loading
close
SON DAKİKALAR

‘Şerefsiz’ kim?

‘Şerefsiz’ kim?
Tarih: 30.10.2014 - 00:00
Kategori:

Mustafa Mutlu; Melih Gökçek ‘in yönettiği başkentte, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin otobüslerinden birinde yaşandı.

Olayımızın geçtiği yer Ankara... İki kolu, bir bacağı ve bir de gözü olmayan genç bir adam otobüse biner ve şoförü selamlayarak koltuklardan birine oturur... İki üç durak sonra tam otobüsten inmeye hazırlanırken şoför, “Kart basmadınız” diye uyarır.
Sonrasında vatandaşla otobüs şoförü arasında aynen şu konuşma geçer:
***
Genç adam: Evet şoför bey, kart basmadım. Çünkü gaziyim. Ayrıca gördüğünüz gibi kart basacak organım da yok. İki kolumu da kaybettim.
Şoför: Gazi olman beni ilgilendirmez...
Genç adam: Nasıl ilgilendirmez beyefendi? Gazilerin belediyeye ait otobüslerde ücretsiz yolculuk etme hakkı var.
Şoför: Bassana kardeşim kartını, hâlâ dırdır edip duruyorsun ya...
Genç adam: Şoför bey, lütfen kabalaşmayın...
Şoför: (Bağırarak) Sizin gibi şerefsizlerden bıktım... Senin gibi şerefsiz bir gaziden 2 bin 500 lira tazminat aldım ben bu yüzden!
Genç adam: Saygısızlık yapıyorsun. Bu benim yasal hakkım diyorum! Ayrıca çipli kartım yok; olsa bile nasıl basacağım? Kollarımı bu vatan için kaybettim, görmüyor musun?
Şoför: (Bağırmayı sürdürür ve koltuğundan kalkarak genç adamın üzerine yürür...) Benim için mi gazi oldun şerefsiz? Bassana lan kartı!
Sonra, araya diğer yolcular girer ve genç adam dayak yemekten bu sayede kurtulur...
***
Yukarıda anlattığım olay, senaryo değil...
Melih Gökçek ‘in yönettiği başkentte, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin otobüslerinden birinde yaşandı.
Şırnak gazisi Yılmaz Yiğit’in başına geldi...
Yılmaz dün arkadaşlarıyla birlikte bir basın toplantısı düzenledi ve aynen şunları söyledi:
“Buradan Sayın Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum:
Ben Şırnak’ta 7 yıl boyunca Özel Hareket Birliği’nde görev yaptım. Yanımda birçok arkadaşım şehit oldu, gazi oldu. Ben de vücudumun yarısını orada bıraktım. Sonuçta sizin uyguladığınız politikalar yüzünden bir belediye otobüsü şoförü bana şerefsiz diyebilme cesaretini buldu. Bu hakaret bana değil, tüm gazilerimize ve şehitlerimize yapılmıştır. Bu yüzden bu olayın peşini bırakmayacağım. Bunun hesabını soracağım...”
***
Şimdi... Hepimiz biliyoruz ki ortada gerçekten bir “şerefsiz” var ama... Bu, asla hakarete uğrayan gazimiz değil!
Sorum basit:
O halde, o şerefsiz kim?
Not: Lütfen yanıtınızı hiçbir yere yazmayın, sadece içinizden söyleyin. Yoksa kimse bizi kurtaramaz!
İZMİR’E YAKIŞTI!
İzmirliler, kendilerine “Gavur” diyen Erdoğan’a ve onun partisi AKP iktidarına karşı destansı bir direniş sergiliyor.
Siyasi rüşvetleri ve vaatleri ellerinin tersiyle iterek bölünmeye de din devletine dönüşmeye da “Hayır” diyor...
Ne yalan söyleyeyim; bu kente yakışmayan tek “şey”, Türk bayrağını ve Atatürk rozetini “siyasal simge” olarak gören bir kadronun yönettiği İzmir Barosu’ydu...
Cumhuriyetçiler yıllardır devam eden farklı listeleri destekleme huyundan nihayet vazgeçtiler ve artık İzmir Barosu da İzmir’e yakışan bir yönetime kavuştu.
Atatürkçüler, İzmir’de bundan böyle çok daha güçlü...
Yeni Baro yönetimini yürekten kutluyorum!
GÜNÜN SORUSU
Yargıtay , tartıştığı bir polise “Lan” diyen bir vatandaş hakkında verilen mahkumiyet kararını bozmuş... Çünkü Yargıtay 4. Ceza Dairesi, kamu görevlilerinin bu tür ağır eleştirilere tahammül etmesi gerektiğine karar vermiş... Sorum size:
Vatandaşına “Lan” diyen başbakanların cezalandırılmadığı bir ülkede, o vatandaşın cezalandırılması ayıp olmaz mıydı?
KANLICA’YA TAŞININCA, HUBER’DEN AYRILACAKMIŞ... (7)
Böyle bir şey olur mu arkadaş?
Görevini üç ay önce devreden Abdullah Gül’e tam yedi yazıdır, “Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul’daki çalışma mekanı olan Huber’i neden terk etmiyorsun?” diye soruyorum, beyefendi lütfedip yanıt bile vermiyor!
Haklı... Nasıl olsa kendisine, “Çık artık şu Köşk’ten?” diyen bir devlet otoritesi yok... Benim ve bir iki yazarın dışında kimse bu konuya girmeye cesaret edemiyor...
O zaman ne yapacaksın?
Kulağının üzerine yatacaksın, keyfine bakacaksın!
***
Yılmak yok, sormaya devam:
Abdullah Bey...
Sırf orada ikamet ediyorsunuz diye devletin her ay milyonlarca masraf etmeye devam ettiği Huber’i ne zaman boşaltacaksınız?
Görev sürenizin dolmasından sonra Huber Köşkü’nde yapılan tüm harcamaları şahsi bütçenizden ödeyecek misiniz?
GÜNÜN İSYANI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’na atayacağı isimlerde tercihini AKP’lilerden yana kulanmış... Bu görevlere kendi avukatının abisini, AKP Pendik Kadın Kolları eski Başkanı’nı ve türbanlı bir partili avukatı atamış... Bu atamalar dünkü bazı muhalif gazeteler tarafından birinci sayfadan verilirken, bizim arkadaşlar sekizinci sayfaya sıkıştırmış... İsyanım bizim çocuklara:
Neden bu haberi büyütmediniz arkadaşlar; yoksa Cumhurbaşkanı’nın bu açık yandaş tavrı, sizin için haber değeri taşımıyor mu?

Mustafa Mutlu - Aydınlık

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları