loading
close
SON DAKİKALAR

Boğaz Güzeldir!

Melih Aşık
Tarih: 26.02.2022
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, konuyu Dışişleri Müsteşarı Feridun Cemal Erkin ile görüşür. Montrö Sözleşmesi ticaret gemilerinin aranmasına izin vermemektedir. Ancak aramanın hiçbir yolu yok mudur? Erkin, antlaşmanın maddeleri arasında bir boşluk bulur, gemilerin aranmasına karar verilir.

Adına şarkılar bestelenmiş, tarih boyunca aşklara sahne olmuş, kıyısında bir fincan kahve içmek bile mutluluk sayılmıştır. Boğaziçi öylesine güzeldir.

Ne var ki bu güzellik tarih içinde yaşadığımız ülkenin kaderini de çizmiştir.

***

1944 yılı ortaları... İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesine henüz bir yıl var. Dünya savaş fırtınasına tutulmuş. Türkiye bir yandan İngiltere ve Rusya, öte yandan Almanya’nın baskısı altında tarafsızlığını korumaya çalışıyor. Türkiye’nin Almanya’ya el altından silah yapımında gerekli krom madeni sattığı söylentileri yanında bir başka şikâyet de Montrö Sözleşmesi’nin Almanlar lehine delindiği yolundadır. İngiltere, Alman ticaret gemilerinin Boğazlardan geçerek Karadeniz’den (muhtemelen işgal altındaki Romanya’dan) Akdeniz’e askeri malzeme taşıdığını iddia etmektedir.


***

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, konuyu Dışişleri Müsteşarı Feridun Cemal Erkin ile görüşür. Montrö Sözleşmesi ticaret gemilerinin aranmasına izin vermemektedir. Ancak aramanın hiçbir yolu yok mudur? Erkin, antlaşmanın maddeleri arasında bir boşluk bulur, gemilerin aranmasına karar verilir.

Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu gemilerin aranmasına şiddetle karşıdır. Bu yüzden öfkeye kapılır, istifasını verir.

O sırada yoldan çevrilen ve Çanakkale’de bekletilen bazı Alman ticaret gemilerinde arama yapılır. Yükleri arasında gerçekten silah ve askeri malzeme bulunur. Bunlara el konur. Geçişleri yasaklanır. İngiltere ve Rusya mutlu olur.

**

Ne var ki Sovyetler Birliği Montrö’nün işleyişi konusunda artık kuşkuya kapılmıştır. Savaş sonrasında Türkiye yeni bir saldırmazlık paktı önerince Ruslar Boğazların ortak savunmasını ve Doğu sınırlarının düzeltilmesini şart koşmuş, o günün gazete manşetlerine çıkan “Stalin Boğazlarda üs istedi” haberleri ülkenin bugüne dek iç ve dış politikasını derinliğine etkilemiştir. Türkiye Sovyet baskısı üzerine kendini ABD tarafına atmış, her türlü muhalefet o yıllarda ve sonrasında Sovyet yanlılığı ve komünistlikle damgalanmış, şiddetle ezilmiştir.

Sol siyasetin ülkemizde yıllar yılı güdük kalması, sağın siyasete bugün bile egemen olması hızını o günlerden almıştır.

ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ

Bu bir La Fontaine öyküsüdür.

Ölüm döşeğindeki yaşlı çiftçi oğullarını başucuna çağırmış... Onlara demiş ki:

- Bizim şu boş duran uçsuz bucaksız arazi var ya...

- Evet baba...

- İşte onun bir yerine altınlarımı gömmüştüm. Ama yerini unuttum. Ben ölünce araziyi baştan başa kazın, altınları bulun paylaşın.

Yaşlı adam ölünce çocuklar başlamış harıl harıl araziyi kazmaya.

Bir baştan bir başa kazmışlar ama altınları bulamamışlar.

Hazır kazmışken bir şeyler ekelim, demişler, buğday, arpa, yulaf gibi şeyler ekmişler.

Yıl sonunda ürünü toplayıp satmışlar.

Ellerine hayli para geçmiş. Ne ihtiyaçları varsa almışlar.

O zaman anlamışlar ki babaları onlara bir oyun oynamış.

Tembel çocukları tarlada çalıştırmak için kayıp altın masalı uydurmuş.

Bu öykü nereden mi aklımıza geldi...

Gazetelerde buğdayımızın yüzde 77’sini Rusya ve Ukrayna’dan ithal ettiğimizi okuyunca...

Tarım ülkesiyiz diye övünürken tarımı unutmuşuz.


Tarlalardaki serveti unutup kolay para kazanma yollarına dalmışız.

O yüzden ekmeksiz kalma korkusuyla baş başa kalmışız.

TORTUM ŞELALESİ

Görenlerin hayranlıkla izlediği Erzurum Tortum Şelalesi’nin can suyu, HES ihalesini alan firma tarafından kesilmiş. Şelalede tek damla su kalmamış.

Suyu kesen firma başta DSİ olmak üzere ilgili kurumlara şu yazıyı göndermiş:

“Tortum HES tesisimizin sanat yapıları, su alma, iletim kanalı ve tüneli, can suyunun ve ulaşım yollarında oluşan uzun ve süreli bakımsızlık nedeniyle meydana gelen tahribatların onarılması için yıkılan bozulan yerlerin eski haline getirilmesi gibi birtakım çalışmalar planlanmaktadır.”

İfadeden anlaşıldığına göre DSİ gibi kuruluşların yapılacak işlemlerden haberi yok.

Nitekim Erzurum Valiliği, basında çıkan haberlerden sonra duruma el koydu, suyun akımını kısmen başlattı.

Akla düşen sorular:

Tortum Şelalesi’ne giden su yolu üzerinde HES kurulmasına izin verilir mi?

İhaleyi alan firmaya, kafasına göre planlama yapma izni tanınır mı?

Bu kadar temel işler DSİ gibi kuruluşlardan habersiz,  onların denetimi ve onayı olmadan yapılabilir mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları