loading
close
SON DAKİKALAR

Meslek liseleri kapatılmalıdır

Meslek liseleri kapatılmalıdır
Tarih: 24.10.2016 - 16:27
Kategori: Eğitim

Meslek liseleri, memleketin önemli bir sınıfsal meselesidir ve bu liselerdeki gençleri geleceksizliğin, eşitsizliğin ve dar görüşlülüğün ağından kurtarmak için bu okullar lağvedilmeli.

Meslek liseleri, memleketin önemli bir sınıfsal meselesidir ve bu liselerdeki gençleri geleceksizliğin, eşitsizliğin ve dar görüşlülüğün ağından kurtarmak için bu okullar lağvedilmeli.

Mesleki ortaöğretim kurumları, geçmişte kalkınmacı ideallerin canlandırıldığı Cumhuriyet Türkiyesi’nin ‘Sanat Okulları’nın günümüzdeki muadilleri, hemen her dönemde iktidarların bir vesile ile canlı tutmayı, üzerinde oynamayı sevdiği bir konu olmuştur. Bazen planlama çabalarının bir parçası olarak farklı sektörlerin insangücü gereksinimleri/taleplerini karşılamak, bazı durumlarda ise işyerlerinin ucuz emek taleplerine çözüm bulmaya çalışmak güdü kaynağı olmuştur. Ancak yıllardır ortaya konan hemen her önemli değişiklik çabası, öğrencilerin eğitim hakkını, ailelerin çocuklarına daha iyi bir eğitim sağlama arzularını, eşitlikçi-adil bir toplum arayışlarını ve öğrencilerin mezun olduklarında karşılaşacakları piyasanın istihdam koşullarını iyileştirme gereğini göz ardı etmektedir. Politikacıların meslek liselerine yönelen ve çoğu hamasi denebilecek nitelikte söylemler içeren ilgileriyle, geçmişten günümüze değin, öğrencilerin bireysel gereksinimleri, eğitim ve gelecekte karşılanması gereken çalışma hakları, istismardan korunmaları gibi başlıkları dikkate almadan meslek eğitimi konusunda işveren perspektifli düzenlemeler yapılmasına alışıldığı görülmektedir. Örneğin, sanayileşme ve kentleşmenin günümüze oranla daha az olduğu ve üretim içinde küçük ölçekli işyerlerinin esas olduğu, kendi işini kurmanın sanat (zanaat) eğitimi alanlar için doğal bir istihdam şekli olduğu 1970’lere kadar uzanan dönemde bu okullar, istihdam ve toplumsal yaşama katılım açısından önemli kurumlardır. Mezunlarının istihdamı bakımından ciddi tartışmalar bulunmamakta idi. Ancak bu öğrencilerin üniversiteye gitmelerinin önü yasal olarak kapalıydı ve yüksek eğitim yoluyla erişilen mesleklere erişimleri olanaklı değildi. Bu engel, merkezi üniversite sınavı düzenlemesi ile ortadan kaldırılmış ve eski adıyla sanat okulları, yeni adıyla meslek liseleri mezunlarının üniversite sınavına girerek yükseköğretim kurumlarına kaydolabilmelerinin önü açılmıştır. Ancak zaman içinde izleme çalışması ve araştırmaların gösterdiği sonuç, meslek liselerinin göreli olarak çok düşük bir düzeyde üniversitelere, profesyonel ve potansiyel olarak yüksek gelir veya yüksek istihdam sağlayan bölümlere öğrenci gönderebildiği olmuştur. Bu noktada puanlama koşullarındaki farklılıklardan bağımsız olarak Kız Meslek Liseleri, Ticaret Liseleri, Endüstri Meslek Liseleri mezunları ciddi bir dışlanma ile karşı karşıya kalmıştır. Okullara sağlanan kaynaklardaki dezavantajlı durum, merkezi yükseköğretime giriş sınavlarına uygun olmayan bir müfredat ile hemen her zaman gizli bir ekonomik ve siyasi ajandanın parçası gibi görülen meslek liseleri dışlanma ve çatışma zemini olmanın örneği haline gelmiştir. Özetle burada kayıtlı öğrencilerin eğitimdeki kazanımları yoluyla ekonomik, toplumsal ve politik bakımdan bağımsız özneler olabilmelerine yardımcı olmayan ve eğitim hakkına karşılık gelmeyen, niteliksiz bir eğitim ile karşı karşıya kaldıkları görülmektedir.

Başarısızlığın özünde sınıfsal sorunlar var

Gerek programlarındaki uyumsuzluk, gerekse bu okullara giden öğrencilerin ailelerinin eğitimsel, sosyal ve ekonomik koşulları, bu okullardaki mezunların çok düşük bir oranda merkezi yükseköğretim sınavlarını kazanabildiklerini göstermiştir. Burada, sorumluluğu öğrencilere bırakmadan, bu 'başarısızlığın' ülkedeki ekonomik, sosyal ve siyasal koşulların, adaletsiz gelir dağılımının da nedenleri arasında olduğu yaygın yoksulluğun ve pedagojik açıdan da eğitimde ortaya çıkan ve merkezi sınavlarda somutlanan yarışın bir sonucu olduğu görülmelidir. Bu durum, mesleki eğitimin en temel sorunudur ve özünde sınıfsal bir sorundur. Eğitim sisteminde yapılacak düzenlemeler dışında; sosyal, ekonomik ve siyasal müdahalelerin ve toplumsal eşitsizliklerin arttığı bir dönemde eşitsizlikleri azaltıcı yönde istihdam politikalarının uygulanmasını gerektirir. Kapitalist bir ekonomi içinde dahi bu tür müdahale, özellikle söylemde sosyal devlet niteliğinin devam ettiği düşünüldüğünde bu beklenebilir. Ancak Türkiye son 10 yılda ve daha öncesinde eşitsizliği azaltan değil, artıran politikalar izlemiştir ve izlemeye devam etmektedir. Piyasaya ve rekabet koşullarına teslim edilen bir istihdam politikası düzeninde, ezici bir çoğunluğu toplumun düşük sosyo-ekonomik düzeyde bulunan ve ebeveynleri düşük eğitimli olduğu ailelerden gelen öğrencilerin yoğunlaştığı bir okul türünün mezunlarının geleceğinin parlak olduğunu söylemek, umut vadetmek, sahtekârlık değilse, yanılsamadır.

Bütüncül bir yaklaşım ihtiyacı var

“Bilgi toplumunun” ya da ekonominin “ara insan gücü” gereksinmesinin karşılanmasına dönük olarak savunulan meslek liseleri, günümüz iktisadi koşullarında anlamlı değildir. Özellikle, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran ve lise düzeyinde eğitimi zorunlu hale getiren düzenleme, meslek liselerinde açık bir sınırsız sömürü koşullarının önünü açmış; ancak eğitim hakkının gereği olan genel, eşit, kamusal ve nitelikli eğitimi sağlamak konusunda önceki yasal koşulların da oldukça gerisine düşmüştür. Bu çerçevede sonradan getirilen yönetmelik ve değişiklik uygulamaları da bu yaklaşımı sürdürmektedir. Oysa, lise düzeyindeki öğrencilerin nitelikli bir eğitim alabilmelerini sağlayabilmek için, liseler çok amaçlı, öğrencileri çalışma yaşamı, toplumsal yaşam, bireysel, politik ve estetik gelişimleriyle ve yükseköğretim tercihleri konusunda bütüncül olarak kavrayan bir yapıya dönüştürmelidir. Bunun dışındaki yapay, geçici ve piyasa dostu düzenlemeler, “memleket meselesi” logosu altında meslek lisesi öğrencilerini aşağılamaya, etiketlemeye ve yanıltmaya devam etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Meslek liseleri memleketin önemli bir sınıfsal meselesidir ve bu liselerdeki gençleri sömürünün, geleceksizliğin, dar görüşlülüğün, eşitsizliğin, sembolik şiddetin ağından kurtarmak için bu okullar A’sından Z’sine lağvedilmeli, genel akademik liseler içinde mesleki içerikle birleştirilerek; eşitlikçi, kamusal ve nitelikli, çok amaçlı-bütünlüklü bir lise eğitimi kurulmalıdır. Bu konudaki model çalışmaları ve örnekleri dünyada olduğu gibi ülkemizde de akademik düzeyde pek çok eserde ve Eğitim Sen’in demokratik eğitim kurultaylarında tartışılmıştır.

Hasan Hüseyin Aksoy/
Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi
Eğitim Yönetimi ve Politikası Bölümü- Prof. Dr. - BirGün

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları