loading
close
SON DAKİKALAR

Parayla sindirmeye çalışmak hem vahşet hem vicdansızlık

Can Ataklı
Tarih: 21.01.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; İktidar neredeyse bütün medyayı eline geçirdi. Kendi sözcüleri bile medyanın yüzde 95’ine hakim olduklarını söylüyor.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

FETÖ usulü kumpas hortladı

İktidarın cemaate pis işlerini yaptırdığı dönemleri hatırlayın.

Hani şu Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Casusluk gibi büyük kumpasları.

Cemaatin tetikçileri hazırlıyordu bu kumpasları, iktidarın da işine geliyordu elbette.

Şimdi hepsi birer “Anti FETÖ fedaileri” gibi davranan sözde gazeteler o tarihlerde evleri basılacak aydınların, akademisyenlerin, gazetecilerin, askerlerin isimlerini operasyondan çok önce duyurmaya başlardı.

Hatta öyle ki evinin basılacağını bu tetikçi televizyonlardan öğrenen pek çok kişi önceden hazırlık bile yapmıştı.

Banyo yapan, traş olan, temiz çamaşırlarını giyip gözaltı günleri için çantasını hazırlayanların haberlerini de biliyoruz.

Şimdi bu pis kumpasları hortlatmaya çalışıyorlar.

Canım çok sıkkın, kafam gerçekten çok bozuk.

Hayli zamandır hakkımda yürütülen tezviratın bir yerlere varacağını elbette ben de düşünüyordum ama bunun yine bildik cemaat numaralarıyla yapılmasına çok içerliyorum.

Çünkü görünen o ki aslında sanki FETÖ ile mücadele ediliyormuş gibi yapılıyor.

Zamanında cemaatle çok işli dışlı olan, tüm kirli işlere fütursuzca karışan ama paylaşım kavgasında ibre cemaat aleyhine dönünce kendilerini saklayanlar şimdi yine baş gösteriyor.

Dün sabah bir zamanlar cemaatin kalesi niteliğinde olan sonra sıkıyı görünce Gülen ve adamlarını anında satan bir TV kanalında RTÜK’ün beni çok ağır bir cezaya çarptıracağı ilan edildi.

Programın sunucusu “Fatih Portakal ve Can Ataklı’ya ceza geleceğini duydum” diyerek lafa girdi.

Güya gazetecilerin ceza almasına üzülüyormuş rolü yaparak “Fatih Portakal’a Libya’da emperyalist mi oluyoruz dediği için para cezası verileceğini” söyledikten sonra “Bir ceza da bir kanalda program yapan Can Ataklı’ya geliyor” dedi.

Bu sunucu “Can Ataklı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yarışma programında 125 bin lira kazanan konuşma engelli yarışmacıyı türbanlı olduğu için aradığını söyledi” dedikten sonra RTÜK’ün bunu cezasız bırakmayacağını ileri sürdü.

Bu sunucunun duyduğuna göre RTÜK Tele1’de hafta içi her sabah yayınlanan programa beş gün kapama bana da çok ağır para cezası verilecekmiş.

Ancak işe bakın ki bu konuların görüşüleceği RTÜK toplantısı çarşamba günü yani yarın yapılacak.

Sunucunun söylediğini doğru kabul edersek, demek ki RTÜK kararlarını önceden veriyor ve bunu da el altından sızdırarak duyulmasını sağlıyor.

Tıpkı cemaatin altın günlerinde olduğu gibi.

Tabii neden ceza vereceklerini, üstelik cezaların en ağırı olan kapatmaya kadar gideceklerini de anlamış eğilim.

Sonuçta yandaş tetikçi medyanın hayasız bir kampanya başlatması üzerine ne söylediğimi “yayın bandını tekrarlayarak” anlattım, bunun basit bir soru olduğunu söyledim ve hatta biliyorsunuz bu köşede de yazdım.

Ama bütün gıdalarını gerginlikten, kin nefret ve intikam duygularından alan bir zihniyetin etkisi altında ve dilim varmıyor ama belki de talimat alarak benim üzerimden Tele1’e ağır ceza kesilmesini kabullenmek mümkün değildir.

Umuyorum RTÜK üyeleri bu konuda sağduyulu davranacaktır.

BUNU YAZMAK GEREK

Tele1’in hızla yükselmesi rahatsız ediyor

Türkiye’nin en hızlı gelişen televizyonu kuşkusuz Tele1.

Neredeyse bütün medyanın yandaşlaştırıldığı bir dönemde Tele1 tüm muhalefetin sesi olarak sürekli yükseliyor.

Ben de iki yıldır Tele1 ekranlarında her sabah sizlerle sohbet ediyorum.

Bu süreçte sizlerin ilgisinin her geçen gün arttığını açık biçimde gözlemledim.

bu yılın başına kadar Tele1 reyting ölçümlerine girmiyordu.

Halkın çok büyük ilgisi olduğunu görüyorduk ama bunu kanıtlayacak bir veri yoktu elimizde.

Oysa şimdi bütün haber kanallarıyla birlikte Tele1 de reyting kuruluşu tarafından her gün ölçülüyor.

Bu tabloda geçen haftanın bir gününün sonuçlarını görüyorsunuz.

CNN, Habertürk. Halktv, NTV gibi haber kanallarıyla Tele1’in reytinglerini incelemenize sunmak istiyorum.

Mavi çubuklar Tele1.

Bu reytingler sabah benim de ekranda olduğum saatleri kapsıyor.

Aynı şekilde gün içinde, özellikle Ana Haber ve 20.00’deki Merdan Yanardağ ile Emre Kongar’ın 18 Dakika programı ve gece haberlerinde de görünüm aşağı yukarı böyle oluyor.

Kısacası Tele1 artık reytinglerde haber kanallarının lideri oluyor çoğu kez.

Sanıyorum iktidar yandaşlarını bu durum çok rahatsız ediyor.

Eğlence kanalları içinde Fox Tv’de Fatih Portakal’ın haberleri, Tele1’in yayınları yandaş, yalaka tetikçi kanalların toplamından bile fazla izleniyor.

Bundan rahatsız olmamaları mümkün mü?

BAŞIMDAN GEÇENLER

Bir TV yöneticisi cumartesi günü uyardı aslında ben anlamamışım

Adını vermek istemiyorum çünkü gereksiz bir polemiği başlatmak değil amacım.

Cumartesi günü, açık söyleyeyim tamamen zıt fikirlerde olmamıza rağmen bana karşı mesleki saygısını hiç bozmamış olan bir televizyon yöneticisi aradı.

“Can Abi” dedi ve “Erdoğan türbanlı olduğu için aradı dedin ya, gel önümüzdeki hafta bizim kanala telefonla bağlan bunu seninle tartışalım” diye ekledi.

Ben de yarı kızgın yarı gülerek “Bak” dedim “Bu kadar aptal ve geri zekalıca bir konuyu niye tartışayım ki, hem belli bir trol ordusunun tepkileri üzerine konuyu kendi programımda tekrar anlattım Korkusuz’da da yazdım.”

Benim konuyla ilgili “aptal, geri zekalıca” tanımlamalarım üzerine TV yöneticisi “Yapma ama abi, niye aptal diyorsun, Cumhurbaşkanımız türbanlı diye aramadı ki, öyle söylemek ayrımcılık olur” diye üsteledi.

Ben de “Niye ayrımcılık olsun ki, basit bir soru sordum. Bu bir ticari kanalın eğlence ağırlıklı yarışma programı. Bu yarışmada kısa bir süre önce bir yarışmacı 1 milyon lira kazandı. Onu arayıp kutladı mı? Burada o genç kızımızın aranıp kutlanmasında konuşma engelli ve türbanlı olması etkili olmuştur bana göre” dedikten sonra ekledim “Ayrıca Ümmü Gülsüm kızımızın başarısının çok önemli olduğunu vurguladım, başarısından bir kuşku duymadığımı da belirttim programda.”

Bu sözlerim üzerine TV yöneticisi “Abi ne olursa olsun, sen katıl programa, bence çık özür dile” demez mi?

Canım sıkıldı tabii ve “Yapma, bu kadar ucuzlaştırma, burada özür dileyecek bir şey yok” dedim.

Şimdi düşünüyorum da bu telefon belki uyarıydı.

Gerçekten endişeye kapılıp programa telefonla katılarak “Yanlış konuşmuşum özür dilerim” demeyi kabul etseydim belki de bir tv kanalında “RTÜK’ün bana ceza vereceği haberi” yayınlanmayacaktı.

Ne bileyim RTÜK’teki AKP’lilere “Bu adam laf anlamıyor, özür dilemezmiş, basın o zaman cezayı” mı dediler acaba?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Parayla sindirmeye çalışmak hem vahşet hem vicdansızlık

İktidar neredeyse bütün medyayı eline geçirdi.

Kendi sözcüleri bile medyanın yüzde 95’ine hakim olduklarını söylüyor.

Buna rağmen hâlâ şikayet ediyorlar.

Çünkü çok açık ve net görünen şu; Medyanın yüzde 95 çoğu kez yüzde 5’in gerisinde kalıyor.

O yüzde beş, kamuoyunu bilgilendirme ve etkilemede yüzde 95’ten daha güçlü ses çıkarabiliyor. Çünkü o yüzde 5 gazetecilik yapıyor. Etki ve baskı altında kalmadan, kimsenin adamı olmadan, kimse adına operasyona kalkışmadan dürüst, ciddi, ahlaklı yayın yapıyor.

Ancak o yüzde 5’in “küçük” bir sorunu var.

Gücünü ahlaktan, vicdandan, namustan, dürüstlükten ve tabii ki halktan alıyor ama maddi gücü çok sınırlı.

Tele1 ve birkaç kanal, birkaç gazete son derece sınırlı ekonomik olanaklarla ayakta durma savaşı veriyor.

İktidar bu yüzde 5’i mahkemelerle, suçlamalarla hizaya getiremeyeceğini biliyor.

O zaman “para sopası” ele alınıyor.

Elbette Tele1 gibi sınırlı olanaklarla ayakta duran bir TV kanalı iki üç kere ağır para cezası verilmesi halinde dermansız kalır.

Ama bu vahşetin, bu vicdansızlığın hesabını da kimse veremez.

Ekonomik olarak bitmek gerçeklerin söylenmeyeceği anlamına gelmez.

“Para sopası” tanrısı para olanlar için belki güçlü bir silahtır ama hiçbir menfaat beklentisi olmadan sadece gerçekleri haykıranlara karşı etkili olamaz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları