

Tayyip Erdoğan ve AKP’nin yönetim kademesi de buna dahil.

Gazetecilik ve yazarlık hayatımda demokrasi ve hukuktan hiç ayrılmadan, kendi ilkelerim doğrultusunda hep dik durmaya çabalayarak, sağa sola yalpalamadan gittim.

Bugüne kadar, sistemin yarattığı olanaklardan yararlanarak sadece CHP’den değil başka partilerden de milletvekili adayı olmayı isteyebilir ve bundan da sonuç alabilirdim.

Ancak demokrasi ve hukuk anlayışım, tepeden inme siyasete girmeme izin vermiyordu. Bu nedenle olanağım olmasına rağmen bu yönde hiç adım atmadım.

Ne zaman ki CHP uzun bir aradan sonra “milletvekilleri adaylarını ön seçimle belirleyeceğiz” dedi işte o zaman ben de aktif siyasete girmeye karar verdim.

Elbette CHP örgütünden gelmiyordum. Ancak bir avantajım vardı. Yıllardır ister CHP il veya ilçe teşkilatları olsun, ister CHP’ye yakın vakıf, dernek, kuruluş olsun, ister CHP’li belediyeler olsun, hiçbir davetlerini kırmadım, konferans, sohbet veya panellerine katıldım.

Yani üye olmadığım halde parti tabanı ile çok yakın ve sıcak temasım hep oldu.

Bunun ek olarak 30 yıla yaklaşan yazarlık yaşamımda yazdıklarım, televizyonlardaki haber ve konuşmalarım da bu konuda bana referans olacaktı.

Ve elbette sima olarak da çok tanınmış olmam, yaptıklarımı ve neden milletvekili olmaya soyunduğumu anlatmak konusunda bana ciddi bir avantaj sağlayacaktı.

Ankara’ya gidip adaylık başvurumu yaptıktan sonra bir ayı aşkın süre, tek başıma müthiş bir çalışmaya giriştim.

Minik otomobilim ofisim, cep telefonum ise sekreterimdi.

Öncelikle 1. Bölgedeki tüm ilçe başkanlarını telefonla arayıp adaylığımı bildirdim ve destek istedim.

Daha sonra bütün ilçeleri ziyaret ederek o anda binada bulunanlarla sohbetler ettim.

Bazı ilçeler üyelere önceden haber verme nezaketi gösterince katılımın hayli yüksek olduğu toplantılarda konuştum.

Ardından mahalle temsilcilerine ziyaretler başladı.

Seçim bölgemde 200’ü aşkın mahalle ve bunların neredeyse hepsinde açılmış seçim irtibat büroları var.

Çok sınırlı sürede hepsine gitmek elbette olanaksızdı. Buna rağmen50’yi aşkın mahalleyi ziyaret edebildim. Gidemediklerime telefonla ulaşmaya çalıştım.

Çok açık söyleyeyim; gittiğim hiçbir yerde olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadım. Parti tabanı zaten tanıdığı için beni bağrına bastı. Verdikleri destek mesajlarıyla büyük güç ve moral kaynağı oldu.

Seçim kampanyası çok farklı bir ortam. Ben buna hiç alışık değilim.

Örneğin adayların tamamı afiş, poster ve broşürler bastırdı. Onbinlercesi bütün örgüte dağıtıldı. Adaylar hemen hergün önseçimde oy kullanacak olan 94 bin CHP üyesine telefon mesajları atarak kendilerini tanıtmaya çalıştılar.

Çevresi kalabalık ve maddi olanağı olanlar kahvaltılar, akşam yemekleri verdiler, üyelere küçük hediyeler dağıttılar.

Bunların hiçbirini yapamadım. Hem maddi gücüm elvermiyordu hem de demokratik bir seçim yarışında ilkesel olarak fikirlerin dışında hiçbir faktörün etkili olmaması gerektiğine inanıyordum.

Bu benim haklı ve doğru olduğumu göstermez elbette, siyasetin doğasında bu tür çalışmalar da var.

Sonunda 30 Mart’a geldik. Sabahın ilk saatlerinden itibaren bölgedeki tüm ilçelerin seçim sandıklarına gittim. O anlarda oralarda olan oy kullananlarla sohbet ettim. Akşam da sonuçları bekledim.

Açıkçası gördüğüm ilgi nedeniyle daha üst sıralarda olabileceğimi sanıyordum. Olmadı. Nefesim ancak buna yetti belli ki.

Gerçi parti tabanında güvendiğim isimler aldığım oyun “olağanüstü” olduğunu söylüyorlar. Pekçok milletvekili, yıllardır parti içinde fedakârca çalışan isimler bu kadar oy alamamışlar.

Sonuca bir etkisi yok, ama güzel bir teselli noktası o kadar.

Gelelim önseçim sonuçlarına,

Bana göre parti tabanı müthiş bir seçim yaptı.

Örneğin Türkiye siyaseti yepyeni bir kadın yıldız kazandı.

Seçime katıldığım bölgede birinci olan Gamze İlgezdi geleceğin en parlak siyasetçilerinden biri olacaktır kuşkusuz.

Gamze İldeniz’i Ataşehir Belediyesi Türkan Saylan Tıp Merkezi Başhekimi olarak tanımıştım. Aynı zamanda Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin eşiydi.

Ancak belli ki parti içinde yıllardır çok iyi çalışmış çok başarılı olmuş ve kendini çok sevdirmiş. Nitekim insanı kıskandıracak biçimde oylamaya katılan CHP’li üyelerin büyük çoğunluğunun desteğini aldı.

Böyle bir sevgi herkese nasip olmaz. Gamze İlgezdi aynı başarısını Ankara’da gösterirse ki göstermemesi için hiçbir neden yok, partinin en tepesine tırmanacak çapta ve donanımda.

İkinci olan Barış Yarkadaş medyadan dostum arkadaşım. Özellikle kampanya süresince neredeyse her gece Halk TV ekranlarından AKP iktidarına yönelik eleştirilerini dile getiren Yarkadaş da partinin en sevilen sayılan isimlerinden biri olarak birinci olan Gamze İlgezdi kadar oy almayı başardı.

Milletvekili olduğu halde kontenjandan aday olmak yerine ön seçime giren Mahmut Tanal da parti tabanında oluşan haklı sevginin sonucu bu kez atama ile değil bileğinin hakkıyla Meclis’e gidecek isim oldu.

İstanbul’un en sevilen ve sayılan ilçe başkanlarından Oğuz Kaan Salıcı da örgütüne güvenerek önseçimlere girdi kazandı.

Aday adaylarının en genç ismi Onursal Adıgüzel sanıyorum 10 yıl sonra adını en çok duyacağımız siyasetçilerden biri olacak.

Ardından gelen Ali Özcan, CHP’nin en güçlü isimlerinden, hiçbir listede olmamasına rağmen tek başına Parti Meclis’e girmeyi başaracak kadar sevilip sayılıyor. Bugüne kadar defalarca milletvekili olabilecek kapasitedeyken “Atama yoluyla milletvekili olmam, önseçim yapılmalı” diyerek yıllardır mücadele etmişti. Bu kez önseçim yaptırtmayı başardı ve haklı olarak listeye de girdi.

Listedeki en ilginç isimlerden biri Kadir Gökmen Öğüt. Halen milletvekili olan Öğüt 8. sırada. Üzerine 5 kontenjan gelince oy pusulasındaki sıralaması 13 olacak.

CHP geçen seçimlerde bu bölgeden 11 milletvekili çıkarmıştı. Toplam milletvekili sayısı 29’du. Şimdi toplama iki milletvekili daha eklendi. CHP’nin oy artışı düşünülürse bu bölgeden 13 hatta 14 milletvekili çıkabilir.

Öğüt geçen seçimde “zor seçilir” denilen 11’inci sırada yer almış ve seçilmişti. Şimdi yine bazıları “13 zor seçilir” diyor. Ama inanıyorum ki Öğüt geçen seçimde yaptığını yapacak ve yine seçilecek.

Bu arada bir gözlememi daha belirtmek istiyorum.

Önseçim çalışmalarında şunu gördüm ki, partinin en güçlü ismi Gürsel Tekin.

Bir küçük muhalif gurup dışında, CHP tabanı Tekin’e taparcasına bağlı.

Nereye gitse çevresinde partililerden oluşan bir sevgi çemberi oluşuyor.

Gözlediğime göre Gürsel Tekin önseçime girse “açık ara birinci” olurdu.

Muhtemelen ön seçim yerine kontenjanı tercih etmesi nezaketinden. Nasıl olsa seçileceğini bildiği için “5 kontenjan var, önseçime girip de fedakârca mücadele eden bir arkadaşımın önünü kesmiş olmayayım” diye düşünmüş olmalı.

Zaten o küçük muhalif grup dışında Gürsel Tekin’in önseçime girmemesini kimse dert etmiyor.

Hatta öyle ki medya bile Tekin’e “Genel Başkan önseçime girdi, siz niye girmiyorsunuz?” diye bir soru yöneltmedi.

Bir gözlemim de şu; elbette her seçimden sonra mutsuz olanlar çıkacaktır. Bunlar arasında kırgınlar öfkeliler de olabilir.

Bu önseçim sonuçlarını da beğenmeyenler var.

Ancak insanı üzen şu; bazı gayrı memnunlar önseçimde kimi adayların aşırı para harcadığını iddia ediyorlar.

Kahvaltılar, yemekler, küçük hediyeler göze batmış belli ki.

Ancak işi abartanlar da var.

Neymiş; bazı adaylar bütün ilçe başkanlarına yüzbinlerce lira para vermişler, otobüsler, otomobiller almışlar, Alevi kesimine Cemevi yapma sözü vermişler.

Hatta son dakikada anahtar liste yapma gücü olanlara 20-25 bin liralar vererek kendi isimlerini de yazdırmışlar.

Bunlar olabilir mi?

Mümkün değil.

Birincisi kim milletvekili olabilmek için bu kadar para harcar?

İkincisi, bir sol, sosyal demokrat partide oyunu para alarak kullanacak bir kişi bile çıkabilir mi?

Böyle bir onursuzluğu kim içine sindirebilir?

Bu nedenle “para” ile ilgili her iddiaya gülüp geçiyorum.

Sonuç olarak benim seçime katıldığım İstanbul 1. Bölgede CHP tabanı çok güzel bir tablo çıkardı ortaya.

Bundan sonra bana düşen, 19’uncu sırada değil de birinci sıradaymışım gibi 7 Haziran’a kadar çalışmak. Çünkü Türkiye’nin başına musallat olan bir zihniyetin mutlaka devrilmesi gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye Ortaçağ karanlığına dönen, demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin fiilen değil resmen de kalktığı bir ülke olacaktır.

Bunu önlemek için canla başla çalışmak her yurtseverin görevidir.

Can Ataklı

Vişne Haber Ajansı - Dilfiraz Değerli

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları