loading
close
SON DAKİKALAR

Yasaklı 1 Mayıs’tan beter

Yasaklı 1 Mayıs’tan beter
Tarih: 03.05.2015 - 00:00
Kategori:

Mehveş Evin; Heyhat! İstersen ölüm döşeğinde ol, 1 Mayıs’ta tüm yollar vatandaşa kapalıydı.

Orta yaşlı bir hanım, çaresizlik içinde polise soruyor: Annemi doktora götürmem lazım, nereden geçeceğim?
Heyhat! İstersen ölüm döşeğinde ol, 1 Mayıs’ta tüm yollar vatandaşa kapalıydı.
Gözümün önünde işine gitmeye çabalayan onlarca sivil, tek tek Kurtuluş Caddesi’nin başındaki polis bariyerlerinden geri çevrildi.
Ara sokaklardan da hiçbir yöne çıkış yoktu. Her yer barikatlarla, polisle çevrilmişti.
Yasaklı 1 Mayıs’larda bile böylesi yaşanmadı.
İstanbul, 1 Mayıs 2015’e adı konmamış bir OHAL’le girdi... Sabah 06 itibarıyla vapurlar ve metrobüs iptal edildi; şehrin can damarları, Anadolu-Avrupa yakası bağlantısı toptan kesildi. Taksim’e çıkan tüm ana yollar trafiğe kapatılırken metro hatları da yasaktan nasibini aldı.
14.5 milyon nüfuslu, milyon turistin ziyaret ettiği kentte, E-5 haricinde ulaşım imkânsız hale getirildi.
Ama sorsanız, her şey serbestti! Hatta Başbakan Davutoğlu, “sembolik” olarak elinde karanfille gelenlere Taksim’in açık olduğunu söylemişti.
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamanın zaten bir sembol olduğunu, sendikaların elinde zaten molotofla gelmeyeceğini gayet iyi bildiği halde...
Molotof ve kamu malı
Biliyoruz ki gün boyu yapılan gözaltılar, mekân basmalar, sıkılan gazlar, atılan plastik mermiler, sivil sopalılar ve TOMA’ların verdiği zarar, pek az yayın organında yer bulacak.
Buna karşılık, ele geçirilen molotofkokteylleri ve zarar verilen kamu mallarının görüntüleri gösterilip “İşte gördünüz mü? Biz, kaos çıkarmak isteyenlere karşı önlem aldık” denilecek...
Doğrudur; molotofkokteylleriyle de sokağa çıkanlar vardı. Kurtuluş’ta böyle bir gruba rastladım. Taş çatlasa 40 kişiydiler. Bazılarının elinde sapan vardı, slogan atarak “Barikatları yıkacağız” diye ortaya çıktılar. Ancak polis müdahalesiyle 15 dakikada dağıldılar. Her müdahalede grup biraz daha küçüldü ve dağıldı.
Şimdi sorarım size: Zırhlı, donanımlı, on binden fazla polisin karşısında bu küçücük gruplar mı Türkiye’yi kaosa sürükleyecek?
Peki, yılın tek bir günü, anayasal haklarını kullanmak isteyen emekçilerin, işçilerin günahı ne?
Ya evine tıkılan, sokaktaki gazdan boğulacak hale gelen geniş kitleler?
Ya Beşiktaş’ta toplanan sendika, siyasi parti temsilcileri ve forumların elinde molotof mu vardı?
Kaos çıkaran kim?
Dikkatimi çeken bir ayrıntı; farklı şehir ve ilçelerden İstanbul’a yığılan polisler de yabancısı oldukları sokaklarda şaşkındı.
Ancak en tehlikelisi, eline sopayı bıçağı alan sivil kıyafetli kişilerin kendilerince oluşturdukları küçük timler.
Kim bunlar? Kimin adına sokakta yakaladıkları insanları dövüyorlar?
Sakın esnafa adeta “vur” emrini veren birilerinin galeyanına gelmiş olmasınlar?
Bu yazıyı yazarken Kurtuluş semalarında helikopterler dolaşıyor. OHAL değil de nedir bu?
Özgürce 1 Mayıs’ın kutlandığı 2010’u hatırlayın: Ne yaralanma, ne gözaltı, ne de molotof vardı...
Demek ki kaosu yaratan, 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenler değil. Kaosu yaratan, 1 Mayıs’ı yasaklarla bastıran korku imparatorluğu.
Toplum kutuplaştırıldıkça, oy uğruna din, kimlik ve etnik meseleler meze yapıldıkça...
Polis gücü orantısız kullanıldığında ve haklar, özgürlükler ayaklar altına alındıkça...
Bunca adaletsizlik, işsizlik ve ümitsizlik var oldukça...
Kaosu kimin istediği sorusunu tekrar tekrar sormak gerek.

SÜRECİN SONUNA GELMEK FELAKETTİR

HDP’nin İmralı heyeti sözcüsü Sırrı Süreyya Önder’in “Bizim açımızdan yolun sonuna geldik” sözleri belki kimi çevreleri sevindirmiştir. Ancak bu işin şakası yok.
Kim ateşkesin bozulmasını, tekrar savaşı, çatışmayı, cenazelerin birbiri ardına gelmesini isteyebilir? Herhalde halk değil!
Yıllardır iyi kötü yürüyen bir barış süreci var. Her şeye rağmen bu süreç çok kıymetli. Nihai barışı sağlamak, seçimlerden de kişisel çıkarlardan da önemli.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları