loading
close
SON DAKİKALAR

Affınıza sığınarak...

Affınıza sığınarak...
Tarih: 05.09.2015 - 00:00
Kategori:

Mustafa Mutlu; CHP’li dostlar; bu rica, özellikle size... Eğer görüşlerimin bana ait olmadığını, yani bağımsız kalamadığımı düşünüyorsanız; zaten beni okumayı, şu anda hemen bırakın...

Bu yandaş arkadaşlar yanaştıkları kapıdan nemalanırken mesleğe çok büyük bir kötülük yaptı:
Kimse artık gazetecinin “tarafsız” olabileceğine inanmıyor.
***
Hem temel, hem de evrensel gazetecilik kuralıdır:
Gazeteci tam bağımsız olmalıdır...
Gazetecilik konusunda ahkâm kesen yarı aydın cahiller buna bir de “tarafsız” olmayı eklerler.
Oysa bu, hayatın doğasına aykırıdır.
Gazeteci de bir insandır ve tarafsız olması olanaksızdır!
Öyle spor yazarlarını tanıyorum ki damarlarından sarı-lacivert kan akıyor; ama tarafsız (objektif) olduklarını iddia ediyorlar...
***
Ben örneğin; desem ki “Tarafsızım”, gülmez misiniz?
Tarafım, elbette...
İnsandan, insancılıktan (hümanizm) yana tarafım...
Tam bağımsızlıktan...
Özgürlükten...
Laiklikten...
Sosyal hukuk devletinden...
Hukukun üstünlüğünden...
Halkın egemenliğinden...
Emeğin kutsallığından...
Ağaçtan, çiçekten, çayırdan, çimenden, börtüden, böcekten...
Tüm canlıların yaşamasından yana tarafım...
Ülkemin din devletine dönüşmesi için başta demokrasi olmak üzere tüm kavramları istismar edenlere karşı, tarafım...
Her türlü ırkçılığa karşı, tarafım...
Ancak...
Türk milliyetçiliğini kötüleyip Kürt ırkçılığı yapanlara... Onların peşine katılıp gidenlere... Güzel ülkemi, emperyalistlerin arzu ve çıkarları doğrultusunda bölmeye çalışanlara karşı da tarafım!
Kalleş katiller, benim Mehmetçiğimi, polisimi, doktorumu öldürecek; ben “tarafsız” yazılar yazacağım öyle mi?
Hadi oradan, soytarılar!
***
Tarafım; ama...
Bağımsızım!
Kimse bana ne yazacağımı ya da yazmayacağımı söyleyemez. Bunu ima bile edemez.
Tek örgütün üyesiyim; artık hiçbir gücü kalmayan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin...
Çünkü benim meslek anayasam olan “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”, benim meslek örgütleri dışında bir partiye, derneğe üye olmamı yasaklamıştır!
Bu yüzden, bazı gazeteciler gibi parti genel başkanlarına, belediye başkanlarına falan, “Başkanım” demem...
Bir partiyle, dernekle “aidiyet” ilişkisine girmem.
***
Tüm bunları belki yüzüncü kez neden yazıyorum biliyor musunuz?
Seçim yaklaştı ya; azıcık, ucundan eleştirdiğim CHP’nin fanatikleri, yazdıklarıma yanıt vermektense beni “Vatan Partisi adına çalışmakla ve CHP oylarını bölmeye hizmet etmekle” suçlamaya başladılar.
Hatta dün biri benim yazımın altına yaptığı yorumda, “elimde şehit kanı” olduğunu bile iddia etti.
Düşünün; her şehit yazısını yazarken hıçkırıklara boğulan adamın elinde, şehit kanı!
İnsafsızlığın, vicdansızlığın, parti köleliğinin bu kadarına gerçekten pes...
***
Şu yazdıklarım; en azından Vatan Partisi’ne haksızlık... Hem bu partinin, hem de Aydınlık’ın yöneticileri beni bağışlasınlar:
Ben VATAN Gazetesi’nden kovulunca, Aydınlık’tan Sevgili İlker Yücel çağırdığında, üç şartım oldu:
Bir: Siz sonuçta bir siyasi yapılanmayla ilişki içindesiniz. Ben, yeri geldiğinde o partiyi de eleştiririm ve yazılarımın içeriğine asla karıştırmam.
İki: Atıldığım VATAN’dan 7 yıldır maaş almıyordum, en son aldığım para budur. Bana bunu verin, yeter.
Üç: Davalarım var; gazetenizin avukatları bu davalarımı üstlensinler...
***
Aradan tam 23 ay geçti:
Ben bu süre içinde Vatan Partisi’ni de yöneticilerini de sayısız kez eleştirdim.
Gazetenin manşetinin tam aksi yönde görüşleri savundum.
Ancak bir kez bile kimse bana, “Sen ne yapıyorsun?” demedi.
Hatta kimi zaman önce İlker’le, sonra Mehmet Sabuncu’yla çok şiddetli siyasi tartışmalara bile girdim; ama yazılarım hep “dokunulmaz” oldu.
“Gazetecinin bağımsız olması” yönündeki görüşlerime bile katılmadıkları halde; benim bu konudaki tavrıma hep saygıyla yaklaştılar...
***
Biliyorum; sözü çok uzattım dostlar:
Sizden bir ricam var; eğer benim yazılarımı okuyorsanız, bana değer veriyorsanız; benim “bağımlı”, “birilerinin” ya da “siyasi bir yapı”nın adamı olabileceğimi artık aklınıza bile getirmeyin...
CHP’li dostlar; bu rica, özellikle size...
Eğer görüşlerimin bana ait olmadığını, yani bağımsız kalamadığımı düşünüyorsanız; zaten beni okumayı, şu anda hemen bırakın...
Bu gazetede, bir daha böyle bir yazı yazmayacağım.
Çünkü gerçekten bu gazeteyi binbir emekle ve maddi olanaksızlıkla çıkaranlara haksızlık etmiş oluyorum!

GÜNÜN SORUSU

Türk Tabipleri Birliği, Diyarbakır’da yol kesip doktor öldüren PKK’yı kınayamamış... Yaptığı açıklamanın hiçbir yerinde PKK’nın adını bile geçirememiş... İsyanım TTB yöneticilerine:
Bu tavrınızın nedeni ne? Korku mu; PKK yandaşlığı mı?

SÖZ SİZDE (156+114)

Bugün Abdullah Bey’e seslenme sırası, okurlarımızdan Faik Allahverdi’de... Sizin de Gül’e soracaklarınız ya da söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com’a gönderin...
***
“Abdullah Bey...

Huber’de 7 ay 3 hafta boyunca ekstradan oturdunuz. Sizin ve aileniz için yapılan masrafları ödediniz mi?
Kanlıca’daki evinizin değerinin 20 milyon lira civarında olduğu söyleniyor. Kendi eviniz olduğunuzu söylediğiniz bu evi, nereden kazandığınız parayla aldınız? Demircilik yapan babanız mı yardım etti? Suudi Arabistan Kralı’nın hediye ettiği elmaslar nerede?”

GÜNÜN İSYANI

Oyları düşen AKP, gözünü MHP oylarına dikti... Bu yüzden Başbakan Davutoğlu, yanına Türkeş’in oğlunu da alarak Alparslan Türkeş’in mezarını ziyaret etti. Fotoğraf çektirdi. İsyanım kendisine:
Sırada, mezarlarında siyasete alet edeceğiniz başka kim kaldı?

Mustafa Mutlu - Aydınlık

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları