loading
close
SON DAKİKALAR

İlk 23 Nisan’ım

Şükran Soner
Tarih: 23.04.2021
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Türkiye’de ilk yaşadığım 23 Nisan gününde, göçmen çocuğu olarak bayramı yakalama şansım da olmadı. Bilindiği üzere göçmen çocukları ilk ders yıllarına, orada bitirdikleri sınıfın yinelenmesi ile başlıyorlardı.

Tito Yugoslavyası’nda Kosova Priştine’den göç ediş ayımız 1956 yılının ağustosu, 10 yaşındayım. İlk 23 Nisan Çocuk Bayramı anlamı  ile yüzleşmem bir yıl sonrasına, 11 yaşıma kalacak. Ancak her nedense, en içten algılanıp yaşanabilecek çocukluk yıllarımdan tanışmış duygusu içindeyim.. Galiba ilk suçlusu göçü 6 yaşında yakalayan kız kardeşim. “Ben de sizinle okula geleceğim” diye tutturunca da ayrıcalıklı, şanslı çocuklar olarak ilk ders yılımızda, aynı zamanda ilk göçmen çocuklarını çok sıcak karşılayan Büyükadalı öğretmenler sayesinde, kendimizi Büyükada İlkokulu Müdürü’nün odasında bulmuştuk.

Müdür arkasındaki resmin kim olduğunu sorunca da hevesle “Tito” diye bağırmıştı. Müdür sıcak bir sesle “Artık Türkiye’desiniz. Hoş geldiniz. Tito’nun yerinde Atatürk’ün resmini göreceksiniz..” anlamında bir açıklamada bulunmuştu. Babamın elinden ise resimli Tito ve Atatürk’ün yaşamlarını kapsayan bir çocuk kitabını okuduğumu anımsıyorum. Belki Piştine, belki de Üsküp Türklerinin bir yayınıydı, bilemiyorum. Ancak yaşamöykülerine ilişkin sıcak karşılaştırmaları, en çok da her ikisinin kurtuluş savaşlarını verdikleri tarihlerde karda uyurlarken kalpaklı fotoğraflarının benzerliğini hiç unutamıyorum.

En çok da çocuklara armağan ettikleri bayramların “Kardeşlik, çokseslilik, çokkültürlülük, çağdaş uygarlığa..” yürüyüş yolunu içime sindirdiğimi gözlüyorum. Çoukluğumun Priştinesi’nde Yugoslavya’nın bayramları, hele de Tito’nun doğum günleri, çocukların ayrımsız hep bir arada çok farklı ırklar, dinler, mezheplerden, dillerden, ortak dilden de bağıra çağıra oynadıkları, sabahlara kadar sokaklarda geçirebildikleri şenlikler, etkinliklerle geçerdi.

GÖZYAŞLARIM

Mustafa Kemal Atatürk’ün, Gazi Meclis’in açılış gününün, “23 Nisan Çocuk Bayramı” olarak kutlanmasındaki amacı çok daha iyi özümsememe yaradığını çok düşünmüşümdür. Hiç çocukluk yaşalarımda kutlayamadığım çocuk bayramımıza ilişkin hayıflandığımı anımsamıyorum. Tam tersi yetişkin insan olduktan sonra da benden sonraki kuşakların çocuklarının bayramlarını kutlamalarına karşı duyarlılığım çok gelişti. Dahası ne zaman 23 Nisan törenleri sırasında özenerek giyinmiş çocukların üzerine yağmur yağsa onların yerine, en kötü, acılı günlerimde akmayan gözyaşlarımın kontrolsüz akışına tanıklık etmişimdir.

Türkiye’de ilk yaşadığım 23 Nisan gününde, göçmen çocuğu olarak bayramı yakalama şansım da olmadı. Bilindiği üzere göçmen çocukları ilk ders yıllarına, orada bitirdikleri sınıfın yinelenmesi ile başlıyorlardı. Büyükada İlkokulu’nda, öğretmenlerimin olağanüstü özeni, çabaları sayesinde 9 ayda Rumeli aksanlı Tükçemden kurtulmuş, Behice Öğretmenimin anneme iskelede söylediği üzere eğitimimin ilerisine dönük en küçük bir pürüz kalmamıştı.

Sonuç olarak lüks semt sayılan Levent’e iki katlı bahçeli eve kiracı olarak taşınmış, üç çekirdek ailenin 5 çocuk, 7 yetişkini, 5 oda, tek mutfağa yerleşmiş olarak yaşarken, 5. sınıfta Levent İlkokulu’nda 1957 yılının eğitim koşullarında beni hastalanan 2. sınıf öğretmeninin yerine sınıf sorumluluğunu almış konumda görevlendirmişlerdi. Kız kardeşimin okuduğu sınıfın derslerini müdür yardımcılarının desteğinde sürdürüyor, yazılı kâğıtlarının bile ilk yoklamalarını yapıyordum. 23 Nisan Bayramı’nı, yine çocuk bayramı olarak kutlamanın son şansını kaçırmıştım.

HÜZÜNLÜ ALKIŞ
Yine çok ilginç, anlamlı bir çakışma olarak, İstanbul’un çok fazla semtini dolaşmak zorunda kalan göçmen ailenin çocuğu olarak, tanıklık etiğim 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına katılan dünya çocuklarının arasında çok fazla Balkan kökenli, giderek daha paramparça olan, devletçiklerden gelen çok fazla hemşeri sayılacak göçmen çocukları görüyordum. Sonraki ergin gazetecilikte, ilerleyen yaşlar, yıllarımda, kullanmaya kullanmaya, gazetecilikte koşturmacasının gerçeğinde kullanamaya kullanamaya, önce okuryazarlıklarını, orijinal alfabelerini unuttuğum, şimdilerde ancak şarkı sözlerini çakarabildiğim Sırpça ve Arnavutça dillerini, anadilleri olarak kullanan çok fazla parçalanmış ülkeciklerin çocuklarının bizim 23 Nisan Çocuk Bayramı törenlerindeki oyunlarını, hüzünle alkışlar oldum..

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları