loading
close
SON DAKİKALAR

Zaferi kutlarken

Zaferi kutlarken
Tarih: 31.08.2014 - 00:00
Kategori:

Melih Aşık; Büyük Zafer’i bu zor şartlarda kazanan kahramanları saygıyla anıyoruz...

Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren Atatürk’ün yanında olan gazeteci ve yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bir gün ona ‘kendisini en yalnız ve çaresiz hissettiği dönemi’ sorar... Atatürk en zor dönem olarak, işgal altındaki İstanbul’da kapı kapı dolaşarak insanları Milli Mücadele’ye ikna etmeye çalıştığı günleri şöyle anlatır:
- İşgal İstanbul’unda esaretten kurtulmak için başkaldırmaya niyetli o kadar az kişi vardı ki...
Atatürk’ün bir o kadar zor günleri Kurtuluş Savaşı sırasında Meclis’te geçmiştir. Milletvekillerini ikna etmek, ahengi sağlamak, her birine cevap yetiştirmek savaşı yönetmekten daha zor olmuştur.
Örneğin daha önce ordunun başına geç diyen Meclis, 6 Mayıs 1922’de, Atatürk’ün başkomutanlığını üçüncü kez uzatmak istememiştir.
Sebep: Atatürk’ün askeri başarılardan sonra tüm kozları eline geçirmesi kaygısıdır...
Atatürk böyle engelleri politik ikna gücüyle aşmıştır.
Askerin Yunan’a karşı bir türlü taarruz etmemesi de Meclis’te sık sık eleştiri konusu oluyor. Örneğin Kara Vasıf Bey bir gün kürsüden diyor ki:
- Biz Sakarya muhaberebesinden sonra hâlâ kımıldayamadık...
Bazıları da alkışlıyor... Atatürk bu tabloyu “Kahroldum, çok utanç duydum” diye eleştiriyor Nutuk’ta...
Yine Yakup Kadri anlatıyor:
“Atatürk’ün tek dostu yoktu dersem inanır mısınız? Atatürk Cumhur Reisi olduktan sonra bütün dünya onun dostu oldu. Fakat oraya varıncaya kadar Atatürk’ün çektiklerini ben bilirim. Meclis aleyhindeydi. Çünkü Meclis’in yarısından fazlası Enver Paşa’cıydı. Orada biz her sıkıya geldikçe Enver için ‘o gelsin’ derlerdi.”
Büyük Zafer’i bu zor şartlarda kazanan kahramanları saygıyla anıyoruz...

Laikliğe el salla!

Ekranda iki gün önce 2010 Referandumu’nda “Yetmez ama evet” demiş, enetelektüel bir hanım gazeteciyi izliyoruz...
Dört yıl öncesine kadar Erdoğan’ın ülkeyi ileri demokrasiye taşıdığını düşünüyormuş. Arap Baharı’yla birlikte uyandığını söylüyor...
Oysa pek çok gazeteci Erdoğan ve aradaşları daha iktidara gelmeden, onların demokrat olmadıklarını, bir siyasi İslam projesi peşinde olduğunu söylüyor, yazıyordu.
Zaten Erdoğan da iktidara gelmeden önce:
“Demokrasi bizim için tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz” dememiş miydi?
Bu zihniyetin iktidara geldikten sonra da değişmediğini gören yüz binler Cumhuriyet mitinglerinde “Türkiye laiktir, laik kalacak” diye tehlikeyi haber vermediler mi?
Cumhuriyetçi, Atatürkçü kesim bunu görüyordu da en iyi okullarda okumuş, yurt dışı görmüş, kitaplar devirmiş halleriyle onlar nasıl göremiyordu?
Ekrandaki entel arkadaş diyor ki:
“Kemikleşmiş cumhuriyetçi kesim baştan itibaren kendi kaygılarıyla bu sürece farklı baktı...”
Türkiye’nin bugün geldiği durum onların sadece kaygıdan ibaret olmayıp açıkça görünen gerçekler olduğunu ortaya koymuyor mu?
Anlaşılıyor ki Türkiye’nin gidişatını basiret bağlanması sonucu görmemek değil bilinçli bir körlük durumu var... Gözleri ne bağladı: Atatürkçülüğü yok etme hevesi mi?
Bazıları AKP öncülüğünde askeri vesayeti kaldırma savaşı verdiklerini söylüyor.
Bunun yolu önce demokrasiyi güçlendirmekti. Demokrasi güçlendikçe askerin etkisi kendiliğinden azalırdı. Asker yok edilince AKP vesayeti kolay kuruldu.
Sonunda asker de gitti demokrasi de...
Cumhuriyete inanmış bir ilkokul mezunu kadar sağduyulu, dürüst ve akıllı değil bu enteller...

DEM

Bazı kavramların bir açık, bir gizli tanımı vardır. Örneğin demokrasinin bilinen tanımı şudur:
“Halkın kendi seçtiği temsilcilerle kendini yönetmesi.”
Halka söylenmeyen tanım ise şudur:
“Hazineyi soymaya amaçlayan yamyamların siyasi parti şeklinde örgütlenip verdikleri kavganın adı.”

“Yeni Türkiye Projesi” hasta Osmanlı’yı vatandaşa “kurtuluş” diye yutturma projesidir...
***
Bu işte bir terslik yok mu? “İçki içmek günah” ama inanmadığın şeyler üzerine “ant içmek” sevap...
Akif Kökçe

SIPA

Arguvan Türkü Festivali’nde Kutsal Evcimen ve Sinan Güngör’ün birlikte söylediği “Satın Eşşek Sıpaları” türküsüne AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin tepki göstermiş. Yerel basına sanatçılar hakkında “sanatçı müsveddesi, soytarı, yoncası fazla kaçmış hayvan” gibi açıklamalar yapmış...
Türkü şöyle diyor:
“Bir gün bitecek bu çile...
Meydana çıkacak hile.
Memleketi bile bile...
Satın eşek sıpaları.”
Vekil bey nedense bu türküyü üzerine alınmış.
Memleketi satmadıysanız neden üzerinize alınıyorsunuz?
Sattıysanız neden kızıyorsunuz?
Üstelik türkü 30 yıllık... Yani daha önceki hükümetlere dokunduruyor.
Bu ne alınganlık.

ENERJİ

Karabüklü okurumuz Tacettin Korkut yazıyor:
“Karabük ilinin Safranbolu ilçesinde yaşıyorum. Elektrik enerjimizi, ENERJİSA A.Ş. dağıtmaktadır.
Tüketiciye gelen ödeme evrakında:
Dağıtım bedeli: 5.49 TL,
Personel satış hizmet bedeli: 1.16 TL,
Sayaç okuma bedeli: 0.544 TL,
İletim sistemi kullanım bedeli: 1.70 TL görünmektedir. Kesintilerle ilgili şikâyetimi Safranbolu kaymakamlığı tüketici hakları koruma kuruluna 6 ay önce bildirdim. Kurul beni haklı buldu ve ENERJİSA’ya kesilen bedellerin geri ödenmesi ve bundan sonra kullanacağım elektrik tüketimime yansıtılmamasını bildirdi. Buna rağmen kesintiler devam ediyor. Bizim hakkımızı kim koruyacak?

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları