loading
close
SON DAKİKALAR

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü: 43 gazeteci cezaevinde, 128 davada 274 gazeteci yargılandı, 44 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü: 43 gazeteci cezaevinde, 128 davada 274 gazeteci yargılandı, 44 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı
Tarih: 03.05.2021 - 10:40
Kategori: Medya

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Türkiye'de 1 yılda gazeteciler toplam 226 yıl 8 ay 25 gün hapis cezasına mahkûm edildi. 44 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı. 43 gazeteci hâlâ cezaevinde tutuluyor.

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1993 yılında 3 Mayıs'ın tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmasına karar verdi.

Dünyanın çoğu ülkesinde basın özgürlüğü konusunda sorunlar yaşanırken sansür ve gazetecilere baskı gündemden düşmüyor.
Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde bu yıl 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer aldı. Dünya genelinde hala en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerden birisi Türkiye.
Basın meslek örgütleri 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla açıklamalar yapıtılar.
 
Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın (TGS) açıklamasına göre şu anda 43 gazeteci cezaevi'nde bulunuyor.
TGS'nin açıklaması şöyle:
"Türkiye’de medya özgür değil. Gazeteciler sansürleniyor, kovuluyor, hapse atılıyor. Böylece toplum haber alma hakkını, ülkemiz demokrasisini kaybediyor.
Çünkü basın beladaysa, demokrasi askıda. Basın beladaysa, herkesin başı belada.
Sadece son bir yılda:
-Gazeteciler toplam 226 yıl 8 ay 25 gün hapis cezasına mahkûm edildi.
-128 davada 274 gazeteci yargılandı.
-101 gazeteci hakkında soruşturma açıldı.
-44 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı.
-23 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi.
-57 gazeteci toplamda 144 gün gözaltında kaldı.
-6 gazeteci gözaltında darp edildi.
-62 haber sitesine ve 1411 haber içeriğine erişimin engellenmesine karar verildi.
-RTÜK marifetiyle toplam 7.488.851,00 TL idari para cezası ve 41 defa yayın durdurma cezası verildi.
-322 basın kartı iptal edildi.
-Basın İlân Kurumu gazetelere toplam 212 gün ilân kesme cezası verdi.
-Medyada işsizlik %35 seviyesine çıktı.
-Beş ayrı medya kuruluşunda 1400 çalışanın toplu sözleşme hakkı işveren itirazıyla engellendi.
-43 gazeteci hâlâ cezaevinde tutuluyor.
 
Basın Konseyi: Halkın haber alma hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü, her zamankinden daha büyük tehdit altında
Basın Konseyi de 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla bir açıklama yayınladı.
"Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde özgürlük için taleplerimiz var" başlıklı açıklama şöyle:
"3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında Türkiye’nin  hala 153’üncü sırada bulunmasının utancını yaşıyoruz.
Basın özgürlüğü listesinde Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerin arkasında olduğumuz için utanıyoruz. Türkiye’den sonra ise Ortadoğu, Kuzey Afrika, Çin, Kuzey Kore gibi en baskıcı, demokrasiden tamamen uzak bölgelerin ülkeleri  gelmekte.
Birleşmiş Milletler teşkilatının 28 yıl önce aldığı bir kararla her yıl 3 Mayıs, tüm dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra medyanın ‘dördüncü kuvvet’ olduğu vurgulanıyor.
Ne var ki, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün kutlandığı bugün, Türkiye’de halkın haber alma hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü, her zamankinden daha büyük tehdit altında. Medyanın yüzde doksanbeşi iktidarın tam kontrolünde. Bağımsız yayın yapan ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen gazete ve televizyonları işlevsiz bırakıp ‘tek sesli medya’ düzenine tam ulaşmak için RTÜK, Basın İlan Kurumu ve yargı ‘iktidar sopası’ olarak kullanılıyor.
Her an yazısından, attığı başlıklardan, kullandığı kelimelerden haklarında davalar açılan, gözaltıları işkenceye dönüştürülen, terörle bağlantı içine sokulan, hapse atılan, basın kartlarına el konulan yüzlerce gazeteci,10 bini aşan işsiz medya mensubu, hala özgürlüklerinin peşinde hak aramaya çalışırken, Emniyet Genel Müdürlüğünce (EGM) yayınlanan  bir genelge bahanesiyle, sansürün boyutu  bu kez sokakta kaba tehditli, coplu engellemeye kadar uzatıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün olaylarda polisin görevini ifa ederken, gazeteci ve yurttaşlarca ses ve görüntü alınmasının engellenmesini içeren genelgesi, anayasaya, yasalarımıza, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalara, mahkeme içtihatlarına aykırıdır.
Hukuka aykırı bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur.
Tam aksine, bu talimatı yerine getirmek üzere yurttaşlara karşı zorlamaya başvurmak hukuka aykırıdır ve çoğu adli suç oluşturacaktır.
Anayasamızın 137/2 maddesine göre ise “Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilmez: yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”  
1 Mayıs günü yaşananlarda olduğu gibi, gazetecilerin yasalara dayanan çalışma haklarını engelleyen, demokratik ülkelere hiç de yakışmayan örnekleri hatırlatarak, yetkilileri  bu talihsiz genelgeyi  geri çekmeye, hukuka aykırı talimatlarını  ortadan kaldırmaya davet ediyoruz.
Ayrıca vatandaşların, kamu görevlilerinin eylem ve davranışlarını tespit etmeye çalışmalarını önlemek, temel hak ve özgürlüklere aykırı davranışların tespit edilmesini ve delillendirilmesini önlemek anlamına gelir. Kamuya açık alandaki hukuka aykırı eylem ve işlemlerin kayda alınıp tespitinin sağlanmasının, yasak olmanın dışında, bir hak olduğunu, dünya çapındaki örnekleri ile hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu tür faaliyetler, ‘özel hayatın gizliliği’ ve ‘kişisel verinin gizliliği’ kapsamında değerlendirilemez. Özellikle de gazetecilerin ses ve görüntü almasını engelleyenlere mani olmak konusunda, devletin ‘pozitif yükümlülüğü’ olduğu da açıktır. Tüm bu hususlarda, Anayasa Mahkemesi’nin, AİHM’in, ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarının hemfikir olduğunu bir daha hatırlatmak isteriz.
Tüm bu koşullara rağmen, demokrasiyi ve basın özgürlüğünü evrensel standartlara yükseltip, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü coşkuyla kutlayacağımız günlere kavuşma azim ve kararlığındayız."

ÇGD: Basın özgürlüğü toplumsal bir görevdir, engellenmesi suçtur
Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden (ÇGD) yapılan açıklamada da "Basın özgürlüğü; gazetecilerin, sorumluluk alarak üstlendiği toplumsal bir görevdir ve bu görevin engellenmesi, hem evrensel hukuk ilkeleri hem de ulusal hukuk düzenlemeleri kapsamında suçtur. Bu çerçevede üç gün önce Emniyet Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan, ses ve görüntü alınmasını engellemeye yönelik genelge, tartışmasız hukuk dışıdır" denildi.

ÇGD'nin açıklaması şöyle:
"Düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin birçoğunun git gide sınırlandığı günlerden geçmekteyiz. Hukuki dayanaktan yoksun subjektif kararlarla, bireysel ve toplumsal ölçekteki hak ve özgürlüklerimiz yok sayılmakta; bu hakların kullanımı otoriter yöntemlerle cezalandırılmakta.

Göreceli durumlar söz konusu olmakla birlikte otoriter yönetim eğilimi, Dünya genelinde hâkim anlayışa dönüşmüş durumda. Covid-19 salgını da bu yöndeki gidişata meşruluk kazandırma amacı olarak görülmekte ve her türlü ayrımcı politika normalleştirilmek istenmektedir.

Göç yollarında hayatını kaybedenler, ten renginden kaynaklı katledilenler, sömürüye dayalı ekonomik çarkın dişlileri arasında can verenler bir yanda;  Dünya servetinin yarısının 26 kişide toplanması, insanlığın ortak çabası bilimsel faaliyetin sonuçlarının (aşı vb.) özel mülkiyet sınırları içinde hapsedilerek yüzbinlerce insan ölürken zenginleşme aracı görülmesi diğer yanda.

Bu kutuplaşmaların en önemli sonucu, ifade ettiğimiz üzere temel hak ve özgürlüklerimizin yok edilmesidir ki diğer birçok özgürlüğün teminatı da olan düşünce ve ifade özgürlüğünün asli alanlarından basın özgürlüğü, bu süreçte en çok baskı ve saldırıya uğrayan özgürlüklerin başında yer almıştır.

Basın özgürlüğü, demokratik işleyişini bir nebze oturtmuş Avrupa’daki birkaç ülke dışında dünya genelinde ya ülke çıkarlarına ya da kâr hırsına kurban edilmektedir. Bu bağlamda Türkiye, basın özgürlüğünün en kötü olduğu ülkeler kategorisinde bulunmakta. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF)’nin 180 ülkeyi esas alarak hazırladığı Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, geçen yıl 153. sırada yer aldı. Türkiye’nin gerisinde kalan ülkelerin ortak özellikleri ise, ya savaş ve çatışmaların yaşandığı ya da kapalı toplumlar olmasıdır.

Basın özgürlüğü; gazetecilerin, sorumluluk alarak üstlendiği toplumsal bir görevdir ve bu görevin engellenmesi, hem evrensel hukuk ilkeleri hem de ulusal hukuk düzenlemeleri kapsamında suçtur. Bu çerçevede üç gün önce Emniyet Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan, ses ve görüntü alınmasını engellemeye yönelik genelge, tartışmasız hukuk dışıdır. Ötesinde görev ve sorumlulukları yasa ve hukuk sınırlarıyla tanımlanan emniyet güçlerinin hukuk dışı uygulamalarına kaynaklık edecek niteliktedir.

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde kamu otoritesini, evrensel ve yerel hukukun güvencesinde olan basın özgürlüğüne aykırı her türlü uygulamadan vazgeçmeye çağırırken, demokratik hukuk devleti çatısı altında yaşama idealinde olan herkesin, basın özgürlüğüne yönelik her türlü baskıya karşı ortak tutum alması gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz."

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları