loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan’ın kararnamesini yok sayıp savunma yaptılar

Can Ataklı
Tarih: 20.02.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; AKP Genel Başkanı bundan tam bir yıl önce 5 Şubat 2022’de yayınladığı bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İskenderun’daki 5 mahalleyi “riskli bölge” olmaktan çıkarmıştı.

Bİ SORALIM BAKALIM

Devlet Bahçeli ayıp ediyor

Depremin ilk üç günü iktidar paralize olmuştu.

Askeri devreye sokmadığı gibi kurtarma ekiplerini de iyi yönetemediği ve organize olamadığı için kim bilir fazladan kaç can yitirildi, yaşayanlara da tarifsiz sıkıntılar çektirildi.

Buna karşı iktidar sanki ilk andan beri gereken neyse yapmış havasında.

Üstelik bunun gerçek olmadığını söyleyenleri de hainlikle, şerefsizlikle, namussuzlukla karalamaya çalışıyor.

Tabii herkes gerçeği çok iyi biliyor.

Bu konuda yeterli algıyı oluşturamayan iktidar bu kez geçmişi karalama yarışına girdi.

Neymiş Ecevit 1999 depremine ancak bir hafta sonra gidebilmiş, devlet güçleri depreme yetişememiş, hiçbir varlık gösterememiş.

Ancak arşiv diye bir şey var.

Öyle işkembeden atmak olmuyor tabii.

Anında Ecevit’in deprem sabahı deprem bölgesindeki görüntüleri ve konuşmaları ortaya çıktı.

Ecevit deprem olur olmaz Ankara’dan bölgeye doğru yola çıkmıştı.

Sorun şuydu: Bolu’dan sonrasında yollarda ciddi hasarlar vardı, birkaç köprü yıkılmıştı, bu nedenle ulaşım güçlükle yapılabiliyordu.

Buna rağmen Ecevit bölgeye ulaştı. O sırada İstanbul’dan gelen TRT ekibi canlı yayın yapabiliyordu kendi linkleri ve araçları sayesinde.

İşte Ecevit burada yaptığı konuşmada “En büyük sıkıntımız iletişimde, şu an Ankara ile haberleşemiyorum” demiş ve “Devletin bu zaafını söylemekten de çekinmememiz gerek” diye eklemişti.

Dürüst adamdı Ecevit.

“Devlet yetişti daha ne istiyorsunuz, aksini söyleyen şerefsizdir, namussuzdur, ahlaksızdır, vatan hainidir” dememişti.

İletişim neden kesilmişti?

Çok basit, PTT’nin altyapısı zaten çok güçlü değildi, depremle birlikte çökmüştü.

Mobil iletişim ise hem bugünkü gibi değildi hem de altyapısı çok güçlenmemişti henüz.

Turkcell, üç dört gün iletişimi sağlayamadı.

İkinci mobil telefon hattı Telsim’di.

O da ilk gün çöktü, çünkü bütün baz istasyonları yıkılmıştı.

Ancak Hakan-Cem Uzan kardeşler depremin ikinci günü Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden getirdikleri 100 kadar mobil baz istasyonunu deprem bölgesine dağıttı, böylelikle iletişim sağlanabildi.

AKP iktidarının “Biz yetiştik ama 1999 depreminde Ecevit depreme yetişememişti” yalanını savururken, sanıyorum o hükümette bugün sarayın koalisyon ortağı olan Devlet Bahçeli’nin başbakan yardımcısı görevinde olduğunu hatırlamamış.

AKP kendi derdine düştüğü ve muazzam bir kibir içinde olduğu için Bahçeli’yi hatırlamayabilir.

Oysa Bahçeli ve MHP’liler bunu unutabilir mi?

Peki Bahçeli bu yalanlara karşı bir şey söylüyor mu?

Ağzını açıyor mu?

Hayır.

Neden acaba?

Partisin bir kenara bırakıp peşine düştüğü Erdoğan’ı kızdırmamaya çalışıyor sanıyorum.

İyi de nereye kadar?

Bahçeli’nin bu tuhaf tavrı MHP’ye gönül verenler arasında fark edilmiyor mu, görülmüyor mu, tepki toplamıyor mu?

Şunu söylemeliyim: 6 Şubat bir milat olacaktır.

Artık hiçbir şey 6 Şubat’tan önceki gibi olmayacaktır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Buna rağmen istifaya yanaşmıyor

Depremin ağır hasar yarattığı bakanların başında Süleyman Soylu geliyor.

Çünkü İçişleri Bakanı olarak öncelikle AFAD’ın başında.

Jandarma ve polis kendisine bağlı.

Bir deprem anındaki bütün koordinasyondan sorumlu bakan da kendisi.

Soylu depremin özellikle ilk iki günü tam anlamıyla başarısızlığa uğradı.

Ne asker ne polis ne AFAD gerektiği biçimde harekete geçemedi, önlemler alınamadı, koordinasyon sağlanamadı.

Buna karşı depremden önce Soylu çok iddialıydı.

Sadece 4 ay önce AFAD için çektiği bir videoda hayli iri sözler söylemişi.

Soylu “Bugüne kadar yaşanan her afette vatandaşlarımız ‘Nerede bu devlet?’ diye sordu. Bu soru afet yönetimine bakışımızı değiştirdi. Afet olmayacak sözü vermiyoruz ama bir daha kimsenin nerde bu devlet demeyeceğinin sözünü veriyoruz” demişti.

Oysa bu depremin en yüksek sesle çıkan feryadı “Devlet nerede?” sorusu olmadı mı?

Süleyman Soylu hala çok başarılı bir bakanmış gibi yerinde oturmaya devam ediyor.

Üstüne üstlük televizyonlara çıkarak ağlamaklı biçimde aslında muazzam başarı sağladığını anlatıyor.

Yeni Türkiye dedikleri bu işte.

Teflon tava gibi olacaksın, üzerine hiçbir şey yapışmayacak, ama başkalarına sürekli kara çalacaksın ve koltuğunu da asla terk etmeyeceksin.

ŞAKA GİBİ

Erdoğan’ın kararnamesini yok sayıp savunma yaptılar

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İskenderun konusunda bir açıklama yayınlamış.

Açıklamaya göre İskenderun’daki riskli bölgeler 2013 yılında “kentsel dönüşüm” programına alınmış.

Ancak “istemezükçü” bir kesim harekete geçmiş ve yargıya başvurmuş.

Danıştay kentsel dönüşüm programını iptal etmiş.

Ancak depreme karşı çok duyarlı! olan bakanlık bundan yılmamış, sonraki yıllarda “Bu bölge deprem bölgesi, buranın kurtarılması ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi gerek” diyerek bölgeyi tekrar riskli ilan etmiş.

Ama o “istemezükçüler” yok mu, rahat durmamışlar, tekrar harekete geçmişler, yine yargıya gitmişler ve Danıştay kentsel dönüşümü yine engellemiş.

Sonra deprem olmuş.

Sözü edilen bölge yıkılmış.

Bunları okuyunca canınız çok sıkıldı değil mi?

Çoğunuz içinizden “Vay namussuzlar, göz göre göre büyük yıkıma davetiye çıkarmışlar” dediniz herhalde.

Hepsi iyi güzel, ama bakanlık açıklama yaparken sanıyorum çooook küçücük bir ayrıntıyı unutmuş.

AKP Genel Başkanı bundan tam bir yıl önce 5 Şubat 2022’de yayınladığı bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İskenderun’daki 5 mahalleyi “riskli bölge” olmaktan çıkarmıştı.

Erdoğan’ın bu kararnamesini bilmeyenler için dört dörtlük bir haber bu tabii.

Millet hala yiyor mudur bu yalanları?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Depremin 11’inci gününde çıplak ayaklı çocuğa kek ikramı

İktidar partisinin derdi depremi kendi lehine kullanmak, seçimlerde oylarını yükseltmek.

Bunun uğruna her şeyi yapıyorlar.

AKP Kadın Kolları MKYK üyesi Kübra Dörtkardeş de lütfedip deprem bölgesine gitmiş.

Kedisini “güya” bir çocuk karşılamış.

Hemen fotoğraf çektirmiş ve sosyal medya hesabından paylaşmış.

Şöyle de bir mesaj yazmış; “Devlet nerede diye soran olursa, gecenin bu saatinde Adıyaman’ın viran olmuş bir mahallelerinde yalın ayak gezen Abdullah’a yardıma gitti dersiniz.”

Böyle bir vıcıklık olur mu?

Hanımefendi bir kere kendini devlet yerine koymuş.

Kendisi devlet ama karşısındaki çaresiz çocuğun ayakları çıplak o dondurucu soğukta.

Ve bu hanımefendi öncelikle çocuğun ayaklarını ve sırtını korumak yerine elindeki keki ikram ediyor övünerek.

Bir başka rezilliği yapan ise Elazığ Valisi Çetin Oktay Kaldırım.

Bu valimiz depreme ilişkin açıklamalar yapan Süleyman Soylu’ya yağcılık olsun diye “Sayın Bakanım bir de şeyde de kamuoyunda da algı çok iyi şu anda” diyor.

Mikrofonun o sırada açık olduğunu unutmuş garibim.

İşte Yeni Türkiye dedikleri bunların yönetiminde.

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları