loading
close
SON DAKİKALAR

68'in 50. yılında insan hakları

Turgut Ünlü
Tarih: 13.12.2018
Kaynak: Turgut Ünlü

Turgut Ünlü: Oysa, insan dünyaya tertemiz geliyor. Öylece yaşamamalı mı? Baskısız, savaşsız,sömürüsüz, saldırısız…..tertemiz ve kardeşçe…

2018 yılının son günlerindeyiz. 2018 yılı, 68 Devrimci Öğrenci Gençliğinin başkaldırısının 50.yılı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 70.yılı.

68 Hareketi ile “İnsan Hakları” arasında benzerlikler vardır. 68 Hareketi  özü itibari ile bir insan hakları mücadelesidir.  İnsan Hakları Bildirgesi’nin 1.maddesi; “Her insan dil, cinsiyet, ırk ayırımı gözetmeksizin doğuştan barış içinde yaşama hakkına sahiptir” diyor. 68’lilerin tam da istediği buydu. Çünkü 68’de Türkiye ve Dünyada büyük insan hakları ihlalleri vardı ve 68’liler buna büyük tepki göstermişti.

68’den 50 yıl sonra bugün gelinen noktada insan hakları ihlalleri artarak sürüyor. Bugün dünya tek kutuplu hale geldi. Dünyanın tepesinde çoğu ABD merkezli 200 civarında küresel firma bulunuyor. Bunların KÜRESEL SİSTEM’i kar ençoklaması dışında hiçbir hak ve hukuk tanımıyor.

Evren 13.8 milyar yıl, dünya 4,5 milyar yıldır, İnsanlık 7 Milyon, bildiğimiz insan türü (Homosapiens) ise 200 Bin yıldır var. Şu ana kadar 106 Milyar insan yaşamış. Şuan ise 7,5 Milyar insan yaşıyor. Bu insanların 6 Milyarı küresel sistemdem olumsuz etkileniyor.

Oysa, insan dünyaya tertemiz geliyor. Öylece yaşamamalı mı? Baskısız, savaşsız,sömürüsüz, saldırısız…..tertemiz ve kardeşçe…

Ne yazık ki insanoğlu böyle bir düzeni insanlığın altın çağı denilen ilkel komünal toplum dışında –bir iki örnek hariç- yaşayamadı. Bugünkü tek kutuplu dünyada hiç yaşayamıyor.

İşte….. biz 68’liler bunu , savaşın, sömürünün, saldırıların, eşitsizliğin, zulmün, v.b. arkasında yatanları gördük. Onun için, önce üniversitelerdeki özerklik, burs, yurt, yemek, teksir, özel okullar gibi hak ihlallerinden işe başlayarak, grevlerde, direnişlerde, fabrika işgallerinden, 15-16 Haziranlarda işçi sınıfımızla, topraksız, az topraklı yoksul köylülerimizle çay-pancar-pamuk-elma-tütün v.b. mitingleri ver toprak işgalleriyle, milli petrol ve madenlerimize, yerli mallarımıza sahip çıkıcı eylemlerle, Vietnam ve Filistin gibi dünyada çok büyük insan hakları ihlallerinin olduğu kardeşlerimizle dayanışmayla, 6.Filoya, Vietnam kasabı Commer’e , onların işbirlikçilerine karşı çıkışımızla aktif tavır aldık. Eylem kararlarımızın hepsi en geniş demokratik katılımlarla alındı.

Biz 68 kuşağı, birbirimizin nereli olduğunu, mezhebini bilmezdik, aklımıza da gelmezdi. Yurtseverdik, dayanışmacıydık, fedakardık, üretkendik, çalışkandık ve enternasyonalisttik.

Sonuçta SİSTEM’i, SİSTEMİN EFENDİLERİNİ ÜRKÜTTÜK ve BÜYÜK İNSAN HAKLARI İHLALLERİNE UĞRATILDIK. En ağır işkencelere, gözaltılara, tutuklamalara, resmi-sivil polis faşist saldırılarına, katliamlara, idamlara, yargısız infazlara uğratıldık. Yalnız 68’lerin kendileri uğramadı insan hakları ihlallerine. Ailelerimiz yakınlarımız… hatta sonraki süreçte çocuklarımız bile uğratıldı.

Bugün geldiğimiz durum 68’den daha da olumsuz noktada ise ne yapmalıyız ?

  1. Öncelikle insan haklarını tüm yeryüzünde ihlal eden bu SİSTEM’i  iyi tanımalyız. Birşey iyi tanınmadam onunla mücadele edilemez.
  2. SİSTEM ile kimlik-kişilik ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz.
  3. SİSTEM’den olumsuz etkilenen herkesle olumlu ilişkiler kurup, yaşamın her alanında örgütlenmeliyiz.
  4. Farklılıklar değil ortak yanlar öne çıkartılarak birlikte hareket edebilmenin yol ve yöntemlerini yaratmalıyız.
  5. Üretken olmalıyız, insan değen, insanı doğrudan ilgilendiren sorunlara  ilişkin uygulanabilie projeler ve çözümler sunmalıyız.
  6. SİSTEM’in insanda yarattığı tüketim çılgınlığı, sosyal medya bağımlılığı, bilgi kirliliği, umutsuzluk, tembellik, algı oluşturmaları v.b. tüm olumsuzluklardan (SİSTEMKOLİKLİK’ten) kurtulmalıyız.
  7. Uyarmak için uyanmalı, uyanmak için uyarmalıyız.

Yerel yönetimler;

  • En büyük insan hakları ihlallerinin olduğu yerlerdir. Bunu son Sayıştay raporuda belgelemiştir.
  • Kriz ve Diktatörlük, ülkemizde yerel yönetimler üzerinde yükseltildi. Kentsel ranta yönelik olarak güç oluşturuldu. İktidar, varlığını tümüyle kentsel ranta dayandırıyor. Yağma, yönetsel bir kültür haline geldi.
  • Belediyelerin iradesi bir yandan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gasp edildi öte yandan  bir “Kayyum Belediyeciliği” oluşturuldu. Bir de bunlara Cumhurbaşkanı’nın 17 No’lu genelgesiyle “ yerel Yönetimlerin bütçesine el koyma hakkı” eklendi.
  • Kriz, Diktatörlük ve bu antidemokratik uygulamalar karşısında yerel yönetimlerin 1989 örneğinde olduğu gibi “DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRME MİSYONU” olduğu akıllardan çıkarılmadan, kentler demokrasi güçlerince savunulmalıdır. Kentlerin savunulması için de dayanışmaya ihtiyaç vardır.

Sonsöz;

Herşeye rağmen UMUT vardır. İnsan haları mücadelesinde yitirdiklerimizin deneyim ve birikimleri, ayak izleri bizlere ışık tutuyor.

Ülkemizde ki Gezi mücadelesi ve de son olarak Fransa’daki Sarı Yelekliler bu umudun işaret fişekleridir.

106 Milyar insanoğlunun hakları için mücadele vermiş, veren herkese selam olsun…

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları