loading
close
SON DAKİKALAR

Canol Kocagöz, 39 yıl sonra kitaplaşan 'Çizgilerle Sınıflar Tarihi'ni anlattı

Canol Kocagöz, 39 yıl sonra kitaplaşan 'Çizgilerle Sınıflar Tarihi'ni anlattı
Tarih: 06.11.2018 - 11:47
Kategori: Kültür & Sanat

Canol Kocagöz, “Çizgilerle Sınıf Tarihi” kitabını anlattı: "Okuyucu kitapta kısaca insanlığın geçirdiği ve geçireceği ilkel komünal toplum, köleci toplum düzeni, feodal toplum düzeni, kapitalist toplum düzeni, sömürüsüz toplum ile sınıfsız toplumunun çizgilerle anlatımını bulacak." ...

Karikatür Sanatçısı Canol Kocagöz, 1979'da hazırladığı ve 39 yıl sonra DİSK/ Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından basılan “Çizgilerle Sınıf Tarihi” kitabını SoL'dan Zehra Güner'e anlattı. Kitap, ilkel komünal toplumdan kapitalizme kadar üretim ilişkilerini çizgilerle anlatıyor.

Güner'in Kocagöz'le yaptığı röportaj şöyle:

-Çizgilerle Sınıflar Tarihi, çiziminden 39 yıl sonra basıldığını belirtiyorsunuz. 39 yıl neden bekledi basılması için?

Kitabın bitip baskıya hazırlandığı günlerde, 12 Eylül 1980 askeri darbesi tüm ilericilerin üzerine kâbus gibi çökerken, kitapların ve sanat eserlerinin de bundan nasibini almaması imkansızdı. Bu kitapla beraber hazırlıklarına başladığım DİSK/ Maden-İş Sendikası Eğitim Kitabı’nın yeni baskısı için çizimini yaptığım 100’den fazla karikatürüm ile desen çalışmalarım “faili meçhule uğradı”. Baskı hazırlığında olan şimdi yayınlanan “Çizgilerle Sınıflar Tarihi” kitabım ise birçok ilerici ve devrimci insan gibi uzun yıllar işçi semtlerindeki bitmemiş inşaatlarda, gecekondularda saklandı… Ve o günleri ufak tefek zararlarla atlatarak bu günlere geldi. 

Kitap 12 Eylül’den önce bir şekilde üstesinden geldiğimiz veya hiç dinlemeden işimizi yürütmeye çalıştığımız T.C.K’nın ünlü 141.-142. maddelerine takıldı. Kitaptaki sınıfsız toplum bölümünün daha sonra basmak şartıyla hayata geçirmek istendi. Ben bu projenin eksik basılmasına gönlümün razı olmadığını belirterek talebi reddettim. Yıllar sonra metal işçilerinin direniş ve grevleri artınca kitabın baskısı tekrar gündeme geldi. Ve nihayet Mayıs 2018’ ayının son günlerinde DİSK/Maden-İş Sendikasının geleneğini devam ettiren DİSK/ Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından yayınlanarak hayata geçirildi.         

-Sınıflar tarihini neden çizgilerle anlatmayı istediniz? Kimin fikriydi?

Bildiğiniz gibi Türkiye metal işçileri 1977yılında metal işçilerinin en örgütlü ve en savaşkan sendikal örgütü DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikası desteğiyle, sermayenin en örgütlü gücü Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS)’na karşı 40 bine yakın metal işçisinin katıldığı uzun süreli bir grev yaptı. Sendika eğitim dairesiyle beraber, işçi hareketinin mücadelesinin boyutlarını sırf maddi taleplerin dışında düşünebilmesini sağlayacak, sınıf mücadelesi fikrini sınıf içinde üst boyutlara yükseltecek ve aynı zamanda halkın ‘büyük grev’ adını layık gördüğü bu eylem boyunca eğitim taleplerini karşılayacak, grev boylarında, fabrika tezgâhlarında, işe geliş-gidişlerde vb. yerlerde kullanılabilecek, her işçinin anlayabileceği tarzda cep kitapları hazırlamaya karar verdik. Benim hazırlayacağım kitap çizgili dizinin ilki olacaktı. Daha sonra ekonomi ve politikayı anlatacak başka kitaplarla devam edecektik. Bir grup eğitim uzmanı ile diyalektik ve tarihsel materyalizmin bakış açısıyla “çizgilerle sınıflar tarihi” konulu bir cep kitabı hazırlamak için çalışmalara başladık. Çalışma grubumuz çeşitli klasik yayınları okuyarak ve tartışarak kitabı yarattı. 2018 yılında DİSK/Birleşik Metal –İş Eğitim Dairesi tarafından da güncellenerek Mayıs 2018 ayının son günlerinde de baskısı yapıldı.                         

-Kitabın içeriğinden biraz bahseder misiniz?

Okuyucu kitapta kısaca insanlığın geçirdiği ve geçireceği ilkel komünal toplum, köleci toplum düzeni, feodal toplum düzeni, kapitalist toplum düzeni, sömürüsüz toplum ile sınıfsız toplumunun çizgilerle anlatımını bulacak. Bu geniş konuları, ciltler dolusu kitapları 90 sayfaya sığdırmaya çalıştık. Başarılı olduksa işçi sınıfı kitaplığına bir başucu kitapçığı kazandırmanın mutluluğunu yaşayacağım. Zor günlerde yarattığım bu kitabımı yeniden çizmek isterdim. Ama 39 yıl sonra bu eseri yayınlarken sağlık sebeplerimden dolayı tekrar çizemediğim için okuyuculardan özür diliyorum, yeni versiyonlarını ve daha güzellerini genç kuşak çizerlerin çizeceği inancını taşımaktayım. Bu kitap yeni kuşak çizerlere rehber olabilirse mutluluk duyacağım.

-Kitabı çizdiğiniz günlere geri dönersek, ülkemizde sınıf mücadelesinin yükseldiği günlerde çizdiniz. Sınıf mücadelesine çizgilerin katkısını anlatabileceğiniz başka yaşanmışlıklardan bahsedebilir misiniz?

Kitabı çizdiğimiz günlere dönecek olursak, o günlerde ağırlıklı olarak TKP ile İGD görüşünde bulunan, benim de içinde bulunduğum bir grup çizerle yaptığımız çalışmalar bizi işçi sınıfının öncü gücünün çalışmaları ile bütünleştirdi. Sınıf mücadelesinin yükseldiği dönemlerde fabrikalar bizim beslenme kaynağımızdı. Biz bir grup çizer olarak hem sendika gazetelerinin mutfaklarında çalışıyor, hem de grev boylarında işçi sınıfı ile yaşıyorduk. Duvarları çizgilerimizle süslüyor işçilerin mücadelelerine moral destek için elimizden geleni yapıyor, sınıf mücadelesinin yükselmesinin tadı tuzu olmanın hazzını yaşıyorduk. Ayrıca yaptığımız iş karikatür sanatını işçi sınıfının mücadelesi ile birleştirerek tarihimize bir katkı koymanın, mücadeleye ufuk açmanın yolu oluyordu.

Sınıf mücadelesine çizgilerin katkısı o kadar çok ki. Ben yalnız karikatür tarihi için önemli olan bazılarını sayacağım. Mesela 1975 veya 1976 yılında Acar Film işçilerinin grevinde açtığımız sergi, bir grev çadırında açılan belki de ilk karikatür sergisi olarak özel bir önem taşımaktadır.

Büyük grev döneminde Politika Günlük Gazetesi’nde, TKP’nin legalde yayın organı ÜRÜN Aylık Sosyalist Dergi ve Güneşli Dünya Dergileri’nde ve DİSK/ Maden-İş Gazetesi’nde çiziyordum. O günlerde tüm halkın gözü, kulağı 40 bin işçinin grevindeydi. Olumsuz provokatif şeyler de oluyordu. Onun için sendika çok disiplinli çalışıyor giriş çıkışlarda nöbet tutuyor ve sendikanın izni olmadan grev ziyaretleri yapılamıyordu. Bize de sendikadan fabrikalara rahat girip-çıkmamız için süresiz bir belge verdiler. Ben buna duvarları boyama belgesi diyorum. Herhalde dünyada hiçbir çizerde fabrika duvarlarını boyamak için bir belge olduğunu zannetmiyorum. Maden-İş Sendikası’nın verdiği duvarları boyama belgem ile bir grup çizer arkadaşımla ihtiyaç duyduğumuz veya işçi arkadaşların ihtiyaç duydukları grevde bulunan fabrikanın duvarını işçilerle beraber yarattığımız mücadele çizgilerimizle süslüyorduk. Arçelik Çayırova Fabrikası, Telra TV Fabrikası, Profilo Mecidiyeköy Beyaz Eşya Fabrikası, Atlı Zincir Davutpaşa Fabrikası vd. fabrika duvarları ile grev çadırları bu çizgilerin yer aldığı bazı yerlerdi. Duvarlara çizdiğimiz duvar karikatürleri işçi sınıfı ile karikatür sanatının Türkiye’de ilk buluşması olduğunu söyleyebilirim. Bu çalışmaların sınıf mücadelemizin tarihini yazanlara önemli kaynak olacağına inanıyorum.  Ayrıca fabrika önlerinde dağıttığımız karikatürlü bildirilerle bazı önemli günler için yaptığımız afişlerin de sınıf mücadelesine katkısı olduğuna inanıyorum. Sınıf mücadelesi içindeki birçok yaşanmışlığı buraya zannetmiyorum. Ama 2005 yılında SEKA’nın özelleştirilmesindeki işgal de, bir grup çeşitli sanat alanlarından arkadaşla yaptığımız ziyareti anlatmadan geçemeyeceğim.

İşçilerin SEKA- İZMİT Fabrikasını işgali sırasında Özerk Sanat Konseyi olarak fabrikayı ziyaret etmiştik. İşgalde yer alan 400-500 işçi arkadaşın sloganları altında yarattığım çizgi, hayatımın en önemli anlarından biriydi diyebilirim.

Bu arada editörleri arasında benim de bulunduğum, işçi ve emekçiler için çıkan HOMUR Mizah Dergisi’nden bahsetmeden geçersem çizgi ve mizah dünyasına  haksızlık edeceğimi düşünüyorum.     

-Karikatür, sanat ve sınıf mücadelesini bir arada göz önüne alırsanız, 1980 öncesi ve bugünü nasıl değerlendirirsiniz?

Genel olarak sanat, özel olarak karikatüre bakacak olursak, tüm sanat alanlarında olduğu gibi karikatürde de hem nitelik hem de nicelik olarak önemli gelişmeler oldu. Günümüz dünyası ve Türkiye’si 1980’ler döneminden farklı bir noktada, karikatür ve mizah da. Ama sınıfla ilişkisine bakacak olursak o dönemde de işçi sınıfı mücadelesine aktif olarak katılan çizerler ve sanatçılar vardı. Bugün de aktif olarak mücadele içinde olan çizer ve sanatçılar var. Hareketin yükseldiği ve güçlendiği zaman ve mekânlarda tüm alanlardan sanatçılar sınıf mücadelesine katıldığı gibi çizerlerde burada yerlerini en önde alırlar. Esas olan bugün hareketin zor günlerinde bu kavgada yerini en ön safta almaktır. Mizah ve karikatür yaratıcılarına alan bulmak, yeni alanlar açmak bizim için önemli olduğunu düşünüyorum. Biz HOMUR Mizah ve Karikatür Grubu olarak 19 yıldır bunu yapmaya çalışıyoruz. Karikatür ve mizah dünyasında 1980 öncesinden daha nitelikli ve daha çok sanat insanı ile çizer arkadaşımız var. Sınıf mücadelesi yükseldikçe ve örgütlülük düzeyi arttıkça katılacaklarına inanıyorum. Bunu gezide hep birlikte gördük ve yaşadık.  

-Kitabın uzun yolculuğuna baktığınızda çizerken ve bugünkü duygu ve düşünceleriniz nelerdir?

Kitabın hazırlandığı dönemde bir grup karikatürcü çizgilerimizle metal işçilerinin yanındaydık. Gece ve gündüz grev çadırlarında hep birlikte yaşıyor gibiydik. Beslenme kaynağımız grev çadırları ve işçi eylemleriydi. Karikatür sanatının işçi sınıfıyla omuz omuza olduğu bir dönemi yaşadık. Türkiye de ilk defa karikatürü fabrika duvarlarına ve grev çadırlarına taşıdık. Bunun mutluluğunu hala taşıyorum. İşçi sınıfı ve karikatür tarihine böylelikle bir not düşmüş olduk. İşte  “Çizgilerle Sınıflar Tarihi” böyle coşkulu atmosfer içinde yaratılan, direniş ve mücadele içinde yeşeren bir kitap oldu. Bugün yayınlanması da OHAL döneminde metal işçilerinin MESS’e karşı yürüttükleri bir mücadeleden başarıyla çıktıkları bir dönemin eseri. Ayni zamanda DİSK Maden İş Sendikası geleneğini devam ettiren DİSK Birleşik Metal İş Sendikası’nın 70. Kuruluş yıldönümü anısına çıkarılan bir kitap.

Bu geniş konuları, ciltler dolusu kitapları 90 sayfaya sığdırmaya çalıştık. Başarılı olduksa işçi sınıfı kitaplığına bir başucu kitapçığı kazandırmanın mutluluğunu yaşayacağım. Ayrıca “Çizgilerle Sınıflar Tarihi” kitabının yayınlandığı Mayıs 2018 ayı sınıf mücadelesinin ayrılmaz parçası Karl Marks’ın da 200’üncü doğum gününe geldiği için benim adıma ayrı bir anlamı var.

O sebepten kitabımı Marksizm için mücadele edenlere adıyorum.

CANOL KOCAGÖZ KİMDİR?

Canol  Kocagöz  1970 yılından bu yana  DİSK / Birleşik Metal  başta olmak üzere  çeşitli sendikaların basın-yayın organları ile Yeni Ortam, Politika ve Evrensel Günlük gazetelerinde çizdi. Tomurcuk ve Metal Karınca Çocuk Dergileri editörlüğünde bulundu. 1976 yılında Karikatürcüler Derneği’nin genel sekreterliğini, 1996 yılında da genel başkanlığını üstlendi. Almanya, İngiltere ve Türkiye’de sergiler açtı, çeşitli karikatür etkinlikleri düzenledi.

Başka bir Dünya için STOP, Panikatak, Bir KARAKOMEDYA, Çizgilerle Sınıflar Tarihi isimli dört karikatür albümü ile bazıları İngilizce dilinde de basılan çocuklara yönelik 17 kitabı bulunmaktadır. Halen 1999 yılında bir grup arkadaşı ile beraber kurdukları HOMUR Mizah Grubu'nun adını taşıyan her sayısı ayrı bir sendikadan veya demokratik kuruluştan çıkan mizah gazetesinin editörlüğüne devam etmektedir. 

Kitabın PDF haline ulaşmak için tıklayınız... 

Röportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları