loading
close
SON DAKİKALAR

‘Tekirdağ Rakısı’ gidiyor ama üzümü mutlaka Tekirdağ’dan

‘Tekirdağ Rakısı’ gidiyor ama üzümü mutlaka Tekirdağ’dan
Tarih: 31.07.2014 - 00:00
Kategori:

Yalçın Bayer; Tekirdağ Rakısı’nın üretildiği, Fransızların yaptığı tarihi binanın bulunduğu 102.5 dönümlük arsanın beklenmedik şekilde satışı üzerine ‘Galip Yorgancıoğlu’ imzalı bir açıklama aldık.

ESKİ Tekel’in rakı ve şaraplarını üreten MEY grubunun Tekirdağ’daki ‘Yeni Rakı’ ile ‘Tekirdağ Rakısı’nın üretildiği, Fransızların yaptığı tarihi binanın bulunduğu 102.5 dönümlük arsanın beklenmedik şekilde satışı üzerine ‘Galip Yorgancıoğlu’ imzalı bir açıklama aldık.
İngilizlerin satın aldığı dünyanın en büyük alkollü içki üreticisi ve dağıtıcı olan Diageo’nun CEO’su Yorgancıoğlu’nun, bu unvanını kullanmadan kendi internet hesabından bu açıklamayı göndermesi dikkatimizi çekti.
“Tekirdağ Rakısı’nın üretimi Nevşehir’e taşınıyor” (26.07.2014) başlıklı yazıya Yorgancıoğlu’nun yanıtı şöyle:
“Tekirdağ Rakı fabrikamızla ilgili yazınızı biraz şaşkınlık, biraz da üzüntüyle okudum. Bu konudaki doğru bilgilere ilk ağızdan ulaşmanızı temin etmek amacıyla bu yazıyı kaleme aldım. Bu konuyla ilgili gerçekleri, sizinle yazınızın kurgusuna uygun biçimde paylaşmak isterim.
TEKNİK VE LOJİSTİK FAKTÖRLER: Yazınızın başlığında belirttiğiniz gibi Tekirdağ Rakısı üretimini Nevşehir’e taşımamız söz konusu değildir. Nevşehir’deki rakı fabrikamız halen faaliyetlerine devam etmektedir. Tekirdağ fabrikamızın kapasitesini taşıyacağımız yeni lokasyonu belirleme çalışmaları teknik ve lojistik faktörleri dikkate alarak devam etmekte olup, henüz nihai kararımızı vermiş değiliz. Fakat Nevşehir’e taşımayacağımız kesindir. Tekirdağ fabrikamızda ürettiğimiz tüm rakı markalarımızı yeni tesisinde üretmeye devam edeceğiz.
İKİ YIL DAHA BURADAYIZ: Tekirdağ Rakı Fabrikası 84 yıl önce kurulduğunda şehrin yerleşim merkezinden uzakta inşa edilmiş. Fakat yıllar geçtikçe, fabrikanın çevresi yoğun yerleşime açılmış ve fabrikamız şehrin ortasında konutların arasında kalmıştır. Toplumda sanayi tesislerinin şehir merkezlerinin ortasında bulunmaması konusunda bizim de paylaştığımız güçlü bir duyarlılık var. Bu duyarlılık bir süredir fabrika arazisi ile ilgili olarak gelen teklifleri daha ciddi ele almamıza yol açtı. Bu teklifler içinde bize üretimimizi aksatmadan yeni yerimize taşınacak zamanı tanımayı kabul eden bir kuruluşla el sıkıştık. İki sene süreyle daha Tekirdağ fabrikamızda üretimimize devam edeceğiz. Bu anlaşmadan sonra da taşınma hazırlıklarımıza ve planlama çalışmalarına hemen başladık. Burada bu taşınma ile üretim kapasitemizin azalmayacağını altını bir kez daha çizmek isteriz. Üstelik yeni tesisimizi kurarken en yeni teknoloji ile çok önemli tutarlarda yatırım harcaması gerçekleştirmiş olacağız. Son on yılda kalite ve ürün çeşitliliği arttırmaya yönelik yaptığımız yatırımların son halkası da bu yatırımımız olacak.
‘RAKI İÇME, VİSKİ İÇ’ ANLAYIŞIMIZ YOK: Şirketimizin sahibi Diageo’nun “Rakı içme viski iç” gibi bir anlayışı yoktur. Bilakis Diageo yönetimi, bu özgün içkinin dünyanın her tarafına tanıtılması amacıyla hareket etmektedir. Biz de rakı kategorisine her yıl yenilikçi ürünler ekliyoruz. Rakının Avrupa’daki tanınırlığını anlatmak için başta Almanya olmak üzere birçok ülkede etkinlikler düzenliyoruz, ihracatımızı arttırıyoruz. Yurtiçinde de en son yasal değişikliklerle Türkiye dünyada alkollü içki pazarlamasında en kısıtlayıcı ülke haline gelene kadar, sektördeki en dikkati çeken yatırımları biz yaptık. Dünyadaki en prestijli pazarlama ödüllerinden olan Altın Effie’yi 3 sene üst üste kazanarak dünyada bir ilki gerçekleştirdik. Rakı Ansiklopedisi başta olmak üzere çok önemli bir rakı külliyatı oluşturulmasında önayak olduk. 500 yıllık bu mirasın gelecek nesillere aktarılmasını kendimize şiar edindik. Bu konudaki çalışmalarımızı kapsayan bir bilgilendirmeyi size iletip bu davada sizin de yardımınızı almak bizi çok mutlu edecektir.
‘TEKİRDAĞ RAKISI’ ÜZERİNE TİTRERİZ: Öte yandan Tekirdağ markası rakı kategorimizde üzerine titrediğimiz bir markadır. Böyle olduğu için de bu yıl, şirketimizin kuruluşunun 10’uncu yılı dolayısıyla özel bir ürünü piyasaya sunmaya karar verdik ve bu ürün Tekirdağ No 10 oldu. Piyasaya çıkar çıkmaz da inanılmaz bir ilgi gördü, görmeye devam ediyor.
MUTLAKA TEKİRDAĞ ÜZÜMÜ: Tekirdağ Rakısı’na özellik katan unsur üretimde sadece Tekirdağ’da yetiştirilen üzümün kullanılması ve yıllar boyunca mükemmelleştirdiğimiz üretim reçetemizdir. Taşınma sonrasında bu unsurlarda bir değişiklik olmayacak, fabrika nereye taşınırsa taşınsın Tekirdağ Rakısı’nın üretiminde yine Tekirdağ’dan aldığımız üzümü kullanmaya devam edeceğiz. Bu nedenle de Tekirdağ Rakısı’nın ne markasından, ne lezzetinden vazgeçmemiz hiçbir zaman söz konusu olmayacak.
-GİZLİLİK ANLAŞMAMIZ VAR: Arazinin satış fiyatı Alıcı ile yaptığımız sözleşme kapsamında gizli kalması gereken bir husus olduğu için bunu paylaşmamız mümkün değil. Ancak yazınızın başlığında belirttiğiniz 24 milyon Euro’ya satıldığı bilgisinin de yanlış olduğunu belirtmek isteriz. Alıcı şehrin ortasında kalan bu araziyi ilgili mevzuatlar çerçevesinde en uygun şekilde değerlendirip, Tekirdağ halkının kullanımına sunmayı planlamaktadır.
-TEKİRDAĞ İMARDA KAZANACAK! Fabrikanın taşınması ile şehrin merkezinde yapılacak ticaret, turizm ve konut unsurlarını içeren çok yönlü bu projenin Tekirdağ’a çok şey katacağı ve değer yaratacağını düşünüyoruz. Sektörel özellikleri nedeni ile bu dönüşümün mevcut durumun bir kaç katı üzerinde istihdam yaratacağını tahmin ediyoruz. Yani Tekirdağ şehri de bundan kazanacak.
RAKI KÜLTÜRÜMÜZÜN PARÇASI: Alıcımızın bu anlaşmadan sonra araziyi tekrar başkasına sattığı yolunda hiçbir şey duymadık, buna ihtimal de vermiyoruz.
Mey İçki rakı kalitesinin, ürün çeşitliliğinin arttırılması, kültürümüzün bir parçası olarak korunması, uluslararası piyasalarda tanıtılması için her türlü çabayı göstermektedir. Bu amaçla önemli yatırımlar yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Öte yandan ödediği vergilerle ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunmaktadır. 2013 mali yılında devletimize ödediğimiz dolaylı ve dolaysız vergilerin toplamı 2.1 milyar TL’yi aşmıştır.
Umarım verdiğim bilgiler konuyu ile ilgili faydalı olmuştur.”
Yarın biz de bir şeyler söylemek isteriz.

Mesaj Panosu

“HANGİSİ çalmadı ki,” demek hırsızlığı meşru kılmaktır. Ben olsam
ben de çalarım demektir. Bilime emanet ol! (Ahmet Efe’den, Fethiye)
LÜTFEN Emniyet’teki hukuksuzluk ile ilgili tepkinizi ortaya koyun. Bu şahışlar yerin 7 kat altında aşırı sıcakta duş alamadan ve yatacakları yerleri olmadan tutuluyorlar. (M. SEDAT)

Fındık için ‘acil’ müdahale

FATSA ve Perşembe ilçelerinde bir kısım üretici, sorumsuz davranarak, olgunlaşmasını beklemeden fındığı hasat etmeye başladı.
Fındık doğal muhtevasına tam ulaşınca dalından yere düşer.
Kendiliğinden yere düşen fındığa tam olgunlaşmış fındık denir.
Tam olgunlaşmış fındık, (yerden toplanan fındık):
En yüksek oranda yağlıdır, en yüksek oranda minerallidir, azami vitamin miktarına ulaşmıştır. Çürümez... Hastalıklara karşı son derece mukavimdir. Kurutulduğunda ağırlığının sadece yüzde 10’unu kaybeder. Yani randımanı yüksek olur, içi büzüşmez, olgun ve kaliteli olur. Pazarlanması kolay olur.
Ülke ekonomisine daha çok katkı sağlar.
Yerden toplama, işçiliği üçte bire indirir.
Kendiliğinden filizlenip ağaç olabilir. O derece güçlüdür.
Tam olgunlaşmamış fındık, (dalından koparılan fındık) doğal muhtevasına tam ulaşmış olamaz. Kurutulduğunda ağırlığının yüzde 30’unu kaybeder. Rekolteye etki eder. Büzüşür, kalitesizleşir. Randımanı azalır, pazarlama cazibesi iyice düşer. Hastalıklara karşı son derece hassastır. Gerek İtalyan ve gerekse İspanyol fındıklarıyla rekabet şansı yoktur. Kendiliğinden filizlenip ağaç olamaz. Koparılma esnasında dallarda büyük hasar oluşur. İşçilik 3 kat artar.
Bu sebeplerle hükümetimiz, duruma acilen müdahale etmeli, fındığın tam olgunlaşmadan hasat edilmesine mani olmalıdır.
Zeki ÖZEN, Yalıköy–FATSA

Semit dostlarına anti-semit demek!

CELAL Şengör’den ‘antisemit’ öğretisini dinlemek ister misiniz?
“Bugünlerde İsrail’e her çatana antisemit damgasını yapıştırmak cahiller arasında moda oldu. Bu damgayı kullananlar belli ki Arapların (yani Filistindeki Müslümanların) da sâmi ırkından olduğunu, yani, İsraillilerle kardeş olduklarını bilmiyorlar. Karşımızda aslında “akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini” misali bir durum var. Peki farkları dinleri mi? O da pek olamaz, zira Musevilerin (yaşayıp yaşamadığı henüz tarih bilimi tarafından tesbit edilememiş olan) peygamberi Musa ve Eski Ahit’te geçen diğer peygamberleri (bazıları gerçek, bazıları efsanevî) aynı zamanda Müslümanların da peygamberleri olduğu gibi, Aziz Paulus’un Hıristiyan yasakları arasından kaldırdığı pek çok yasağı (resim yasağı, domuz yeme yasağı vs.) Müslüman peygamberi Muhammed kendi ümmetine tekrar koymuştur, yani bir yerde, bazı bakımlardan Musa’nın dinine geri dönüş yapmıştır.
Peki nedir Filistinlilerle İsraillilerin alıp veremedikleri? Basit: Bu arsada sen mi oturacaksın ben mi kavgası. Peki seni benden ayıran ne? O daha da basit: İki grubun da cehaleti. Kök ve gelenekleri aynı olan insanların birbirlerine bakıp birbirlerini tanımamaları (bu arada her iki grubun arasından çıkmış kıymetli bilim insanlarını tenzih zederim). Atatürk boşuna mı diyordu: ‘Dünya’da her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.’ İşte böyle bilim yerine eski çağların hurafelerini kılavuz alanların (ve aslında onları bile adam gibi öğrenmemiş olanların) sonu, birbirini yemek olur. Şu Irak’ın, şu Suriye’nin haline bakın. Yazık. Etraftan bakanlar da daha iyi olmadıklarını semit (yani sâmi) teriminin neyi ifade ettiğini bilmeyerek gösteriyorlar. Onlar da gûya bu kör döğüşünde arabulucuk yapacaklar. Gel de güven.
Celal Hoca’ya kızmaya devam edebilirsiniz.

UNESCO’nun Atatürk tanımı

“ATATÜRK, uluslar arası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”
Bilmeyenler öğrensin!..

Yalçın Bayer - Hürriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları