loading
close
SON DAKİKALAR

Sinema, mısır ve sarı öküz meselesi kısacası: Kapitalizm küstahtır

Atay Sözer
Tarih: 31.12.2018
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Atay Sözer; Bağımsız sinemacılar ortadan çekilince ana akım sinema diyebileceğimiz babalara geldi sıra. Mars Grubu kârını arttırmak daha çok müşteri çekebilmek için promosyonlu kampanyalar başlattı.

Herkesin bir derdi var hiç kuşkusuz, herkes de kendi derdini en önemli dert olarak görüyor haklı olarak, başkalarını derdine de “El elin kayıp eşeğini türkü çığırarak arar” mantığıyla yaklaştığından dertler dertler üstüne birikiyor ve çözülemez bir hale geliyor.

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in akla zarar şekilde mahkemeye verilmesini teğet geçen sinemacıların bu günlerdeki en önemli derdi yapımcılarla işletmecilerin arasındaki mısırlı bilet derdi.

Önce konuya uzak olanlar için bir bilgilendirme yapayım.

Sinemada yapımcılar filmlerini çektikten sonra dağıtımcılara verirler onlar da salonlarında bilet keserek izleyicinin gösterimine sunarlar.
Bilet ücretinin yarısı yapımcıya yarısı da salon işletmecisine kalır.

Sinema salonlarını elinde bulunduran belli başlı dağıtımcılar vardır; ancak son zamanlarda Mars Grup adlı dağıtım ağı Güney Korelilerin de büyük ortak olmasından neredeyse bir tekele dönüştü. Özellikle AVM’lerde bulunan sinemaların çoğu bu guruba ait.
Ama her isteyen filmini bu salonlarda oynatamıyor, iyi film, ödüllü film olmanız yeterli değil. Bu kuruluşun kriterlerine uygun olmanız gerekir burnun da tek şartı çok bilet kestirecek bir popüler film olmasıdır.

Bu yüzden “bağımsız sinema” diye isimlendirilen pek çok nitelikli film izleyiciyle buluşamadığı için harcanıp gitmiş ve zarara uğramış dolayısıyla yapımcısının bir sonraki filmi yapmasını zora sokmuştur.

Öte yandan niteliği ve geleceğe kalacağı tartışmalı popüler işler aynı anda 300 salonda birden gösterime girip yapımcısına çok iyi para kazandırmıştır ki para kazanılmasında hiçbir sakınca yoktur elbette, neticede sinema sektörü canlı kalmaktadır bu sayede.

Kapitalizmin ana kuralı tüm haşmetiyle uygulanmaktaydı aslında, güçlü olan kalır gerisi elenir gider. Güçlü olduklarını sanan o arkadaşlar elenip gidenler karşısında pek seslerini çıkartmak istememişlerdir tıpkı sarı öküz gibi onları aslanlara teslim etmişlerdir.

Bağımsız sinemacılar ortadan çekilince ana akım sinema diyebileceğimiz babalara geldi sıra.

Mars Grubu kârını arttırmak daha çok müşteri çekebilmek için promosyonlu kampanyalar başlattı.

Fazla matematiksel hesaplara girip kafa karıştırmaya gerek yok kısaca biletin yanında indirimli patlamış mısır ve kola verilince bu bilet fiyatına yansıyor ve yapımcıya giden pay düşüyormuş.

Kavga buradan çıktı, ana akımın babaları fena halde isyan etti; haklı yanları yok değil tabii. Biletin, mısırın ve kolanın satılmasında onların emeklerin de payı var, onlar da bunu istiyorlar elbette.

Aslında bu durumu yıllar önce Marks adında bir adam “Artı Değer” adıyla tamamlamıştı ama bu arkadaşların bunu aklına getirdiğini pek sanmıyorum.

Emek ve sermaye çatışmasının tipik bir örneğini yaşıyoruz aslında.

Bu kez sermaye tarafı gerçek anlamda bir sermaye, kapitalizmin kurallarını en acımasız haliyle uyguluyor.

Mars’ın temsilcisi (Marks’a kelime olarak benzemesi hınzırca bir ironi oluşturuyor) neler diyor bakın.

“Film ve mısır bir bütün. Benim mısır vermem, niye bu kadar rahatsız ediyor? Film izlerken mısır yeriz, bu bir gelenektir.”

Kesinlikle doğrudur kapitalizmin ülkeleri işgal etmekte kullandıkları Hollywood sineması patlamış mısır ve kolasıyla birlikte gelir.

Çocukluktan beri kafalara nakşedilir “Film seyrederken mısır yenip kola içilir” diye.

“Sinemada konsantre olup film seyredilir, bir şeyler zıkkımlanacaksanız sonra zıkkımlanın” dediğinizde de size bozguncu derler, anarşist derler, gominist derler.

Arkadaşa hakkını vermek gerek kimsenin gözünün yaşına bakmıyor, asla taviz vermiyor.

Kimseye minnet etmeye niyetleri yok…

Mecliste bekleyen sinema yasası yapımcının lehine bazı düzenlemeler getiriyor, bu umurunda değil; ben istediğimi yaparım, mısırımı da satarım, isteyen gelir, istemeyene güle güle, kimse vazgeçilmez değildir, yeriniz mutlaka dolar, diyor.

Ama biz sevilen sanatçılarız, halk bizi istiyor, biz kolay yetişmiyoruz, diyorlar.

Anlamadıkları şu, sizin sanatınız onları ilgilendirmiyor, onlar sizi para destesi olarak görüyor. Siz gidersiniz yeni para desteleri gelir, diyorlar…

“5 yapımcıya bağlı kalacak değiliz” diyorlar;

“Sinemamız 5’den büyüktür” diyorlar (Bu laf başka birini hatırlatıyor ama konuyu dağıtmayalım şimdi.)
Zamanında vermeyecektiniz o sarı öküzü…

Küçük büyük demeden bütün sinemacılar bir araya gelip alternatif bir dağıtım sistemi kurmazsanız bu tür sizi hakir gören sözleri çok duyarsınız daha.

Unutmayın kapitalizm küstahtır böyle; doğasına uygun davranıyor niye şaşırıyorsunuz?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları