loading
close
SON DAKİKALAR

Bakanın aklına önce korkutma geliyor

Bakanın aklına önce korkutma geliyor
Tarih: 26.01.2020 - 09:03
Kategori:

Can Ataklı: Deprem olmuş, ilk göstergeler muhtemelen çok üzücü sonuçlarla karşılaşabileceğimiz doğrultuda, bakanların ve emrindekilerin derdi soruna odaklanmak değil de “sosyal medyada kimin ne yaptığı” ile ilgilenmek.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

İlk dertleri “Aman bu deprem iktidarımıza zarar vermesin”

Elazığ’daki depremi öğrendiğimizde gecenin ilk saatleriydi.

Depremin 6.8 şiddetinde olduğunu ve 1 dakikaya yakın sürdüğünü öğrenince ister istemez “Eyvah” dedim.

Çünkü böyle bir depremin yıkıcı olmaması mümkün değil.

İlk gelen haberlerde can kaybı olmadığı, bazı binalarda hasar olduğu, özellikle içinde derin çatlaklar oluşan binalara oturanların girmediği ileri sürülüyordu.

Zaten resmi yetkililer de halkı bu duvarlarında çatlaklar olan binalara girmemeleri konusunda uyarıyordu.

Ancak zaman ilerledikçe durumun o kadar da iç açıcı olmadığı ortaya çıkmaya başladı.

Önce 2 kişinin maalesef can verdiği, yaralıların olduğu bazı binaların yıkıldığı, enkaz kaldırma çalışmalarına başlandığı bildirildi.

Bu sırada ekranlarda İçişleri, Çevre ve Sağlık bakanları görünüyordu hep.

10 dakika, 20 dakika, bir saat, iki saat ekranda tutuldular.

Özellikle yandaş tetikçi medya “Devletimizin olaya anında el koyduğunu, her türlü yardımın yapıldığını, hiçbir sorun yaşanmadığı” yolunda yayın yapıyordu.

İşte tam bu sırada valinin, İçişleri Bakanı’na “Efendim kamuoyundaki algı çok iyi” demesi açık unutulan mikrofondan tüm Türkiye’ye yayılınca “devletin olaya el koyması şovu”nun sihiri de bozuldu elbette.

Buna Kızılay Başkanı’nın da fedakarca yardım için koşması gerekirken “Para yardımlarınızı bekliyoruz” açıklaması yapması milletin tepesini attırıverdi.

Bakanların sanki bir savaş yönetiyormuş edasında her tarağı kameralarla dolu bir salondaki görüntüleri saatlerce yayınlanırken açıkçası canım sıkılıyor ve “Bu kadar şov da olmamalı” diye içimden geçiriyordum ki, zaten bunun planlı olduğu anlaşıldı bu “mikrofon kazası” ile.

Çok belli ki kimi bakanların çok çalışıyor görüntüsü vermesi tamamen kamuoyunda algı yaratmaya yönelik.

Özellikle bakanların neredeyse her cümleye “Cumhurbaşkanımızın bilgi ve talimatları doğrultusunda” diyerek söze başlamaları da bu şovun göstergelerinden biri zaten.

Bu durum sırıtınca bu kez yandaş tetikçi medya aracılığı ile başka bir terör başlatıldı.

Neymiş “Bazı yalan görüntüler” servis ediliyor, gerçek olmayan deprem haberleri yayılıyormuş.

Oysa o sırada çok büyük bir çoğunluk depremden zarar görenler için dualar ederken akıllara da ister istemez “Depreme karşı o kadar laf edildi, peki hazırlıklar için gerekenler yapıldı mı, 1999’dan bu yana toplanan deprem vergileri ne oldu?” soruları geliyordu.

Ancak bunlar iktidar için çok korkutucu sorular.

Onların öncelikli derdi kamuoyunun “Her şeyin çok iyi gittiğini sanması” ve bunun aksinin asla söylenmemesi.

Mantık ve uygulama bu olunca, elbette yapılan olumlu işler de bir anda gözlerden silinip gidiyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bakanın aklına önce korkutma geliyor

Bazen gerçekten çok sıkılıyorum bu iktidarın uygulamalarına.

Deprem olmuş, ilk göstergeler muhtemelen çok üzücü sonuçlarla karşılaşabileceğimiz doğrultuda, bakanların ve emrindekilerin derdi soruna odaklanmak değil de “sosyal medyada kimin ne yaptığı” ile ilgilenmek.

Operasyon odalarında poz verip şov yapan İçişleri Bakanı normalde işinin başından aşkın olması gerektiği bir sırada sosyal medyaya parmak sallıyor “İşlem başlatacağız” diye tehdit ediyor.

Peki sorun ne: Bir tweet hesabından bir fotoğraf paylaşılmış. İçinde döküntüler olan bir bina içi görülüyor.  “Depreme karşı önlem alınmış olması gereken hastanenin durumu” diye de bir yazı konmuş altına. Bu fotoğrafı bir CHP milletvekili ile bazı kullanıcılar da RT’lemişler. Meğer o fotoğraf bu depremde değil daha önceki bir depremde hasar gören bir hastanenin fotoğrafıymış.

Vay efendim, sosyal medyadaki bazı hainler deprem bahanesiyle hükümete saldırıyormuş.

İçişleri Bakanı da “Devleti biz yönetiriz, bize kim karşı çıkarsa beynini dağıtırız” kibiri içinde ya anında açıklama yapıyor canlı yayında “Başka deprem fotoğraflarını gösterip sosyal medyada paylaşıp panik havası oluşturanlar hakkında tahkikat başlatacağız” diyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Şu panik havasına bakar mısınız?

Bazen gerçekten çok sıkılıyorum bu iktidarın uygulamalarına.

Deprem olmuş, ilk göstergeler muhtemelen çok üzücü sonuçlarla karşılaşabileceğimiz doğrultuda, bakanların ve emrindekilerin derdi soruna odaklanmak değil de “sosyal medyada kimin ne yaptığı” ile ilgilenmek.

Operasyon odalarında poz verip şov yapan İçişleri Bakanı normalde işinin başından aşkın olması gerektiği bir sırada sosyal medyaya parmak sallıyor “İşlem başlatacağız” diye tehdit ediyor.

Peki sorun ne: Bir tweet hesabından bir fotoğraf paylaşılmış. İçinde döküntüler olan bir bina içi görülüyor.  “Depreme karşı önlem alınmış olması gereken hastanenin durumu” diye de bir yazı konmuş altına. Bu fotoğrafı bir CHP milletvekili ile bazı kullanıcılar da RT’lemişler. Meğer o fotoğraf bu depremde değil daha önceki bir depremde hasar gören bir hastanenin fotoğrafıymış.

Vay efendim, sosyal medyadaki bazı hainler deprem bahanesiyle hükümete saldırıyormuş.

İçişleri Bakanı da “Devleti biz yönetiriz, bize kim karşı çıkarsa beynini dağıtırız” kibiri içinde ya anında açıklama yapıyor canlı yayında “Başka deprem fotoğraflarını gösterip sosyal medyada paylaşıp panik havası oluşturanlar hakkında tahkikat başlatacağız” diyor.

Şu panik havasına bakar mısınız?

BUNU YAZMAK GEREK

Yandaş medyanın “tweet yoklaması” yine başladı

Yandaş tetikçi medya depremi de fırsat bildi hemen.

Ekranın bir kenarında “Ne kadar da fedakarca çalışıyorlar” diyerek sık sık övdükleri bakanların görüntülerini sabitlediler önce.

Canlı yayınları yapanlar mutlaka öncelikle “Devletimizin duruma hakim olduğunu” anlatmakla görevliydi adeta.

Daha önce bazı olaylarda yaşadığımız gibi “tweet yoklaması” yapılmaya da başlandı hemen.

Hangi sanatçılar, hangi sporcular, hangi iş insanları duyarlılık gösterip de Elazığ depremi için tweet attı?

Gece yarısından sonra bu çetele tutulmaya başlandı hemen.

Burada amaç belli tabii.

Hangi alanda olursa olsun ünlüleri baskı altına alıp iktidarın lehine olabilecek sözler söyletmek.

Ünlü isimlerden herhangi biri kazara “Depreme karşı alınması gereken önlemlerin ne kadarı alındı?” veya “20 yıldır toplanan deprem vergisi ile neler yapıldı?” diye sormaya bir kalksa başına neler geleceğini tahmin ediyorsunuzdur mutlaka.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Prof. Naci Görür’ün teşhisi gelecek için çok umut verici

Elazığ depreminden hemen sonra ekranlara Türkiye’nin depremler konusundaki en önemli bilim insanlarından Prof. Dr. Naci Görür’ün geçen yılın ekim ayında yaptığı bir konuşma geldi.

Prof. Görür, Doğu Anadolu Fay Hattı’nda çok uzun yıllardır hiçbir hareket olmadığını, buradaki enerjinin çok biriktiğini anlattıktan sonra “Bu deprem Elazığ-Malatya arasında hatta Sivrice’de meydana gelebilir” diyor.

Elazığ depreminin merkezi tam da Görür’ün işaret ettiği Sivrice oldu.

Prof. Görür bu uyarıyı TÜBİTAK’a  yaptıklarını ama bir sonuç alınmadığını da açıkladı.

Tabii bu çok üzücü bir durum.

Ancak ben bundan başka bir teselli çıkarıyorum.

Prof. Naci Görür, çok ciddi bir deprem uzmanı.

Demek ki artık Türkiye’deki deprem uzmanlarının çalışmaları çok ileri bir düzeye gelmiş.

Kurulan sistemler, tutulan raporlar, ölçümlerin analizi neredeyse nokta atışıyla depremin yerini bildirecek kadar gelişmiş.

O halde ihtiyacımız olan artık bilim, bilgi ve uzman değil bunu anlayacak kapasitede bir devlet yönetimi.

Bİ SORALIM BAKALIM

İşte bunların sorulmasına çok öfkeleniyorlar

Klişe hazır; “Böyle bir anda hâlâ iktidarı suçlamaya kalkanlar var, böyle bir durumda birlik içinde olmalıyız.”

Var mı itirazı olan?

Niye olsun ki?

Cümle esasında son derece doğrudur.

Doğrudur da, eğer bir iktidar göz göre göre geldiğini bildiği depreme karşı önceden hazırlanmış, kamuoyunu bilgilendirmiş, buna göre tüm önlemleri almış olsa “böyle bir durumdaki birlik ve beraberlikten” söz edilmelidir.

Oysa hepimiz biliyoruz ki deprem konusunda bu iktidarın ciddi bir hazırlığı yok.

Laf çok ama hazırlık yok.

Hatta öyle ki depremin en yıkıcı hasarı vermesinden endişe edilen İstanbul’daki tüm deprem toplanma alanları rant uğruna imara açıldı ve buralara dev binalar, AVM’ler dikildi.

1999 Marmara depremi ilk başlarda çok ciddi bir uyarıcı görevi gördü, dönemin iktidarı “bir kereye mahsus olmak üzere” her cep telefonundan bir vergi alınmasına karar verdi.

Bu vergi ile depreme karşı önlemler konusunda çalışmalar yapılacaktı.

Ama bu paranın yetmeyeceği anlaşıldı, vergi kalıcı hale getirildi.

AKP iktidarı da bu vergiyi tam 18 yıldır topluyor.

Peki bu parayı ne yaptı, depreme karşı nasıl bir önlem alındı?

Hiçbir şey yok ortada.

Eski Maliye Bakanı “Biz o paralarla yol, tünel falan yaptık” demişti.

Para ortada yok ama kentsel dönüşüm adı altında, aslında ranta dönük yeni bir inşaat furyası başlatıldı o kadar.

Şimdi bunu dile getirenler “kötü kişi” oluyorlar birden.

İktidar bu gerçeğin hatırlatılmasından fevkalade! rahatsız oluyor.

Kaynak : Can Ataklı-Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları