loading
close
SON DAKİKALAR

Güzel günler görecek miyiz?

Erol Kızılelma
Tarih: 03.05.2018
Kaynak: Erol Kızılelma

Erol Kızılelma: Bunlar gidecekler gitmesine de, hakikaten büyük bir enkaz bırakarak gidecekler. Cumhuriyetin bütün kurumları, din dahil, bunların elinde büyük tahribata uğradı.

Türkiye önemli bir seçim arifesinde. Tamam, bu seçim bize, Cumhuriyetin kökünü kazımaya, insanca yaşama amacıyla kazanılmış hakları yok etmeye, halkı iliğine kemiğine kadar sömürmeye kararlı, gerici ve zorba bir rejimden, bir soygun düzeninden kurtulup, demokratik, özgürlükçü, adaletli, laik ve sosyal bir düzene kavuşmak için bir fırsat tanıyor. Ama bu mücadeleyi kazanabilecek miyiz? Muhalefet cenahında bu mücadeleyi gerçekleştirecek bir tahkimat gerçekleştirildi mi, bu heyecan ve kararlılık görülüyor mu?

Neoliberal soygun düzeni, bütün dünyaya yoksulluk, işsizlik ve açlık getirmiştir. Savaş ve ölüm getirmiştir. Bütün dünyada, zorba, ırkçı anlayışlara ve diktatörlüklere yol açmıştır. AKP iktidarı da, 15 yıllık süreci adım adım otoriterleşen bir yönetim anlayışını yerleştirmek için kullanmıştır. Bütün dünyayı kasıp kavuran neoliberal soygun düzeninin ülkemizde de sürdürülebilmesi için zaten başka bir yol mümkün değildi. Bu otoriterleşen yönetim anlayışı, demokrasi ve özgürlükler kadar, ister istemez Cumhuriyet rejimine karşı da bir saldırıya dönüşmüştür. Kimliğini, milletin anasını belleyecek müteahhitlerle olan çıkar birliğinde, zenginleştirilen yandaşlarda, büyük paralara hükmeden aile efradında bulan, yolsuzluk ve rüşvetlerle şaibeli bir iktidarın ayakta kalabilmesi için, özgürlükleri budanmış, demokrasisi sulandırılmış, sürekli OHAL altında yaşayan bir ülkeye mahkum edildik.

BUNLAR GİDECEK Mİ?

Bunlar gidecekler gitmesine de, hakikaten büyük bir enkaz bırakarak gidecekler. Cumhuriyetin bütün kurumları, din dahil, bunların elinde büyük tahribata uğradı. En önemlisi, eğitim kurumundaki tahribatı gidermek yıllarımızı alacak. Ekonomi de böyle... Ülkenin bütün birikimlerini yağmaladılar. Ülkeyi sadece vergi gelirine ve borçlanmaya mahkum ettiler. Cumhuriyetin 80 yılda biriktirdiğini taşa toprağa yatırıp bitirdiler. Tarım ve hayvancılık tam anlamıyla iflas etmiş durumda. Halk yoksullaştı, yandaşların mal varlıkları büyüdü. Diğer yandan, ülkeyi daha rahat yönetebilmek için, toplumda kutuplaşmalar yaratıp insanlarımızı birbirine düşman hale getirdiler. Uyguladıkları yanlış dış politika bağımsızlığımızı da tehlikeye sokabilir. Bunlar da bu durumu, yaptıklarının yanlış olduğunu biliyorlar ama hesap soracaklar korkusuyla, iktidarı gittiği yere kadar götürmek isteyeceklerdir.

Ama daha fazla baskı amacıyla kurmaya çalıştıkları bu düzen ve karar verdikleri erken seçim, bunların sonunu da getirebilir. Düşmekten ve hesap vermekten çok korkan AKP iktidarı, bu seçimde kaybedebilirim korkusuyla kesenin ağzını açtı. Emeklilere bayram öncesi ikramiye verilecek olması, imar affı, esnafa yardım vb. seçim rüşveti paketler açarak olumsuz gelişmeleri önlemeye çalışıyor.

Şartlar bu sömürü düzenini alaşağı etmek için sanki müsait gibi. Yeter ki demokrasi talebinde bulunanlar yanlış yapmasınlar. Eğer demokrasi istiyorsak, eğer faşizmin zindanlarında buluşmak istemiyorsak, en sağdan en sola, demokrasiden yana olanların, farklılıklarını koruyarak güçlerini birleştirmesi zorunlu. Hem tarihe hem de gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var. Kendi aramızda hala didişeceksek bile, bunu demokrasi mücadelemizi başarıya ulaştırdıktan sonraya ertelemeliyiz.

Doğrusu, "sıfır baraj" formülü çerçevesinde, tüm muhalefet partilerinin oy ortaklığına girmeleriydi. HDP ile yanyana görünmekten rahatsız olanlara hatırlatmak gerekir; demokrasilerde farklı siyasi partilerin olması çok doğaldır. Seçim ittifakı, özellikle bu seçimde, bir program ortaklaşması değildir, sadece oyların birleşmesiyle bu baskıcı iktidara karşı demokrasinin güçlenmesini amaçlamalıdır. Demokrasiyi güçlendirecek ilkeler etrafında toplanılmalıdır. Demokrasiye inanan her parti, bu durumu, yani en geniş ittifak formülünü kendi tabanına izah edebilmeliydi. En geniş ittifak formülü etrafında birleşilememesi, diktatörlüğe yarayacaktır.

HDP'nin ittifaka katılamaması konusu, statejik ve taktiksel açıdan büyük hatadır. HDP’ye çeşitli açıdan haklı eleştirilerde bulunulabilir, hatta şimdi yaptığı gibi eleştiriye hiç hakkı olmadığı söylenebilir, ama demokrasi ve özgürlüklerden yana, ülkenin bütünlüğü ve huzuru konusunda sorumlulukları olan bir sol parti olarak CHP, ittifakın en geniş şekilde oluşturulmasını başarabilmeliydi. HDP'nin ittifaka katılması, elbette iktidar tarafından istismar edilecekti. Ama kurucu bir parti olarak ülkeye ve halka karşı sorumlulukları olan CHP’nin, bu durumu halka izah edebileceği düşünülmelidir. İttifaka katılamamış her oy AKP-MHP Çıkar ittifakına yarayacaktır. Bu durum HDP kadar İYİ Parti ve Saadet Partisi için de geçerlidir. İttifakta yan yana gelemeyenlerin, kazanılsın veya kazanılmasın seçim sonrası süreçte de, demokrasiyi inşa edene kadar birlikte hareket etmek zorunda oldukları unutulmamalıdır. Eğer HDP'nin yanlış yerde durabileceği düşünülüyorsa bile, onunla sağlıklı diyalog oluşturma, onun yanlış yerde durmasını engelleme fırsatlarının da harcanmış olması üzüntü vericidir.

Diktatörlükle mücadelede en güçlü silahımız, beğenirsiniz beğenmezsiniz, CHP'dir. CHP'nin izlemesi gereken politikalar elbette tartışılabilir. Ama göstereceği aday kadar, izlenecek kampanya süreciyle de, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde belirleyici etki yapacağı kesindir. CHP dışındaki demokrasi güçlerinin de bu süreci zorlaştırıcı açıklamalarda bulunmak yerine, CHP’yi olumlu yönde etkilemeye çaba göstermesi yerinde olacaktır. Yoksa bulunduğumuz olumsuz durumun sadece CHP’nin hatalarından kaynaklanmadığını biliyoruz. Süreci olumlu doğrultuya yönlendirme çabası yerine, demokrasi güçlerinin birbirini suçlamaya kalkışması ve buradan nemalanmaya çalışması kadar büyük yanlış olamaz. Güzel günler göreceğimiz umudu, bu seçim sürecinin iyi niyetle, yoldaşça dayanışmayla ve başarıyla yönetilmesine bağlıdır.

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları