loading
close
SON DAKİKALAR

Bir seçim nasıl kazanılır?

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 06.06.2018
Kaynak: Prof. Dr. Ahmet Özer

Ahmet Özer: Lafı uzatmadan direk konuya girmek istiyorum. Seçimi kazanmanın üç adamı vardır: 1) Doğru aday(ları) Belerilemek, 2) Seçimde Kazanma Rüzgarı Estirmek; 3) Sandık Güvenliğini Sağlamak. Şimdi sırasıyla bu üç adımı biraz açalım.

SEÇİMİ KAZANMANIN ÜÇ ADIMI

            1. Doğru Aday:  Doğru aday tespiti önemlidir.  Peki aday ya da adaylar nasıl doğru tespit edilecek?  a) O ilin sosyolojisine b) o ilin bölgesel ve coğrafi dengelerine  d) adayların özgül ağırlığına ve partideki çalışmalarına c) mesleki dağılımlarına d) bilgi, birikim ve temsil kabiliyet ve yeteneklerine dikkat edilerek doğru aday(lar) tespit edilebilir. Bir yerde bunlara tekabül eden bir aday profili doğrudur, kazandırır  ve sonuç alır. Bunlardan bir kısmı eksikse o taktirde o ildeki partinin, siyasetin  başarılı olması zordur.  

            İşin püf noktası şu ki; burda seçiciler önce ülkeyi, sonra ili, sonra partiyi, sonra parti içi denge ve iktidarı düşünürlerse bunu başarabilirler. Eğer bunun yerine öncelikleri tersten kurarlarsa başarı şansı ıskalanmış olur. Yani genel ve kamusal hedefleri düşünmek yerine kendilerini, parti içi konumlarını sağlama almayı önlerine koyma zaafını gösterirlerse iktidar yüzü göremezler. O taktirde ilde, bölgede ve ülkede kaybeder.. Sonra da herkes suçu birbirine atar. Çünkü yenilginin sahibi yoktur, zaferin ise sahiplenicisi çoktur.

            Diğer bir deyişle küçük olsun, benim olsun dendiğinde hepsi onun olsa bile bir işe yaramaz. Ama büyük olsa insan en kenarda da olsa o hareketle birlikte büyür. Bu durum ülke adayları içinde geçerlidir.  Peki eksik varsa, yanlış varsa  ne yapmalı? Bir kere yapılan yanlışlarla ilgili  tartışmalar seçim sonrasına bırakılmalı. Eksikleri seçim sürecinde gidermek ise o ilin başkanlığına ve seçim koosdinasyonuna düşer. Çünkü sonuçta ilde başarı ve başarısızlık önce il yönetiminin sonra parti yönetiminin hesabına yazılır.

            2. Rüzgar Estirme: Seçim kazanmanın asıl esbabi mücibesi ise zafar rüzgarı estirmekten geçer. Rüzgar da önce ülke genelinde esmeli, estirilmeli, sonra ilde.. Daha doğrusu parti genel merkezinin belirlediği hedef, sunduğu  projeler ve oluşturduğu kadrolarla bu rüzgarın estirilmesinde belirleycidir. Eğer hedefler halkı heyecanlanırıyorsa, projeler halkın talep ve beklentilerine cevap veriyorsa, kadrolar nitelikli ise ve halka güven veriyorsa o taktirde halkın umutları yükselir, yükselen umutlarla birlikte kazanma rüzgarı esmeye başlar ve bu her tarafa sirayet eder.

            Mesela şimdi Muhrrem İnce’yi ele alalım. Doğru aday olduğu için şimdi İnce’den İnceden bir üzgarı esiyor. Çünkü hem emeği, hem kabileyeti, hem hitabeti var. Rakipleri ise bu konuda yanlış yaptılar, onu engelleyeceklerini sandıkları starateji tersine döndü. Şöyle ki;  CB Erdoğan bu konuda adeta bir tuzak strateji hazırladı ama oluşturduğu tuzağa kendisi düştü. Hesap şu idi: Akşeneri kale alma, Demirtaş’ı kriminalize et, İnce’yi CHP üzerinden rakipleştir ve kutuplaştırarak yıprat. Sonra da seçimi kazan.  Nitekim dikkat edin; CB Erdoğan bu süreçte Akşener’i hiç kale almadı, Demirtaş’ı kriminalize etti; buna karşılık sanki tek rakibi Muharrem İnce’ymiş gibi davrandı.

            Ve bu strateji gereğince medyayı kısmen de olsa İnce’ye açtı, İnce’yi CHP ve Kılıçdaroğlu üzerinden vurmaya ve yıpratmaya çalıştı. Gel gör ki İnce hazırcevaplığı, polemikçiliği, espiritüellliği, hitabeti ile bu oyunu boşa çıkardı, durumu lehine çevirdi. Şimdi adeta yükselen bir trend olarak bir fenomene dönüştü. Dikkat ein 16 yıldan beri ilk defa AK Partinin alternetifi yok, Erdoğan yenilemez algısı seçmenin kafasında yıkılyor. İnce’nin yakaldığı bu trend böyle devam ederse ikinci turda kazanacaktır. Bu da herkesin yararına olcak olan bir değişime işaret ediyor. Böyle bir değişimin gerçekleşmesi, iktidarıyla, muhalefetiyle herkesin yararınıdır, Türkiye’nin yararınadır. Gerilmiş, içerde ve dışarda sıkışmış olan ülkeyi rahatlatır.  

            İnce’nin kaznması değişim demek. Değişim ise yenilik demek, yeni bir başlangıç demek. OHAL’ı kaldıran, parlementer demokrasiyi yeniden rayına oturtacak olan bir değişim iyi bir değişimdir. Yasakları kaldıran, yolsuzlukları defeden, yoksulluğa son veren bir değişim iyi bir değişimdir. Yeter ki toplum bu değişimin samimiyetine inanabilsin. O taktirde değişir.   

            Aynı başarıyı parti yakalar mı? Sanırım İnce’nin oyları partinin oylarından yüksek çıkacak gibi görünüyor. Bu genel ile ilgili olduğu gibi tek tek illerle de ve illerdeki çalışmayla da ilgili bir husustur. Sözgelimi, il bazında bazı kişiler işin kolayına kaçıp partisnin yoğun olduğu yerde çalışma ve propoganda yapmaya çalışıyorsa bu doğru bir tutum olmaz, hiç bir işe yaramaz. Bazıları da sırf yaptıkları üç beş şeyi afişe etmek için foğraf çeikip paylaşarak “desinler, görsünler” çalışması yapıyor, bunun da bir kıymeti harbiyesi yok. Asıl önemli olan inandığı için, değişimiçin, çocuklarının daha güzel bir dünyada yaşaması için yürekten çalışmaktır. Bu çalışma sonuç alıcı ve kalıcı olur, diğerleri kişinin kendi hesabına yönelik olduğu için bir kıymeti olmadığı gibi bir getirisi de yoktur.

            Zaten politikayada bu anlamda baktığımızda iki tip insan görürüz. Biri, politikaya değer katmak, fark yaratmak için girenlerdir; diğer tip ise hayatta arkasında hiçbir başarısı olmadığı için politikadan medet uman, nemlanmak isteyen tiptir. Bu tip politikayı adeta bir meslek haline getirir. Partilerin yer ve değer vermesi gereken birincileri iken maalesef genelde ikinci tip yer ve değer buluyor, özellikle de iktdara yakın partilerde. Bir diğer yanılgı da  şudur: Çalışmalarda insnlarla birebir ilişki kurmak, onlara dokunmak, gözünün içine bakarak samimi bir biçimde sorunlarını dinledikten sonra bu sorunlara ne tür çözümler getireceğini anlatmak yerine gürültü koparan çalışmalara girmektir. Hani bir laf var, der ki; sokak toplantıları çok gürültü çıkarır ama ev toplantıları oy getirir.  Bu laf yabana atılmamlıdır.

            3. Seçim ve Sandık Güvenliği: Seçim sandıkta kazanılır, sözü son derece doğru bir sözdur. Sandıkta görev alanların herşeyden önce ne yapacaklarını bilmesi önemli. Bunun için müşahitler başta olmak üzere gönüllülerin eğitilmesi lazım. Yanısıra seçim günü  diğer partilerle koordinasyonu sağlamak, sandık başından ayrılmadan sonuna kadar denetim görevini yapmak da çok önemlidir. Partilerin sandık ve seçim görevlilerinin bu noktada her türlü lojistiğini sağlaması gerekiyor. Sandık başında, yolda ve adliyede izleme ve denetim bire bir yapılmalı, hiç bir neden ve gerekçeyle denetim, sayım, kayıt ve bilidirim es geçilmemeli. Bunlar yapıldığı taktirde kazanmamak için hiç bir sebep ortada kalmaz.  

            SONUÇ

            Sonuç olarak seçimi kazanmak inanamak işidir. İnanan ve idealleri olan insanlar ise işlerini doğru ve düzgün yaparlar. Bu çerçevede hedeflerinizi halkın yararına koyduğunuzda, projeleri fzibil bir biçimde toplumun özgürlüğü ve rafahı için oluşturduğunuzda, kadrolarınızı liyakat ve ehliyet esasına göre belirlediğinizde kazanmamak için ortada hiç bir sebep kalmaz. O zaman herşey değişir, iktidar da..   Yurttaşlar olarak mevcut gidişattan memnun değilsek onu değiştirmeyi istemek en doğal hakkımızdır. Ancak sadece istemek yetmez, değiştirmek için birşeyler de yapmak lazım. Gün o gündür. Durum buysa sormak lazım: Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim yapacak?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları