loading
close
SON DAKİKALAR

Ukrayna için çok üzülüyorum, hele 'Direniyorlar' sözleri içimi dağlıyor

Can Ataklı
Tarih: 09.03.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Sorum çok açık: “Zelenski neyine güvenerek bu savaşa girdi?” Cevabı çok basit; “Bir piyon olarak kullanıldığını fark etmedi bile ve başta Amerika olmak üzere batı ülkelerinin arkasında duracağını sandı.”

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Karı değil, kadın; öğren artık!

Seyyar satıcı kadın yazar Nalan Türkeli’yi tanıyorsunuzdur mutlaka.

En azından bu köşeyi okuyanlar Türkeli’nin çileli yaşamından nasıl bir mucize yarattığını biliyordur.

Geçimini seyyar satıcılık yaparak sağlayan tezgahının başında bile yazmaktan okumaktan hiç ayrılmayan Nalan Türkeli, hafta sonunda başından geçen bir olayı Dünya Kadınlar Günü’nde yazıp yollamış.

Nalan Türkeli, ilkeli ve kararlı bir yazar olduğu gibi çok sıkı bir kadın hakları savunucusu.

Aslında Nalan Türkeli, insan hakları ve özgürlük aşığı bir kadın ama pozitif ayrımcılık açısından bakarsak “kadın hakları savunucusu” demek de yanlış olmuyor elbette.

Şimdi gelin Nalan Türkeli’nin bir otobüste başından geçenleri ve kendi yorumunu birlikte okuyalım;

Bu geçtiğimiz cumartesi günü Kadıköy’de belediye otobüsündeydim.

Otobüs tali yolu bitirip ana caddelerden birine dönerken, özel bir aracın birden önümüze çıkmasıyla, şoförün frene basması bir oldu!

Bir kaç saniye sarsılmanın ardından, hepimiz kafaları cama uzatıp neler olduğunu anlamaya çalışırken, ön taraflardan böğürtülü kaba bir erkek sesi, “Otobüsün önüne atlayan garıymış garı” diye bağırınca, sol yanımda oturan benim yaşlarımda ki kadın, “Garı işte! Başka ne olacak! Allah gorudu hepimizi. Garı gısmından şoför mü olur?” demesin mi!

Dayanamadım. Kadına dönüp, sert bir bakış attıktan sonra sesimi aynı tonda yükselterek, “Garı değil, kadın diyeceksiniz kadın” dedim.

“Sen şu an kendine de hakaret ettiğinin farkında mısın?” demeye kalmadı, ön koltukta oturan orta yaşlı başka bir adam başını arkaya çevirip yumuşak bir sesle, “Benim gelinimle kızlarım da şoför. Ne var bunda! Gelinim bir şirketin ürünlerinin dağıtımından sorumlu. Bu devirde böyle şeylerin kadını erkeği mi kaldı Allah aşkına! Kızcağız belki acemidir! İnsanlık hali, dalgın da olabilir. Hem ben oğlumdan çok, gelinimle kızlarımın şoförlüğüne, daha bi güvenirim. Niye derseniz, onlar biz erkekler gibi değil, çok dikkatliler. Hız yapmayı da sevmezler.”

Bir an ne cevap vereceğinin şaşkınlığıyla, “Ha kadın demişim, ha garı. İkisi de bi değil mi ha?” demesin mi?

“Değil” dedim. “Sen kendini değersiz mi görüyorsun? Kadın olmak, eksik uzva ya da eksik akla mı sahip olmak sanıyorsun?”

Ne dediğimi anlamamış olacak ki, iki omuzunu birden nispet yapan küçük çocuklar gibi yukarı aşağı oynatarak “Yoo” dedi. “Allah’a şükür, aklım da, elim de, ayağım da, her bi şeyim de, tastamam yerinde.”

Kadını tepeden tırnağa tekrar süzerken, o an biri beni gıdıklıyormuş gibi, bir gülme geldi üzerime. “Tabi ki yerinde” dedim. “Lazım olan, daha fazla pas tutmadan kullanmak gerekiyor onları.”

Hani durmadan ataerkil toplum düzeninden yakınıp duruyoruz ya, kendini atık bir eşya gören bu kirli kadın zihniyetleriyle de zehirleniyor, dünya! Bu zihniyetlerin yetiştirdiği çocuklar nasıl farklı düşünebilir?

Dünyada ilk kez seçme seçilme hakkına sahip, bu toplumun kadınlarıyken, Arap geleneklerini kendine model gören, insani temel haklarını bile inancından dolayı reddeden kadınlar, azımsanmayacak kadar çoklar!

Ve bunların yetiştirdiği çocuklar nasıl farklı düşünebilir!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınların, Kadınlar Günü kutlu olsun.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Biri bu fotoğrafın ne anlama geldiğini anlatabilir mi?

Bu fotoğraf yaklaşık 3 ay önce çekildi.

Atatürk Havalimanı’nın kuşbakışı görünüşü bu.

1953 yılında İstanbul Yeşilköy Havaalanı olarak hizmete açılan bu havaalanın adı daha sonra Atatürk Havalimanı olarak değiştirilmişti.

Yapıldığında son derece mütevazı olan Yeşilköy Havaalanı yıllar içinde dünyanın en büyük havaalimanlarından biri haline gelmişti.

Şimdi bu alan terkedildi, İstanbul’a yeni bir havalimanı yapıldı.

Şimdi bu havalimanına sadece Erdoğan’ın uçakları ya da Erdoğan’ın uygun gördüğü kişilerin uçakları iniyor ve kalkıyor.

Kısa bir süre öncesine kadar kargo uçakları da inip kalkıyordu ama artık o da bitti.

Devasa arazinin ne olacağı henüz belli değil.

Bu nedenle bütün binalar, yardımcı üniteler, apron ve pistler duruyor.

Buna karşı en önemli pist olan kuzey-güney pistinin başına derme çatma bir hastane inşa edildi.

Güya pandemi nedeniyle yapılan bu hastanede şu an ne olduğu da bilinmiyor, bir kesime sağlık hizmeti veriliyor verilmesine de asıl amaç belli değil.

Hastanenin pistin hemen başına inşa edilmesi nedeniyle en uzun ve yeni olan pistlerin kullanılması da olanaksız hale geldi.

Olağanüstü bir durumda bu alanın sadece bir pistine iniş yapılabilecek.

Peki neden?

İlk günden beri soruyoruz ama bir cevap alamıyoruz.

Dünyanın hangi ülkesini yönetenler kendi elleriyle stratejik önemi olan, ulusal güvenliği de etkileyen bir havaalanının böyle kullanılmaz hale getirir ve öylece bırakır?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Şu “birilerinden” bari sadece “birini” yakalasanıza

Ortalık yangın yeri gibi.

Millet ağır zamların etkisiyle ne yapacağını şaşırmış vaziyette.

Ancak iktidar için sorun yok.

Çünkü şimdi yeni bahane var artık; “Ukrayna krizi!”

“Dünyada savaş varmış, petrol fiyatları fırlamış, Avrupa ülkelerinde enflasyon ve pahalılık görülmemiş düzeydeymiş, Türkiye’nin bundan etkilenmemesi düşünülemezmiş.”

Duyan da zannedecek ki, Ukrayna krizi çıkmadan önce Türkiye’de her şey güllük gülistanlıktı.

Ne oldu o güleç maliye bakanına?

AKP genle başkanından “fırça yemiş” diyorlar, “Bana söz verdin sözünü tut” demiş Erdoğan.

Bakanın gözünün feri sönmüş tabii, ama hiç suç kendinde olur mu?

AKP’nin yıllardır başı her sıkıştığında ortaya attığı “birilerine” sığınmış o da.

Ekonomi iyiymiş aslında, fiyat pahalılığı da Ukrayna yüzündenmiş, bir de “birileri” varmış, onlar da el altından milleti kışkırtıyormuş, milleti sanki kıtlık varmış gibi marketlere saldırtıyormuş.

Artık isyan noktasında hissediyorum kendim.

Yetti artık bu “dış güçler, karanlık odaklar, birileri” edebiyatı.

Allah aşkına şu “birilerinden” hiç olmazsa sadece “birini” yakalayıp çıkarın önümüze, tükürükle boğalım.

ÖNERİ

Bergen filmini mutlaka izleyin

Artık herkes Bergen’in çok acıklı öyküsünü biliyor.

Başını da sonunu da bildiğim öyküyü sinema filminde izlerken sanki hiçbir şey bilmiyormuşum hissine kapıldım bir an.

Güzel film olmuş Bergen.

Filmi sürükleyen dört isim Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu, Tilbe Saran ve Nergis Öztürk gerçekten çok başarılı.

Film kadına şiddet konusunun çok konuşulduğu günümüzde yüzümüze adeta bir tokat gibi patlıyor.

Ancak filmin bir sahnesi var ki herhalde hafızamdan hiç çıkmayacak.

Bergen’in gelinlik giyip annesinin karşısına çıktığı an.

Biz izlerken sinema salonu hayli doluydu.

O an neredeyse hepimizden sanki sözleşmiş gibi “Yok artık daha neler, yapma be kızım” sözleri çıktı, üstelik yüksek sesle.

Film bittiğinde çoktandır görmediğim bir durum da oldu, herkes alkışlarken salonun yarıdan fazlası jeneriğin sonuna kadar oturup bekledi.

Muhtemelen herkesin içi daralmıştı, bizde öyle oldu, oradan biliyorum.

BUNU YAZMAK GEREK

Ukrayna için çok üzülüyorum, hele “Direniyorlar” sözleri içimi dağlıyor

Sorum çok açık: “Zelenski neyine güvenerek bu savaşa girdi?”

Cevabı çok basit; “Bir piyon olarak kullanıldığını fark etmedi bile ve başta Amerika olmak üzere batı ülkelerinin arkasında duracağını sandı.”

Şimdi koca Ukrayna bir baştan bir başa harabeye döndü, ülkenin her tarafı yanıyor, binlerce insan öldü, milyonlarcası evlerinden barklarından oldu, kış kıyamette açıkta kaldı.

Ama Zelenski haykırıyor, “Pes etmeyeceğiz, direneceğiz” diye.

Dünya da Zelenski’yi Ukrayna halkını alkışlıyor.

“Bravo” diyor “Böyle bir direniş görülmedi” diye tempo tutuyor.

Oysa hepsi sahte, hepsi alçakça bir “kendi vicdanını aklamadan” başka bir şey değil.

Ukrayna’nın hiç destek almadan Rusya ile baş etmesi mümkün mü?

Bunu başta Amerika olmak üzere dünyadaki herkes bilmez mi?

O halde yerle bir olacağını bile bile Ukrayna’ya sahte bir destek vermenin alemi var mı?

Var tabii.

Çünkü yeni bir dünya düzeni kurulacak.

Zavallı Ukrayna burada “konunun başlaması” için “kullanılan bir piyon” olarak seçildi.

Sonuç burada yeteri kadar kan döküldükten sonra alınacak ancak.

Ne olur kendimizi kandırmayalım, Ukrayna için göz yaşı dökerken,” Biz dengeli davranıyoruz” safsataları ile oyalanmayalım.

Unutmayın, dünya eski dünya değil, artık devlerin masası kuruldu, bugün Ukrayna’nın başına gelen yarın biz dahil küçük ve orta büyüklükteki bütün ülkelerin başına gelebilir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları