loading
close
SON DAKİKALAR

Ne oldu şimdi, Beşika'dan çıkıyoruz işte

Ne oldu şimdi, Beşika'dan çıkıyoruz işte
Tarih: 09.01.2017 - 00:00
Kategori:

Can Ataklı: Bir söylediğiniz de tutsun. Onca afra tafra bir günde bitti. “Onurlu dış politika” denilen demek ki buymuş

ANALİZ

Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün Tayyip Erdoğan'ı “tek adam” yapmak için toplantılara başlıyor.
Eğer AKP ve MHP'li milletvekilleri anayasayı desteklerse Türkiye'nin “tek adam” tarafından yönetilen Cumhuriyet değerleri ortadan kaldırılmış, demokrasi ve hukuk sistemi anayasal olarak tamamen askıya alınmış Mısır gibi bir İslam devletine dönüşmesinin ilk adımı atılmış olacak.
Halkın da “Ben kendi irademi kullanmak istemiyor ve bunu bir kişiye devrediyorum” demesi halinde Türkiye yepyeni bir döneme adım atacak.
Tayyip Erdoğan'ı tek adam yapma anayasası kabul görürse parlamentonun işlevi tamamen ortadan kalkacak. İradesini tek adama devreden halk milletvekili adı altında seçeceği ve tufeyli olmaktan başka bir değerleri kalmayacak olan 600 kişiye ayda 20 bin liraya yakın maaş ödeyecek.
Türkiye'nin Mısır'ı veya benzeri İslam devletlerini andıran rejime geçmesi ile artık her şey “padişah yetkisinden bile daha fazla yetkileri” olan Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında olacak.
Cumhurbaşkanı bütün atamaları yapacak, seçilmiş kişileri bir kenara koyarak dilediği kişilerden hükümet adı altında bir tür “şirket yönetim kurulu” seçecek, isterse meclisi feshedebilecek, meclisin kanun çıkarmasına hiç gerek duymadan istediği konuda kararname çıkaracak.
Bütün bunları yaparken hiçbir denetime tabii olmayacak. Cumhurbaşkanı gibi hükümet adı altında adı şeklen bakan olan müdürleri de hiçbir denetime tabii olmayacak, parlamento bu müdürleri güvenoyu ile düşüremeyecek.
Tek adam haline gelen Cumhurbaşkanı şeklen üst üste 5'er yıl olmak üzere iki kere seçilebilecek gibi görünmesine rağmen, anayasa metnine konulan bir madde ile ömür boyu bu makamda kalabilecek.
Tek kişilik rejimde Cumhurbaşkanı müdürleri aracılığı ile yürütme yetkisini bugüne kadar görülmemiş biçimde elinde tutarken, kendi seçtirdiği ve başkanı da olduğu milletvekillerini bazı yasaları çıkarmaları için kullanırken yargının tüm iplerini de elinde tutacak.
Böylelikle 90 küsur yıl önce Büyük Önder Atatürk'ün açtığı medeni, demokrasi ve hukuka dayanan Cumhuriyet rejimi tarihe karışırken, halk da 600 yıl kul olarak yaşadığı ve Atatürk sayesinde geçtiği “özgür ve eşit vatandaş” statüsünü kendi eliyle bir kişinin hakimiyetine terk edecek.
Bir anlamda bugünkü OHAL şartları yeni dönemin sürekli uygulaması haline gelecek.
İşte tehlike bu kadar büyük.
Türkiye tarihinin en kritik dönemini yaşıyor.
AKP'li ve MHP'li sağduyulu milletvekilleri bu oyunu mutlaka bozmalıdır. Aksi takdirde bunun altında ilk kalanlar kendileri olacaktır.

BUNU YAZMAK GEREK

BAŞKANLIK ADI ALTINDA “TEK PARTİ” SİSTEMİ GELİYOR

Meclisteki AKP ve MHP milletvekilleri Erdoğan'ı tek adam yapma anayasasını kabul eder bu halkın onayını alırsa Türkiye “tek parti” sistemine geçmiş olacak.
Nedeni çok basit; bu sistemde iktidar partisi milletvekillerinin bile önemi kalmayacak, muhalefetin olmasına ise hiç gerek yok.
Kendimi örnek vererek anlatayım; bu sistemin gelmesi halinde artık milletvekili olmanın hiçbir önem ve anlamı kalmayacak.
Bu durumda seçimlerde oy kullanmamın da bir anlamı yok.
Böyle düşünen milyonlar sandığa gitmediğinde tıpkı tek adamlarla yönetilen İslam ülkelerinde olduğu gibi seçime katılma oranı çok düşecek hatta Mısır'daki gibi yüzde 50'lere bile gerileyecektir. Yüzde 50 katılımın olduğu bir seçimde Cumhurbaşkanı adayı ve partisi yüzde 60-70'lerle iktidara gelecektir.
Bu durum giderek iktidar dışındaki partilere olan cazibeyi iyice azaltacak, muhalefet parlak, zeki, bilgili, vizyon sahibi isimlerden mahrum kalacak ve gün gelecek seçime sadece bir parti ile göstermelik belki bir parti daha katılacaktır.
Vardığımız noktada seçimler ve adaylık Cumhurbaşkanı'nın gözüne girme ve Meclis'te yer kapma savaşına dönüşecektir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

YENİ SİSTEMDE MHP HİÇ OLMAYACAK CHP'NİN DE İŞLEVİ BİTECEK

Anayasa oylamalarında MHP olumlu oy kullanır ve AKP'den fire olmazsa yeni dönem başlamış olacak. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri Tayyip Erdoğan'ı başkan yapmak için çırpınan MHP'nin de tarihe karışması olacaktır.
Başkanlık sisteminin uygulanmasıyla birlikte MHP gibi zaten sınırda olan bir partinin bundan sonra Meclis'e girmesi çok küçük bir olasılıktır.
Tabii MHP'nin parlamentoda temsil edilmemesi bu parti açısından çok da önemsenmeyebilir.
Başkent dedikodularına göre 2019'da yapılacak seçimlerden sonra Bahçeli'nin başkan yardımcısı beş MHP'li ismin de bakan olacakları konuşuluyor. MHP siyasi olarak temsil edilme yerine devlette yer alma konusunda anlaşmış olabilir.
Ama bunun da geçici olacağını söylemek yanlış olmaz. Gücü eline alan Erdoğan ilk fırsatta MHP'li isimlerden kurtulmanın yollarını bulacaktır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

NE OLDU ŞİMDİ, BAŞİKA'DAN ÇIKIYORUZ İŞTE

İktidar Başika konusunda güya çok kararlıydı. “Kimse çıkaramaz bizi oradan” diyorlardı.
Sonra ne oldu? Başbakan ani bir Bağdat ziyareti yaptı. Başika'dan çıkma kararı alıverdik. Neden?
Bir söylediğiniz de tutsun. Onca afra tafra bir günde bitti. “Onurlu dış politika” denilen demek ki buymuş.
Bir de, belli ki Yıldırım, Maliki görüşmesinde “Başika konusunu açıklamayalım, kimseye belli etmeden çekiliriz” kararı alınmış. Ama bir Iraklı gazeteci “Başika'daki işgal durumu daha ne kadar sürecek?” diye çok sert bir soru sorunca Yıldırım'ın suratı asıldı, belli ki soru büyük sürpriz oldu, ne diyeceğini bilemedi, Irak başbakanından yardım istedi, sonunda mecbur kalıp açıklamayı yaptı.

ÜZÜLDÜM

BİR GÜZEL ADAMI; MAZLUM GÖKNEL'İ KAYBETTİK

Gazeteciliğimin ilk yıllarında tanımıştım Mazlum Göknel'i. İlk gördüğümde “Bu ne yakışıklı adam” demiştim kendi kendime. Uzun boyu, kendine özgü kalın bıyıkları, bir İngiliz asilzadesi gibi tutum ve davranışları, işini ciddiyetle yaparken hayatı adeta alaya alan karakteri ile çok etkileyici bir gazeteciydi.
Yıllarca birlikte çalıştık. Çalıştıkça daha çok sevdim daha çok saygı duydum.
Gazetecilik mesaisi dışında tam bir hayat adamıydı. Eğlenmesini bilir, yol yordamdan anlar, görgü kurallarına eksiksiz uyar, gazetenin en tepelerinde oturmasına rağmen en alt seviyede çalışanla bile arkadaş olmayı becerirdi.
Son yıllarda fazla göremedim kendisini. Ama haberlerini alıyordum “Keyifle izliyorum Can'ı” dediğini ortak dostlarım aktarıyordu. Dün sabah kızı aradı “babamı kaybettik” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Canlı yayında olacağım için cenazesine bile gitme şansım yok.
Güle Güle Mazlum ağabey.
Nur içinde yat.

Can Ataklı- Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları