loading
close
SON DAKİKALAR

40 yılın kısa öyküsü

Melih Aşık
Tarih: 19.02.2022
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; Güneş’te adımız Arka Pencere idi.. Milliyet’e geçerken adımızı orada bıraktık Açık Pencere adını aldık. Güneş’teki 4 yıla, bu gazetede Açık Pencere adı altında 36 yıl ekledik. Milliyet’in de en kıdemli yazarı olduk.

Açık Pencere bugün 40. yaşını tamamlıyor.

İlk köşe, Güneş gazetesinin yayına başladığı 1982 yılının 19 Şubat günü ilk baskıda yayımlanmıştı.

Güneş’te adımız Arka Pencere idi.. Milliyet’e geçerken adımızı orada bıraktık Açık Pencere adını aldık. Güneş’teki 4 yıla, bu gazetede Açık Pencere adı altında 36 yıl ekledik. Milliyet’in de en kıdemli yazarı olduk.

Babıali’de geniş çaplı transfer yapan ilk gazete Güneş olmuştu. Yaratıcısı ve ilk genel yayın müdürü Güneri Cıvaoğlu idi. Gönlü zengin dostumuz Cıvaoğlu, Ankara’daki muhabirlik günlerini unutmamış, gazetecilerin de iyi yaşamaya hakkının olduğunu düşünmüş, transfer ettiği gazetecilere iyi maaşlar verdiği gibi hayli cazip transfer ücretleri ödemişti. Bu bir devrimdi. Güneş sonraki aylarda bankaların kriziyle birlikte sıkıntıya girdiyse de ilk zamanlarda mutlu gazetecilerin gazetesi olmuştu. Zarafet her yana yansımıştı. Her masada beyaz bir vazo vardı, her sabah vazolara taze çiçek konuyordu.

Kimse ücretinden şikâyetçi değildi.

40 yılın  kısa öyküsü

Gazetenin hazırlık günlerinde Güneri Bey benden Hasan Pulur gibi bir gazeteci aramamı istemişti. Hasan Ağabey’in Milliyet’teki “Olaylar ve İnsanlar”ına benzer bir sütun düşünülüyordu. O adamı bulamadık tabii. Bu arada kendimiz bir şey yapalım, dedik. Bu sütunun denemelerine başladık. O sıralarda aramıza karikatürist Ercan Akyol ile Fahrettin Fidan katıldı. Pek çok gazeteci arkadaşımız bize destek oldu. En büyük desteği ise haber, fıkra, bilgi göndererek sütuna katkıda bulunan okurlarımız verdiler.

Daha önce TRT ve Günaydın’da geçen yıllarda edindiğimiz tecrübelerle kimi kurallar uyguladık. Yazılar kısa cümleli, kolay anlaşılır olacak, okuru sıkmayacak, ciddi konular da mizah ambalajına sarılıp tatlı hale getirilecekti. Okur bir yazıdan sıkılırsa onu bırakıp bir başka yazıya geçebilecekti.

Mizah ambalajı, özellikle 12 Eylül darbesini izleyen dönemde generallerin sansürünü aşmakta işimize yaramıştı.

Bütün güç odaklarına mesafeliydik. Tek muhatabımız okurlardı. Tek çabamız toplumu aydınlatmaktı. Haktan, hukuktan, ulusal çıkarlardan, laiklikten, Cumhuriyet’ten, demokrasiden, özgürlükten yana olmak. İnsan hakları ve toplumsal barışa saygı duymak.

Şiarımız dün bunlardı, bugün de bunlar.

Bir okurumuz bu köşenin adını Açık Üniversite koymuştu. Yıllar yılı pek çok ana baba çocuklarına her konuda bilgilenmeleri için bizim sütunu okumayı önerdi. O yıllarda bizim sütunu okuyan 20 yaşında üniversite öğrencileri bugün artık 60 yaşında birer dede, nine oldular!

Kırk yıl geçti aradan... İlk yıldan beri her yıl sütunun bir kopyasını alır, yıl sonunda ciltletir, odamızda bir köşeye üste koyarız. O ciltler adam boyunu ulaştı. Yaklaşık 40 cildin içinde 40 yıl vardır. Bir gün Ercan’la ciltlerin karşısında oturup geçen günleri konuşurken sordum:

- Bunlar için bunca yılı harcamaya değer miydi?

İkimiz birden aynı karara vardık:

- Değerdi.

Bu 40 yılda çizgimizden sapmadık. Ama zaman zaman sürçülisan etmiş, bilmeden yanlışlar yapmışızdır.

40 yılın hatırına... Affola...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları