loading
close
SON DAKİKALAR

Hayati önemdeki seçim ve siyasi partiler

Erol Kızılelma
Tarih: 22.05.2018
Kaynak: Erol Kızılelma

Erol Kızılelma: Artık ülkeyi yönetemez duruma gelen AKP iktidarı için, MHP payandasına rağmen yolun sonu görülmüştür.

24 Haziran seçimlerinin, hayati bir boyut taşıdığının herkes farkında. Kıra döke de olsa, sağ salim bu seçimlere ulaşabilmek herkesin beklentisi. Çoğu kişi, bağrına taş basıyor, yapılan yanlışları görmemeye çalışıyor, kimseyi küstürmeden seçimlerden en iyi sonuçla çıkmayı ümit ediyor. Tayyip Erdoğan’ın, iktidara mahkum olduğunun ve iktidardan ayrılmamak için her yolu deneyeceğinin bilinmesine rağmen, seçim sonuçlarına yönelik iyimser bir beklenti var. Siyasi partiler bu beklenti doğrultusunda gereğini yapıyorlar mı, tartışılır,  ama halktaki bu iyimser beklentinin, iktidarın uykularını kaçırdığı kesin.

 İktidarın aylar öncesinden, bu baskın seçime hazırlandığı anlaşılıyor. Ama özellikle Kılıçdaroğlu’nun, akıllı hamleleriyle bu hazırlığı önemli oranda gerilettiği görülüyor. İYİ Parti’nin seçime katılmasının önüne çıkarılan engellerin 15 milletvekili operasyonuyla aşılması, Erdoğan’ın bütün kışkırtmalarına rağmen kendinin aday olmayacağını açıklaması ve CHP adayını açıklamasının zamanlaması, taktiksel açıdan önemli adımlardı. Buna rağmen dillendirilen sıfır baraj ittifakının gerçekleştirilememiş olması ise büyük bir hataydı. CHP bu konuda ağırlığını koymalı, gerçekleştirilememesi durumunda ise, karşı koyan siyasi partiyi ittifak dışı bırakan formüller denenmeliydi. CHP-HDP-SP veya CHP-HDP/ İYİ Parti-SP ittifakları tartışılmalıydı. CHP’nin HDP ile yan yana görüldüğü için oy kaybedeceği düşüncesine katılmıyorum. Bu hayati seçimin zorunlulukları halka anlatılabilirdi diye düşünüyorum. Kaldı ki, CHP’den oy kayması olsa bile, CHP-HDP ittifakının yüzde 30’un altına düşeceğini sanmıyorum. Bu ittifaka SP de katılabilir, daha yumuşak bir görüntü verilebilirdi. HDP nedeniyle CHP’den gidecek oyların adresi olan İYİ Parti’nin ise yüzde 20’leri geçmesi sağlanabilirdi. Ama, artık olan olmuş, bunları neden anlatıyorsun denebilir. Ancak, Türkiye’nin çağdaş ve demokratik bir yönetim yapısına, halkın da huzura kavuşabilmesi, ülkenin birlik ve bütünlüğünün sağlanabilmesi için bu ittifakların seçim sonrasında da işlevli olacağını düşünüyorum.

İttifaklar konusundaki bu iyimser yaklaşımımın temelinde ise gerçekten her açıdan tükenmiş bir iktidarla karşı karşıya olduğumuz yatıyor. Artık ülkeyi yönetemez duruma gelen AKP iktidarı için, MHP payandasına rağmen yolun sonu görülmüştür. Anayasanın, demokrasi ve adalet anlayışının askıda olduğu, ekonominin iflas bayrağını çekmesinin beklendiği ülkemizde, bu soygun düzeninin daha fazla sürdürülebilmesi akıl ve mantık dışıdır. Kaldı ki, AKP-MHP çıkar ortaklığının da sürdürülebilir olması mümkün değildir. İşsizi, çalışanı, emeklisi, kadını, genci, köylüsü, esnafı, sorunlarının temelinde, geleceğimizi de tüketen bu iktidarın olduğunu görmüştür artık. Bu nedenle, geleceğimizin, yeniden ve birlikte inşası, demokratik, özgürlükçü, adaletli bir düzen temelinde refah toplumu arayışı, bu ittifakları zorunlu kılmaktadır.

Peki, geleceğin birlikte inşasında, nasıl bir siyasi partiler yapılanmasıyla mesafe alabiliriz, sonuca ulaşabiliriz? Bu konuda çok iyimser bir tablo olmamakla birlikte, bu durumun iyileştirilmesi için herkesin samimi çabasına ihtiyaç vardır. En büyük eksikliğimiz, ülkeye demokrasi derken, siyasi partilerimizin bu demokrasi kültüründen habersiz olmalarıdır. Parti içi demokrasi, istisnasız, hiçbir partide yoktur. Zaman zaman CHP’nin diğerlerinden farklı olduğu söylense de, her türlü olumsuzluk, bu partide de antidemokratik yöntemler kullanılabilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Örneğin, 24 Haziran seçimlerinin baskın karakteri nedeniyle önseçim yapılamayacak olması, daha demokratik yollar izlenebilmesinin önünü tıkamamalıydı. Demokratik karakterli hiçbir partide, adayların belirlenmesi bir kişinin insiyatifine bırakılamaz. Parti liderlikleri, hiçbir partide, belli olmayan ve bilinmeyen kriterlerle adayları belirleyip parti örgütüne dayatamamalıdır. Hele bu kadar hayati bir seçim arifesinde en geniş mutabakatı sağlayacak yol ve yöntemler mutlaka bulunmalıdır.

Demokratik işleyişe sahip partilerde, çatlak seslerin temizlenmesi, parti liderliğiyle uyumlu bir yapı kurulması için demokratik olmayan yöntemler kullanılması kabul edilemez. Demokratik partilerde parti içindeki farklılıklar özenle korunmalı, farklılıklara düşman gözüyle bakılmamalı, var olma hakları ellerinden alınmamalıdır. Bu konularda siyasi partilerimize bir oy versek, solda olduğunu varsaydığımız, CHP de, HDP de, sosyalist partiler de sınıfta kalır. Sağ partileri hiç konuşmuyorum bile.

Yönetilemez duruma gelmiş ülkemizde kamuoyunun, demokratik bir işleyiş dışında, partilerimizden zamanın ruhuna uygun başka beklentileri de bulunmaktadır.  Büyük bir çöküntünün eşiğine gelmiş bu ülkede, siyasi partilerimizin günü idare eden popülist politikalarla, yeni bir soygun düzenine temel hazırlamaları yerine, kararlı ve radikal adımlarla, halkın en geniş katılımını da sağlayarak sorunların üzerine gitmesi gerekir. Bu sorunlarla ilgili sağ partilerden de olumlu adımlar atanlar, ittifak yapılabilecekler bulunabilir, ancak CHP ve HDP gibi solda olduğunu varsaydığımız partilerin, solculuğun hak ettiği kararlılığı göstermesi beklenmelidir.

Hal böyle iken bu partilerin, sola daha fazla açılmanın gerektiği bu konjonktürde, soldan uzak durmaları, partilerini politik ve örgütsel olarak merkeze çekmeleri halk tarafından kabul görmeyecektir. Elbette sol partilerin hepsinin aynı politik duruşta olmaları beklenmemeli ama farklılıklarına rağmen işbirliği sağlanması konusunda yapıcı adımlar atılabilmelidir. Zorunluluklar bile bu partileri bir araya gelme, işbirliği yapma noktalarına taşıyamıyorsa, bu partilerin demokratikliğini de, solculuğunu da, yurtseverliğini de sorgulamak gerekir.

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları