loading
close
SON DAKİKALAR

İhale Kanunu’ndan kaçış alfabeyi bitirdi

Çiğdem Toker
Tarih: 14.01.2019
Kaynak: Çiğdem Toker-Sözcü

Çiğdem Toker: Kimbilir belki daha doğrusu, hiç olmayan harfleri aramak yerine, bu kanunu tümden ilga etmektir.

Kamu ihalelerinde müteahhide ödenen para, halkın vergisidir.
O nedenledir ki, aslolan açıklıktır. İhalenin herkesin haberdar olacağı şekilde ilanı, tekliflerin açık, rekabet kurallarına uygun olması yani.
Fakat istisnalar da vardır. Onlar da yasada sayılır. Diyelim, savunma ve güvenlikle ilgili alımlar böyledir.
Mevcut Kamu İhale Kanunu (KİK), 2002 yılı başında yasalaştı. 2001 krizinin hemen ertesinde -şimdi kötülemeye doyulamayan dönemin koalisyonu-, bütçe kaynakları çarçur olmasın diye işi sıkı tutan bir yasa hazırlamıştı.
O yasada belirlenen istisna sayısı a'dan f harfine kadardı.
Sonra AKP iktidar oldu; “istisna” maddesindeki alfabe harfleri h, ı, j, k, l filan derken uzun bir listeye dönüştü.
Mal, hizmet alırken, bina yol yaptırırken yasaya tabi olmak istemeyen kurum ve konular o kadar arttı ki, adeta istisna kurala; kural da istisnaya dönüştü.
Son baktığımda istisna listesi alfabenin y harfine gelmişti.
Ya Z'den sonra?
Ben de naçizane –z- harfinin ne zaman geleceğini, kimin alacağını merak ediyordum.
Ve iki gün önce merakımı giderdim. Son torba kanun ile ihale yasasına bir “z” bendi eklenmiş.
“z” harfi tabii ki Cumhurbaşkanı'nın belirleyeceği uluslararası organizasyonların mal ve hizmet alımlarına nasip olmuş.
Ha bir de araya sıkıştırılan Çay İşletmeleri var. Türkiye Varlık Fonu kapsamındaki Çay İşletmeleri de artık İhale Kanunu'na tabi olmayacakmış.
Gelin görün ki; Türk alfabesi, z'de bittiği için, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün kanundan kaçma düzenlemesi, “e” bendinin arasına sıkıştırılmış.
Alfabemizde x, w, q harfleri olmadığı için, bundan sonra kanun koyuculardan (AKP'li vekil oluyorlar) nasıl bir hamle gelecek merakla bekleyeceğiz.
Kimbilir belki daha doğrusu, hiç olmayan harfleri aramak yerine, bu kanunu tümden ilga etmektir.

 

‘Tasfiye kanunu bir zorunluluk'

“Krizde ilk kurtarılacak” başlıklı yazıma, sitemli mesajlar geldi.
Bazı şirketler, kendilerine haksızlık ettiğimi yazmışlar.
İktidara yakın, az sayıdaki malum müteahhit şirketler nedeniyle seslerini duyurmakta zorlandıklarını, siyasi güçleri olmadığını, her ihaleyi indirim yaparak aldıklarını, her işi layıkıyla teslim ettiklerini ancak ağustostan bu yana hak edişler ödenmediği için tükendiklerini anlatıyorlar.
Bir okurum “Aslında iktidarın istediği de kamu ihalelerinde tasfiye ile yükümlülüklerinde bulunan ödeme rakamlarının azalmasıdır” diyor.
Bir diğeri “Geçen hazirandan beridir demir alamıyoruz çünkü bizim işi alırken koyduğumuz fiyatla bugünkü arasında %120 fark var (……). Krizi biz çıkarmadık çalışamıyoruz, ama çalışanlarımızın maaş, SGK, vergi, yemek, yol, bütün ödemelerini yapmak zorundayız” diyor.
Kayda geçirmiş olalım.

TÜİK'in dolaylı kabul ettiği

TÜİK'ce açıklanan enflasyon ile “raflardaki enflasyon” arasındaki fark herkesin bildiği sır.
Bu sırra dair tahminler muhtelif. 4 Ocak'ta bu köşede bir kulis aktardım:
“Veri ve istatistik kalitesinden kuşku duymak kötüdür. Ama bugün Ankara'da TÜİK'İn özellikle taşra teşkilatında bölgesel özellikleri dikkate alarak derlediği fiyat ve verilerde usul değişikliğine gidildiği, fiyat alınacak işletme listelerinin Ankara'dan belirlendiği konuşuluyor. Dolayısıyla planlı olarak daha ucuza mal satan kuruluş fiyatlarının baz alınması halinde bu verilerin enflasyon hesabına düşük yansımasının doğal olduğu”
Bu iddiayı bir meslektaşım da köşesine ayrıntılı ve farklı boyutlarıyla taşıdı. Bunun üzerine 8 Ocak'ta 3 sayfa uzunluğunda bir açıklama yapan TÜİK, dünyadaki en şeffaf kurumlar arasında yer aldıklarını belirtti:
“ 2018 sepetinde takip edilen işyerlerinin (…) iki firmaya kaydırılması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir” dedi.
Benimse dikkatimi açıklamadaki şu bölüm çekti:
“2019 yılına kadar işyeri tespiti bölge müdürlüklerimizin gözlemlerine dayanmaktaydı. Ancak 2019 yılı TÜFE hesaplamalarında kullanılacak işyerlerinin belirlenmesinde, perakende sektöründe yer alan marketler ve giyim mağazalarının Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan alınan ciro payları kullanılmış; bu şekilde en çok satış yapan işyerlerinden fiyat derlenmesi planlanmıştır.”
 Yani artık işyeri tespiti; örneğin TÜİK'e bağlı Doğu Anadolu veya Karadeniz'deki bir bölge müdürlüğünün gözlemine dayanmayacak. Belki orada mağazası bulunmayan ama Gelir İdaresi'nde cirosu yüksek göründüğü için falanca perakendecinin verisi dikkate alınacak. 2019'dan itibaren.
Bu açıklama TÜİK'in yöntem değişikliğinin dolaylı kabulüdür.

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları