loading
close
SON DAKİKALAR

HDP'li Temelli: Göğüslerine AKP rozeti takmış yargı mekanizması gördük

HDP'li Temelli: Göğüslerine AKP rozeti takmış yargı mekanizması gördük
Tarih: 17.12.2018 - 14:12
Kategori: Siyaset

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Kars’ta yurttaşlarla bir araya gelerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Gündeme ilişkin değerlendirmede bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli geçtiğimiz hafta Selahattin Demirtaş'ın reddi hakim telebinin reddedilmesiyle yorumda bulunarak "Ankara Sincan’da geçen hafta ortaya konulan mahkeme tam anlamıyla Türkiye’nin utancı idi. Orada biz bir mahkeme görmedik. Orada biz göğüslerine AKP rozeti takmış yargı mekanizması gördük" dedi. Temelli'nin  Kars'ta yaptığı konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

"Bugün Sevgili Leyla Güven'in direnişinin 40. günü. DTK Eş Genel Başkanımız, Hakkari milletvekilimiz, kadın mücadelesinin en önünde yürüyen yoldaşımız Leyla Güven açlık grevinde. Buradan ona sevgilerimizi, saygılarımızı yoluyoruz. Leyla Güven sadece bizlere değil, tüm Türkiye'ye örnek olacak bir davranış içinde. Çünkü Türkiye barışını ve geleceğini arıyor. Türkiye savaştan beslenen bu iktidar altında çürüyor. Türkiye bu çürümeden, bu yok oluştan kurtulmak zorunda, bunun da yolu demokrasi ve barış mücadelesinden geçiyor. Biz tecrit kalksın derken tüm Türkiye’ye çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki gelin bu tecride karşı birlikte ses çıkaralım. 

Bu savaşa son verecek şey Kürt meselesinin çözümünün muhatabıdır

Türkiye kamuoyu bu sesi duymalı. Eğer barışı istiyorsak bu tecrit ve bu savaş son bulmalı. Bu savaşa son verecek şey Kürt meselesinin çözümünün muhatabıdır. Muhatabıyla bu işi çözmek hepimizin önceliğidir. Bu konunun muhatabına da İmralı’ya da Öcalan'a da sevgilerimizi yolluyoruz. 

Leyla Güven Türkiye’yi geleceğine sahip çıkmaya çalışıyor

"Tecrit kalkmadan barış mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin önü açılmayacak" diyoruz. Hadi bize kulak vermiyorsunuz, çok uzağa gitmeyin, 5-6 yıl önceye bakın. Türkiye 5-6 yıl önce nasıl bir iklimdeydi, bugün nasıl bir iklimde? Bu ikisini karşılaştırdığımızda Türkiye'de neden tecridin kalkması gerektiğinin cevabını bulursunuz. Şimdi Leyla Güven herkese bunu öğretiyor. Tüm Türkiye’ye ve Türkiye’nin geleceğine sahip çıkmaya çalışıyor. O yüzden bu eylemi kıymetlidir. 

Faşizmden kurtulma zamanıdır

Buradan, Kars’tan bir kez daha bu çağrımızı yineliyoruz. Türkiye bugün siyaseten de sosyal olarak da çok büyük krizin içinde. Bu siyasi, sosyal ve iktisadi krizi aşmak istiyoruz. Bunun için ilk yapacağımız şey bu iktidardan kurtulmak. Cumhur İttifakı denilen bu ceberrut ittifaktan, bu ülkeyi sürekli savaşa sürükleyen bu zihniyetten, adını koyalım bu faşizmden kurtulma zamanı. 

Tıpkı Demirtaş gibi ne baş eğer ne diz çökerizNerede olursak olalım bu mücadeleyi yükseltmeliyiz. Çünkü bu iktidar kim barış dese, kim demokrasi dese, kim hukuktan, insan haklarından bahsetse onu terörist olarak yargılıyor. Ellerinde bir TMK var, hak arayan herkesi terörist ilan ediyorlar. Yargıyı da ele geçirmişler, yargıya talimat vererek insanları tutsak ediyorlar, rehin alıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar hiçbir arkadaşımız ne baş eğer ne diz çöker. Tıpkı AİHM kararına rağmen tahliye edilmeyen, hukuk tanımazlara rağmen tüm yargıya hukuk dersi veren Selahattin Demirtaş gibi ne baş eğeriz ne diz çökeriz. 

Göğüslerine AKP rozeti takmış yargı mekanizması gördük

Ankara Sincan’da geçen hafta ortaya konulan mahkeme tam anlamıyla Türkiye’nin utancı idi. Orada biz bir mahkeme görmedik. Orada biz göğüslerine AKP rozeti takmış yargı mekanizması gördük. Orada biz yargının kendi hukukunu, yasasını nasıl çiğnediğini gördük. Ama biz ilk günden söyledik. Ta 4 Kasım’da arkadaşlarımız gözaltına alındığı günden beri “bu hukuk ve yasa dışıdır, bir hukuk devletinde bu olmaz, dokunulmazlıkları bu şekilde kaldıramazsınız, anayasa suçu işliyorsunuz” dedik. Anayasa Mahkemesi'ne gittik, AYM de anayasa suçu işledi. 

Bu ülke adalet duygusunu yitirdi

Böyle bir iklimde mücadelemizi sürdürüyoruz. Devletin tüm kurumlarının saldırısı altında mücadelemizi sürüdürüyoruz. Bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Bizim mücadelemiz adalet mücadelesidir. Bu ülke adalet duygusunu yitirdi. Çünkü vicdansız bir iktidar, insanların adalet duygusunu çaldı. İnsanları birbirine düşmanlaştırarak, kamplaştırarak, ötekileştirerek bu duyguyu çaldı. Çünkü biliyor ki iktidarda kalmasının yolu daha fazla savaş, daha fazla nefret. Kürt düşmanlığı üzerinden bu ayrışmayı yaratmaya çalıştı. Biz de dedik ki, "biz ortak vatanımızda bir arada yaşama irademizi her seferinde yeniden var edeceğiz." Çünkü Türkiye’nin geleceği, Türkiye halklarının bir arada yaşama iradesine sahip çıkmasına bağlıdır. Bunun adı demokratik ulustur, demokratik cumhuriyettir. Bunu var edene kadar mücadele edeceğiz. 

İnsanların arasına koyduğu önyargı barajlarını, nefret barajlarını yıkacağız

Bakın, milletvekillerimiz Mülkiye Birtane, Şafak Özhanlı, DBP Eşbaşkanımız Cengiz Anlı, HDP'den Ekrem savcı; tüm bu arkadaşlarımız cezaevinde. İsmini sayamadığım 6 binden fazla arkadaşımız cezaevinde, binlerce arkadaşımız yurt dışında, yüzbinlerce insan göç etmek zorunda kaldı. 24 Haziran’da onların bütün saldırılarına karşın o barajı bunların kafasına yıktık, yine yıkacağız. Bu kez seçim barajı yok, diyeceksiniz ki hangi barajı yıkacaksınız. Hangi barajlar mı? İnsanların arasına koyduğu önyargı barajlarını, nefret barajlarını yıkacağız. 

Ordunun neredeyse yarısı Şırnak ve Hakkari’de

Bakın, Şırnak'a; bütün Şırnak genelindeki askerlere emir gitmiş. Demişler ki “tüm oy verme pusulalarınızı merkeze taşıyın." Ordunun neredeyse yarısı Şırnak ve Hakkari’de. Bizden birer vekil çalmak için. Şimdi de aynı hileye başvuruyor. Oraya orduyu kaydırıyor, askerlerin oylarıyla oylarını arttırmaya seçim sonuçlarını değiştirmeye çalışıyor. Ne yaparsan yap, Şırnak’ta, Hakkari’de, Van’da, Ağrı’da, Kars’ta, Amed’de ne yaparsan yap, yine biz kazanacağız, yine biz kazanacağız.

Atadığı adaylarla seçimi çalmaya çalışıyor

Bununla da yetinmiyor, polis ve jandarma baskısı, hile hurda ve akla hayale gelmeyecek yöntemlerle bizim irademizi gasp etmeye çalışıyor. Çünkü bu kayyumcu zihniyet, kayyumlarla yönetmeye alışmış. Şimdi de atadığı adaylarla seçimi çalmaya çalışıyor. Bu seçimi çalamayacak. Ama başka bir şey olacak. Bu seçim sonunda bütün kayyumları buradan Ankara’ya süpürüp atacağız. Bu ittihatçı zihniyetten kurtulma zamanıdır. Bu 100 yıllık acıya son verme zamanıdır. Yerel seçimler bu zihniyetten kurtulmak için atılacak güçlü bir adımdır. Bu ittihatçı, bu savaşçı zihniyetten hep birlikte kurtulacağız. 

Seçimler yaklaştı savaş çığırtkanlığı başladı

Bakın yine seçimler yaklaştı, sınıra yığınaklar, asker sevkiyatları; tıpkı 24 Haziran’dan önce olduğu gibi yine Kürt halkını tehdit, Kürtlerin var olma hakkını yok sayan bir anlayışla savaş çığırtkanlığı başladı. Çıkıp her yerde konuşuyor, Kürt halkını tehdit ediyor, diyor ki “sınırın ötesinde terör oluşumuna izin vermeyeceğiz.” Bunu Afrin için de söylemişti. Biz de demiştik ki “Afrin Afrinlilerindir. Afrin'de halklar, inançlar bir arada ve barış içinde yaşıyorlar, meclisleriyle siyasi iradeleriyle varlar." Bunu yok saydılar. Şimdi ÖSO çeteleri Afrin’i talan ediyorlar. Kalkmış şimdi ÖSO çetelerine “milli ordu” diyor. Neyin milli ordusu? Bunlar çete, çapulcu sürüsü, IŞİD artığı. 

Nedense başarıyı hep Kürt kanında arıyor

Şimdi bunlara Rojava’yı hedef gösteriyor. Neden? Çünkü seçime gidiyor, başarıya ihtiyacı var. Nedense bu iktidar başarıyı hep Kürt kanında arıyor. Sen başarıyı yerel yönetim anlayışında ara, barışta ara, demokraside ara. Arayamaz. Çünkü savaştan besleniyor. O yüzden bir kez daha Rojava’yı hedef gösteriyor. 

Buradan tüm Türkiye halklarına çağrı yapıyoruz. Savaşa karşı sesinizi yükseltin. Savaş, ortak geleceğimizin yok edilmesidir. Savaş Trakya’nın, Ege’nin, Çukurova’nın yok edilmesidir. Şimdi bu savaşı durdurma zamanıdır. Ya bu savaşı durduracağız ve bu ülkeye barış gelecek ya da faşizm hepimizi kendi karanlık çukurunda yok edecek. 

Türkiye yol ayrımında

Örnek mi istiyorsunuz, işte Yugoslavya, işte Kore, işte Nazi Almanya'sı. Dünyada ne zaman bir parçalanma olmuşsa, ne zaman halklar birbirinin gırtlağına sarılmışsa orada iktidarda faşistler var. Ya halklar iktidara çıkacak barış gelecek ya faşistlerin iktidarı savaşı getirip hepimizi yok edecek. İşte Türkiye bu yol ayrımında. Şimdi savaşa hayır deme zamanı. Türkiye’nin her yerinde savaşa hayır, demokrasiye evet demek için, sandığımıza ve geleceğimize sahip çıkacağız. 

Bu iktidarın tarım politikası göç ettirmek

Kimse yarına umutla bakamıyor. Herkes kaygı ile bakıyor. Çocuklarımızın ve gençlerimizin bir geleceği kalmadı. Bir kriz içinde hep birlikte boğuluyoruz. Bunu en iyi sizler biliyorsunuz. Kars hayvancılık demek, tarım demek. Bugün Kars denilince akla tarımsal ürünler gelmiyor. Akla yoksulluk, işsizlik ve göç geliyor. Çünkü burada iktisaden yaşamı sürdürmek, yarını var etmek artık mümkün değil. Çünkü bu iktidarın tarım politikası bu. Bu iktidarın tarım politikası, ithal tarım ürünü getirerek buradaki çiftçiyi yerinden yurdundan etmektir. Onlar göç etsin ki batıdaki o büyük sanayilerde, o büyük işletmelerde ucuz iş gücü olsun. İşte asgari ücret, açlık sınırı 1600 lira, yoksulluk sınırı 6500 lira. İşte asgari ücret 1600 lira açlık sınırı 1900 lira.  Yani asgari ücretiniz varsa açsınız. Evde iki kişi asgari ücretle çalışıyorsanız yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşamıyorsunuz. Bu köleliktir, sefalettir. Bu köle emeği batıda günde ortalama 5 can veriyor. Bu ülkede işçi cinayetleri 22 bini geçti. 

Kars'ı gözden çıkarmış 

Bu yoksulluktan Kars'a da büyük pay düşüyor. Et Balık Kurumu'nu kapatıyor, satıyor. Burayı verimli görmediği için, buraya bir hastane bile yapmıyor. Ya Erzurum'a gideceksiniz ya yolda öleceksiniz. Şimdi Türkiye’nin batısında hiçbir hastanın gidemeyeceği mesafelere şehir hastaneleri yapıyor. Ama Kars'a bir devlet hastanesi bile yapmıyor. Çünkü Kars'ı gözden çıkarmış. O gözden çıkarmışsa biz bu Kars'ı yeniden eski günlerine kavuşturmak için yerelde iktidara geleceğiz. Kars'ı yok eden bu iktidardan hep birlikte kurtulacağız. 

Bir oyumuzu bile ziyan etmeyeceğiz 

Alt yapı yok, rant belediyeciliği var. Kars'ta kime sorsanız herkes aynı şeyden şikayet ediyor. O zaman çözüm yakın. Çözüm 3 buçuk ay sonra sandıkta. Sandığa gideceğiz ve bu zulme son vereceğiz. Bizler HDP olarak tüm hazırlıklarımızı en titiz şekilde hayata geçireceğiz. 

Seçimler bizim için, mücadelemiz için önemli uğraklardır. Nedir bizim mücadelemiz barıştır, demokrasidir. herkes için bu mücadeleyi veriyoruz. Şimdi de 7 gün 24 saat çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Sandık görevlilerini, okul sorumlularını belirleyeceğiz. Bir oyumuzun bile ziyan olmasını engelleyeceğiz. Aynı zamanda barış ve demokrasi mücadelemiz için örgütlenme çalışmalarımızı da sürdüreceğiz. Hem belediyelerimizi hem geleceğimizi kazanacağız"


Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları