loading
close
SON DAKİKALAR

Aytun Çıray: YSK tüm uyarılarımıza rağmen seçimleri yenileme kararı alırsa sandıksal demokrasi bitmiş demektir

Aytun Çıray: YSK tüm uyarılarımıza rağmen seçimleri yenileme kararı alırsa sandıksal demokrasi bitmiş demektir
Tarih: 15.04.2019 - 11:44
Kategori: Siyaset

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Aytun Çıray, "YSK tüm uyarılarımıza rağmen secimleri yenileme kararı alırsa sandıksal demokrasi bile bitmiş demektir. Bu durumda gelmemesini istediğimiz, ama önümüze gelecek soru şudur: Böyle bir hukuksuzluğu meşrulaştıracak mıyız?" dedi....

Aytun Çıray, İstanbul seçimleri ve YSK'nın süreçteki kararlarına ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Çıray, Cumhuriyet'te "Olaylar ve Görüşler" köşesinde konuk yazar olarak kaleme aldığı yazıda, "Sayın Ekrem İmamoğlu’na hak ettiği mazbatayı vermek yerine, seçimin yenilenmesi için bir zemin hazırlanıyorsa eğer, YSK’ya artık hiçbir seçimin güvenliği emanet edilemez. YSK bir kez daha hukukla birlikte milli iradeyi ifsat etmemelidir. Bu YSK’nın denetimindeki bir seçim milli iradeyi de rehin vermektir. YSK üyeleri ya anayasal işlevini yerine getirip kanunları harfiyen uygulamalı, ya da baskı altında olduklarını deklare edip YSK Başkanı dahil hukukun onurunu ve milletin hakkını savunmak adına istifa etmelidirler" ifadelerini kullandı.

Çıray'ın "Gelmesin dediğimiz soru: Hukuksuzluğu meşrulaştıracak mıyız?" başlıklı yazısı şöyle:

"YSK’nın yegâne varlık nedeni, kendisini bağlayan kanunlara tamamen sadık kalarak seçim sürecinin güvenliğini ve adaletini eksiksiz temin etmektir. Son 10 yıldır giderek artan biçimde adil seçim şartlarını bizzat ortadan kaldıran kararlar almaktadır. Buna artık millet olarak son vermemiz gerekmektedir. Hukuk içinde kalarak, milli irade adına buna artık asla rıza göstermeyeceğimizi ilan etmemizin zamanı gelmiştir.

Yerel Genel Seçimler ile ilgili sayım süreci önce Anadolu Ajansı’nın sonra da YSK’nın iktidar endeksli tutumları nedeni ile skandala dönüşmüştür. Özellikle Maltepe sayımlarının uzatılarak Büyükçekmece’de bazı karanlık işlerin organize edildiğine dair izlenimler ve deliller vardır. Büyükçekmece’ye ‘seçmen kaydırıldığına’ dair iddialarla kafa karışıklığı yaratılmaktadır. Halbuki Iğdır için alınan karar Büyükçekmece’yle ilgili AKP’nin yaptığı itirazların derhal reddedilmesini gerektirirdi. 2004’te Iğdır’daki belediye başkanlığı seçiminin, “seçmen kaydırma” iddiasıyla iptali istenmiş, bu talep Sadi Güven’in de imzasının bulunduğu YSK kararı ile reddedilmiştir.

İçtihat haline gelen kararda şöyle denilmektedir:

“İtiraza konu sandık seçmen listelerinin itiraz üzerine yeniden ele alınması ve incelenmesi mümkün değildir. Kesinleşmiş seçmen kütüklerindeki yolsuzluklara dayanılarak mazbatanın veya seçimin iptali istenemez. Dilekçede belirtilen olay kişisel haklara ilişkin olup tam kanunsuzluk hallerinden değildir, bu nedenle kurulumuzca işe doğrudan el konulması olanağı da bulunmamaktadır. Ceza kanununun ilgili maddelerinden yolsuzluk yapan şahıslar aleyhine, ilgili mercilerce takibat yapılması, dava açılması, suçların takibi yönünden doğal bir olay olup, bu bağlamda yürütülen ceza davalarıyla verilen ceza mahkumiyetleri seçimin iptalini gerektirmeyeceği gibi geriye doğru bir değerlendirme yapma olanağı da bulunmadığından, istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.”
Hukuki süreç ve konular bu kadar açık iken yapılmak istenen nedir? Bana göre amaç itirazlar ve sayımlar ile milleti bezdirmek ve bir punduna getirip seçimi tümden yenilemektir. Oyun budur!

YSK görevini kötüye kullanma sürecine girdi

Sayın Hadimi gibi YSK konusunda çok deneyimli bir hukukçu, “İlk kez YSK’nın bilgisi, denetimi, kuralları dışında ve kanunda düzenlenmemiş bir seçimin seçimi yapılıyor. Bu ikinci seçimi, ilkinin aksine siyasi partiler değil il ve ilçe seçim kurulu hakimleri ve memurlar yapıyorlar, Tüm ikinci seçim kararlarını,YSK değil hakimler aldı” dedi. Yani YSK Sayın Kaboğlu’nun tanımıyla “hukuk dışına çıkarak görevini kötüye kullanma” sürecine girmiş görünüyor.

Anayasamız’ın 79. Maddesi, seçimleri güven ve dürüstlükle yönetme görevini YSK’ya vermiştir. Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır ki, AKP YSK’ya istediği her kararı aldırıyor. Ya da AKP’nin istediği kararları aldırdığı il, ilçe seçim kurullarının iş ve işlemlerine YSK’nın karışmadığını görüyoruz.

YSK 2014 yılında aldığı Mansur Yavaş kararını da mı kayıtlarından sildi! O zaman “Delil yoksa inceleme yapılamaz” demişlerdi. Şimdi öyle mi? İstanbul’un bazı ilçelerinde oyların tümünü, bir çoğunda geçersiz oyları saydılar. Sonucu değiştiremediklerinde ise oyların tümünün sayımı için YSK’ya başvurdular. Yani YSK üyeleri Yavaş’ta verdikleri “Delil yoksa inceleme yapılamaz” kararını da ihlâl ettiler.
Sonuç olarak YSK’nın yegâne varlık nedeni, kendisini bağlayan kanunlara tamamen sadık kalarak seçim sürecinin güvenliğini ve adaletini eksiksiz temin etmektir. Ancak bu kurum son 10 yıldır giderek artan biçimde asli varlık nedenine aykırı, adil seçim şartlarını bizzat ortadan kaldıran kararlar almaktadır. 16 Nisan 2017 referandumundaki mühürsüz oy pusulaları ve zarflarının geçerli sayılması şeklindeki tam kanunsuz kararı hukuk ilke ve kurallarını yerle bir etmenin ibretlik bir şahikasıydı. (Nitekim yaptıkları hukuksuzluğun farkında olduklarından, bir nevi af kanunu gibi ‘mühürsüz oyları’ meşrulaştıracak kanun çıkartıldı) Öyle ki YSK’nın hukuksuzlukta bundan öteye geçemeyeceği düşünülmüştü.

Ancak 31 Mart Yerel Genel Seçimleri bu kanaatin ne kadar yanıltıcı olduğunu ortaya koymuştur. Buna artık millet olarak son vermemiz gerekmektedir. Türk Milleti’nin sözde seçimlerin güya meşruiyetini tesis etmekten başka fonksiyonu olmayan figüranlar seviyesine indirgenmesine izin verilemez. Hukuk içinde kalarak, milli irade adına buna artık asla rıza göstermeyeceğimizi ilan etmemizin zamanı gelmiştir.

Ekrem İmamoğlu’nun hak ettiği mazbata

Sayın Ekrem İmamoğlu’na hak ettiği mazbatayı vermek yerine, seçimin yenilenmesi için bir zemin hazırlanıyorsa eğer, YSK’ya artık hiçbir seçimin güvenliği emanet edilemez. YSK bir kez daha hukukla birlikte milli iradeyi ifsat etmemelidir. Bu YSK’nın denetimindeki bir seçim milli iradeyi de rehin vermektir. YSK üyeleri ya anayasal işlevini yerine getirip kanunları harfiyen uygulamalı, ya da baskı altında olduklarını deklare edip YSK Başkanı dahil hukukun onurunu ve milletin hakkını savunmak adına istifa etmelidirler. YSK tüm uyarılarımıza rağmen secimleri yenileme kararı alırsa sandıksal demokrasi bile bitmiş demektir. Bu durumda gelmemesini istediğimiz, ama önümüze gelecek soru şudur: Böyle bir hukuksuzluğu meşrulaştıracak mıyız?

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları