loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan’ın 'Kraliçenin cenaze töreni' ile sınavı

Can Ataklı
Tarih: 13.09.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Tabii Erdoğan iki özel uçakla Londra dışındaki bir havaalanına inip kendi makam aracına binerek karayolundan gidebilir. Ama bu kez de arkasında oluşacak 40/50 araçlık konvoya İngilizler izin verir mi bilemem.

Vah Mavi Marmara vah

Tarih 31 Mayıs 2020’yi gösteriyordu.

Filistin’in Gazze kentinde İsrail’in baskısı altında nefes bile alamayan insanlara insani yardım götüren 6 gemi, sahilden 80 mil açıklardayken İsrail askeri güçleri tarafından durduruldu.

İsrailliler, gemilere “Geri dönün” talimatı verdi.

Bunlardan içinde çok sayıda Türk ve yabancı aktivistin bulunduğu yardım gemisi uymayı reddetti.

Bunun üzerine İsrail komandoları gemiye inmeye kalktı.

Bu sırada çıkan kargaşada komandolar ateş açtı ne yazık ki 10 Türk vatandaşını kaybettik.

Tarih 10 Eylül 2022’yi gösteriyordu.

Çanakkale Boğazı açıklarında bir Türk gemisine Yunan hücumbotu tarafından uyarı ateşi açıldı.

Yunan hücumbotu “gemiyi şüpheli gördüklerini” ileri sürdüler.

Olay yerine Türk hücumbotlarının da gelmesi üzerine Yunan hücumbotu uzaklaştı. Her iki olayda da saldırıya uğrayan geminin aynı olması.

Tek fark ilk saldırıda adı “Mavi Marmara” olan geminin adı bu kez “Anatolien” olmuştu.

Yunan hücumbotunun saldırısına uğrayan geminin görüntüleri bütün haber merkezlerine anında ulaştığı halde hiç kimse bu geminin Mavi Marmara olduğunu anlamamıştı.

Geminin eski Mavi Marmara olduğu ancak ertesi gün fark edildi.

Peki ne olmuştu o eski görkemli Mavi Marmara’ya.

Aslına bakarsanız yakın tarihin en vahim olaylarından biriydi Mavi Marmara’ya yapılan saldırı.

Ancak dış politikada Amerika’nın güdümünden çıkamayan, İsrail’e bir şey söylemeye cesaret edemeyen AKP iktidarı bu olayı unutturmak için elinden geleni yapmıştı.

İsrail’le anlaşan iktidar, olayda ölenlerin ailelerine tazminat ödeterek başka her türlü hakkından vazgeçmişti.

Anlaşılıyor ki Mavi Marmara da unutturulmuş.

O gemi devlet himayesine alınarak “anıt müze gemi” olarak kullanılabilirdi.

Ama hiçbiri yapılmadı, gemi satıldı, yolcu gemisinden yük gemisine dönüştürüldü, ancak o da tutmamış olmalı ki, adeta bir hurda halinde Türkiye’ye getiriliyordu.

Böylelikle çok hazin bir tarihi olay geminin de hurdaya çıkması ile tamamen unutulmuş olacak.

Acaba AKP yöneticileri durumdan mutlu mudur?

OKURDAN MESAJ

Bir “vizezede” okurumun yakınması

Pazar günü yazdığım vize çilesi ile ilgili yayın sizlerin büyük ilgisi ile karşılaştı.

Bu yazıdan bir gün sonra Avrupa Birliği temsilcisi vize çilesinin gerçek olduğunu itiraf ederken çok ilginç bir şey söyledi.

“Vize sorunu Avrupa ülkelerinin sorunu değil, serbest dolaşım hakkı için sizin hükümetiniz şartları yerine getirmiyor. Kalan sadece 7 madde var ama aylardır bunlarla ilgili hiç adım atılmadı. Siz Avrupa ülkelerinden şikayet edeceğinize kendi hükümetinize neden şartları yerine getirmediğini sorun.”

Haklı mı? Haklı tabii.

Bugün size yazım üzerine bir okurum gönderdiği mesajı sunmak istiyorum.

Şöyle yazmış okurum;

Can Bey, bu uzunca yazımı, sizin bugünkü Korkusuz gazetenizdeki Schengen vizesi ile ilgili yazınız üzerine yazıyorum.

1- Ben de bugünlerde Sakız adasına 1 veya 3 günlüğüne gitmek üzere (belki aynı gün belki de bir iki gece kalabilirim hesabıyla) Feribot biletimi de alarak diğer istenen evraklarla birlikte, Yunanistan’ın Ankara vize ofisine başvurumu yaptım. Sözde işi sağlama almak için, başvuru öncesi 2 kez gitmiştim. 3’üncü kez gittiğim de otel rezervasyonu diye tutturdular. Oysa bu işi yapan Feribot şirketi parasını önceden ödemeden odayı satın alamıyormuş.

Her neyse, kahrederek başvuruyu yapmaktan vazgeçtim. Seyahat Sağlık Sigortası’nı iptal ettirdim ama ödenmiş feribot biletinin geri ödemesi yok sadece yıl sonuna kadar rezerv edebiliyorlar.

2- Bundan sonrada bazı evrakları tarihlerini yenileyerek ikinci destinasyon olarak gördüğüm Budapeşte için Macaristan vize ofisine de yarın evraklarımı götüreceğim. Tabi ödenmiş gidiş- dönüş uçak bileti ve kısmen ödenmiş otel rezervasyonlarımla.

Sizin konu ile ilgili yazınızı daha önce okumuş olsaydım herhalde bu iki başvuruyu da yapmazdım.

Çok öfkeliyim…

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Erdoğan’ın “Kraliçenin cenaze töreni” ile sınavı

İngiltere tahtında tam 70 yıl oturan Elizabeth, önümüzdeki hafta toprağa verilecek.

Doğal olarak cenazenin de muazzam olması bekleniyor.

Dünyanın bütün ülkelerinden en üst düzey devlet yöneticileri cenaze için İngiltere’de toplanacak.

AKP Genel Başkanı Erdoğan da “cenazeye katılmayı düşünüyorum” demişti.

Ancak bu düşünce gerçekleşmeyebilir. İngiliz hükümeti cenazeye katılacak dünya liderlerine bir çağrı yaparak “Beklenmedik bir anda çok yoğun bir trafik yaşanacak, bu nedenle cenazeye katılacak liderlerin özel uçakları yerine tarifeli uçakları kullanmalarını tavsiye ediyoruz” açıklaması yaptı.

İngiliz hükümetinin açıklamasında “Buna rağmen özel uçaklarıyla gelecek olanları Londra dışındaki havaalanlarına yönlendireceğiz. Ancak bu liderler helikopterle transfer edilmeyecek çünkü hava trafiği çok yoğun olacağı için helikopter uçuşlarına da izin verilmeyecek” denildi.

Erdoğan’ın özel uçak yerine THY uçağı ile gideceğini düşünmek bile saçma bir fikir, çünkü biliyorsunuz “itibardan tasarruf edilmez” prensibini kullanılıyor.

Ayrıca Erdoğan için tek özel uçak da yetmiyor, çünkü gideceği yerlere kendi makam otomobilini de götürüyor ki bunun için de bir özel askeri kargo uçağı gerekiyor.

Tabii Erdoğan iki özel uçakla Londra dışındaki bir havaalanına inip kendi makam aracına binerek karayolundan gidebilir.

Ama bu kez de arkasında oluşacak 40/50 araçlık konvoya İngilizler izin verir mi bilemem.

Bu durumda cenazeye Erdoğan yerine Cumhurbaşkanı yardımcısı katılabilir.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bir bakan ve bir siyasi parti telefonda küfürleşemez

Bir husumettir gidiyor İçişleri bakanı Süleyman Soylu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ arasında.

Olay Özdağ’ın Suriyeliler konusunda Soylu’yu suçlaması ile başladı.

Soylu cevap vermek yerine Özdağ’a hakaretler yağdırınca işin rengi değişti.

Özdağ bakanlığa gideceğini ve Soylu ile yüzleşeceğini söyledi ama polisler barikat kurarak Zafer Partisi başkanının bakanlığa bırakın girmesini yaklaşmasını bile engellediler.

Daha sonra ekranlara çıkan Soylu, Özdağ için akıl almaz hakaretler savurdu “O bir hayvandan daha aşağı bir yaratıktır” bile dedi.

Şimdi konu bir başka boyuta taşındı.

Ümit Özdağ Soylu’nun kendisini aradığını ve aralarında çok küfürlü bir tartışma olduğunu açıkladı.

Bu yazıyı yazdığım sırada Soylu’dan bir açıklama gelmemişti.

Özdağ’ın açıklamasından “Soylu’nun kendisi ile yüz yüze geleceğini ve hesap soracağını söylediğini” öğrendik.

Tabii böyle bir buluşma nerede ne zaman olur mu, bilemem, ancak çok heyecanlı ve renkli olacağını tahmin etmek zor değil.

Bu iki kişinin nerede ve nasıl karşı karşıya geleceğini bir kenara bırakalım, olayın özü tam bir rezalettir.

Bir tarafta bir siyasi partinin genel başkanı, diğer tarafta ise atanmış ve bakan olarak anılan bir devlet görevlisi var.

Atanmış kişi ağzından “demokrasi ve hukuk” kelimeleri hiç eksik olmuyor ama seçilmiş kişiye akıl almaz hakaretlerde bulunuyor, bulunma cesareti gösteriyor.

Üstelik onu atayan kişi ile taraftarları bu hakaretlerin gayet normal olduğunu hatta az bile söylendiğini ileri sürüyor.

Seçilmiş kişi ise nedense bu seviyeye inerek küfre küfürle karşılık verdiğini söyleyebiliyor.

Tabii bu iki kişinin arasındaki küfürleşmenin hangi kelimelerle gerçekleştiğini bilmiyoruz, ama özellikle Soylu’yu tanıyınca bu küfürlerin yakası açılmadık küfürler olduğun düşünmek yanlış olmaz.

Özdağ da benzer küfürler etmiş midir bilemiyorum.

Olmuyor ama. Siyaset bu kadar düşük düzeyde olmamalı.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Gülşen’i “taksit taksit” serbest bırakıyorlar

Şarkıcı Gülşen’in çilesi giderek hafifliyor.

Önce “imam hatiplilere hakaret etti” gerekçesiyle gözaltına aldılar ve jet hızıyla tutukladılar.

Ancak bu tutuklama, AKP’lilerin bile tepkisini çekti.

Bunun üzerine serbest bıraktılar ama “ev hapsi” verdiler.

Gülşen’in ayak bileğine bir elektronik cihaz takıldı, evden uzaklaşırsa anında bulunsun diye.

Ev hapsine itiraz reddedildi.

Bu sırada iddianame hazırlandı, Gülşen için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istendi.

Ancak gerçek hukukçular bu iddianamenin hukuka uyun olmadığını, imam hatiplilere hakaret adı altında bu kesimin “kutsal ilan edildiğini” ileri sürdüler.

Gülşen ile ilgili dün alınan bir karar ev hapsini bitirdi.

Mahkeme Gülşen’in evden çıkmasına izin verdi ama adli kontrol şartı ile yurtdışı yasağını devam ettirdi.

Gülşen’e çok büyük haksızlık yapıldığı ortada.

Ama belli ki telaşa kapılan ve intikam duyguları ile harekete geçenler bu haksızlığı kendilerince “kuyruğu dik tutarak” ve “taksit taksit” kaldırıyorlar.

Bu iktidar yaptığı haksızlığı bile giderirken içinden kendi payına bir şeyler almaya çalışıyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları