loading
close
SON DAKİKALAR

Ülke aydınlanırdı

Melih Aşık
Tarih: 18.04.2023
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; Sonraları Atatürk’ün ağzından duyulan: “Köylü milletin efendisidir” sözü bir seçim vaadi değil bir temel siyasettir.

Mustafa Kemal, 1913 yılında askeri ataşe olarak atandığı Sofya’da Büyük Bulgar Oteli’nin bahçesinde arkadaşı Şakir Zümre ile birlikte kahvesini içmektedir. O sırada otelin bahçesine üzerinde tozlu elbiseleriyle bir köylü girer. Masalardan birine oturur. Garsonlar köylüyü masadan kaldırıp dışarı çıkarmak isterler. Köylü direnir. Biraz zorlanınca:

“Bulgaristan benim alnımın teriyle doyuyor, onu koruyan benim tüfeğim, neden dışarı çıkacakmışım!” diye bağırır.

Mustafa Kemal bu olaydan ve sözlerden çok etkilenir:

“Şakir, bizim köylümüzün de bu adamlar gibi kendinden emin olması, hakkına sahip çıkması gerekir” diye konuşur.

Sonraları Atatürk’ün ağzından duyulan: “Köylü milletin efendisidir” sözü bir seçim vaadi değil bir temel siyasettir.

Bugün 83. kuruluş yılını andığımız Köy Enstitüleri köyün ve köylünün aydınlatılması için kuruldu. Kuruluş çalışmaları 1935’te başlatıldı. Yasası 1940 yılında çıkarıldı. Ancak çok geçmeden yozlaştırıldı, kapısına kilit 1954 yılında vuruldu. Bu kısacık sürede o eğitim ocaklarından on parmağında on marifet öğretmenler, yazarlar, besteciler, ressamlar yetişti.

Çok duygulu bir marşı da vardır Köy Enstitüleri’nin. Şöyle başlar:

“Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine

Milletin her kazancı, milletin kesesine,

Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine,

Toprakla savaş için ziraat cephesine.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz,

Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz.”

Bu ışığın yanmasına katkıda bulunanları saygıyla anıyoruz.

OKULDA DEMOKRASİ

Kuruluşunun 83. yılını andığımız Köy Enstitüleri’nden az duyulmuş bir öykü.

Enstitülerin efsane hocalarından Hürrem Arman’ın “Piramidin Tabanı ve Köy Enstitüleri” adlı kitabından alıntıdır.

***

“Köy Enstitüleri’nde cumartesi günleri bütün okul öğrencileri öğretmenleri ve müdürleriyle buluşur, geçen haftanın bir değerlendirmesini yapar, yanlış uygulamaları eleştirirlerdi. Burada alınan kararlarla yanlışlar giderilirdi.

Trabzon Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nün cumartesi oturumlarından birinde bir öğrenci:

- Kooperatifimizin 5 ineği var, günde 25 kilo süt alınıyor, bu sütler ne oluyor? Biz hiç süt içmiyoruz; kooperatif başkanı bunu açıklasın, dedi.

Kooperatif başkanı söz almadan diğer bir çocuk:

- Sütler hep öğretmenlerin evine gidiyor.

Başka biri:

- Müdür Bey’in evine de her gün yardımcıları gelip, 3 kilo süt götürüyor, dedi.

Kooperatif başkanı sütlerin bütün öğrencilere yetmeyeceğini düşünerek parayla öğretmenlere satıldığını söyledi ve herkesin evine günde kaç kilo süt gittiğinin ve elde edilen gelirin hesaplarını verdi. Bu satışlar ineklerin alım parasını amorti etmek içindi.

Bir öğrenci:

- Kooperatif bu işte haklı, 25 kilo süt 500 kişiye bölünürse bir yudum bile düşmez.

Bir başkası:

- Biriktirilir, birkaç günde bir verilir, önerisinde bulundu.

Başka biri buna:

- Süt biriktirilemez, bozulur, diyerek karşılık verdi.

Bir başka çocuk gerçek çıkar yolu buldu:

- Bir kişiye 250 gram hesabı ile her günün sütü 100 arkadaşımıza verilir. Ertesi gün diğer iki sınıf süt içer, sonra diğerleri. Böyle olursa altı günde bir hepimiz süt içmiş oluruz.

Bu öneri kabul edildi. Çocuklar çok haklı idiler. Öğretmenler evlerine, biraz daha pahalı olsa da dışarıdan süt bulabilirlerdi.”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları