loading
close
SON DAKİKALAR

Koronadan önce Menzil

Barış Terkoğlu
Tarih: 26.03.2020
Kaynak: Barış Terkoğlu - Cumhuriyet

Barış Terkoğlu; Bir cemaatin hastalığının öbürüyle tedavi edildiği bir garip devlet hastalığı bu. En kötüsü de kuşkusuz kandırılma hastalığı. Koronadan bile daha fena teslim alıyor bünyeyi çünkü.

Devletler de insan gibi virüs kapar, hasta olur mu? Tarih yazımına girmiş, Osmanlı’nın son asrına “hasta devlet” deniyor. Fuat Paşa, Tanzimat’ın gerekçesini kalp ameliyatı gibi anlatıyor: “Bir devlette iki kuvvet olur. Biri yukarıdan, biri aşağıdan gelir. Bizim memlekette yukarıdan gelen kuvvet cümlemizi eziyor. Aşağıdan ise bir kuvvet hasıl etmeye imkân yoktur. Bunun için papuççu muştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız. O kuvvetler de sefaretlerdir.” Teşhis koyanlar gücü yeterse reçete de yazıyor.

Konuyu Sağlık Bakanlığı’na getireceğimi anladınız. Daha çok, eski Bakan Recep Akdağ’a.

Gazeteci ağabeyimiz Saygı Öztürk’ün “Menzil” kitabı birkaç ay önce çıktı. Öztürk, pek az yapılan bir şeyi yapmış, Menzil kökenli Adıyaman ve Eskişehir’deki dergâhlara gitmiş, bizzat şeyhlerle görüşmüş, Menzil’i onlara anlattırmıştı.

Dergâhlar dedim. Bilmeyenler için söyleyelim. Menzil Şeyhi Abdülhekim el Hüseyni’nin (Erol) ölümünün ardından Menzil’in başına, oğlu Muhammed Raşid Erol gelmişti. Onun ölümünün ardından ise cemaat fiilen ikiye bölündü. Menzil’deki dergâhın başına Muhammed Raşid Erol’un halifelik verdiği 6 kişiden biri olan kardeşi Abdülbaki Erol geldi. Muhammed Raşid Erol’un oğlu olan Feyzeddin Erol ise Adıyaman-Menzil’deki amcasının ve onun oğullarının yönetimine karşı çıkarak Eskişehir’deki dergâhı kurdu. Adıyaman-Menzil kolu Semerkand Grubu diye anılırken, Eskişehir kolu Buhara Grubu diye tanınıyordu. Okuduğumuza göre Saygı Öztürk, hem amcasına başkaldıran Feyzeddin Erol ile hem de Menzil’deki Abdülbaki Erol’u temsil eden oğlu ve halifesi Saki Erol ile birer söyleşi yapmış.

Menzil, ihale, rüşvet

Gelelim Sağlık Bakanlığı meselesine…

Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli Sağlık Bakanlığı’nı yapan Recep Akdağ, genç yaşından beri Menzil cemaati müridiydi. Erzurum’da tıp fakültesinde hocalık yaparken, bir başka Menzilci bakan Taner Yıldız aracılığıyla AKP ile buluştu. Metastaz kitabında Akdağ döneminde Sağlık Bakanlığı’nın nasıl Menzil Bakanlığı olduğunu yazmıştık. Aslında her şey çok açıkmış!

Eskişehir’deki Şeyh Feyzeddin Erol şöyle anlatıyor: “Enerji Bakanı Taner Yıldız da, Sağlık Bakanı Recep Akdağ da bizim evimizde büyüdüler. Her hafta yanımda olan insanlardı. Şimdi selam da vermiyorlar. (…) Biz, Menzil’den kopunca onlar da bizden koptular.”

Feyzeddin Erol, Sağlık Bakanlığı’nın halini ise şöyle anlatıyor: “Bugün işim Sağlık Bakanlığı’na düşerse hayatta beni muayene de etmezler. Menzil’e gitmediğim için. O yüzden biz devlet hastanesine değil, özel hastanelere gidiyoruz.”

Hep aklımıza geleni Şeyh Feyzeddin Erol söylüyor: “O köyün, Menzil’in ismine yazık değil mi? Tertemiz bir köy adıydı. Köyümüzün adı niçin ihaleyle, rüşvetle, şununla bununla anılsın? İnsan üzülmez mi? Neticede dedem, babam orada yatıyor. Keşke yapmasalar."

Nereye baksan Menzil

Menzil’deki Şeyh Saki Erol da doğruluyor. Saki Erol, Akdağ’ın Menzil geçmişini “30 yıl” diye açıklıyor. Saygı Öztürk, “Menzilcilerin Sağlık Bakanlığı’nı ele geçirdiği biliniyor” dediğinde Saki Erol söze şöyle başlıyor:  “Doğru, Recep Akdağ’ı tanıyorum. Buraya (Menzil’e) gelmiş gitmiş. Sağlık Bakanlığı Menzil cemaatine bağlı diye liyakatsiz bir insanı almışsa vallahi o doğru değildir.”

Peki Akdağ ne yaptı?

Önce İsmail Toprak, Tahsin Ecer, Sefer Aycan, Yaşar Seyfi, Gürbüz Yüksel, Güler Öz gibi Menzilci olmayan bir sürü bürokratı tasfiye etti. Başta Müsteşarlık koltuğuna oturtulan Necdet Ünüvar olmak üzere tüm bakanlık personeli Menzilci kadrolarla dolduruldu. Menzil Şeyhi’nin doktoru Ahmet Çağıl’ın oğlu Hasan Çağıl bile unutulmamış, Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı yapılmıştı. Hastane ihaleleri Menzilcilere dağıtılırken, mobilyalar dahi Semerkand’ın mobilyacılarından alınmıştı. Ambulans uçaklara Gavs’ın kısaltması “GVS” plakası takacak kadar görünür oldu her şey. Personel maaşlarının bir kısmı vakfa otomatik yatarken; diğer köyler üveymiş gibi Menzil köyüne 6 uzman hekimli, 20 yataklı hastane yapıldı.

‘15 Temmuz tiyatro mu, film mi?’

Bu “kendine Müslümanlık” AKP’de bile rahatsızlık yarattı. Önce Mehmet Müezzinoğlu, ardından Ahmet Demircan ve nihayetinde Fahrettin Koca’dan beklenen, Sağlık Bakanlığı’ndaki “Menzil virüsü” temizliğiydi. İskenderpaşa cemaatine yakınlığı ile bilinen Koca, birçok kişiye göre bekleneni yaptı. Nitekim Feyzeddin Erol, Saygı Öztürk’e şunları söylüyor: “Fahrettin Koca, tahmin ediyorum bakanlıkta Menzilcilerin fazla gücünü bırakmadı, dağıttı, dağıldı yani.” Korona’dan önceki temizlik hikâyesi böyle… Ama en ilginci Menzil’in 15 Temmuz’a bakışı. Menzil’deki dergâh adına konuşan Şeyh Saki Erol, 15 Temmuz ve FETÖ sorulunca çok tuhaf şu yanıtı veriyor: “Tanıdığımızdan, 15 Temmuz darbe girişimine kadar görüşümüz belliydi. Yanlış yapıyorlardı. O yüzden bizi yan yana gören olmamıştır. Onların faaliyetlerini tasvip etmedik. Darbe girişiminin bunlar tarafından yapıldığına da çok şaşırdık. Böyle bir şey de mi oluyor? Acaba tiyatoru mu, film mi çevirdiler? Tıpkı ABD filmi gibi. Ben hâlâ da inanmıyorum.” Devletin içindeki Menzilci kadrolar da mı böyle düşünüyor acaba? Bir cemaatin hastalığının öbürüyle tedavi edildiği bir garip devlet hastalığı bu. En kötüsü de kuşkusuz kandırılma hastalığı. Koronadan bile daha fena teslim alıyor bünyeyi çünkü.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları