loading
close
SON DAKİKALAR

Soylu’nun garanti vermesinin vadesi nedir?

Can Ataklı
Tarih: 29.12.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Buna rağmen kimi iktidar yanlısı yazar, akademisyen, ara sıra “uyarı atışları” yapıyor çekinerek de olsa.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

CHP’ye nur topu gibi bir sorun daha

Ana muhalefet partisine akıl sır erdirmek mümkün değil.

Türkiye’nin üzerine gidilecek onca konusu varken, akılsızca sorunlarını üstlenip iktidara meze olmakta üstlerine yok.

Örneğin eski bir milletvekili, “AKP’liler yapınca eleştiriyoruz, biz yapınca da açıklamak gerek” diye sapla samanı birbirine karıştırınca, CHP’nin başına bir taciz/tecavüz belası açıldı.

AKP Genel Başkanı neredeyse her gün bu konunun üzerinde dans ederek, “Bu rezilliği tamamen ortaya çıkaracağız, bu muhalefeti gömeceğiz” açıklamaları yapıyor.

Öte tarafta durup dururken, tamamen özensizlik sonucu Türkçe Kuran/ezan tartışmasının içinde kaldı CHP.

İstanbul Belediyesi de başına iş almakta pek mahir.

Bir buçuk yıldır “Aman seçimde herkesten oy alacağız, AKP’lileri kırmayalım” diye diye İstanbul’u talan eden AKP’ye hiçbir şey yapmadılar, buna karşı AKP karşı saldırıya geçti ve her gün belediye ile ilgili yolsuzluk haberleri veriyor asla doğru olmasa da.

Şimdi CHP’nin başına bir sorun daha sarıldı.

Tetikçi saray yazarlarından biri; bir CHP Muğla milletvekilinin, vahşice katledilen Pınar Gültekin’in babasını arayarak “Bu davadan vazgeç, zaten kamu davası var” dediğini ileri sürdü.

Ama ne gariptir ki; tetikçi yazar, milletvekilinin adını saklıyor.

Neden acaba?

Aynı şekilde acılı babanın avukatı da bu milletvekilini bildiklerini ama ismini 4 Ocak’taki duruşmadan sonra açıklayacaklarını söylüyor.

Neden acaba?

Bu olayda ilk kez CHP’nin hemen harekete geçtiğini gördük ki, bu parti için olumlu bir adım.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bu tetikçi yazarı hemen aramış ve böyle bir şeyin asla kabul edilemeyeceğini vurguladıktan sonra, durumu genel başkana rapor ettiklerini, daha sonra Muğla’nın 4 milletvekili ile telekonferans yöntemiyle toplantı yaptıklarını, milletvekillerinin hiçbirinin böyle bir konuşma yapmadığını söylediklerini aktarmış.

Özel, sadece bir milletvekilinin Pınar Gültekin’in babasını arayarak taziyede bulunduğunu da belirtmiş.

Tabii olayın aslını anlamamız mümkün değil.

Bir tarafta ciddi bir iddia ortaya atan ve nedense isim saklayan bir tetikçi yazar, diğer tarafta yazılanların tamamen yalan olduğunu söyleyen 4 CHP milletvekili.

Belli ki, yine bir oyun hazırlanıyor CHP’ye.

Nitekim bir tetikçinin yazdığına, bir başka tetikçi gazete hemen atlamış ve “skandal” başlığı atmış bile…

Bir tezgahın hazırlandığı ve süreceği giderek belirginleşiyor.

Siz istediğiniz kadar haklı olun, eğer bir operasyon kararı alınmışsa buldozer gibi gideceklerdir CHP’nin üzerine.

Ve tabii ki CHP yine savunmada kalacak, buna karşı toplumdaki algı yine aleyhine olacaktır.

Uyarım şu; CHP artık bu tür operasyonel saldırılardan kurtulmak istiyorsa gerçek anlamda muhalefete dönmelidir. Gündemi belirlemelidir.

Yoksa bugün bu tetikçi, yarın bir başka tetikçi CHP’nin başına daha çok iş açar.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bu kadar büyük konuşmayın, “Apo’yu bırakan” sonra siz olmayın

İktidar medyası, İYİ Parti’ye sataşırken, Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’na, “Öcalan da tahliye edilsin mi?” diye soruyor.

Çünkü Ağıralioğlu, Demirtaş’la ilgili karar üzerine, “Bir hukuk devletinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ayrım yapılmadan uygulanması gerektiğini” söyledi.

AKP’lilerin kızdığı bu…

Şu sıralar “pek bir milliyetçi” görünüyorlar ya, PKK’ya, Abdullah Öcalan’a vurmak da çok prim yapıyor.

Ama aynı sırada Abdullah’ın kardeşi yine terörist olduğu için “sözde” aranan Osman’ın, TRT ekranlarına çıkarılmasına, saray danışmanının taaa Süleymaniye’ye giderek akıl sormasına ses çıkarmıyorlar/çıkaramıyorlar.

Ama AKP’lilere şunu söylemek isterim:

Bu konuda çok iddialı olmayın. Bir bakarsınız yeni bir açılım gündeme gelir. Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması neredeyse kesinleşti. Bu devlet kurulunca İmralı’daki terör örgütü lideri, önce çiftlik hapsine alınıp sonra da “kendi devletine” gönderilebilir. Sonra şaşırmayın. O zaman “Apo’yu da mı bıraktınız?” diye soramayacaksınız, bilin istedim.

NOT: Osman Öcalan’a giden saray danışmanının İlnur Çevik olduğu söyleniyor. Doğru mu bilmiyorum ama o bölgeye en rahat gidecek isimdir. Doğru olma olasılığı yüksektir yani.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Soylu’nun garanti vermesinin vadesi nedir?

Saray yazarları son günlerde çok bocalıyorlar.

Çünkü işlerin ne kadar kötüye gittiğini onlar da görüyor.

Ekonomideki çöküşü, dış politikadaki açmazları, toplumdaki öfkeyi, AKP’deki ciddi oy kaybını fark etmediklerini sanmak safdillik olur.

Ama ne yapsınlar, iktidarı desteklemek, yapılan yanlışları görmezden gelmek ve kamuoyunun beynini yıkamaya alet olmak zorundalar.

Buna rağmen kimi iktidar yanlısı yazar, akademisyen, ara sıra “uyarı atışları” yapıyor çekinerek de olsa.

Bunlardan biri Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan.

İçişleri bakanı ve cumhurbaşkanı yetkilerini genişleten yasanın içeriğinde, sivil toplum kuruluşlarına kayyum atanmasını kolaylaştıracak maddeler olmasının yanlışlığını dile getiren Kaplan, sosyal medya üzerinden “STK’lar terör bahanesiyle kapatılacak. Kolayca kayyum atanabilecek! Teröre karşı bir adım gibi bu. Ama sonuçları ortam değiştiğinde felaket olabilir. Her İslami çalışma irtica/terör yaftasıyla engellenebilir! Çok tehlikeli bu! Bu yasa girişimi derhal durdurulmalı” mesajı paylaştı.

Kaplan’ın bu mesajı üzerine Süleyman Soylu aramış kendisini.

Soylu, Yeni Şafak yazarına, “STK yasasının asla sivil toplumu zayıflatmayacağını, STK’ların İslami çalışmalarını engellemesinin söz konusu olmayacağını, buna ilk önce kendisinin karşı duracağını” söylemiş.

Kaplan da bunu yeterli bulmuş.

İyi güzel de Soylu böyle bir garantiyi ancak kendi bakanlığı süresi için verebilir.

Ya sonra?

Aslında Yusuf Kaplan’ın mesajı kendi fıtratları açısından çok doğru…

İktidar sanki hiç gitmeyecekmiş gibi sadece kendi yararına yasalar çıkarıyor.

Peki bir gün iktidarı terk ettiğinde, kendi çıkardığı “tek adamı koruma amaçlı” yasaların kendilerine uygulanmayacağının garantisi var mı?

Hatta yine AKP iktidarının yarın öbür gün çıkarına engel gördüğü için bu yasayı dinci dernek ve vakıflara karşı uygulamayacağının da garantisi yok.

İşte cemaatin durumu ortada…

Yaptıkları her melanet şimdi karşılarına çıkıyor,

SON NOT: Elbette ciddi, vatansever, demokrasi ve hukuka saygılı bir iktidar geldiğinde, sadece bir kişiyi korumak için çıkarılan bu yasaları elinin tersiyle itip atacaktır. Bu açıdan bakınca Yusuf Kaplan’ın endişelenmesine gerek yok.

ÜZÜLDÜM

Haklısınız ama daha önce yaptıklarınızı da düşünün

15 Temmuz olayından sonra ilan edilen Olağanüstü Hal kapsamında, haklarında soruşturma açılan on binlerce kişi var biliyorsunuz.

Bunların bir bölümünün hiçbir suçu yok.

Komutan emri dinleyen askeri öğrencileri, tatbikata/gece eğitimine götürüldüklerini sanan vatani görevini yapan askerleri, OHAL ortamında ayak kaydırmak isteyenlerin ihbarlarına maruz kalanları örnek gösterebilirim.

Bu konularda 15 Temmuz olayından bu yana kim bilir kaç kere yazdım.

Buna karşı kimi cemaatçiler dışarıdan da destek alarak “mağduriyet kampanyaları” düzenliyorlar.

Son günlerde böyle bir kampanya var.

Cezaevine konulan bazı sanık veya hükümlü kadınların, çocuklarından ayrıldıkları, bazı çocukların anneleriyle hapishaneye girmek zorunda kaldığı (çünkü baba da içeride) ailelerini göremediği, cenazelere katılmalarına bile izin verilmediği ileri sürülüyor.

Duygulara hitap eden “en zoru çocuk olmak” başlıklı şöyle bir yazı dolaştırıyorlar sosyal medyada;

Cezaevinde olduğu için;

anneden ayrılan,

babadan ayrılan,

anne-babadan ayrılan,

anneyle cezaevinde kalan,

annesi vefat eden,

babası vefat eden,

kendisi KANSER hastası olan,

ülkesini terk eden var.

Bu zamanda

En zoru çocuk olmak…

Haksız değiller.

Çünkü gerçekten böyle bir baskı uygulanıyor cemaatçilere.

Bir hukuk devletinde bu olmaz, olamaz. Herkesin karşı çıkması gerek.

Bu hakkı teslim ettikten sonra cemaatçilere şunu söylemek isterim:

İktidarın en pis işlerini üstlendiğinizde, bu ülkenin gerçek vatanseverleri buna şiddetle karşı çıkıyor ve sizleri uyarıyordu. Yapılan bu hukuksuzlukların, demokrasi dışı uygulamaların bir gün sizin de başınıza geleceğini anlatıyorlardı. Hiç aldırmadınız. Vahşice sürdürdünüz hukuk dışı uygulamaları. Artık Türkiye elinizdeydi ve kimse size engel olamazdı. Ama sonuç ortada… Ben, üstelik cemaat kanallarında, defalarca “Yapmayın, yol olur bu, sonunda hukuk size de lazım olacak” diye haykırdığımda alay etmişti pek çok cemaatçi; “Sizi gidi postalcılar, darbeciler” diyerek. Şimdi hukuk cemaatçilere de lazım oldu. Kendi çıkardıkları kanunların, değiştirdikleri anayasa maddelerinin, yargıdaki bağımlılığın kurbanı durumundalar.

Başka ne diyeyim. Allah kurtarsın.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Yargının böyle çalışması çok üzücü

Hafta sonunda gerçekten içimi ezen bir haber okudum.

Hani Giresun’un Eynesil ilçesinde şüpheli şekilde hayatını kaybeden 11 yaşındaki Rabia Naz vardı.

Babası, katillerin bulunması için çırpınıyordu.

Bu sırada AKP’li Nurettin Canikli’ye de bazı sözler sarf etmiş.

Canikli de acılı babayı mahkemeye vermiş. Dava sonuçlanmış ve Rabia Naz’ın babası 1 yıl 8 ay hapse mahkum olmuş.

Belki başka bir olayda hakaret eden kişiye bu ceza verilebilirdi.

Ama henüz küçük bir kızın ölümüyle ilgili gerçek ortaya çıkmadan ve dosya kapanmadan, babayı öncelikle cezalandırmak sadece toplum vicdanını yaralar.

Mahkeme davayı uzatabilirdi, somut sonuç alınana kadar karar vermeyebilirdi.

Ama şikayetçi AKP’li etkili biri olunca işler böyle yürüyor anlaşılan.

Adalet, hukukun konusu olduğu kadar vicdani bir konudur da…

Bİ SORALIM BAKALIM

Sayın Milli Savunma Bakanı lütfedip bu sorulara cevap verir misiniz?

Son zamanlarda hemen yanı başımızda yaşanan olaylarla
ilgili 
bilgi almamız çok zorlaştı.

Genellikle komşu ülkelerin ya da İslam ülkelerinin medyasından bazı haberler geliyor, ancak onları da yayınlamak çok zor.

Çünkü öyle bilgiler geliyor ki, bunları yayınladığımızda hakkımızda “hain” veya “casus” denmesi, ardından da dava açılması işten bile
değil.

Bu nedenle özellikle Milli Savunma Bakanı’na bazı sorular sormak istiyorum.

Bana değil ama kamuoyuna bu konularda biraz açıklama yaparsa iyi olur.

Sorularım çok basit:

1- Libya’da ne oluyor?

2- İdlib’de ne oluyor?

3- Kuzey Suriye’de ne oluyor?

Teşekkürlerimle.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları