loading
close
SON DAKİKALAR

'Şu kişi aday olursa kaybeder' ne demek?

Can Ataklı
Tarih: 29.09.2021
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Cumhurbaşkanı adayını beğenmeyenler “kazanamaz” dedikleri adaya oy vermezlerse milletvekili seçiminde de mi oy kullanmayacaklar?

ANALİZ

Madem öyle tartaklamayın da o gençleri yurtlara yerleştirin

Öğrencilerin “yurt sorunu” devam ediyor.

Pek çok kentte üniversitelerin açılmasına çok kısa bir süre kalmasına rağmen dışarıdan gelen öğrencilerin barınma sorunları tam halledilemedi.

Öğrenciler de çeşitli yerlerde bu sorunu dile getirmek için “Barınamıyoruz” diyerek eylem yapıyorlar.

Geceleri parkta yatıyorlar, pankartlar açıyorlar, ilgi ve yeterli önlem bekliyorlar.

Ancak AKP iktidarı gençlerin bu eylemine her zaman olduğu gibi “düşmanca” yaklaşıyor.

Çünkü bu gençler kendilerinden değil.

AKP genel başkanı ise bu duruma çok öfkeli.

Dünyadan habersiz olduğunu sandığım Gençlik ve Spor Bakanı’nın dolduruşuna gelmiş besbelli “Bunların hiçbiri öğrenci değil” açıklaması yaptı.

Süleyman Soylu da bu sözler üzerine altta kalır mı o da polislerini saldı öğrencilerin üzerine her yerde.

Şimdi o zavallı gençler her gece polisten dayak yiyor, kimileri geceyi karakolda geçiriyor.

Tartaklanan itilip kakılan, yerlerde sürüklenen gençlerin cep telefonları ellerinden alınmış, muhtemelen görüntü çekmesinler diyedir de çevredeki diğer insanları ne yapacaklar onu düşünmüyorlar galiba.

Tabii konuyla ilgili en büyük gücü Erdoğan’dan alıyorlar.

Gençlerin bu eylemini “Gezi’ye” benzetti AKP genel başkanı.

“Pek çok üniversitemiz eğitim öğretim faaliyetlerini başlattı. Önümüzdeki haftada Külliye’de ortak akademik yıl açılışı gerçekleştireceğiz” dedi Erdoğan ve devam etti;

“Bazı park bahçe, buralardaki bankların üzerinde yatanlar şunu açık ve net söylüyorum. Bunların bir kısmının öğrencilikle alakası yok. Bunlar kendilerine göre sözde öğrenci. Bunlar aynen Gezi parkı olayı neyse başkasını sergiliyor. Yurtlardaki 182 bin olan yatak kapasitesini 719 bine biz çıkardık. Almanya’da 290 bin, Hollanda’da 113 bin, İspanya’da 91 bin seviyesindedir.”

Almanya’yı bilmem ama Hollanda avuç içi kadar yer, bu konuda örnek göstermek herhalde doğru olmaz. Ayrıca bu ülkelerdeki üniversite öğrenci sayısı da bizdeki kadar çok değil.

Erdoğan sonra yurt sayılarını verdi, dedi ki; “Ülkemiz 1 milyonu aşkın yurt kapasitesiyle açık ara birincidir. Yurt binalarımız öğrencilerimizin hizmetindedir. Bu yıl yurt başvuruları 623 bine yükselmiştir. Başvuruların yaklaşık 430 bini yurtlarına yerleştirilmiştir. Ailelerin yanlarında kalmakta burs ve kredi olarak 1,5 milyon öğrencimize veriyoruz.”

Sonra da lafı her zaman olduğu gibi CHP’ye getirdi “Bay Kemal bunlardan haberin var mı?” diye sordu.

AKP genel başkanının yurt sayıları ile ilgili verdiği rakamlar doğrudur.

Koskoca Cumhurbaşkanına inanmayacak değiliz.

Ancak burada canımı sıkan şu;

AKP genel başkanına bilgi veren yetkililer “Efendim” diyorlar, “Bunların hiçbiri yurt için başvuruda bile bulunmamış.”

İyi ya işte, yurt başvurusunda bulunmamak suç değil ki.

AKP zihniyeti gaddarlıktan biraz vazgeçip öğrencileri dövmek yerine “Haydi çocuklar kim açıkta kaldıysa buyurun yurtlara gidelim, hepinizi yerleştirelim” dese ya.

Öyle yapmıyorlar.

Oysa böyle yapsalar, egolarını yenip öyle yapabilseler sorunu başından çözecekler, konunun istismarını da önleyecekler.

Ah şu iktidar sarhoşluğu, sen yok musun?

Bİ SORALIM BAKALIM

Erdoğan hangi yıl yurtta kaldı ve CHP ne zaman iktidardı?

Üniversite öğrencileri sıkıntıda, çünkü birçoğu gittikleri yerlerde makul fiyatlara kalacak ev ya da yurt bulamıyor.

İktidar ise öğrencilere kızgın “yalan söylüyorlar” diyor.

Ama hepsi bir yana AKP genel başkanının söylediği sözleri anlamak mümkün değil.

Bakın öğrencileri “Yeni Gezi yaratmaya çalışmakla” suçladığı konuşmasında bir de şunu söyledi;

“CHP’nin dönemlerinde, 30-40 kişinin doluştuğu yerlerden oluşan ranza tipi yataklarda yatardık, biz oralardan geldik, geçtik. Öyle yurtlarımız vardı. Şimdi ise 3-4 kişilik, bazalı, banyolu, dolaplı, internetli, otel standardında odalara dönüştürdük. Yurtlarda kalan öğrencilerimize biz geldiğimizde 45 liracık veriyorlardı. Bunu da şimdi 650 liraya çıkardık.”

Diploması var mı tam bilmiyoruz ama Erdoğan, Yüksek Okulu İstanbul’da okudu.

Ailesi Kasımpaşa’da oturuyordu, Erdoğan’ın okulu ise Fındıkzade’de idi.

Anladığım kadarıyla demek Erdoğan o dönem evinde değil yurtta kalmış ki 30-40 kişinin doluştuğu yurt odalarından söz ediyor.

Anlamadığım ise, Erdoğan’ın öğrenci olduğu ve yurtta kaldığı hangi yıllarda “CeHaPe” iktidardaydı?

CHP 1950’den önce iktidardı, Erdoğan doğmamıştı.

61’de koalisyon ortağı idi Erdoğan henüz ilkokula başlıyordu.

1974’te CHP koalisyon ortağı idi Erdoğan henüz “mezun olduğunu söylediği” yüksekokula kaydını yaptırmamıştı.

Bir ihtimal CHP’nin 1977’deki ve 1979’daki çok kısa dönem iktidarını kast ediyordur.

Ama ne olursa olsun üst üste sağcı koalisyonların kurulduğu bu dönemlere CHP dönemi demek doğru olmaz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

“Şu kişi aday olursa kaybeder” ne demek?

Muhalefete oy vermeyi planlayanların kafası çok karışık.

Herkes aday arayışı içinde.

Ve herkes sadece kendi söylediği adayın kazanacağını iddia ediyor.

Bir başka adayın adını duyduğu anda “Onunla kazanamayız” fikri ağır basıyor.

Bunu anlamam mümkün değil.

Nedeni basit.

Eğer gerçekten seçimler yapılabilecekse cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi için iki ayrı oy kullanacağız.

Eğer muhalefet partileri bir anlaşma sağlarlarsa cumhurbaşkanlığı seçimi iki adayla yapılacak.

Bu durumda “Falanca kişi aday olursa kazanamayız” diyenler oylarını nasıl kullanacaklar?

“Kazanamaz” dedikleri cumhurbaşkanı adayına kendileri oy verecek mi vermeyecek mi?

“Kazanamaz” diyenler o adaya kendileri oy vermeyecekleri için mi yoksa başkalarının oy vermeyeceğini düşündükleri için mi böyle söylüyorlar?

Cumhurbaşkanı adayını beğenmeyenler “kazanamaz” dedikleri adaya oy vermezlerse milletvekili seçiminde de mi oy kullanmayacaklar?

“Kazanamaz” denilen kişi aday yapılırsa, onun kazanamayacağına inananlar oylarını Erdoğan’a mı verecekler?

Size bir sır vereyim mi?

Sıradan insanlar aslında durumu çoktan kavradılar ve heyecanla seçim gününü bekliyorlar.

Sorun kendini akıllı, bilgili, kültürlü, zeki zanneden muhalif kesimde.

Onların aklı durdu.

İnanıyorum ki sıradan vatandaşın feraseti ile bu badire atlatılacaktır.

KOMİK

Nikah şahitliğinin de suyunu çıkardık maşallah

Üsküdar benim ilçem.

Belediye başkanı AKP’li Hilmi Türkmen.

Geçenlerde Beylerbeyi’nde yazılarımı yazarken o da çevreyi geziyormuş, karşılaşınca ayaküstü sohbet etti.

“Belediyeden bir şikayetiniz var mı?” dedi.

Ben de “Pek yok” dedim sonra da ekledim “Ama zabıtalar buradaki esnafa çok ceza yazıyor, ne olur biraz insaflı olmalarını söyleyin.”

Güldü.

Hilmi Türkmen önceki gün kızını evlendirmiş, Allah mutlu etsin.

Nikahta tam 32 şahit varmış.

Öyle anlaşılıyor ki şu nikâh şahitliği işinin de suyu çıktı.

Peki niye böyle oluyor?

Çünkü bunlar siyasetçi düğünleri, o zaman partinin “deve dişi” gibi adamları da geliyor.

Eh aileden, dost ve akrabalardan da kişiler var hatırı kırılamayacak.

Birini şahit yapıp ötekini yapmazsan gönül koyuyor, kırılıyor.

Nikahta iki şahit yeter, ama bu iş üç, dört şahitle başladı. En çok 10 şahit görmüştüm, ama Hilmi Türkmen’in kızının nikahında sayı 32’ye çıkmış.

Madem bu kadar çok şahit var, dilerim nikah da çok sağlam olmuştur da gençler ileride mutsuz olmazlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Aynı sözler Kılıçdaroğlu için söylese gözaltı olmazdı tabii

Önce haberi okuyalım;

“CHP Merkezefendi ve Honaz ilçe danışma kurulu toplantısında konuşan CHP Gençlik Kolları İl Başkanı Tugay Odabaşıoğlu’nun CHP’li Honaz Belediye Başkanı Yüksel Kepenek’i hedef alarak ‘Makam odalarına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını asan CHP’li başkanların ellerini kırarım. Hatta ellerini kırmakla kalmam kafasını da kırarım’ dedi.”

Görüntülerin sosyal medyada yayınlanması üzerine özellikle AKP’liler büyük tepki gösterdi.

Bunun üzerine harekete geçen polis CHP’li Odabaşıoğlu’nun “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla gözaltına aldı.

Genç CHP’linin sözleri yanlış.

Densizlik hatta.

Ancak bunlar partinin kendi toplantısında yaşanıyor.

Sonra biri görüntüleri sosyal medyada yayınlıyor.

Peki polisin gayretkeşliğine ne demeli?

Erdoğan’ın fotoğrafının asılmamasını istemek ve bu konuda kendi partilisini tehdit etmek neden Cumhurbaşkanına hakaret olsun?

Ve bir soru daha; Bu CHP’li genç “Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafını asan CHP’lilerin kafasını kırarım” deseydi polis aynı cevvaliyeti göstererek Odabaşıoğlu’nu “CHP genel başkanına hakaret” suçundan gözaltına alacak mıydı?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları