loading
close
SON DAKİKALAR

Müteahhitler bu yatırımları yapmak için parayı nereden buldu?

Can Ataklı
Tarih: 28.03.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Dikkat ediyor musunuz, saray çok övündüğü ve “cebimizden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz” dediği bütün yatırımların toplam bedelini açıklıyor. Örneğin diyor ki “Yeni havalimanı 20 milyar Euro’ya mal oldu.” Yani önümüzdeki dönem havaalanı yapan müteahhitlere 20 milyar Euro ödeyeceğimizi anlıyoruz.

ANALİZ

Kendilerini ele veriyorlar

Çanakkale Köprüsü üzerinde tartışmalar kısa sürede bitmeyecek.

Son zamanların en büyük “kara deliği” bu köprü çünkü.

Milletin sırtına yüklenmiş milyarlarca doların hesabı nasıl verilecek bilmiyoruz.

Saray iktidarı ise hala yaptığının çok iyi bir şey olduğunu savunmayı sürdürüyor.

Neymiş “ceplerinden bir kuruş çıkmadan yapmışlar” bu köprüyü.

Tam bir kandırmaca, tam bile palavra.

Üstelik bunu yaparken tüm halkı da her zamanki gibi yine “aptal yerine” koymaktan çekinmiyorlar.

Günde 4 bin 500 aracın bile geçmeyeceği köprüden günlük 45 bin araç geçişi için baştan garanti verilmiş urumda.

Bu numarayı daha önce üçünü köprü, körfez köprüsü, İstanbul Havalimanı ve şehir hastanelerinde yutturduklarına inanıyorlar.

Ancak Çanakkale Köprüsü’ndeki durumu kendileri de saklayamıyor.

Çünkü diğer saydıklarımda iyi kötü kullanım arttı, bu nedenle saki haklıymış gibi olduklarını düşünenler var.

Ama Çanakkale Köprüsü öyle bir derin uçurum ki görülmemesi mümkün değil.

Böyle olunca şimdi söylediklerini unutup yine üste çıkmaya çalışıyorlar.

Bu kez savunma değişmiş.

“Cebimizden bir kuruş çıkmadı” palavrası yerine “Sıfır faizli 12 yıllık kredi kullanıyoruz” diyorlar.

Nasıl mı, hemen anlatayım.

Ulaştırma Bakanlığı, saray medyasına bir bilgi notu göndermiş.

Diyorlar ki “Size millete bu palavrayı yutturabilmeniz için kulağa mantıklı gelen bazı rakamlar veriyoruz. Bunları her yerde anlatın.”

Bakın notta ne yazıyor;

1915 Çanakkale Köprüsü’nden 12 yılda SIFIR adet araç geçse devlete maliyeti

45.000×15 = 675.000 Euro

675.000×365 = 246.375.000 Euro

12 yılda 2.956.500.000 Euro

Yani HİÇ ARAÇ GEÇMESE dahi devlet sıfır faizli 12 taksitle 3 milyar Euro ile dünyanın en uzun asma köprüsünü yaptırmış oluyor.

Köprüden günde 15 bin araç geçtiği takdirde devletin toplam maliyeti 2 milyar Euro’nun, 30 bin araç geçtiği takdirde 1 milyar Euro’nun altına iniyor.

12 yıl sonra ise, şu anda 3 milyar Euro değerinde olan bir köprü her şeyiyle devletin kullanımına geçiyor.

Yani 12 yıl sonra devlet en kötü senaryoda (o da tek bir araç bile geçmemesi ) sıfıra sıfır çıkıyor. Ortalama senaryoda ise en az 1-2 milyar Euro daha ucuza stratejik bir altyapı tesisi kazanmış oluyor.

O zaman ben de sormak istiyorum: Demek ki aslında “cebimizden hiçbir şey çıkmıyor” sözü doğru değil, bal gibi çıkıyor. Sonra madem saray günde 675 bir Euro taksiti kabul etmiş o zaman milleti niye 200 liracık fiyat vererek zora sokuyor, nasıl olsa garanti verilmiş, o zaman bırakın da vatandaş bu hizmetten daha ucuza yararlansın, üstelik bu durumda geçiş sayısı hızla artacaktır ve garanti için söz verilen miktar düşecektir gün geçtikçe.  Ayrıca 12 yıl sonra bu köprünün fiyatının ne olacağını da şimdiden açıklamak gerekmiyor mu?

AÇIKLAMA

Kanada Büyükelçiliği’nden açıklama geldi

Geçen hafta küçük yaştaki çocuklara defalarca tecavüz ettiği iddia edilen bir kişinin bir türlü yakalanamamış olmasıyla ilgili bir yazı yazmıştım.

Onur Romano adındaki bu kişi önce Türkiye’de birden fazla kişiye tecavüzle suçlanmış, soruşturma aşamasında yurtdışına çıkmış ve önce Avusturya’ya sonra da Amerika’ya kaçmıştı.

Ancak bu kişi bu kez Amerika’da bir genç kıza tecavüz etmiş, genç kızın intihar etmesinden sonra Amerika tarafından Türkiye’ye iade edilmişti.

Ancak Romano iki yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmış kararın açıklanmasından kısa bir süre önce ise yine yurtdışına kaçarak Kanada’ya gitmişti.

Yazımda Kanada Büyükelçiliği’nin de konuyla ilgili duyarsız kaldığını ve bu kişinin bir türlü iadesinin sağlanamadığını belirtmiştim.

Önceki gün Kanada Büyükelçiliği Müsteşarı Pınar Deniz Yapıcı telefonla aradı.

“Konu bizim de gündemimizde. Ancak Kanada yetkililerine defalarca başvuruda ve iade talebinde bulunmamıza rağmen nedense konuyu ciddiye almıyorlar.  Bir türlü formaliteleri aşamıyoruz, oysa bu kişinin durumu iade taleplerimizde ilk sırayı alıyor” dedi.

Yapıcı “İnanın bu konunun savsaklanması ya da ciddiye alınmaması gibi bir durum yok, Kanada’nın tutumundan biz de çok rahatsızız” diye konuştu.

KOMİK

Şu akla bakar mısınız, bedava değilmiş meğer

Televizyonda tartışıyorlar.

Sarayın yazar müsveddelerinden birkaçı da var elbette.

Laf Suriye’den getirilen sığınmacıların imtiyazlarına geliyor.

Konuşmacılardan saray yanlılarından olmayan biri “Bu nasıl iştir, Suriyeliler hastanelerde para ödemiyorlar, diledikleri gibi hizmet alıyorlar, bir kuruş vermiyorlar” diyor.

Saray yazarı olanlardan biri atılıyor “Ne münasebet, bedava hizmet almıyorlar, onların sağlık giderlerini Sağlık Bakanlığı karşılıyor” diyor.

Sarayın adamı olmayanlar gülmeye başlıyor, diğer saray yazarları ise kafalarını sallayarak onaylıyorlar bu sözleri.

Konuşmacılardan konuyu ilk söyleyen tane tane izah etmeye çalışıyor; “Haklısınız, Suriyelilerin hastane masrafları Bakanlık tarafından ödeniyor, benim kastım bu kişilerin para ödememeleri yönündeydi.”

Ama sarayın adamı tane tane anlatılmasına rağmen yine de ikna olmuyor; “Bu durumda bedava hizmet alıyorlar diyemezsiniz, çünkü paraları Sağlık Bakanlığı tarafından ödeniyor işte” diye neden karşı çıktığını söylüyor.

Sarayın diğer adamları yine başlarıyla evet işareti yaparak değerlerine hin bir sırıtışla “Bu da size kapak olsun, aldınız mı cevabınızı, mosmor oldunuz mu?” gibisinden bakıyorlar.

Saraya hep sesleniyorum “Şu adamlarınızı seçerken aklı fikri zekası yerinde olanlar seçin, çok mahcup oluyorsunuz yoksa” diyorum.

Ama durumdan memnunlar aslında belki de, çünkü onları dinleyenler de aynı kıratta muhtemelen.

Öyle ya ekmek kuyruğunda bekleyen amcalar kameralara “Eskiden yağ kuyrukları vardı, bunları hep o CeHaPe yapıyor” demiyor mu ciddi ciddi?

ÇOK GÜLDÜM

Bakan ya Türkçe bilmiyor ya da hepimizle kafa buluyor

Kimlik karlarına yüklenmesi planlanan yenilikleri açıklamış İçişleri bakanı.

Her zaman olduğu gibi yine çok kibirli, çok tepeden bakan bir ifade ile konuşmuş.

Sanki her şeyi sadece kendi biliyormuş havasında yine mağduru oynayarak “Bizi engellemeye kalktılar” edebiyatını sürdürmüş.

Ancak böyle tepeden bakarak konuşurken yine gaf yapmış.

İçişleri bakanı diyor ki: “Bizim arkadaşlarımız yazılım konusunda çok üstünler. İnanıyoruz ve güveniyoruz. Şunu ifade edeyim, burada yüklemeye geçtik ve 3 milyonun üzerinde ehliyet kimliğe yüklendi. Yetmedi, e-imza ile ilgili bir adım atalım. Çünkü bu çok önemli. Elektronik sistemin, hayatın içerisine tamamen girmesini temin ederek, buna da olmaz dediler. Orda da işi oldu bittiye getirdik. Netice itibarıyla bir tarih verdik, Allah’a hamdolsun e-imzayı şu anda kimliğimize yükleyebilme kabiliyetini ortaya koyduk.”

Dikkatinizi çekmiştir mutlaka, bakan “Buna da olmaz dediler, orda da işi oldu bittiye getirdik” diyor.

Acaba bakan Türkçe mi bilmiyor yoksa yüksek bir kibirle yine milletle kafa mı buluyor. Oldu bittiye getirmek “Emrivaki yapmak, geri dönülmesi güç ve imkansız bir durum oluşturmak” demek.

Ancak bu deyim olumlu konularda kullanılmaz.

Genellikle hile hurda ile başkalarını kandırarak, dolandırarak yapılan işler için kullanılır.

İyi bir iş için bu deyimin kullanıldığına hiç rastlanmamıştır.

Bİ SORALIM BAKALIM

Müteahhitler bu yatırımları yapmak için parayı nereden buldu?

Dikkat ediyor musunuz, saray çok övündüğü ve “cebimizden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz” dediği bütün yatırımların toplam bedelini açıklıyor.

Örneğin diyor ki “Yeni havalimanı 20 milyar Euro’ya mal oldu.”

Yani önümüzdeki dönem havaalanı yapan müteahhitlere 20 milyar Euro ödeyeceğimizi anlıyoruz.

Oysa ben bir vatandaş olarak şunu bilmek istiyorum.

BİR: Müteahhitler bu yatırımları yaparken parayı nereden buldu?

İKİ: Müteahhitler bunun için iç ya da dış borç aldılarsa bu ne kadardır?

Kısacası şunu öğrenmek istiyorum, bize söylenen miktarlar 15-20 yıllık kârlar dahil paralar mıdır?

Eğer böyleyse, borç direk devlet tarafından alınır ve daha sonra müteahhitlere iş verilirdi.

Bu durumda bizler gerçek maliyeti öğrenirdik.

Oysa şimdi kuşkum şu: Örneğin İstanbul Havalimanı belki 10 milyara mal oldu, ama 20 milyar Euro kredi alındı.

Bilmem anlatabildim mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları