loading
close
SON DAKİKALAR

İŞTE O KASET!

İŞTE O KASET!
Tarih: 28.07.2016 - 00:00
Kategori:

Yalçın Bayer; FETHULLAH Gülen'in tam 17 yıl önce medyaya ilk kaseti düştü.

FETHULLAH Gülen'in tam 17 yıl önce medyaya ilk kaseti düştü.
Bugünlerde daha anlamlı hale gelen bu kaset Gülen’in açık niyetini ortaya koyuyordu. 3 ana hedef gösteriyordu: Mülkiye, adliye ve ‘hayati müessese’ dediği ordu... Bu kaset ATV’de yayınlandı. Olay Türkiye’de şok yarattı. Birçok gazete ve TV, Gülen’in sözlerini büyük haber yaptı. Hürriyet bu haberi tam sayfa olarak ‘Fethullah şoku’ (19 Haziran 1999) başlığıyla verdi. Bu kaset daha sonra, Nisan 2015’te, Ankara merkezli yürütülen KPSS operasyonunda soruşturma dosyasına giren belgeler arasında, örgütün bir numarası olarak suçlanan Fetullah Gülen’e ait kasetlerin arasında yer aldı.

Özetle, Gülen yandaşlarına “devleti ele geçirmeleri’ öğüdünde bulunuyordu. Ecevit’in başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın devleti ele geçirmeye çalıştığı ve Cemaat’in ileride laik Cumhuriyet’e karşı bir ‘kalkışmaya’ hazırlandığı iddiasıyla hakkında rapor hazırladığı Fetullah Gülen, kasetteki konuşmalarında yandaşlarına devlet kadrolarını ele geçirmenin önemini vurguluyordu.

Konuşmasında, özellikle mülkiye ve adliyedeki kadrolaşmanın genişletilmesi gerektiğini kaydeden Gülen, “Bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir” diyordu. Cemaat üyelerine sivri çıkışlarda bulunmamaları tavsiyesinde bulunuyor, aksi takdirde Türkiye’deki hareketlerinin sonunun Cezayir olacağı uyarısında bulunuyordu.

Gülen, müritlerine ‘aynı cephede sayılabilecekleri’ DYP ve RP çizgisindeki siyasal örgütlenmelerle ilişki kurulmasını gerektiğini de vurguluyordu. Gülen’in konuşması özetle şöyle:

PÜF NOKTALARI KEŞFEDİN

Arkadaşlarınızın mevcudiyeti, İslam’ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessese de (Gülen hayati müessese ile TSK’yı kastediyor-Y.B.) bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için sistemin püf noktalarını keşfedin. Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır.

Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde kuvvete başvurmayacaksınız. Teknik-taktik yerinde sizin kalbiniz önemli. Dıştan bizi bazıları korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup, hep yolunuza devam ediyorsanız, yine orada o esnekliği gösterecek, o eksantriği kullanacak, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha açıp ileriye gideceksiniz.

İster mülkiyede çalışan arkadaşlarımız olsun, ister adliyede çalışan arkadaşlarımız olsun herkes için söz konusudur bu.

SİNSİ VE HİLELİ

Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere gitme. Mutlaka riayet edilmesi lazım. Müslümanların belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar bu şekilde hizmete devam etmeleri şarttır. Zayiata meydan verilmemeli. Cezayir’i, Suriye’yi, Mısır’ı yaşamayalım. Çok dikkatli ve çok tedbirli, temkinli hareket etme mecburiyeti var. Birer diplomat gibi hareket etmeli. Kendi planında meseleleri çözdükten sonra, ülkesinde çözmeye çalışmalı.

Gülen kasetinde ayrıca, yerlerinin ‘Refah’tan DYP’ye kadar uzanan siyasi yelpaze’de olarak tarif ediyor. “Müslüman durmaz yani. Gerçekten adımlarınızı açarak, iyi bir maratoncu gibi koşacaksın” öğüdünü veriyor ve şöyle devam ediyor: “Medrese, zaviye gibi işleyen ‘şarj evleri’... Bu evler meçhul evlerdir. Meçhul ev, -kelime karakteristik olarak seçilmiştir- belirsiz evlerdir.”

Gülen konuşmasının sonunda, söylediklerinin (toplantıdan) çıkınca unutulmasını da istiyor.

Görüyorsunuz, her şey hileye ve sinsiliğe dayanıyor.

GAZİ’DE FETÖ/PDY GÖLGE OYUNU DEVAM EDİYOR

GAZİ Üniversitesi’nde FETÖ/PDY soruşturması kapsamında 20 Temmuz’da gözaltına alınan Rektör Prof. Dr. Süleyman Büyükberber’in yerine kimin atanacağı belirsizliğini korurken, bazı öğretim üyeleri “FETO Gazi Üniversitesi’ni bırakmamak için elinden geleni yapıyor” dedi.

12 Temmuz’da yapılan rektörlük seçimlerinde Süleyman Büyükberber’in rektör yardımcılığını yapan iki isim Prof. Dr. İbrahim Uslan ve Prof. Dr. Mehmet Türker rektör adayı olmuştur. 2.5 yıl rektör yardımcılığı yaptıktan sonra Mehmet Türker ile maddi konularda anlaşmazlığa düşerek ayrılan Prof. Dr. İbrahim Uslan seçimlerde 4. sırayı alırken, Mehmet Türker liste dışı kalmıştı.

Bize mektup gönderenler diyor ki: “FETÖ darbe girişiminin ardından Gazi Üniversitesi’nde oynanmak istenilen oyun çok daha açık ortaya çıktı.

Büyükberber’in kimleri götürdüğüne, kimleri getirdiğine bakıldığında ‘ne yapılmak istendiği’ açıkça gözler önüne serilmiş oldu. Aslında, darbe girişimi olmasaydı ve rektör gözaltına alınmasaydı bu durumu kimse fark etmeyecekti. Darbe girişimi sonrasında YÖK’ün ne yapmaya çalıştığı da hâlâ anlaşılamadı. Soru şudur; Gazi’deki PDY yapılanması neden çözülmüyor?

SAĞLAM BİR ATATÜRKÇÜYDÜ

OSMANLI tarihinin dünyadaki bir numaralı ismi Prof. Halil İnalcık bugün İstanbul’da toprağa verilecek. Gazeteci Kerem Çalışkan, bize de gönderdiği Odatv’deki yazısında “Hepimize Osmanlı, bilim ve tarih sevgisi aşılayarak ayakta gitti. Osmanlı’da doğdu Atatürk’le büyüdü. Atatürk’ü Osmanlı’nın modernleşmeye ve Batılılaşmaya dönüşümü içinde yerli yerine oturtan sağlam bir Atatürkçüydü... Hiçbir zaman Osmanlı’yı Atatürk’ün karşısına dikmeye çalışan yüzeysel ve cahil neo-Osmanlı taklitçilerine yüz vermedi. TV söyleşilerinde, eserlerinde Osmanlı’yı canlandırma heveslerine karşı durdu, geçit vermedi. Çok merak edenlere Osmanlı’nın yıkılış nedenlerini anlattı... İnalcık, Osmanlı’nın yıkılış nedenleri arasında padişahın kimseye hesap vermeyen sorumsuz otorite sahibi olmasına öncelikli bir yer veriyordu. Kafesten çıkma, yetersiz, deneyimsiz, iradesiz padişahların böyle sınırsız, sorumsuz bir otoriteye sahip olmasını ve verdikleri yanlış kararları Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinin başında sayıyordu... Bu görüşleri tam da Türk tipi padişahlık özentilerinin tartışıldığı bir dönemde Osmanlı’dan dersler olarak kaleme almıştı.

CHP, İKTİDARI UYARIYOR

ATİLLA Sertel: İzmir’de Aziz Kocaoğlu’nun ‘çete’ lideri olarak gösterildiği, 397 yıl hapis cezasıyla yargılandığı 129 sanıklı dava da savcı ile iki hâkimin gözaltına alınmasıyla çöktü. Ceyhun İrgil: “Fırsat bu fırsat deyip bürokratlara iftira atarak, masum eğitimcileri ispiyonlayarak bir yere varılamaz! Kanıtsız ihbarlar işleme konulmamalıdır.” Kazım Arslan: Görevden alma, uzaklaştırmalar adeta cadı avına dönüştü. İrticai faaliyetleri olmadığı görülen memurlar derhal görevlerine iade edilmelidir. (Yazının tamamını internette okuyabilirsiniz.)

Yalçın Bayer - Hürriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları