loading
close
SON DAKİKALAR

İktidar, barış açılımını PKK, Kandil, Apo ile denedi, olmadı

Şükran Soner
Tarih: 21.09.2021
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Büyükşehirlerde kazanma şansları olmayan Kürt seçmenlerin, iline göre CHP, İYİ Parti kökenli adaylara oy vermiş olmaları affedilemez bir suç belgesiymiş gibi kullanılıp duruldu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok net ve açık olarak söylediği gibi görüşmeleri Meclis’te yasal temsil yetkisi olan partisi, liderleri ile sürdürmeyi istemek mi suç olacak? Kılıçdaroğlu’nun olmazsa olmaz koşulların çerçevesini çizen açıklaması nasıl oluyor da şaşkınlık yaratabiliyor? Yandaşlar korosu hemen sazı ellerine almış, anayasal düzen hukuk devleti içinde barış süreci, Kürt açılımı için geçerli olabilecek tek çıkış yolunu tıkayabilmek uğruna, siyasal taktiklerin ilk ataklarıyla hücuma geçtiler..

Tek adam rejimi, Saray adına bana göre denenen en ayıplı hamle, yerel seçimlerde AKP’nin seçim kazanmak yerine kaybetmesinde bile etkili oldu. Apo’nun kardeşinin İmralı’ya yollanıp oy istenmesi çağrısına aracı kılınması bu ülkenin bireylerinin bütününde onur kırıcı bir çaba olarak yaralayıcıydı.. Yerel seçimlerde büyükşehirlerin kaybedilmesi öfkesi de eklemlenince, aylar, yıllar süren bir tersine kampanya Saray siyasetinin odağına oturtuldu. Büyükşehirlerde kazanma şansları olmayan Kürt seçmenlerin, iline göre CHP, İYİ Parti kökenli adaylara oy vermiş olmaları affedilemez bir suç belgesiymiş gibi kullanılıp duruldu.

Erdoğan’ın kendisi, en çok olmak üzere tüm yetkili bakanları, parti sözcüleri, yandaşları korosu, Kürt seçmenlerin oylarının verilmesi yolunda yapıldığı öne sürülen gizli anlaşmaların açıklanması istenip duruldu. Bırakınız geçmişte apaçık PKK, Kandil, Apo ile yapılmış anlaşmaların ürünü kendi Kürt açılımları, barış süreçleri içinde işlenen sayılmayacak kadar çok ayaklı anayasal suç ihlallerini, hukuksuz sınırlara taşınan yargı süreçlerini, silahlı peşmergelerin, peşmerge giysileriyle tören havasında ülkenin içine sokulmalarını..

Arkasında umutla beklenen barış süreci yerine, en çok bölge odaklı terörün, ülkenin her yerinde kanlı eylemlerle, terörün en uç şiddet eylemleriyle sahnelenmesini, ardı arkası gelmeyen çatışmalarla, geçmişi aratan boyutlarda kanın ülkemiz toprakları içinde yeniden akıtılmasını, nedenleri, tek yanlı iktidar iradesinin elbette tam sorumluluğunda olmasa da iplerin elinden kaçmasıyla denetlenememesi, zaaflarıyla yaşananları olmamışlar gibi görmezlikten mi geleceğiz?

***

Yakın tarihler için sokaklarda yaşananları gazeteci olarak doğrudan izleyebilmek için elbette yaşım geç. Ancak 12 Eylül sürecinin Güneydoğu topraklarımızda PKK’yi yaratan koşulları üretmesine çok yakından tanıklık etmiştim. Kendi sendikamız TGS’nin Van toprakları içinde açtığı okulun açılışına gittikten sonra dönmemiş, bölge koşulları içinde gelişmeleri il il izledikten sonra, yazdığım yazıları, dizileri kaleme almadan önce, soluğu yol geçişi bahanesiyle Türk-İş’in yöneticilerine de aktarmaya çabalamıştım..

Bölgede Apo’yu yaratan ortamın kokusunu, sıkıyönetim komutanlıklarının cezaevleri başta, bölge halklarına yönelik şiddet tavırlarından almıştım. Üst sendikal konfederasyonumuzun yöneticilerini de uyarmaya çalışmıştım. Terör örgütlerini yaratacak ortam, provokasyonun yaşanmasına ilişkin gözlemlerimi paylaşmıştım. Diyarbakır Cezaevi, odak noktalarından biri olmaya adaydı. Arkası sokaktaki insanlara, yaşamlarına dönük dışlayıcı, ürkütücü şiddette vardı..

Çok geçmedi, İnsan Hakları Derneği kurulup yönetici olarak görev de aldığım dönemlerde, Şırnak dağlarındaki çatışmalara doğrudan tanıklık edecektik. Türkiye için ne kadarı ile dış parmak gücü, emperyalizm, en etkili Amerika tuzağı olduğu tam bilinemese de Cumhuriyetin titizlikle korunmaya çalışılan sınırları içinde, Osmanlı dönemleri, Cumhuriyet tarihi içinde yaşanmışları mumla aratacak geniş boyutlarda çatışmacılık güçlendirilip hortlatılmıştı. PKK, Kandil, Apo.. odak örgütlenmelerin adları, simgeleri konumlarındaydılar..

Geçmişi uzatmanın elbette yeri ve zamanı değil ancak bugünün koşullarında yola çıkışa dönük hiç ders almayacak mıyız? Ülkeyi Saray, tek adam rejimi uğruna kararnamelerle yönetmekte inat edip Meclis’i, başkanlık rejimlerinde örneği olmayan bir amip biçiminde yoka yazdırmış olmakta inat etmek, Meclis’i çalıştırmadan, ders alınamamış hukuksuz yollardan çözüm üretmekte inat etmek neyin nesi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları