loading
close
SON DAKİKALAR

Okulları kapatın, Milli Eğitim’i daha iyi yönetirsiniz

Can Ataklı
Tarih: 08.06.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Hani yıllar öncesinin bir Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) vardı “Mektepler (okullar) olmasa maarifi çok iyi yönetirdim” diyen. Kim söylemişti bu sözü?

İRONİ

Kayseri bile böyle oluyorsa

Üniversitelerde dönem sonu yaklaşıyor.

Son sınıfta olanların diploma heyecanı dorukta.

Ara sınıflar ise dört gözle tatili bekliyor.

Dönem sonları yaklaştıkça üniversitelerde şenlikler, mezuniyet törenler yapılır.

Ancak bu yıl biliyorsunuz birçok ilde şenlikler yasaklandı.

Valiler, Emniyet ve MİT ile ortak çalışıyorlar anladığım kadarıyla ve yapılacak şenliklerde iktidar aleyhine bir hava doğacağından korkuyorlar.

Durum böyle olunca da geliyor yasaklamalar.

Bazen de üniversite rektörleri kendiliklerinden yasaklama kararları alıyorlar.

Gerçi öğrencilerinden de öğretim görevlilerinin bir kısmından da eleştiri alıyorlar ama saraydan azar işitme hatta rektörlüğü kaybetme korkusu hepsinin üstüne çıkıyor.

En son Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü’nün yasak kararını okudum dün.

Öğrenciler “Onur Yürüyüşü” yapmak istemişler

Ama rektör “Yaptırmam” diyor.

Onur Yürüyüşü, LGBT hareketi biliyorsunuz.

ODTÜ Rektörü belli ki “Amanın, ne olur olmaz, başıma iş mi alacağım” korkusuyla yasaklamış etkinliği.

Bunlar bir kenara, nasıl olduysa oldu Kayseri Erciyes Üniversitesi öğrencileri bahar şenliği yapmayı başardılar.

Şenliğe 100 binin üzerinde genç katılmış.

Gecenin geç saatlerine kadar süren şenliklerdeki en etkili anlar yüz binin üzerinde gencin aynı anda İzmir Marşı’nı söylemesi olmuş.

Görüntüler dün sosyal medyada paylaşıldı.

Açıkçası görüntüyü izleyince çok şaşırdım.

Kayseri gibi bir yere bile İzmir Marşı bu kadar büyük bir kalabalık tarafından söyleniyor, on binlerce genç “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” diye bağırıyorsa iktidarın işi çok zor demektir.

Artık Türkiye’nin her tarafından protesto sesleri yükseliyor, insanlar daha cesurca görüşlerini aktarabiliyor.

Kayseri gibi AKP’nin MHP ve BBP ile birlikte yüzde 72’yi bulduğu bir yerde yüz bin kişinin bir alanda toplanması ve bu marşı söylemesi çok ciddi bir göstergedir.

Birçok kişi “Onlar öğrenci, Kayserili değil, çoğu dışardan gelme, bu nedenle ölçü olamaz” diyebilir.

İlk bakışta mantıklı gibi görünüyor ama öyle değil.

Aynı yerde daha önce herkes iktidardan korkuyor ve sesini çıkaramıyordu.

Şimdi ise Kayseri’de bile artık gençler korkmadan kendilerini ortaya koyabiliyor.

Sanıyorum rektör ve vali de “Burası Kayseri, nasıl olsa aykırı bir şey olmaz” rehavetine kapılmıştır.

Ama bilsinler ki saray bu tür ihmalleri hiç affetmez.

Yüz bin öğrencinin bir ağızdan İzmir Marşı’nı söylemesinin bedelini kısa sürede ödetir.

Şimdi Vali ve Rektör kafa kafaya vermiş, “Biz niye diğer illerdeki gibi yasaklamayı akıl edemedik?” deyip birbirlerine dert yanıyorlardır.

Ardı ardına iptal edilen üniversitelerin bahar şenlikleri gündemdeki yerini korurken, aradan sıyrılarak şenliğini yapmayı başaran Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin bahar şenliğinde muhteşem anlar yaşandı.

Gençler hep bir ağızdan “İzmir Marşı”nı söyledi.

Muhteşem koro sanki tek vücut olmuş gibi “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa, adın yazılacak mücevher taşa” diye haykırdı.

ŞAKA GİBİ

Okulları kapatın, Milli Eğitim’i daha iyi yönetirsiniz

Hani yıllar öncesinin bir Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) vardı “Mektepler (okullar) olmasa maarifi çok iyi yönetirdim” diyen.

Kim söylemişti bu sözü?

Kesin bir bilgi yok, kesin olan şu; bu söz 2. Abdülhamit döneminde Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) görevini üstlenen biri tarafından söylendi.

Bu sözü söylediği ile sürülen üç kişinin adı geçiyor.

Osmanlı Maarif Nazırları Emrullah Efendi, Haşim Paşa ve Zühtü Paşa.

Kimileri bu sözü Cumhuriyet Dönemi Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali  Yücel’e atfetmeye kalkanlar da olmuştu.

Aslına bakarsanız “espri” amaçlı söylendiği de yazılı çeşitli kaynaklarda.

Ama bugünkü Milli Eğitim Bakanı bu anlama gelecek bir sözü “müjde” gibi söyledi önceki gün.

Dedi ki: “İlk defa burada açıklıyorum. 12. sınıf öğrencilerini devamsızlıktan sınıfta bırakmayacağız. 12. sınıf öğrencileri devamsızlığı kafalarından çıkarsınlar.”

12.sınıf dediği lise son sınıflar.

Lise son sınıf öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlanır.

Bizim eğitim sistemi yetersiz olduğu için çocuklar ailelerinin de desteği ile okula gitmek yerine sadece sınav hilelerini, kolaylıklarını öğreten öğretmenlerden özel ders almaya çalışır.

Tabii bu durumda okula gidilmez.

Oysa sınıf geçme yönetmeliğinde yıl içinde 30 gün mazeretsiz okula gitmeyen öğrenci sınıfta kalmış sayılır.

Şimdi bakan diyor ki “Biz çocukları üniversite sınavına hazırlayamıyoruz. Siz fırsat bulursanız gidin özel ders alın, sınav taktiklerini öğrenin, bu süre içinde okula gelmeseniz de olur, biz sizi sınıfta bırakmayacağız.”

İşin doğrusuna bakarsanız, taaa benim zamanımda bile lise sonu sınıflarda okuyanların son aylarda okula gelmek yerine, o zaman var olan dersanelere gitmesine göz yumulurdu.

Ama ilk kez bir Milli Eğitim Bakanı “Okula gelmeseniz de olur” anlamında sözler söylüyor.

Eğitimde geldiğimiz kaliteye bakar mısınız?

Bİ SORALIM BAKALIM

Yahu “bunu dibi” ne kadar dipte?

Yeni “müjdeler” açıklandı açıklanmasına ama “bu müjdeleri duyan dolar” da başını yine yukarı çevirdi.

Ben bu yazıyı yazdığım sırada Dolar 16.74’teydi.

Siz okurken değişmiş olabilir.

“Müjdeler verilmesiyle” yeniden atağa kalkan dolar için çok değil bundan 2 buçuk ay önce Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Türk Lirası şu an en zayıf halinde, dibi gördü. Artık bundan sonra gideceği neresi var?” demişti.

Şaşırmayın, Nebati bu sözü söylediği gün Dolar 14.6 liraydı.

Başka söze hacet var mı?

Allah aşkına söyleyin “Bu işin asıl dibi” neresi ona göre bilelim biz de.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Sözlerini savunuyor ama “sürtük” kelimesini bir daha söylemedi

20 yıllık iktidarında Erdoğan’ın söylediği en “uç” hakaretlerden biri kuşkusuz “sürtük” ifadesi oldu.

AKP’lilerin bile çoğu bundan hicap duyduklarını, bir cumhurbaşkanına bu tür sözlerin asla yakışmayacağını söylediler.

Buna karşı Erdoğan “sözünün arkasında durduğunu” açıkladı hem de iki kez.

Ancak mutlaka sizin de dikkatinizi çekmiştir, sözünün arkasında durduğunu söyledi söylemesine ama o kelimeyi de bir daha ağzına almadı.

Hani bizde “yiğitliğe leke sürdürmemek” diye bir deyim vardır, sanıyorum Erdoğan en azından o kelime için pişmanlık duyuyor ama “özür dilerim” demeyi de karakter zaafı olarak gördüğü için tavrını “o kelimesiz” sürdürüyor.

Bu da bende “Aslında Erdoğan’ın aklında böyle bir kelimeyi kullanmak yoktu, muhtemelen saraydaki özel konuşmalarda hem sürtük kelimesini hem de başka pek çok argo kelimeyi kullanıyordur, aklı evvel danışmanları biraz daha gerginlik olsun diye daha az zararlı buldukları bu kelimeyi konuşma metnine koymuşlar” duygusu uyandırıyor.

Ya da açıkça böyle bir kazık attılar ki orası çok daha vahimdir.

Ama şaşırmam buna, çünkü saray içinde müthiş bir çatışma olduğunu da duyuyoruz.

DÜZELTME

Fahiş bir Türkçe hatası

Kendimi Türkçeyi iyi kullanan bunun ötesinde kurallara çok özen gösteren biri olarak bilirim.

Ancak buna rağmen hata yapıyor insan.

Üstelik bazen farkına bile varmıyor, hatasını sürdürüyor.

Bir okurum “Sana yakıştı mı?” diye tweet atmasa belki de görmeyecektim ya da çok sonra fark edecektim.

Dün en tepedeki yazımın başlığı “Bir kuryecinin gözünden sığınmacılar” idi.

Kuryeci ne demek?

Onun adı kuryedir.

Kuryeci diye bir şey olamaz ki.

Berbere “berberci” marangoza “marangozcu” bakkala “bakkalcı” şoföre “şoförcü” demek gibi bir şey bu.

Hatam için özür dilerim.

 

Seçimlere doğru kimler yükselişte, parti sıralaması değişir mi, aradan sıyrılacak isim var mı? Kimin aday olacağının daha çok tartışıldığı ortamda oylardaki sürpriz kaymaları anlatacağım bugünkü sohbetimde. https://www.youtube.com/channel/UCT2Bh5Xd5NLMnO69_QW2UKg

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları