loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 'Anayasaya sadakat yemini edecek'

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 'Anayasaya sadakat yemini edecek'
Tarih: 28.08.2014 - 16:04
Kategori: Yerel

Kılıçdaroğlu; Biz CHP’yiz. Bu ülkeye demokrasiyi getirdik mi? Evet. Her dönem darbelere karşı olduk.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu,”Anayasaya sadakat yemini edecek. Anayasayı açıkça çiğneyen birisinin Anayasaya sadakat yemini ne kadar inandırıcıdır. Ben yalana tanıklık etmeyeceğim. Yalan söyleyecek orada, yalan yere yemin edecek ve ben ona tanıklık etmeyeceğim” dedi.
-“Neden yalana tanıklık etmeyeceğim? Çünkü, Milletin egemenliği konusunda yemin ettim ben. Anayasaya sadakat yemini ettim ben. Namusum ve şerefim üzerine yemin ettim ben. Bir yalana tanıklık etmek yalanı meşrulaştırmak anlamına gelir. Çıkacaksınız Erdoğan’ı eleştireceksiniz. Anayasayı ihlal etti diyeceksiniz, sonra gideceksiniz meclise onun yalanına meşruiyet kazandıracaksınız. Bu CHP’nin kabul edeceği bir şey değildir. Bu benim tarihe karşı sorumluluğumdur.”
-“ Biz CHP’yiz. Bu ülkeye demokrasiyi getirdik mi? Evet. Her dönem darbelere karşı olduk. Darbelerden en büyük mağduriyeti biz yaşadık. Bizim genel başkanlarımız hapse atıldı. Bizim arşivlerimize el konuldu. Bizim il-ilçe başkanlarımız öldürüldü. Biz demokrasiyi ve hukuku her dönem ve her ortamda savunduk. Yine savunmaya devam edeceğiz. Bundan böyle Recep Tayyip Erdoğan Anayasaya ve hukuk devletine gösterdiği sadakat ölçüsünde bizden saygı görecektir. Sadakat göstermeyeceksin bana saygı gösterin diyeceksin. Hadi canım sende. Yok öyle bir şey.”
-“Mücadele kolay bir olay değildir. Bunun için bir; inançlı olmak gerekiyor. İki; kararlı olmak gerekiyor. Üç; hukukun üstünlüğüne inanmak gerekiyor. Dört; evrensel hukuka inanmak gerekiyor. Beş; CHP’li olmak gerekiyor. Altı; yurtsever, vatansever olmak gerekiyor. Yedi; Türkiye’yi özgürleştirmek için mücadele etmek gerekiyor”
-“Gezi eylemlerine başlayanlar, bedel ödeyenler, organlarını kaybedenler, hayatlarını yitirenler bu ülkenin onurudur. Biz onlarla hep gurur duyacağız. Bizim ruhumuzda devrimcilik yatar. Biz zalime boyun eğmeyiz. Kitabımızda yoktur böyle bir şey. İnsanlara saygılıyız. Kul hakkına saygılıyız. Bizim inancımız bizim felsefemizdir. Bizim ruhumuzdur. Her insana, her inanca saygı gösteririz. Çünkü özgürlük bizim ruhumuzda vardır” S
CHP Lideri Kılıçdaroğlu İstanbul’de Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde belediye meclis üyeleri eğitimi toplantısına katıldı ve bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu’nun alkış ve sloganlarla kesilen konuşması konuşması, açıklamaları şöyle;
Değerli basın mensupları, sevgili yol arkadaşlarım, belediye meclisleri aslında yerel parlamento. Yerel parlamentoda halkın çıkarları doğrultusunda politika oluşturmak, politika yapmak hepimizin ortak görevidir. Belediye meclis üyeleri olarak size burada çok şey anlatılacak. Yasalardan, yönetmeliklerden, uygulamalardan söz edilecek. Nasıl davranmanız gerektiği, halkın çıkarlarını nasıl korumanız gerektiği ayrıntılarıyla anlatılacak. Ama ben sizden bu konuda sadece bir şey bekliyorum ve bir şey istiyorum. Karar alırken gezi eylemlerini, o onurlu eylemleri sakın unutmayın.
O eylemlerin bir ortak noktası vardı. Kente sahip çıkmak, kentin kimliğine sahip çıkmak, kentin doğasına sahip çıkmak ve orada yaşayan insanlara sahip çıkmak. Biz sosyal demokrat bir partiyiz. Bizim temel felsefemiz insanların çıkarını kamu yararına savunmak ve korumaktır. Tıpkı gezi eylemlerine katılan gençlerimizin hayata baktığı gibi bakıyoruz ve öyle bakacağız. Dolayısıyla yerel parlamentolarda görev yaparken bakış açınız bu olsun. Bunu yaptığınız sürece göreceksiniz gençlerimizle, kadınlarımızla, kentlerimizle barışık içinde bir geleceği birlikte inşa edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye kültürel birikimi ve köklü tarihiyle birlikte benzersiz bir ülkedir. İstanbul’da yaşıyorsunuz. Kocaeli’den ve Sakarya’dan gelen arkadaşlarımızda var. Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul’da çoğu arkadaşımız İstanbul’u oluşturuyor bu salonda. Bizim bu görkemli kenti talana teslim etmememiz gerekiyor. Size düşen görevin ağırlığı işte bu cümlede yatıyor. Kenti koruyacağız. Türkiye bizim ortak vatanımızdır. Burada yaşıyoruz. Çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bunun mücadelesini veriyoruz. Eğer dedelerimiz bize güzel bir Türkiye bıraktılarsa biz çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bunun mücadelesini vereceğiz. Burası sadece bizim umudumuz değil, Türkiye sadece bizim umudumuz değil. Burası dünyanın bütün mazlum milletlerinin gözünü çevirdiği ve umut bağladığı son noktadır. Çünkü biz mazlum milletleri temsil ettik ulusal kurtuluş savaşını verirken. Aynı heyecanı, aynı duyguyu yaşamak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, benim ülkemin güzel insanlarına karşı büyük bir güvenim ve inancım var. Ben Türkiye’ye ve kendi insanıma inanıyorum ve güveniyorum. Çünkü ben ülkeme baktığım zaman hepimizin geleceği olan çocuklarımızı, büyük hayallerle dolu olan gençlerimizi, iktidarın ikinci sınıf kabul etse bile bizim kadın erkek eşittir dediğimiz kadınlarımızı ve ülkemizi fedakarca çalışıp kalkındırmaya çalışan milyonlarca insanımızı görüyorum. Biz önemli bir ülkeyiz, biz güçlü bir ülkeyiz. Evet bir kez daha söylüyorum biz önemli, biz güçlü bir ülkeyiz. Çünkü biz bölgemizdeki diğer ülkelere göre bir farklılık yaşadık. Bizim o ülkelerden çok farklı bir özelliğimiz var. Biz bu coğrafyada demokrasiyi kurabilmiş ve başına gelen bütün felaketlere rağmen onu yaşatmayı başarabilmiş bir milletiz. Biz monarşiler, diktatörler coğrafyasında bir demokrasi adası olmanın gururunu taşıyoruz. O rejimlerde milyonlarca insan hiçbir hak ve özgürlüğe sahip değilken biz bu güzel ülkede hukuk devleti sayesinde belirli bir özgürlük çerçevesinde yaşama şansına eriştik. Demokrasi ve hukuk devleti sayesinde sadece belirli aralıklarla iktidarı seçme hakkını elde etmedik. Biz mücadeleyle kadın erkek eşitliğini kazandık. Milyonlarca insan sendikal haklara kavuştu. Laiklikle inançlara güvence ve özgürlük tanıdık. Sosyal devlet mücadelemizde kimsesizlerin kimsesi olduk. Demokrasi ve hukuk sayesinde parasız eğitim, herkese sağlık hizmeti, asgari ücret, emeklilik gibi pek çok hakkı elde etmeyi başardık. Bütün zenginliğimizi ve sahip olduğumuz sayısız nimeti demokrasi sayesinde elde ettik. Bu nedenledir ki demokrasi ve hukuk devleti bizim olmazsa olmazımızdır.
Değerli arkadaşlarım, bir demokraside yani bir hukuk devletinde herkes kanun önünde eşittir. Bir demokraside yani bir hukuk devletinde hiç kimse hukukun üstünde değildir. Bir demokraside yani bir hukuk devletinde hiç kimse kendisini kanunların üstünde göremez. Bi demokraside kurallar kişiden kişiye değişmez. Herkes aynı kurallara tabidir ve herkes yasaların önünde eşittir. Demokrasilerde anayasa işimize geldiğimiz zaman baktığımız, işimize geldiği zaman yok saydığımız bir metin değildir. Anayasa hepimizi bağlayan bir toplumsal sözleşmedir. Eğer biz bu kurallardan vazgeçersek, eğer bu kuralların kimileri için geçerli olmadığını söylersek, eğer biz belli makamlara gelenlerin bu kuralları çiğnemesine göz yumarsak o zaman bizler artık demokrasiye sahip değiliz anlamına gelir. Kendi demokrasimize ihanet ediyoruz anlamına gelir. Eğer demokrasi ve hukuk devletinin ilkelerinden vazgeçersek sadece güçlü ve önemli bir ülke olma iddiasını kaybetmeyiz. Demokrasiyle birlikte bütün kazanımlarımızı da kaybederiz.
Değerli arkadaşlarım, anayasa bir milletin namusudur, haysiyetidir. Bir kez daha söylüyorum anayasa bir milletin, bir ulusun namusudur haysiyetidir. Yürürlükte olan anayasayı yok saymak, çiğnemek milletin namus ve haysiyetine açık bir saldırıdır. Büyük bir suçtur, en büyük ahlaksızlıktır. Ben milletvekili seçildiğim gün milletin egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağıma ve anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma dair yemin ettim. Nerede? TBMM’de. Hukukun üstünlüğüne inanacağıma, milletin egemenliğine ve anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma dair yemin ettim. Bugün bu yemine aynen bağlı kalıyorum. Aynı şeyleri bu kez TBMM kürsüsü dışında bu kürsüden ifade ediyorum. Bir kez daha bu değerleri hatırlatarak hareket etmek benim tarihe karşı sorumluluğumdur. Benim milletime karşı borcumdur. 

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 'Anayasaya sadakat yemini edecek'


Değerli arkadaşlarım, ilk kez halk oylamasıyla bir cumhurbaşkanı seçildi ve sonuçlar açıklandı. Başta söyleyeyim milletin iradesinin başımızın üstünde yeri var. Yine söylüyorum milletin iradesinin başımızın üstünde yeri var. Milletimiz kimi seçerse elbette ki kabulümüzdür. Fakat milletin namusu ve haysiyeti olan anayasayı darbecilerden korumak, toplumsal barışımızın ve geleceğimizin teminatı olan hukuk devleti ilkelerine tecavüz ettirmemekte aynı ölçüde benim temel görevimdir.
Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Devletimizi temsil eder ve tarafsızdır. Anayasa söylüyor bunu. Milletin namusu ve haysiyeti dediğimiz anayasa söylüyor. Tarafsızdır, devletin başıdır, devleti temsil eder. Yine anayasamıza göre Cumhurbaşkanı seçilenin partisiyle ilişiği kesilir ve milletvekilliği sona erer. Partisiyle ilişiği kesilir ve milletvekilliği sona erer. Anayasanın öngördüğü kuraldır. Bu ülkenin vatandaşlarının %92’sinin evet dediği anayasa. 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. 15 Ağustos’ta YSK kararı açıkladı. 15 Ağustos.
Değerli arkadaşlarım, YSK’nın kararını açıkladıktan sonra seçilmiş Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmesi lazım. Milletvekilliğinin düşmesi lazım ve tarafsızlığını koruması lazım. Bu olduğu sürece elbette ki saygıda kusur etmeyecektik. Ama bu yapılmadı. Bu olmadı. Anayasaya, bu milletin haysiyetine açıkça bir saldırı düzenlendi. Ben Cumhurbaşkanı seçildim ama Başbakanım, ben Cumhurbaşkanı seçildim ama ben AKP’nin Genel Başkanıyım. Bu anlayışı kabul etmiyoruz, bu anlayışı doğru bulmuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz bir Alo Fatih olayı vardı. Aynı olay şuanda devlette yaşandı. YSK 15 Ağustos’ta karar veriyor, mazbatayı hazırlıyor, resmi gazeteye gönderiyor yayınlayın diye. Yayınlamıyorlar. Telefon ediyorlar onu tutacaksın yayınlamayacaksın diye. Anayasanın 138. maddesi derki yargı kararları kesindir geciktirilmeksizin uygulanır. Ama sen telefon ediyorsun o kararı yayınlamayın diyorsun.
Değerli arkadaşlarım, böyle birisinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması bu ülke için züldür.
Hukuk devletinden söz ettim. Hiç kimsenin kişisel kariyeri üzerine hukuk devleti oluşmaz. Bir kişinin kişisel hırs ve beklentileri üzerine hukuk devleti oluşturulmaz. Hukuk devleti kavramları evrenseldir. Herkese eşit uygulanır. Bana ayrı sokaktaki vatandaşa ayrı hukuk kuralı olmaz. Kurallar aynı konumda bulunan kişiler için eşit olarak uygulanır ve Recep Tayyip Erdoğan anayasayı bilerek ve isteyerek çiğnedi. Tarafsız olmadığını defalarca söyledi. Ben tarafsız olmayacağım diyor. Ben tarafsız değilim diyor. Oysa anayasa onun tarafsızlığı üzerine inşa edilmiş bir Cumhurbaşkanlığı müessesesini öngörüyor. Cumhurbaşkanı seçildikten sonrada şuana kadar hep AKP’nin Genel Başkanı gibi davrandı. Bunlar sadece bir kural ihlali değildir değerli arkadaşlarım. Bunlar demokrasiye, hukuk devletine karşı işlenmiş ciddi suçlardır. Bunlar devletin, milletin namus ve haysiyetine açık saldırıdır. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, kurallar bana işlemez, ben kanunların üstündeyim. Herkese başka hukuk bana başka hukuk uygulanacak diyor. Bizde diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiç kimse kanunların üstünde değildir. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Hiç kimse anayasanın üstünde değildir. Hiç kimse milletin üstün değildir. Sende bu ülkenin 77 milyondan birisisin.
Değerli arkadaşlar, yine aynı Erdoğan ben devletin teamüllerini tanımıyorum yeni teamülleri ben oluşturacağım diyor. Teamüller nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Tipik bir örnek vereceğim size. İngiltere’nin yazılı anayasası yoktur ama hiç kimse İngiltere’de anayasa yoktur, burada demokrasi yoktur demiyor. Teamülleri vardır İngilizlerin, gelenekleri vardır İngilizlerin. Onun için anayasaya ihtiyaç duymazlar. Yazılı anayasası yoktur ama kuralları vardır. Hesap verme gibi bir gelenekleri vardır. Halka hesap verme gibi, halkı ezmek değil. Ahlaki kuralları, etik değerleri çok yüksektir. Buna bakarlar. Teamüller toplumsal ahlakın süzgecinden geçip toplumsal vicdanın kabul ettiği kurallardır. Gelenekler budur, teamüller budur. Ben teamülleri kaldırıyorum. Onun hangi teamülleri kaldırdığını ve hangi teamülleri getirdiğini çok iyi biliyoruz.
Bir iki örnek vereceğim size değerli arkadaşlarım. Bu beyefendinin sayesinde helal ile haram birbirine karıştırıldı. Hangisi teamülü? Onun teamülünde haram var. Bizim teamülümüzde de helal var. Kul hakkı yemekle yetim hakkı yemek adeta olağan hale geldi onun teamülleri sayesinde. Devletin en üst makamlarında hırsızlık meşrulaştırıldı arkadaşlar. Burada bir parantez açıyım. Erdoğan benim hakkımda çok sayıda dava açtı. Avukatlarına talimat verir sayfalarca dilekçeler mahkemelere gider. O sanıyor ki ben bu davaları açınca Kılıçdaroğlu geri adım atacak. Sen kim oluyorsun ki ben senin önünde geri adım atacağım. Kendisine şu çağrıyı yaptım. Şimdi Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak. Aynı çağrıyı şimdi sizin önünüzde bir kez daha yapıyorum. Benim hakkımda davalar açtı, onlarca, yüzlerce, binlerce sayfa yazı yazdın. Senden tek sayfalık bir dilekçe bekliyorum tek sayfalık. İsviçre’ye bir yazı yazacağız. Diyeceksin ki, benim ve ailemin, çocuklarımın İsviçre bankalarında hesabı var diye haberler yayınlanıyor lütfen benim ve çocuklarımın İsviçre bankalarında hesabının olmadığını bana bildirin. Bu dilekçeyi istiyorum. Diyorsa ki ben dilekçe yazamıyorum söz ben yazacağım. Diyorsa ki, avukat parası bulamam söz avukat parasını da ben vereceğim. Bakın, ahlakın gelip dayandığı noktayı size anlatmak için bunları anlatıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Alman istihbaratı Türkiye’yi dinliyor. Biz bunu nereden öğreniyoruz? Özgür Alman medyasından öğreniyoruz. Hiç kimsede inkar etmiyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin Başbakanı, bu ülkenin iktidar partisi kimse ağzını açıp bir tek söz bile edemiyor. Şimdi merak ediyorum acaba bu İsviçre bankaları nedeniyle mi söz edilemiyor? O koltukta nasıl oturacaksın sen? Bunun hesabını topluma verecek. Ben bunun takipçisi olacağım. Yetim hakkı için, kul hakkı için bunun takipçisi olacağım. Bu benim namus görevimdir.
Parantezi kapatıyorum yine geleneklere geliyorum. Yalan ve iftira bunların zamanında sıradanlaştı. Zulüm kurumsallaştı. Daha da önemlisi Türkiye hırsızın değil, hırsızı kovalayan polisin, savcının, hakimin peşine düştü. Böyle bir gelenek oluştu. Milli bayramlara düşmanlık yapılmaya başlandı. Bayrağımıza saygısızlık yapıldı. Dün konuşuyor. Senin 49 tane vatandaşın IŞİD’in elinde rehin. Bir cümle bakın bir cümle bile edemiyor. IŞİD terör örgütüdür diyemiyor. Eğer IŞİD seni rehin aldıysa sen o makamda nasıl oturacaksın?
Değerli arkadaşlarım, bunların döneminde toplumsal ahlakta geriye gidiş var. Bunun alt yapısını oluşturuyorlar. Hırsızlık o nedenle sıradanlaştı. Ben size bir kitaptan, bir alıntı yapacağım değerli arkadaşlarım. Geriye giden bir toplum ne olur? Geçmişten bir örnek vereceğim size. Önder Kaya diye bir arkadaşımız Avrupa Tarihi diye bir kitap yazmış. Çok güzel bir kitap. Avrupa’yı anlatıyor ve bir bölümünde de Spartalıları anlatıyor. Kitabın bir bölümü aynen şöyle; Sparta toplumunda hayatta kalmak için yapılan hırsızlık suç kabul edilmezken yakalanmak büyük ayıp sayılırdı. Bu sebepledir ki, hırsızlık yaptığı anlaşılan kişi çaldığı için değil yakalandığı için şiddetli biçimde cezalandırılırdı. Türkiye’yi mi anlatıyor acaba? Ortaçağdan bahsediyor ben.
Değerli arkadaşlarım, bunları şunun için anlatıyorum; eğer biz bir insanın anayasayı çiğnemesine göz yumarsak, bir insana kanunlara uymama ayrıcalığını tanırsak, eğer bir insanın hukukun üstünde olmasına sessiz kalırsak artık bu ülkede ne demokrasiden ne de adaletten söz edemeyiz. Bizim için bütün insanlar kanun önünde eşittir. Bizim için hukuk herkesi bağlar ve demokrasinin gücü hukukun üstünlüğü ilkesinden gelir.
Şimdi yemin edecek bugün beyefendi. Ne diyecek? Anayasaya sadakat yemini edecek. Anayasayı açıkça çiğneyen birisinin Anayasaya sadakat yemini ne kadar inandırıcıdır. Şunu söyledim; ben yalana tanıklık etmeyeceğim. Yalan söyleyecek orada, yalan yere yemin edecek ve ben ona tanıklık etmeyeceğim.
Neden yalana tanıklık etmeyeceğim? Az önce söyledim. Milletin egemenliği konusunda yemin ettim ben. Anayasaya sadakat yemini ettim ben. Namusun ve şerefim üzerine yemin ettim ben. Bir yalana tanıklık etmek yalanı meşrulaştırmak anlamına gelir. Çıkacaksınız Erdoğan’ı eleştireceksiniz. Anayasayı ihlal etti diyeceksiniz, sonra gideceksiniz meclise onun yalanına meşruiyet kazandıracaksınız. Bu CHP’nin kabul edeceği bir şey değildir. Bu benim tarihe karşı sorumluluğumdur. Biz CHP’yiz. Bu ülkeye demokrasiyi getirdik mi? Evet. Her dönem darbelere karşı olduk. Darbelerden en büyük mağduriyeti biz yaşadık. Bizim genel başkanlarımız hapse atıldı. Bizim arşivlerimize el konuldu. Bizin il-ilçe başkanlarımız öldürüldü. Biz demokrasiyi ve hukuku her dönem ve her ortamda savunduk. Yine savunmaya devam edeceğiz. Bundan böyle Recep Tayyip Erdoğan Anayasaya ve hukuk devletine gösterdiği sadakat ölçüsünde bizden saygı görecektir. Sadakat göstermeyeceksin bana saygı gösterin diyeceksin. Hadi canım sende. Yok öyle bir şey.
Değerli arkadaşlarım, mevkiler kişilerle kaim değildir. Ebedi olan Türkiye’dir. Bizim mücadelemiz Türkiye mücadelesidir. Çağdaş bir Türkiye, onurlu bir Türkiye, ahlaki değerleri yüce bir Türkiye. İnançları güçlü bir Türkiye. Milletin değerlerine saygı gösteren bir Türkiye. Devletin malını çalanlardan hesap soran bir Türkiye. Hırsızlardan hesap soran bir Türkiye. Devletin hazinesini yağmalayanlardan hesap soran bir Türkiye. Biz bunu istiyoruz. Bizim istediğimiz budur. Biz özgürlüğe, adalete ve eşitliğe inananların mücadelesiyle demokrasimizi demokrasi sayesinde de sahip olduğumuz herşeyi kazandık. Bugün övündüğümüz, sahip olmaktan mutlu olduğumuz bütün imkanlar demokrasinin sayesindedir. Kimse kusura bakmasın, hiç kimse bundan bizi vazgeçiremez.
Değerli arkadaşlarım, hukuk devleti olmadan demokrasi yaşayamaz. Hukukun üstünlüğü olmadan demokrasi var olamaz. Kanunlar önünde eşitlik ilkesi olmadan kimse demokrasiden söz edemez ve demokrasi kendisi için mücadele etme cesareti gösteren insanlar sayesinde yaşar. Bir kez daha söylüyorum; demokrasi kendisi için mücadele etme cesareti gösteren insanlar sayesinde yaşar. CHP dünde bu cesarete sahipti, bugünde bu cesarete sahiptir.
Karşımızda kendisini her şeyden üstün sayan, hiçbir kurala bağlı olmayan, her kanunu çiğneyen ve memleketin tüm rantını cebe aktarmayı bilen bir statükoyla karşı karşıyayız. Bütün vatandaşlarımın bunu unutmaması lazım. Bu statükonun gözü paradan başka bir şey görmüyor. Bu statüko insanlara saygı duymuyor. Haklarını tanımıyor. Bu statüko ülkeyi ayırıyor, ülkeyi bölüyor. Biz bu statükoyu devireceğiz. Bunun sözünü veriyorum size. Halkımızla birlikte devireceğiz ve yok edeceğiz. Hukukun üstünlüğünü sağlayıncaya kadar. Elde ettiğimiz kazanımları birisi gelip elimizden alamaz. 90 yıllık bir mücadeleyi yaptık biz. Anayasayı çiğneyeceksin, yasaları çiğneyeceksin, hukuku tanımayacaksın, seni dinleyecekler ses çıkarmayacaksın. Sen değil miydin daha düne kadar ey Merkel diye bağıran. Niye gıkın çıkmıyor senin? Acaba İsviçre’deki paraların dolayısıyla mı gıkın çıkmıyor senin? Onlarda mı seni rehin aldı? Ben rahatsızlık duyuyorum onlar rahatsızlık duymuyorlar.
Değerli arkadaşlarım, mücadele kolay bir olay değildir. Bunun için bir; inançlı olmak gerekiyor. İki; kararlı olmak gerekiyor. Üç; hukukun üstünlüğüne inanmak gerekiyor. Dört; evrensel hukuka inanmak gerekiyor. Beş; CHP’li olmak gerekiyor. Altı; yurtsever, vatansever olmak gerekiyor. Yedi; Türkiye’yi özgürleştirmek için mücadele etmek gerekiyor.
Sözlerime değerli arkadaşlarımın dikkatini çekmek için Gezi Eylemleriyle başlamıştım. Onları dikkate alın kararınızı verirken. Yine onlarla sözlerimi bitiriyorum; o eylemlere başlayanlar, bedel ödeyenler, organlarını kaybedenler, hayatlarını yitirenler bu ülkenin onurudur. Biz onlarla hep gurur duyacağız.
Bizim ruhumuzda devrimcilik yatar. Biz zalime boyun eğmeyiz. Kitabımızda yoktur böyle bir şey. İnsanlara saygılıyız. Kul hakkına saygılıyız. Bizim inancımız bizim felsefemizdir. Bizim ruhumuzdur. Her insana, her inanca saygı gösteririz. Çünkü özgürlük bizim ruhumuzda vardır. Sizden isteğim; belediyede çalışırken, doğa hakları diye bir kavram var ona sahip çıkın. İnsanlara sahip çıkın. Bütün canlılara sahip çıkın.
Gezide hayatını kaybedenlere tekrar rahmet diliyorum, hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları