loading
close
SON DAKİKALAR

Edip Başer: Hedef büyük Kürdistan

Edip Başer: Hedef büyük Kürdistan
Tarih: 22.09.2014 - 13:34
Kategori: Gündem

Emekli Orgeneral Edip Başer, Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi...

Bir dönem ‘özel temsilci’ sıfatıyla PKK ile mücadele için ABD’yle pazarlıkları yürüten Emekli Orgeneral Edip Başer, Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi.

2002’de Kara Kuvvetleri komutanı olması beklenirken sürpriz bir kararla emekli edildikten sonra sessizliğini koruyan ve 2006’da PKK ile mücadelede ABD’yle pazarlıklar için ‘özel temsilci’ olarak görevlendirilen Edip Başer, 9 ay sonra bu görevden de alınmış ve bu ani görevden alma da gizemini korumuştu. Başer, 12 yıldır kamuoyu önünde girmediği bu konulara ilişkin önemli ipuçları da içeren bir kitap yazdı. Bu hafta piyasaya çıkacak olan ve “Kanatsız Uçmak: Ana-Babasız Çocukluktan Ordu Komutanlığına” adını taşıyan kitap bir otobiyografi. Başer, kitabın yayınlanmasından hemen önce Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı.

Edip Başer kimdir?


Kara Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken emekli edilmesinden ‘darbe girişimleri’ ile irtibatlandırılmasına, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının ordu komuta kademelerindeki yankılarından 27 Nisan bildirisine kadar pek çok konuda soruları samimiyetle yanıtlayan Başer’in en ilginç sözleri ise bölgesel gelişmelere ilişkin olanlardı. Cansu Çamlıbel’in soruları ve Edip Başer’in yanıtlarından bazıları şöyle:

- Yaşar Büyükanıt sizin sınıf arkadaşınız, uzun yıllardır tanıyorsunuz. 27 Nisan’dan sonra Tayyip Erdoğan ile meşhur Dolmabahçe buluşmasında bir şeylerin pazarlığını yaptığına dair bir şüpheniz var mı?
Benim tanıdığım arkadaşım Yaşar Büyükanıt o görüşmede herhangi bir pazarlık yapmış olsa bile, bunu kendi şahsıyla ilgili yapmamıştır. Belki TSK ile ilgili, belki Silahlı Kuvvetler’in başka mensuplarıyla ilgili bir şeydir. Silahlı Kuvvetler’e herhangi bir kötülüğün önlenmesi içindir. Belki de bu Ergenekon girişimleri önüne konmuştur. Belki “Bunlar var, bunları çıkarırız” denmiştir. Çünkü o dönemde daha paralel yoktu. Biliyorsunuz, o zaman daha paralel değil, tek çizgi halindeydi her şey.

- Bunları Büyükanıt ile hiç konuştunuz mu?
Hayır, hiç konuşmadım. Çok iyi arkadaşım ama ben ilke olarak onun cevaplayamayacağı şeyi ondan istemem.


‘GÖREVDEN ALINDIĞIMI ÖĞRENDİĞİMDE EVLİLİK PROGRAMI İZLİYORDUM’

- Kitabınızdan öğreniyoruz ki, 27 Nisan’ın sizin yaşamınızda başka bir anlamı da varmış. O dönemde siz ABD ile PKK mücadelesi için atılacak adımları konuşan en üst makamdasınız. Görevden alınmanız hükümetle görev alanınızda anlaşmazlık yaşamanıza yorulmuştu. Oysa sebebi başkaymış.
Ben Alman gazetesi Die Welt’e bir röportaj vermiştim. Muhabir bana “TSK, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını niçin istemiyor” diye sordu. Ben de “TSK laiklik konusunda çok hassas. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın geçmişte laikliğe karşı tavır aldıkları beyanlar var. Bu beyanlarından dolayı Silahlı Kuvvetler belki sıcak bakmıyor olabilir. Ama neticede seçimi yapacak olan Meclis’tir” dedim. Bu ifade dolayısıyla kırılmış Abdullah Bey. “Çok üzüldük” dedi. “Neye üzüldüğünüzü” anlamadım dedim. “Bunları söylemenize üzüldük Paşam, bunu sizden beklemezdik” dedi. Ben de şöyle devam ettim; “Burada bir durum tespiti yaptım. Söylediklerimde yanlış bir şey varsa tartışalım. Yoksa niye üzüldüğünüzü hâlâ anlamadım”. Öyle deyince biraz daha üzüldü herhalde. “Anlaşamayacağız herhalde Sayın Bakan” dedim. O gün de tam Amerikalılara 3 maddelik bir nota vermiştik. Çünkü ben Washington’daki toplantıdan sonra Amerikalıların bizi bir nevi oyalamakta olduğunu kesin olarak anlamıştım. O notayı da bir gelişme olmayacağını bile bile gönderdik. 15 gün süre verdik, yapmalarını beklediğimiz şeyler için taahhüt beklediğimizi söyledik. Abdullah Bey’in odasından çıkmadan kendisine şöyle dedim; “Bu cevabın 15 güne gelmeyeceği belli. Ben gelmediği takdirde görevi bırakıyorum”.

- Peki odadan çıkarken görevden alınmayı bekliyor muydunuz?
Açıkçası görevden alınmayı beklemiyordum. Çünkü ben ayrılacağımı söyledim, en azından benim ayrılmamı bekleyeceklerdir diye düşündüm. Ama ertesi gün ben üniversitedeki odamdayken hanım telefon ediyor, ‘ Haber kanallarını izliyor musun?’ diye soruyor. Ben dizilere ve evlenme programlarına bakıyorum sabah sabah. “Niye haberleri izleyeyim” diye soruyorum hanıma. Diyor ki “Seni görevden almışlar”.

- Başka bir nedeni olamaz mı Terörle Mücadele Özel Temsilciliği’nden alınmanızın? Terörle mücadelenin şeklini eleştirme anlamına gelecek beyanlarınızla ilgili olamaz mı?
Yok, kesinlikle eminim. O demeçlerle ilgili bana hiçbir zaman hiçbiri “Paşam bu demeçleri veriyorsunuz ama biraz zararlı oluyor bunlar” vesaire demediler.


‘ABD TÜRKİYE YERİNE KÜRDİSTAN’I TERCİH EDER’

- Kitapta görevden alınmadan hemen önce yaptığınız Washington ziyaretinde daha önceden sizde var olan bir kanaatin pekiştiğini anlatıyorsunuz. “ABD’nin Kürdistan projesinin gerçekleşmesi için bu kanlı örgüte rol tasarlanmıştı” diyorsunuz.
ABD’nin bölgeden son derece önemli çıkarları var. Belki yakın zamanda enerji bağımlılığı bu ölçüde olmayacak ama yine de bölge ticari bakımdan ABD’nin hayati çıkarlarının olduğu bölgelerden biri olmayı sürdürecek. Orada bir diğer önemli faktör de İsrail’in güvenliğinin devam ettirilmesi. Amerika’nın biliyorsunuz bir Büyük Ortadoğu Projesi var. Hatta bir muhterem büyüğümüz de bunun eşbaşkanıydı, hala öyle mi bilemiyorum.

- Büyük Ortadoğu Projesi rafa kalkmadı mı?
Sonra onun adı Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi oldu. Eski Amerikan Dışişleri Bakanı Condelezza Rice bir sefer demişti ki; “Bölgede 22 ülkenin sınırlar değişecek”. Bu arada Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin bir dergisinde bir harita yayınlandı. “Büyük Kürdistan”ı ayrı bir devlet olarak gösteren ve Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin büyük bir kısmını içine alan bir haritaydı bu. ABD’nin kafasındakinin bu olduğu kanısındayım ben. Bu büyük planlarında ABD önemli sapmalar yapmaz. Büyük devlet olmanın verdiği güvenle ana politikalarını saptar ve o politikanın uygulanması için aynı puzzle’da olduğu gibi parçaları adım adım yerine koyar. Ben o politik bir proje olan “Büyük Ortadoğu”nun iptal edildiği kanaatinde değilim. Bu genel proje içinde Kürdistan’ın önemli bir konu olduğu anlaşılıyor. O size bahsettiğim yanlışlıkla basılacak bir harita değildi. Yine 2006 yılının sonlarına doğruydu. Ben özel temsilciyken Irak kuzeyinden Barzani’ye karşı olan iki aşiret reisini Türkiye’ye getirttim. Bunlardan bir tanesi bana bir almanak verdi. Süper bir baskı, deri kapak, en arka kapak içinde bir harita. Büyük Kürdistan haritası. Kafalarında böyle bir planla yaşayan insanların bugün o hedefleri gerçekleşmediği sürece Türkiye ile dost olacaklarını düşünmek mümkün değil. Son süreç de, “Büyük Kürdistan”ın oluşması için onlar açısından bir adım.

- “Büyük Kürdistan”a doğru mu gidiyoruz yani?
“Büyük Kürdistan”a doğru gidiyoruz evet. Önce Türkiye Kürdistan’ını da içine alacak bir Kürdistan, ondan sonra da Büyük Kürdistan. Biliyorsunuz, Büyük Kürdistan dedikleri, Kars’tan başlıyor, Erzurum-Erzincan, Sivas ve Malatya’yı içine alıyor, Mersin’e iniyor. Mersin de dahil olmak üzere bir harita.

- ABD’nin bundan çıkarı nedir?
Şimdi artık Amerika için Boğazların eskisi kadar önemi kalmadı. Amerika artık Boğazları elinde tutan bir Türkiye’ye, petrol bölgelerine hâkim ve İsrail’in güvenliği açısından hayati olan bir Kürdistan’ı mutlaka tercih eder.

- Dokuz ay süren Terörle Mücadele Özel Temsilciliği sırasında yaptığınız temaslarda edindiğiniz izlenim bu mudur?
Evet, edindiğim izlenim bu.

- PKK’ya bu süreçte nasıl bir rol tasarladıklarını düşünüyorsunuz?
PKK mevcut haliyle Türkiye’yi mümkün olduğu kadar meşgul eden, başka işlerle meşgul olmaktan alıkoyacak bir meşgale olarak kalsın gibi bir düşünce mi var, bilemiyorum. Elimde bir belge yok ama düşüncem o. PKK onlar için küçük bir enstrüman, olsa da olur olmasa da olur aslında. Ama PKK’nın varlığını onlar bir ara bu Kürdistan oluşumu için çok önemli bir unsur olarak gördüler. Belki de hâlâ öyle görüyorlar. Kuzey Kürdistan’ı yani Türkiye ile ilgili olan bölümünü oluşturmak için PKK’ya çok önemli görevler verildiği kanısındayım. Barzani’nin ve diğerlerinin bu görevi verdiği, Amerika’nın da bunu desteklediği kanaatindeyim. “Büyük Kürdistan” tam olmasa bile bir Kürdistan, İsrail’in güvenliği açısından çok önemli bir işlev yerine getirebilecektir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları