loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan'ın tek amacı ülkeyi yönetmek değil iktidarda kalabilmek

Can Ataklı
Tarih: 15.11.2018
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Korkusuz

Can Ataklı: Seçimleri kazanmanın rahatlığı ile çok kısa bir süre, gerginlik politikası yerine yeni siyasi stratejiler sunmaya çalıştılar. Ancak baktılar ki olmuyor, gerginlik politikası yeniden devreye girdi.

ANALİZ

AKP ASIL GIDASINA GERİ DÖNDÜ

Gerilim yoksa AKP de yok.
İktidar sürekli bir düşman bulmak ve savaşmak zorunda.
Bu düşman bazen hayali bile olabilir.
Ama mutlaka olacak.
Erdoğan ve ekibi 16 yıldır iktidarda.
Bu iktidarı ayakta tutabilmek için hep gerginlik politikası uyguladı.
Toplum sürekli bir kutuplaşma içinde tutuldu.
Muhalefet bir fikir üretmek yerine sürekli savunmaya itildi.
Her savunmadan yeni polemikler ve gerginlikler üretildi.
Ülkeye adeta nefes alma fırsatı bile verilmedi.
Üstelik bu iktidar çok güçlü.
Bu tür politikalara ihtiyacı olmadığı bile düşünülebilir.
Hele tek adamlık rejimi başladığından bu yana AKP'nin “hukuki bir kaygısı” da kalmadı.
Yargı tamamen sarayın kontrolünde, anayasa ve yasalara uymamanın bir bedeli hesapta var ama bu yargıyla olması mümkün değil.
Ancak bu kadar güç bile yetmiyor AKP ve Erdoğan'a.
Seçimleri kazanmanın rahatlığı ile çok kısa bir süre, gerginlik politikası yerine yeni siyasi stratejiler sunmaya çalıştılar.
Ancak baktılar ki olmuyor, gerginlik politikası yeniden devreye girdi.
Erdoğan şuna inanıyor; Toplumda ayrım keskinleştikçe sarayın gücü artıyor.
Dini istismar etmek, Cumhuriyet'le hesaplaşmak, Atatürk'e dil uzatmak toplumun önemli bir bölümünde öfke yaratsa da, iktidar gücü hep baskın çıkıyor.
Bunu bildiği için de bu istismarların tamamını sürekli yapmaktan ve toplumu germekten hiç çekinmiyor.
Çünkü temel gıda bu.
Muhalefet gerginlik ortamından kendini kurtaracak formülleri üretemediği için bu sarmalın içinde kaybolup gidiyor.
Şurası kesin ki artık Erdoğan için ülkeyi yönetmek değil birinci amaç.
Erdoğan'ın ilk ve bana göre tek amacı “iktidarda kalabilmek.”
Bunu sağlamak için hiçbir “fedakarlıktan!” kaçınmayacağını söylemek yanlış olmaz.
Erdoğan iktidarı, her geçen gün ortamı daha da gerginleştirerek, içeride ve dışarıda ama gerçek ama hayali düşmanlarla sürekli savaşacaktır.
Dileğim bu savaşın sonunda ülke olarak duvara çarpmamamızdır.

FIKRA GİBİ

BUNLAR NASRETTİN HOCA FIKRASINDA OLUYOR

Ekonomiye bakan damat bey şu sıralar çok hareketli.
İki ay önce “yok” dedikleri krizle nasıl başa çıktıklarını ve “dış güçlerin oyununu” bozduklarını anlatıyor.
Yandaş yalakaları da daha önce hiç sözünü etmedikleri döviz artışını şimdi tersten haber yaparak “Dolar bir haftada Türk Lirası'na karşı yüzde 20 değer kaybetti, bu bir ekonomik mucize” diye yorumlar patlatıyorlar.
Dolar 7 liraya çıkmış ama şimdi 5.5'e inmiş.
Faizler yüzde 30'lara fırlamış ama şimdi yüzde 18'den borçlanmış Hazine.
Birden artan fiyatlarda ciddi düşüşler varmış.
Adamlar sanki Nasrettin Hoca fıkrasını gerçekten yaşatıyorlar.
Hani “Evim çok dar” diyen adama Hoca önce “Tavukları eve al” demiş. Sonra sırasıyla, horozları, kazları, ördekleri, koyunları, atı ve ineği eve almasını söylemiş.
Akıl soran adamcağız “imdaaaat” diye bağırdığında Hoca “tamam şimdi oldu işte” demiş “Eve aldığın hayvanların hepsini birden çıkar.”
Adam ertesi gün gelip “Hay aklınla bin yaşa hocam meğer benim ev ne kadar ferahmış” demiş.
Ekonomide benzer şey oldu. Döviz arttı, faizler yükseldi, fiyatlar uçtu.
Ama Hoca fıkrasındaki gibi eski haline gelmedi.
Biraz aşağı indi, damat ve yalakaları bunu ekonomide destan gibi anlatıyor ama.
Yiyeni bulduktan sonra kolay tabii.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

TAKSİM'DE PES DEDİRTEN PAS

Taksim alanı iktidarı hep korkutuyor.
Çünkü kendisine yönelik en büyük kitlesel eylemler burada oldu.
Bu nedenle alan her türlü gösteriye kapatıldı, beş on kişinin yan yana olması bile neredeyse yasak.
Bununla da kalmadılar Taksim Meydanı'nı beton bir ucubeye çevirdiler.
“Burası yemyeşil olacak” demişlerdi yeşil diye saksılara konan çiçekleri yutturmaya kalktılar.
Şimdi de metro inşaatı nedeniyle Gezi Parkı girişi tamamen kapandı, zaten hemen arkasında da polisin TOMA'ları duruyor.

Geçenlerde alandan geçerken sağa sola uyumsuz biçimde serpiştirilmiş çift taraflı panolar gözüme çarptı.
Rengi çok tuhaf geldi. Yanımdaki arkadaşım “O renk değil pas, çünkü bu panolar anında paslandı” dedi.
“Yok canım artık o kadar da olmaz” dedim.
Arkadaşım “Vallahi” dedi “Git yakından bak istersen.”
Gittim.
İnanılır gibi değil.
Panalorın metal kısımlarını kalın bir tabaka pas tutmuş.
Bunları kim hangi akla uyarak buraya serpiştirdi, pas tuttuğunu görmüyorlar mı, bunları kim yaptı ne para kazandı? Sorsak bir cevap veren olur mu?

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

GÖSTERE GÖSTERE YAPILAN AYIBA PATRONLAR BİLE İSYAN ETTİ

İktidar bir anda Meclis'e bir yasa teklifi getirdi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu hakkında değişiklik teklifine göre seçimlerde aday olmak üzere görevlerinden istifa edenler seçimi kazanamamaları halinde eski görevlerine geri dönebiliyorlar.
“Kişiye özel” bir yasa teklifi bu.
Erdoğan aday olmasını istediği Oda üyelerine bir kolaylık sağlamayı amaçlıyor besbelli.
Bu tanıma en çok uyan kişi İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener.
Anlaşılan Erdoğan, İzmir'de kuvvetli gördüğü bu isimle yarışmak istiyor ama kazanma ihtimaline de pek inanmadığı için Özgener'i yasal korumaya almak istiyor.
Tabii Özgener de seçilemeyeceğini biliyordur ve bir adaylık uğruna koltuğunu bırakmak istemiyordur. Böyle bir yasal koruma olursa o da adaylığını koymakta sakınca görmeyebilir.
Ancak bu girişime şaşırtıcı biçimde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu karşı çıktı.
Hisarcıklıoğlu, kanunu doğru bulmadıklarını belirterek “Oda-Borsa-Birlik başkanlığı görevimizle siyaset arasındaki ayrım kesin bir çizgi ile belirlenmiş durumda. Bu çizgi bir defa delinirse, temsil ettiğimiz kurumlara günlük siyasetin nüfuz etmesi söz konusu olur ki, bundan da en fazla bizlere bu görevleri emanet eden üretici, tüccar ve sanayicilerimiz zarar görür” dedi.
TOBB Başkanı, Erdoğan'ı kızdıracak bir hamle yapıyor.
Hayrola bir şeyler mi oluyor?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları