loading
close
SON DAKİKALAR

Erol Kızılelma; Biz bir aileyiz

Erol Kızılelma
Tarih: 15.01.2018

Erol Kızılelma; CHP büyük ve köklü bir partidir. Biz CHP’liler, büyük bir ailenin parçasıyız. Bu ülkeye bağımsızlık ve özgürlüğü öğreten, demokrasiyi getiren ve Cumhuriyetimizin güvencesi olan bir partinin üyeleriyiz.

CHP büyük ve köklü bir partidir. Biz CHP’liler, büyük bir ailenin parçasıyız. Bu ülkeye bağımsızlık ve özgürlüğü öğreten, demokrasiyi getiren ve Cumhuriyetimizin güvencesi olan bir partinin üyeleriyiz. Ne yazık ki, demokrasinin ne demek olduğunu hala içselleştiremeyen, demokrasi kültürünün yerleşmediği bir ülkede demokrasi ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek için mücadele veriyoruz. Cumhuriyetten ne kaldıysa hiç olmazsa onları korumaya çalışıyoruz. Bu nedenle partimizi de gözümüz gibi korumak zorundayız. Çünkü bizim, mücadeleyi birlikte sürdürebileceğimiz başka bir çatı yok. 


Büyük partiler daha çok kitle partileri olarak adlandırılır. CHP, program ve tüzüğüne göre sosyal demokrat bir parti olmakla birlikte, çok doğal olarak ve parti kararlarına uydukları sürece, farklı renkleri de barındırır. Elbette bir sağcı, bir dinci, bir faşist bu parti kadroları içinde barındırılmamalı ama kendini solda tarif eden her farklılık, sosyal demokratından demokratik sosyalistine, ulusalcısından çevre konusunda duyarlılığı ön planda tutan vatandaşlarımıza kadar geniş bir yelpaze bu partide kendini ifade edebilmelidir. Doğru bildiklerini parti içinde örgütleyip, kendi doğrularını parti yönetimine taşımak için çaba gösterebilmelidir. Kongreler bunun için vardır. Kongreler sonuçlandıktan sonra dışa yönelik mücadelede, parti kararları doğrultusunda tek vücut olabilme de becerilebilmelidir. Kongreden sonuçları beğenmeyebiliriz ama kongre sonuçlarını tanımayıp, seçilenlere düşman gibi davranmak partililikle ve demokrasiyle bağdaşmaz. Eğer farklı düşünenler, kendi düşüncelerini bu partide hayata geçirme şansı bulamayacaklarını ve mevcut yönetimlerle hiçbir konuda uzlaşamayacaklarını düşünüyorlarsa, ne kendilerini ne de diğer partilileri yormayıp, ayrı bir yolda şanslarını denemelidirler.
CHP İstanbul İl Kongresi büyük bir olgunlukla gerçekleştirildi. Ama orada seslerini çıkarmamış olan partili görünümündeki kişilerin açıkça ihbarcılığa soyunup, iktidar yandaşı haline dönüşmüş bir yargı sisteminden yarar umuyor olmaları çok üzüntü verici bir durum.

CHP İstanbul İl Başkanlığına ilk defa bir kadın arkadaşımız seçilmiştir. Desteklemiş veya desteklememiş olabilirsiniz. Ama partili olarak hepimize düşen görev onun etrafında kenetlenip demokrasi ve özgürlükler için verilecek mücadeleye katkı vermektir. Daha çok yandaş basın ile Aydınlık ve Vatan Partisi çevrelerinin soyunduğu ihbarcılık ve itibarsızlaştırma çabalarına destek vermek değil, bu suçlamaları birlikte göğüslemektir. Sağdan soldan yandaşların ağzıyla partililerimizi suçlamamaktır.

Herhalde parti kamuoyunca daha yakından ve eylem içinde tanındıkça, bu suçlamaların ne kadar dayanaksız olduğu anlaşılacaktır. CHP İstanbul İl Başkanı, iki konuda haksız eleştiriye maruz kalmıştır. O konulardaki kendi görüşlerimi de ifade etmek isterim.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganına ilk çıktığı günden beri açıktan karşı çıktım. Dilimin yettiği, sesimin ulaştığı kadar bu sloganın yanlışlığını anlatmaya çalıştım. Mustafa Kemal Atatürk hayranı olmakla birlikte, her zaman "askerleriyiz" söylemini eleştirdim. Askerlik bir meslektir. Atatürk de bu mesleği yapmış ve gereklerini de en iyi şekilde yerine getirmiştir. Askerlik körü körüne bağlılığı gerektirir. Siyaset dışı bir alandır. Silahlı kuvvetlerde görev alanlar da bunun gereğini yaparlar. Demokrat olmak ise, sorgulamayı, araştırmayı, farklılıklara saygı göstermeyi, bilimin yolunu izlemeyi gerektirir. Atatürk yurttaşlarına benim askerim olun dememiştir. Cumhuriyetin kuruluşunu ve devrimlerini sivil örgütlülük içinde yerine getirmiştir. İnanıyorum ki, yaşasaydı, bilim yolunu gösterdiği vatandaşlarının, körü körüne bağlılığı, bağnazlığı öngören bu sloganından önce o rahatsız olurdu. Elbette Atatürk'ün izinde olmak, yoldaşı olmak, Atatürk’ün düşüncelerini daha ileri taşımak, çağa uyarlamak biz solculara yakışandır. 

Ermenilerin uğradığı felaketler ise insanım diyen hiçbir kimsenin gözlerini kapayamayacağı bir durumdur. Savaş, her zaman halklara acı getirmiştir. Savaş kararlarını yöneticiler verir ama her savaş dönemi o topraklarda yaşayanlara acı ve ölüm getirmiştir. Kurtuluş için mücadeleyi içermiyorsa haklı bir savaş yoktur. Emperyal paylaşımı hedefleyen Birinci Dünya Savaşı, Anadolu’da birçok acının yaşanmasına neden olmuştur. Emperyal güçler, savaş içinde halkları birbirine kışkırtmış ve kullanmıştır. Türkler katledilmiş, Ermeniler katledilmiş, Rumlar katledilmiş. Savaşı yönetenler halkları birbirine kırdırmışlardır. Şimdi de yaşadıklarımız gibi, halklara bir arada yaşama, demokrasi, özgürlük ve refah değil, bölünme, çatışma, sürülme veya göç etme, ölüm seçeneklerini sunmuşlardır. 

Ne gerekçeyle olursa olsun, ister Ermeniler Osmanlı yönetimine karşı kışkırtılmış ve kullanılmış olsun, ister Osmanlı yöneticilerinin basiretsiz kararlarıyla olsun, diğer halklar gibi Ermeniler de büyük felaketler yaşamıştır. Ayrıca, yaşananların tarafsızca araştırılıp tarihi bir gerçek haline getirilmesi yerine, hep istismar edilip halkları karşı karşıya getirmek amacıyla kullanıldığı konusuyla da hemfikirim. Ama bu, bu topraklarda Türklerin de, Ermenilerin de, ne diye adlandırırsanız adlandırın, büyük acılar yaşadığı gerçeğini değiştirmez. Bu nedenle acıları kaşımak yerine, acılarımızı karşılıklı anlamak, paylaşmak, bu acıları yaşayanlarla empati kurmak, bir daha acıların yaşanmasını önleyecek şekilde dostluk ilişkileri kurmak zorundayız. İnsan olmanın gereği de budur.
Sosyal demokrat bir parti olan CHP’ye düşen görev de, hamasi - şöven sloganlarla, halklar arasında kin ve nefrete dayalı düşmanlık tohumları ekmek değil, halklar arasında kardeşliği geliştirecek barış rüzgarları estirmektir. CHP İstanbul İl Başkanı’nın da, geçmiş birikimi ve deneyimleriyle, insan hakları ve barış konularında yaptığı sivil toplum çalışmalarıyla, bu konuda çok önemli ve olumlu katkılar yapacağına eminim. Bizlere düşen görev de, onun sosyal demokrasiyi iktidara taşıma mücadelesine katkı vermek, yanında mücadele etmektir. Birlikte mücadele etmek, bize birbirimizi daha yakından tanıma ve anlama imkanı da verecektir.

Erol Kızılelma

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları