loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Aydoğmuş: Türkiye'yi, AKP gibi gerici bir harekete teslim eden sürecin en önemli kilometre taşı 12 Mart 1971 darbesiydi

CHP'li Aydoğmuş: Türkiye'yi, AKP gibi gerici bir harekete teslim eden sürecin en önemli kilometre taşı 12 Mart 1971 darbesiydi
Tarih: 13.03.2018 - 11:11
Kategori: Siyaset

İBB Meclisi CHP Üyesi Seyit Ali Aydoğmuş 12 Mart 1971 yılında gerçekleşen 12 Mart Muhtırası ile İBB Meclisi'nde gündem dışı konuşma yaptı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi 2018 yılı Şubat ayı Meclis toplantılarında İBB Meclisi CHP Üyesi Seyit Ali Aydoğmuş’un Mart ayında yaşanan olaylar ve 12 Mart Darbesi ile ilgili söz alarak gündem dışı konuşmada bulundu. 

"Türkiye'yi AKP gibi geri, rüküş ve islamcı bir harekete teslim eden sürecin en önemli kilometre taşı, hiç kuşkusuz 12 Mart 1971 askeri darbesiydi” diyen Aydoğmuş'un gündem dışı konuşması şöyle: 

1- O günün iktidarı 1 koyup 3 alacağız diye Irak savaşına müdahil olmak istedi, parlamento iade etti (1 Mart)

2- Gazi Mahallesinde 12 kişi kontrgerilla tarafından katledildi ve dava hala sürmektedir. (12 Mart)

3- 13 Mart 2016 da Ankara Güven Parkta bombalı saldırı sonucu 37 kişi hayatını kaybetti.

4- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

5- 1979 Beyazıt’ta üniversite öğrencilerinin üzerine silahlı saldırı sonucu öğrenciler katledildi. 16 Mart 1979

6- 14 Mart Tıp Bayramı

7- 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi ve Şehitler günü

8- 26 Mart Kütüphane Haftası

9- 27 Mart Dünya Tiyatro günü

10- 30 Mart 1972 Mahir Çayan ve 14 arkadaşının Tokat Kızıldere’de Katledilmesi

“KONTRGERİLLA”

12 Mart sürecinde siyasi literatürümüze yeni bir kavram girdi: Kontrgerilla!

Kontrgerilla (ya da Gladyo) teorisyenleri, emperyalizme bağımlı iktidarların otoritesinin sarsılması halinde, geniş halk kitlelerine “reform” vaadinde bulunulmasını öneriyorlar. Bu da psikolojik savaşın bir yöntemi. 40 yıl önce Amerikancı müdahaleyi gerçekleştiren 12 Mart generalleri de muhtıralarına, “sosyal ve ekonomik sorunların çözülmesini” ve “reformlara bir an önce girişilmesini” yazmışlardı. Türkiye halkı, “reform” sözcüğünün en çok kullanıldığı bu dönemde en ağır baskıya uğradı.

Gladyo’nun ya da bizdeki yaygın adıyla “Kontrgerilla”nın Türkiye’de açıkça ortaya çıktığı dönem 12 Mart dönemidir. Kontrgerilla teorisyenlerinin önerileri ve yöntemleri ilk defa bu dönemde geniş ölçüde uygulandı. Bu faaliyetler bizzat dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç tarafından yönetildi ve yönlendirildi.

12 Mart döneminde Türkiye’de ilk kez Kontrgerila iktidarı tamamen ele geçirdi. 12 Mart döneminin özellikleri Gladyo belgelerinde yazıldığı gibidir. Halka karşı terör, tertip ve kışkırtmalar “teoriye” uygun bir biçimde uygulanmıştır.

'KOORDİNASYON BÜROSU'

26 Nisan 1971’de sıkıyönetim ilan edildikten sonra Genelkurmay Başkanlığı’nda bir Koordinasyon Bürosu kuruldu. Bu büronun görevi çeşitli illerdeki sıkıyönetim uygulamaları arasında eşgüdümü sağlamaktı.

Koordinasyon Komitesi’nin başına Korgeneral Namık Kemal Ersun getirildi. Namık Kemal Ersun, 1972 Ağustos’unda Orgeneral olarak 2. Ordu Komutanlığı’na getirildi, aynı zamanda Ankara Sıkıyönetim Komutanı oldu. Koordinatör, doğrudan doğruya Tağmaç’a bağlıydı. Orgeneral Tağmaç, bu değişiklikten sonra bütün illerdeki sıkıyönetim faaliyetinin yönetimini eline aldı. Bütün sıkıyönetim bölgelerinde “Genelkurmay’a doğrudan bağlı Kontrgerilla” bu dönemde resmen faaliyete geçirildi.

12 Mart döneminde Sıkıyönetim Koordinasyon Komitesi, Özel Harp Dairesi’nin, sıkıyönetim komutanlıklarının, MİT’in ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün faaliyetlerini en üst düzeyde birleştiren bir kurum görevini gördü. Bütün Türkiye’deki “kontrgerilla faaliyetinin” Genelkurmay’daki merkezini “Koordinasyon Komitesi” oluşturdu.

İŞKENCELİ SORGULAR

Orgeneral Tağmaç, bu görevlerini yönetirken Cumhurbaşkanı Sunay’la işbirliği yaptı. Bu eylemler sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Cihat Alpan’dı.

Sıkıyönetimin ilk aylarında MİT, polis ve ordu işbirliği sağlanmakla birlikte hala polis önde görülüyordu. Sanıklar emniyet müdürlüklerinde gözaltına alınıyor ve polis tarafından sorguya çekiliyordu. Zaman geçtikçe bazı askeri binalar ve MİT’e ait yerler de işkence için kullanılmaya başlandı, sorgulara MİT elemanları katılmaya başladı.

Öte yandan halkı ve gençliği bölmek için muhtıradan önce çeşitli tertip ve kışkırtmalara girişildi. Kontrgerilla, tertip ve kışkırtmalarında özellikle gençlik hareketine sızdırdığı ajanlarını kullandı. Maceracı gençlerin çok sevdiği bazı “silahşör”lerin ajan oldukları daha sonra ortaya çıktı. Bunlardan açığa çıkarılanlar Erdal Gökyüzü, Muzaffer Köklü ve Eyüp Temeltaş’tır. Hukuk Fakültesi öğrencisi Gökyüzü, daha sonradan Muğla Emniyet Müdürü olacaktı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Amerikan yanlısı bir darbe için kendi taraftarlarını bu dönemde örgütlemeye başladılar. Darbenin hazırlanmasında Özel Harp Dairesi ve MİT’in önemli rolü oldu. Özel Harp Dairesi Başkanı Tümgeneral Cihat Akyol, MİT Müsteşarı ise Fuat Doğu idi.

Tümgeneral Akyol, “kontrgerilla” konusunda ABD’de eğitim görmüş bir Subaydı. ÖHD öncesinde MİT’te görev yapmıştı. Müsteşar Doğu ise Tümgeneral Akyol ile yakın ilişkiler içindeydi. NAZİ generali Gehlen hayranıydı. İkisi de Cumhurbaşkanı Sunay ile yakın ilişki içindeydiler. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, ülkücü komandoların saldırılarını onları “milliyetçi çocuklar” olarak ilan ederek adeta teşvik ediyordu.

“DEV-KURT” PLANI

Gene Sunay, ABD’nin 3. Dünya ülkelerinde egemenliğini korumak için dayattığı bir “kurtarma planı”nın hazırlanmasını da istedi. Dev-Kurt Planı (Devleti Kurtarma Planı) adı verilen bu plan, ABD’nin 1967 yılında Yunanistan’da sahneye koyduğu, faşist darbenin adı olan “PromethusPlanı”nın bir benzeriydi. Plan, ABD yanlısı bir yönetimin egemenliğinin tehlikeye düştüğü koşullarda alınacak önlemleri içeriyordu.

Sunay-Tağmaç kligi 12 Mart’tan önceki hazırlıkları özellikle İstanbul’da göze çarpıyordu. Komuta karargahı İstanbul’da olan 1. Ordu içinde Amerikan yanlısı cunta örgütlenirken, MİT İstanbul Bölge Başkanı Necip Yusufoğlu da olası bir darbe sonrasında gözaltına alınacak yurtseverlerin listesini hazırlıyordu. MİT İstanbul Bölge Başkanlığı, darbe sonrası gözaltına alınacak kişilerin sorgu yerlerini ve sorguyu (daha doğrusu işkenceyi) yapacak ekibi bile hazırlamıştı. MİT İstanbul Bölge Başkanlığı, CIA elemanları tarafından da takviye edilmişti.

15-16 Haziran büyük işci eyleminden sonra İstanbul’da ilan edilen sıkıyönetim, 12 Mart darbesinden sonra yapılacak olanların bir provası niteliğindeydi. Sıkıyönetim merkezi, 12 Mart’tan sonraki “kontrgerilla karargahı”nın çekirdeğini meydana getirdi. Aynı dönemde Ankara’da Merkez Komutanlığı ve 28. Tümen de darbecilerin kontrolü altına girdi.

12 Mart dönemini ikiye ayırmak mümkündür. 1971 yılı sonlarına kadar süren birinci dönemde Sunay-Tağmaç kliğiyle Gürler-Batur ekibinin işbirliği ile AP iktidardan uzaklaştırıldı. Bu dönemde kurulan Nihat Erim hükümeti, esas olarak Sunay-Tağmaç kliği tarafından denetlenmekle birlikte içlerinde Gürler-Batur ekibine yakın “reformcu” 11 bakan da yer aldı. 1972 yılı başlarında 11’ler tasfiye edildi, dengeler değişti ve Türkiye tarihininin en karanlık günleri yaşanmaya başlandı.

“FIRTINA” OPERASYONLARI

Kontrgerilla, 1972 yılı başlarında İstanbul’da görülmemiş bir baskı faaliyetine girişti. Ordu içinden ve halktan yüzlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Baskınlar, operasyonlar, tertip ve sabotajlar birbirini izledi.

“Fırtına” adı verilen operasyonları, Marmara yolcu vapuru ile Eminönü arabalı vapuruna yapılan sabotajlar izledi. Bugün, her iki gemiye de yapılan sabotajların bir Kontrgerilla provokasyonu olduğu biliniyor.

* * * Bugünün Türkiye'sini hazırlayan, kendi devrimine ve cumhuriyetine ihanet ederek ülkeyi adım adım gericilere teslim eden sağcı Kemalistler ve Cumhuriyet burjuvazisinin ilk büyük günahı; Türkiye'yi AKP gibi geri, rüküş ve islamcı bir harekete teslim eden sürecin en önemli kilometre taşı, hiç kuşkusuz 12 Mart 1971 askeri darbesiydi.

 

Kaynak : Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları