loading
close
SON DAKİKALAR

Zorlamalarla milleti köprüden geçiremeye çalışıyorlar

Can Ataklı
Tarih: 24.03.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Çanakkale Köprüsü açıldı, ama tartışması pek bitmeyecek gibi gözüküyor. Yüksek geçiş ücreti, müteahhitlere ödenecek fahiş paralar tabii ki en çok eleştirilen noktalar.

ANALİZ

Nebati’nin görevden alınması değil derhal bakanlıktan istifası gerekir!

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “yolcu” olduğu yazıldı dün.

Erdal Sağlam, Ankara’daki kaynaklarına dayandırarak şunu yazmış;

“Bayağı bir telaş var Bakan’da. Hesaplar da onu gösteriyor. İki gündür bir laf dolaşıyor. Nureddin Nebati’nin gidip, Mehmet Şimşek’in geleceği söyleniyor… Mehmet Şimşek istemiyor ama zorluyorlar bakan olması için yorumları da var.”

Erdal Sağlam, “Nebati’nin bu kadar telaşla her gün çıkıp ortalığa konuşması hayra alamet değildi zaten” dedikten sonra eklemiş, “Politika değişikliği anlamına gelecek mi bu bilmiyorum.”

Aslına bakarsanız Nureddin Nebati’nin “nasıl olup da bakan olduğu” sorgulanmalı önce.

Mağaza sahibi olmak dışında ekonomi ile pek ilgisi olmadığı bilinen Nebati geldiği günden beri şov yapmaya çalışıyor ama pot üzerine pot kırıyor.

Bürokrasinin belinin kırılacağını söyledi örneğin, kendisinin de bürokrat olduğunu unutarak.

Devlet çarkından şikayet etti, hiçbir iş yapamadıklarını ileri sürdü.

Yabancılara Türkiye’nin bir sömürge ülkesi gibi olduğunu anlatmaya kalktı, “Korkmayın gelin, sizin için hiçbir engel çıkarmayız, mevzuatı falan yıkar geçeriz, arkamızda cumhurbaşkanı var” diyecek kadar devlet adabından yoksun olduğunu ortaya koydu.

Ekonomiyi berbat ettiklerini anlatarak “Türk lirasının daha fazla düşeceği yer yok, zaten en dipte” itirafı yaptı güleç bir çehreyle.

Ekonominin başında oturtulduğunun bile farkında olduğunu sanmıyorum Nureddin Nebati’nin.

Öyle olmasa 20 Aralık gününü anlatırken “Sayın Cumhurbaşkanımızın salona gelişindeki azametten çok önemli bir karar açıklayacağını anlamıştım, geldi, bir konuştu dolar çakıldı” diye konuşur muydu?

Kur garantili vadeli hesaptan belli ki haberi bile yoktu Nebati’nin, ama adı Hazine ve Maliye Bakanı.

Böyle komedi olur mu hiç?

Ya Türkiye’yi yüzde 8’in üzerinde dolar faiziyle borçlandırmasına ne demeli?

Ne yazık ki saray medyası bunu bile başarı gibi sunmaya çalıştı, oysa açıkça Türkiye’nin geleceği karartılıyor, ülkemiz altından kalkılması zor bir borç batağına itiliyor.

Medeni bir ülkede böyle bir kişinin bakan olması mümkün değildir.

Televizyon parodilerinde bile böyle bir şey olmaz.

Ama bizde oluyor işte.

Normalde derhal istifa etmesi gereken bir kişinin “görevden alınıp alınmayacağını” tartışıyoruz.

Hepimize yazık.

BUNU YAZMAK GEREK

Furkancılar olayı sarayı zora sokuyor

Furkancılara yönelik polis şiddeti AKP içinde de tartışmalara neden oldu.

AKP genel başkanı biraz rahatsız biliyorsunuz bu nedenle dün grup toplantısına katılmadı.

Ben bu yazıyı yazdığım saate kadar da konuşmamıştı.

Bu nedenle Erdoğan’ın bu konudaki fikrini bilemiyoruz.

Gerçi Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Bu kadar orantısız güç kullanılmamalıydı” falan gibi sözler söyledi ama bunların geçerliliği yok, bakalım Erdoğan ne diyecek?

Sanıyorum Furkancılara gereken dersin verilmesi talimatı saraydan gitti. Tabii bu kadar “Acımasızca dövün, çarşaflıları yerlerde sürükleyin” dendi mi bilemiyorum ama sanmıyorum da.

Erdoğan galiba şu sıra tepkileri izliyor.

Görünen o ki bu dayak olayı, pek çok AKP’li Furkancılardan nefret etse bile parti içinde tepki görüyor.

AKP’liler “Tamam, bu Kuytul çok tehlikeli biri, ama sonuçta kamuoyu ilk kez çarşaflı, türbanlı kadınların yerlere yatırılarak coplandığını gördü, bunu kendi tabanımıza anlatmamız çok zor” diyor.

Erdoğan’ın henüz konuşmaması parti içindeki bu çalkantıyı daha da artırıyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Zorlamalarla milleti köprüden geçiremeye çalışıyorlar

Çanakkale Köprüsü açıldı, ama tartışması pek bitmeyecek gibi gözüküyor.

Yüksek geçiş ücreti, müteahhitlere ödenecek fahiş paralar tabii ki en çok eleştirilen noktalar.

Saray müteahhitlerin zarar etmemesi için günlük 45 bin araç garantisi verdi.

Çanakkale esnafı, saray gazetelerinde yazıldığı gibi köprüden çok mutlu değil.

“Karşıya gidip gelmek artık çile olmaktan çıktı” falan da demiyor kimse.

Tabii her gün feribotu kullanıp gidip gelenlerin tamamı artık köprüyü kullansa bile günlük geçiş sayısının 45 bini bulması mümkün değil.

Hatta öyle ki 4 bin 500 araç geçip geçmeyeceği bile kuşkulu.

Buna rağmen saray, feribotları işleten GESTAŞ’a talimat vermiş ve seferleri yeniden düzenlenmiş.

Her yarım saatte bir kalkan feribotlar artık iki saatte bir kalkacak.

Gece 23.00 ile sabah 06.00 arasında ise feribotlar çalışmayacak.

Çanakkale ve çevresinde oturanlar şimdi soruyorlar:

BİR: Feribotla sadece araçlar gidip gelmiyor, yayaları düşünen yok mu?

İKİ: Yarım saatte benzin yakmadan karşıya geçmek varken, neden en az 40 kilometre yol yapıp 200 gidiş 200 geliş 400 lira para ödeyelim?

ÜÇ: Gece 23.00’ten sonra araçsız olarak karşı sahile gitmek zorunda olan çalışanlar ne yapacak?

DÖRT: Feribot seferlerini azaltarak köprüye araç sağlamaya kalkmak ahlaki mi?

BAŞIMDAN GEÇENLER

Telefonla taciz 325 lira içinmiş

İki gün önce sonradan hukuk bürosu olduğunu anladığımız bir yerden telefonla arandığımızı ve adeta taciz edildiğimizi yazmıştım.

Süleyman Özçelik isimli hukuk bürosu meğer Akbank’ın alacaklarını takip ediyormuş.

Olabilir elbette, ama borçlu kişiyle ulaşmak ve durumu aktarmanın da bir üslubu olmalı.

Bunu eleştirmiştim.

Tabii ne Akbank ne de bu hukuk bürosu umursamadı bile.

Zaten son yıllarda buna çok alıştık.

Çünkü öyle bir iklim yaratıldı ki, iktidara sırtını dayayanlar hiçbir şeyden korkmuyor.

Vatandaşın şikayeti varmış, sıkıntıya giriyormuş, mağdur ediliyormuş, tacize uğruyormuş hiç fark etmiyor.

Ama bizim vatandaşlar olarak yapabileceklerimiz var elbet.

Bu konuda tabii öncelikle neden arandığımızı öğrendik.

Meğer eşimin banka hesabında bir “destek miktarı” varmış. Burada 325 liralık açık kalmış. Banka eşimi aramak yerine anlaşmalı bir hukuk bürosuna devretmiş alacağını. Onlar da tacize varan biçimde takibe girişmişler.

Eşim dün gitti 325 liralık açığı kapadı. Belli ki o hesap uzun süredir kullanılmadığı için unutulmuş.

Elbette hesabını da kapattı ve bir daha çalışmayacağını da beyan etti.

Bir şey fark etmiyor sonuçta, zaten bankadakiler de “Siz bilirsiniz, paşa gönlünüz bilir” gibi bir şeyler söylemişler ve uğurlamışlar eşimi.

YENİ ÖĞRENDİM

Halkın Kurtuluş Partisi’nden 15 kişiye suç duyurusu

Çanakkale Köprüsü, saray ve çevresi tarafından göklere çıkarılırken kamuoyunda bu köprünün maliyeti ve müteahhitlere ödenecek fahiş paralar daha çok konuşuluyor.

Özellikle Erdoğan’ın köprü geçiş ücretinden “200 liracık” diye söz etmesi, günde 5 bin aracın bile geçmesi pek mümkün değilken hazinenin 45 bin araç geçiş garantisi vermesi herkesin kafasını karıştırdı.

Halkın Kurtuluş Partisi bu konuyu da yargıya taşıyor.

HKP avukatları; AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, eski bakanlar Binali Yıldırım, Ahmet Arslan, Mehmet Cahit Turhan, Lütfi Elvan, Berat Albayrak, Naci Ağbal, AYGM Genel Müdürü Yalçın Eyigün, Limak Holding Kurucu Ortağı Nihat Özdemir, Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı, Limak Yönetim Kurulu Üyeleri, Kamu İhale Kurumu Başkanı Hamdi Güleç, Kamu İhale Kurulu İkinci Başkanı ve üyeleri hakkında Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Başvuru gerekçesinde adı geçen 15 kişinin, “Nitelikli Dolandırıcılık”, “Görevi Kötüye Kullanma”, “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi”, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlarını işlediklerini ileri sürüldü.

KOMİK

Madem öyle, uçakta ne işin var?

İlahiyatçı olarak bilinen biri var.

İhsan Şenocak’mış adı. İlmi ve Fikri Araştırmalar Merkezi çevresinde toplanan dincilerin lideri gibiymiş.

Diyanet’te de uzun dönem çalışmış bu kişi.

Geçenlerde yurtdışına giden uçaklarda içki servisi yapılmasına takmış kafayı.

Demiş ki;  “Yurt dışına çıktığın zaman uçağın içindeki hostes içki servisi de yapıyor. Uçağın içini meyhaneye çevirmişler. Yanındaki adam içiyor. Ona ‘dur’ diyeceksin. Yanındaki adama ‘benim yanımda içme’ diyeceksin. Yanındaki ayyaş adamla yolculuk edilmez. Hayatımda meyhaneye girmedim. İçince sarhoş olacak bu adam. Ne konuşacağı, ne yapacağı belli değil. Git nerede zıkkımlanıyorsan, orada zıkkımlan.”

Bu kafadaki bir adamın uçakta ne işi var?

Yurtdışına niye gider?

İlle gideceksen deveye binmesini tavsiye ederim.

Daha yakışır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları