loading
close
SON DAKİKALAR

Gülüşünü çalamadınız bu da size dert olsun…

Gülüşünü çalamadınız bu da size dert olsun…
Tarih: 26.09.2016 - 13:58
Kategori: Sağlık, Yaşam

Güneş Erzurumluoğlu... 20 yaşında… Katiller… Suruç’ta bacaklarını aldılar ama gülüşünü çalamadılar.

20 yaşında. Birkaç kez söylemeye mecbur bırakıyor: “Ne güzel gülüyorsun…”

Aynı şeyi yapıyor, bu sözlere de gülerek karşılık veriyor. Cumartesi Anneleri’nin 600. haftasındaki oturma eyleminin ardından ‘konuşmayı kararlaştırdığımız yerde’ buluşuyoruz.

Tekerlekli sandalyede. “Gelmek çok zor oldu ama değdi” diyor… “Annelerin bana sevgi dolu bakışlarını görmek karşısında bu zorluğun hiçbir önemi kalmadı.”

Bir buçuk yıldır ‘o sandalyeye’ mahkûm. ‘Yol verilen’ IŞİD canilerinin Suruç’u patlattığından beri! Ağır bir omurilik yaralanması geçirdiği için yürüyemiyor. Fakat tedavisi yapılırsa ayağa kalkması mümkün!

Koydukları yasalara uymuyorlar

Hem Suruç hem de Ankara katliamları birer terör olayı olarak tanımlanıyor. 3713 sayılı ‘Terörle Mücadele Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca ise ‘terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavilerinin devlet tarafından yapılması’ zorunlu. Bu nedenle söz konusu katliamlarda yaralananlara herhangi bir fatura çıkarılması yasal değil. Mağdurlardan, ‘katılım payı alınamayacağı, yine ilaç, ortez, protez, masraflarının devlet tarafından karşılanacağı’ ve tedavide süreklilik sağlanacağı da söz konusu yasa maddesi uyarınca belirtilmiş durumda.

Devlet yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi…

Oysa… ‘Ölmediysen faturanı da ödersin’ hezeyanındaki devlet, Suruç ve Ankara’daki diğer emsaller gibi onun masraflarını ve umutlarını da karşılamıyor.

Dahası, valilik ‘prosedürler yerine getirilmediği için’ halk tarafından başlatılan kampanyayı da yokuşa sürüyor. Durum; üç tanık ve hastaneden alınacak belgelerden sonra netlik kazanacak.

“Ne yapalım” diyor; “Tedaviye gittiğim Kocaeli’de, valiliğe, hem tanıkları götüreceğim hem de tamamladığım belgeleri sunacağım. Şimdilik ‘olur ya da olmaz’ diye bir cevap vermiyorlar. Ancak istediklerini karşıladıktan sonra izin verilmezse, durumun keyfi bir uygulama olduğunu görerek, devletin gerçek yüzünü bir kez daha teyit edeceğim.”

Dayanışma dedikleri…

“Yürümezdim” diye anlatıyor: “Hoplardım, zıplardım, koşardım! Değişen bir şey de olmadı, bunların hepsini ruhumla yine yapıyorum.”

Umutsuzluk, rezillik, yüzsüzlük içinde bir umut öyküsü Güneş… Parlıyor… Öyle alçakgönüllü öyle naif bir tarafı var ki duruşunun…

“İtiraf edeyim, bu kampanya için çok düşündüm” diye anlatıyor:

“Önce istemeye utandım. Sonra… Ben olsam yapmaz mıydım, tam da yardıma ihtiyacı olanlara koşarken bacaklarımdan olmadım mı?’ diye düşündüm. Kendime, ‘neden utanıyorsun, dayanışma böyle bir şey değil mi zaten dedim!”

Güneş ‘kampanya ile’ başka bir şeyi görmek istediğinden de söz ediyor: Dayanışma.

Devam ediyor: “Suruç’tan sonra çok fazla sayıda eski arkadaşım beni terk etti, korktular. Elbette dimdik duran yoldaşlarım, dostlarım yanımda. Ama daha fazlasına da görmek istiyorum. Yalnız olmadığımı bilmeye ihtiyacım var!”

Tedavi görürken başından geçenlerden de söz ediyor: “Kendimde değilken, hastaneye kadar gelip ifademi aldılar, beni yargıladılar. Dostlarıma beni ziyaret ettikleri için terör soruşturması açtılar…

Valilik lütfederse…

Gülüyor yine… Tekrar ediyor:

“İtiraf edeyim, zor oldu ama utanmıyorum…”

Suruç’ta kısıtlılık kararı sürüyor. Henüz ortada bir iddianame bile yok! Sadece bir kişi yargılanıyor. Eski İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapılıal! Onun da davası halktan kaçırılıyor, ifadesi gizli gizli alınıyor. Kalınca dosyalarda katliamların ipucunu, ihmali olanları kovalamak… Güneş’in hikâyesine bakınca… Her şey kendini ele veriyor aslında…

Lafın kısası, utanıp sıkılması gerekenler Güneş ve onun tedavisinin başarıyla sonuçlanması için çaba gösterenler değil!

Güneş Erzurumluoğlu’nun ayağa kalkması için hayata geçirilen kampanya ‘valilik lütfederse’ bir hafta içinde yeniden başlayacak. Olmazsa… Aynı amaçla ‘change.org’la yola devam edilecek; yani bu iş ya olacak ya olacak!

Kampanya bir hafta içinde başlayacak

“Ruhumla koşuyor, hopluyor zıplıyorum ama… Bisiklete binmeyi severdim. Yeniden çocuklarla oynamayı isterim… Bir de… Ne kadar yalnız değilim, bunu görmek niyetindeyim.”

Kampanyanın amaçları da bu!

Güneş’i bisiklete bindirecek ve sadece onun değil, kendimizin de ne kadar ‘yalnız olmadığını’ test edeceğiz.

20 yaşında…

Katiller… Suruç’ta bacaklarını aldılar ama gülüşünü çalamadılar.

Bu onlara dert olsun!

Kampanya yeniden başlayacak…

Yakın bir zamanda değil… Eğer bir saat içinde Güneş’e bisiklet parası toplayamaz, bacakları olamazsak…

Ehh… Bu da bize dert olsun!

*****

Laikliği kazanacağız!

Farkında mısınız? Avucumuzda olan ve kaybettiğimiz bir şeyin ağırlığıdır bu başlıklar. Tam olarak Melih Pekdemir ve Fatih Yaşlı’nın çok önce yazdığı şeylerden söz ediyoruz:

“Şeriat Selamun Aleyküm diyerek gelmez!”

“Laiklik gürültüyle ve kesin bir tarih vererek sona ermez. Bir süreçtir…”

Laiklik bildirisi dağıtanlar, Haziran üyeleri tekme tokat gözaltına alınıyor. Çocuklar yerlerde sürükleniyor. IŞİD’çiler nazikçe götürülüp sessiz sedasız serbest bırakılırken, Türkiye’deki bir partinin genel başkanına, HTKP’li Erkan Baş’a üç polis birden çullanıyor. Rezilliğin, ayıbın son perdesi! Farkında mısınız? Devlet ve sözcüleri itiraf ediyor:

“Şeriat toplumu yaratırken, laiklik bildirisi dağıtılmaz! Dövme mırıldan, nasılsa biz vakti gelince gereğini yapacağız.”

Her şeye rağmen… Yeniden laikliği kazanacağız!

*****

Bir yolculuk vakti: Asfalt Yengeci

Eskiler, nazımla nesiri birleştiriyor derlerdi. Aslında Ali Deniz Uslu’nun tarzına en uygun tanım bu. Şiir desen şiir değil, düz yazı desen düz yazı değil. Ancak Uslu, insanı yazdıklarıyla tuhaf bir dehlize çekiyor. O dehlizde iki satıra sığdırılmış öyküler var. Güzel yazıyor; deyim yerindeyse bir kelimenin üzerinde bile düşündürüyor. Tadında; muhalif bir sertliğe de duygusal bir hezeyana da izin vermiyor. Elbette mesajı var. Ali Deniz Uslu; yaşadığımız günleri fırtına ve dalgaları anlatıyor:

gulusunu-calamadiniz-bu-da-size-dert-olsun-189611-1.“Melezliğinden utanan bir çocuğun gözlerinde büyüyen öfkeyi

Utanca uyanan ülkenin çürümüşlüğünü

Bense herhagi bir İstanbul vurgununda

Çocuksuz bir çocuk parkında sallanıyorum

Zihnim tahterevallinin iki ucunda…”

Uslu’nun İnkilâp Yayınevi tarafından yayımlanan Asfalt Yengeci’ adlı son kitabı yine keyifli, düşündürücü bir yolculuk vakti.

Erk Acarer - BirGün

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları