loading
close
SON DAKİKALAR

Demokrasi güçlerinden pusulayı demokrasiden yana çevirme çağrısı

Demokrasi güçlerinden pusulayı demokrasiden yana çevirme çağrısı
Tarih: 21.02.2019 - 17:01
Kategori: Gündem

Demokrasi İçin Birlik, Diyalog Grubu ve Yurttaş Girişimi, 31 Mart seçimlerinin, krizden çıkmak için önemli bir fırsat olacağını belirterek, "Pusulayı demokrasiden yana çevirmenin zamanı gelmiştir" dedi.

Demokrasi İçin Birlik (DİB), Diyalog Grubu ve Yurttaş Girişimi, “Demokrasi güçleri pusulayı demokrasiden yana çevirme çağrısı yapıyor” başlıklı basın toplantısı düzenledi.

İstanbul’da Makine Mühendisleri Odası’nda gerçekleşen toplantıda; merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayetinin kaldırılması, kent hakkı ve katılımcı demokrasi olmak üzere 3 başlıkta 31 Mart yerel seçimlerinde krizden çıkmanın yolları anlatıldı.

Toplantıda yapılan ortak açıklamada şöyle denildi:

"‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ ile otoriter rejimin kurumsallaştırılmaya çalışıldığı bir dönem yaşıyoruz. Baskının arttığı, Türkiye'de demokrasi krizinin derinleştiği bu dönemde yapılan 31 Mart seçimleri, krizden çıkmak için önemli bir fırsat.

Ancak bunun için, muhalefet adaylarının tutarlı bir yerel demokrasi projesi ile halkın önüne çıkmaları, yeni bir yönetim zihniyeti sergilemeleri, yeni bir merkez-yerel ilişkisi tanımı yapmalarının gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Böylelikle yerel seçimler AKP iktidarının kurduğu tahakkümcü sistemi reddetme, sisteme meydan okuma niteliği taşıyacaktır. Mevcut sistemin çizdiği çizgiler içinde kalarak yürütülen bir seçim kampanyası ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ile inşa edilen baskıcı hegemonyayı daha da pekiştirecektir. O nedenle, seçimlerde elde edilen sonuç kadar seçim kampanyası sırasında halka verilecek mesajın da önem taşıdığına inanmaktayız.

1. Merkezin Yerel Yönetimler üzerinde vesayet kuran yasa ve uygulamaları ağırlaşıyor.

Türkiye'de 1982 Anayasası ile zaten merkeziyetçi bir idari yapı kurulmuştu. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde vesayet yetkisine sahip olması yetmezmiş gibi, son zamanlarda yapılan yasal düzenlemelerle yerel yönetimler üzerinde Cumhurbaşkanının mali vesayeti de kuruldu.

Bu düzenlemelerle gelen üç sonuç;

- 9 Ağustos 2018'de çıkarılan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yerel yönetimlerin Tek Hazine Kurumlar Hesabı kapsamına alınmış olması,
- 17 Ocak 2019'da yapılan düzenlemeyle belediyelere yardım ödeneği kullanımının Cumhurbaşkanı’na bırakılması,
- İller Bankası kârının %45’inin hibe olarak yerel yönetimlere dağıtılmasında Cumhurbaşkanının söz sahibi olmasıdır.

Böylelikle, yerel yönetimlerin ancak Cumhurbaşkanı’nın sağladığı maddi kaynaklar ölçüsünde iş görebilmeleri, projelerini gerçekleştirmeleri öngörülmüştür. Ancak unutmamak gerekir ki, Cumhurbaşkanı tarafsız değildir. Bir siyasal partinin başkanıdır. Sahip olduğu bu yetkilerle Cumhurbaşkanı muhalif belediyeleri mali bakımdan boğacak bir konuma gelmiştir.

Biz, merkezin yerel yönetimler üzerindeki idari ve mali vesayeti kaldırılmadan, seçilmiş belediye başkanlarının yargı kararı olmadan görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması gibi demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalara son verilmeden, Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğini düşünüyoruz.

İktidara ‘Elini yerel yönetimlerden çek!’ demek gerekir.

2. Kent Hakkı

Kentte yaşayan herkesin kent yönetimine katılması bir temel insan hakkıdır. Avrupa Yerel Yönetim Şartı Ek Protokolünde böyle öngörülür. Devlet, yetki alanı içindeki herkese kent yönetimine katılma hakkını sağlamakla yükümlüdür. Kent hakkı; kenti değiştirme, kentte yapılacak değişikliklerde söz sahibi olma hakkıdır.

O nedenle, kentle ilgili kararların müzakere ile, halkın katılımıyla alınması gerekir. Ancak bunun için her şeyden önce, halkın nesnel ve tarafsız biçimde bilgilendirilmesine gereksinim vardır.

Yerel seçimlere giren adayların, kentle ilgili projelerini anlatırken; projelerle ilgili halk katılımının nasıl sağlanacağını, bütün toplumsal kesimlerle nasıl bir müzakere süreci yürütüleceğini açıklamaları gerekir. Karar alma sürecinin demokratikleştirilmesi, projelerden daha da önemlidir. Tepeden inme kararlarla yapılan projelerin nasıl rant dağıttığını, halkın çıkarları yerine yandaşların çıkarlarına hizmet ettiğini hep birlikte gördük.

3. Katılımcı Demokrasi

Adaylardan bir başka beklentimiz, katılımcı demokrasiyi gerçekleştirecek bir yerel yönetim planlaması yapmalarıdır. Temsili demokrasi tıkanmıştır. Tüm iktidarın tek bir elde toplandığı Türkiye'de Meclis işlevini neredeyse yitirmiştir. Temsili demokrasi çoğunluğun azınlık üzerinde tahakkümüne yol açmaktadır. Ayrıca, Türkiye'deki siyaset kültürü siyasal liderlere sadakatten geçmektedir. Halkın dört yılda bir oy
vermek ve ondan sonra liderin aldığı kararları sadakatle desteklemek dışında bir rolü yoktur. Halk siyasetin seyircisi konumundadır.

Bu siyaset tarzını değiştirme zamanı gelmiştir. Bunun yolu halkın iktidara katılımının sağlanmasıdır. Merkezden yerele güç devredilmesi, halkın siyasetin seyircisi değil oyuncusu olmasıdır.

Bu amaçla, halka siyaset yapacak bir alan açmak gerekir. Bunların başında mahalle meclisleri gelir. Bu meclislerde, halk konuşarak, tartışarak kendi gereksinimlerini saptar.

Adaylardan beklediğimiz, böyle yeni bir yönetim anlayışını ortaya koymaları ve bunu somutlaştıracak bir planla halkın karşısına çıkmalarıdır.

Bu çerçevede şu sorulara yanıt aramaları gerekir; Mahalle meclislerinin yetkileri ne olacak? Kent konseylerinin rolü ve yetkileri ne olacak? Organları olacak mı? Meclisler arasında eşgüdüm nasıl sağlanacak? Mahalle meclisleri yanında, kadın meclisleri, işyerleri meclisleri, gençlik meclisleri kurulmalı mı? Mahalle meclislerinin birleşmesi ile halk meclisleri oluşturulmalı mı? Meclisler, kendi bütçelerini yapma yetkisine sahip olmalı mı? Adayların bu konulara ilişkin görüşlerini açıkladığı bir seçim kampanyası yürütmesi ve kamuoyunda tartışmaya yol açmaları, aynı zamanda Türkiye’de yeni bir demokrasinin kapılarını açacaktır…

Biliyoruz ki 31 Mart Yerel Seçimleri stratejik sonuçlar doğuracak bir seçim. Ya tek adam rejiminin daha da yerleştiği ya da iktidar bloğunun seçim yenilgisiyle gerileyeceği ve demokrasi umudunun doğacağı bir dönemi başlatacak. İktidar bloğunun seçim kazanması durumunda ekonomik ve siyasal kriz daha da derinleşecek, buna karşılık seçimleri muhalefetin kazanması durumunda siyasal ve ekonomik sorunlar çözüm yoluna girecektir.

Yerel seçimlere hazırlık döneminde tüm demokrasi güçlerinin ortak kaygısı olan sandık güvenliğini sağlayıcı adımları özen ve dayanışma içinde kurgulamak hepimizin görevidir.

Devletin tüm olanaklarını kullanarak barışa ve kendinden olmayanlara saldıran iktidar bloğunu, yerel dayanaklardan yoksun kılma zamanı gelmiştir. Ekonomik krizin yükünü emekçi ve ezilenlere ödettirmek isteyenlere ’Dur!’ deme zamanı gelmiştir. Pusulayı demokrasiden yana çevirmenin zamanı gelmiştir…"

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları