loading
close
SON DAKİKALAR

Yağma düzeni azaltılacağına patlatılıyor

Şükran Soner
Tarih: 19.02.2022
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Doğru iş yapmakta kendilerine güvenli bilim insanları, hukukçular, siyasetçilerin, sanatçıların aynı zorluklar içinde, işlerinde ödünsüz kalabilseler bile dertlerini anlatabilmekte zorlandıklarına şaşmamak gerek değil mi?

Ülkemizdeki otoriterleşmede sınır tanımayan Saray rejimi, düzeninin, deneme yanılma, olmadı bir başka deneme yanılma uygulamalarının, ekonomik, sosyal, siyasal yaşamımıza, uluslararası siyasetimize, ülkemizin üstlendiği tüm sorumluluklara yansıyan “Ben yaptım oldu” kararlarından vazgeçmeye niyetli görünmüyor. Ortaya çıkan sonuçların bedellerini, sonuçta yurttaşlar olarak hepimiz birlikte ödüyoruz. Gelin görün ki giderek sayıları, oranları düşen kaymak tabakaya “hep bana hep bana” diyerek en haksız hukuksuzundan dudak uçuklatan paylar düşerken, haksızlık hukuksuzlukları canları ile ödeyenlerin artışındaki ürkütücü tablo sınır tanımıyor. Yaşayan, nüfusa kayıtlı sayıları hızla artan yurttaşlarımız için ise haksızlık hukuksuzluk girdabına yakalanmak kaçınılmaz gerçeklik, yoksulluk yoksunluğa sürüklenenlerde aşağılara doğru çekilmeye sınır konulamıyor.

Çocuklarımızın doğasında en yüksek yaşam sevincinin tüketilmemesi yolunda, sınırlı, göreli, sağlıklı, gerçekçi, doğru haberlerin izlenebilirliği giderek zorlaşıyor. Haberler zinciri, korku filmleri, tünelleri gibi.. Gazetecilik dili ile geçmişten kalma “üçüncü sayfa” halkın içinde olduğu yaşamı yansıtan haber, görüntüleri de varsa kanlı, canlı.. Aynı zamanda vurgun, yağma, haksızlık hukuksuzluklar zinciri.. En deneyimli gazetecilerin bile, hem gerçekleri doğru dürüst aktarabilmekte, gerçekten haktan yana duruş sergileyebilme yolunda ne kadar zorlandıklarını gözlemlememek olanaksız. Önceleri iddialı doğru dürüst habercilik yapma savında moralli yola çıkıyorlar.. Sonrasında ya başlarına bir şeyler geliyor.. Ya da yaşanan girdabın, acıların birbirinin izdüşümü boyutlarında sıkıcı, sevilen olamama kaygısını taşıyan, cümleler kurmada zorlanan, yanlış algılamalar yaratmaktan ürkenler cephesinde saflaşmış konumda, sözcükleri tarta tarta konuşanlar cephesine yerleşiyorlar..

***

Doğru iş yapmakta kendilerine güvenli bilim insanları, hukukçular, siyasetçilerin, sanatçıların aynı zorluklar içinde, işlerinde ödünsüz kalabilseler bile dertlerini anlatabilmekte zorlandıklarına şaşmamak gerek değil mi? “Kaka”, şaka gibi dünün tüm tartışmalı yayınlarında, tartışma konularının arasında, neşeli, umut veren “Hayat bayram olsa..” sözcüklerinin üzerinden ciddi ciddi birbirinin zıddı “haklı, siyasi, politik tavır..” ya da sanatçıların siyasi tavır alma haklarını eleştiren, sanatçılığını bile eleştirip suçlayan, en tepeden en aşağı doğru inen, yandaşını kutsayıp karşı çıkanı suçlayan yandaşlık kültürü korosuna ne demeli?

***

Sıcak gündemler üzerinden giderek daha çok kadınımızın canının alındığı, daha doğrusu alınmasına seyirci kalınan siyasal duruşlar, hukuksuzluklar, bal gibi de siyasal İslamcılığın ürünü kültürün yarattığı, kadın, çocuk cinayetleri patlamasından son bir örnek.. Posta kutumdan, öğlen saatlerinde Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan gelen, Eyüp Belediyesi sınırları içinde yaşanan acı olayın haberi de vardı. Belediyelerin yaşamsal görevleri, sorumlulukları içinde elbette, kadın sığınma evleri açmak, ölümden kaçan kadınlarımızı bu sığınma evleri içinde çocukları varsa onlarla birlikte yaşatabiliyor, koruyabiliyor olmak yükümlülükleri de var.

İktidarlarının yönetiminde AKP’li belediye kendi sığınma evini kapatma kararı almış. Gerekçesi tam da açılma nedeni ile çelişkili. Sığınma evine sığınmış kadınların, peşlerine düşmüş, büyük olasılıkla evlerine geri dönmeye, her tür şiddete katlanmaya, boşanmamaya razı olmazlarsa cezalandırmayı, gerekirse öldürmeyi yol bilmiş erkekler, nasıl olmuşsa gizli olması gereken sığınma evinin kapısına dayanmışlar, kavga çıkarmışlar.. Kadınları koruma sorumluluğundan cayma, kaçmak üzere, belediye güvenli sığınma evi koşullarını yaratma yerine, toptan kapatmayı, kadınları ortada bırakmayı seçivermiş.

Düne göre son 48 saatin haberleri arasına tabii ki 4 yaşındaki Leyla Aydemir kızımızın vahşiliğin uç örneği öldürülüşünü de katmak gerek değil mi? Yine düne göre 48 saatin içinde ana haberlere girmiş 16 yaşındaki Şule Şentürk’ün, toplu hukuksuzluklar zinciri, suç ortaklıkları içinde katledilmesini, sabıkalı nişanlısı, katilinin göz göre göre cinayeti işlemesinin önünün açılmasını nasıl açıklayacağız? Siz bu yazıyı okuyana kadar, yeni kadın-çocuk cinayetleri haberlerinin gelmeyeceğinin güvencesi koşullarımız var mı?

Yazımızın başlığına yansıyan sıkıcı haberlere bir küçük örnek daha.. Çin 30 futbol sahası büyüklüğünde, koskoca büyük Amerika’yı kaygılandıran teleskopu 180 milyon dolara yapmış. Bizimkiler, övüne övüne nereye koyacaklarını bilemedikleri Taksim Camisi inşaatının maliyetini 150 milyon dolarcığa çıkarabilmeyi başarmışlar.. Süper dev projeleri ile ne kadar övünseler, oy bekleseler az değil mi?!

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları