loading
close
SON DAKİKALAR

Buldan: Van kayyumu, yol yapım onarım maliyeti 300 bin TL iken yandaş şirkete 3.5 milyon TL ödeme yapılmış gibi göstermiş!

Buldan: Van kayyumu, yol yapım onarım maliyeti 300 bin TL iken yandaş şirkete 3.5 milyon TL ödeme yapılmış gibi göstermiş!
Tarih: 13.11.2018 - 14:55
Kategori: Siyaset

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Sayıştay, 3’ü büyükşehir olmak üzere 13 kayyum belediyesinde toplam 196 usulsüzlük ve yolsuzluk tespit etti. Van kayyumu, yol yapım onarım maliyeti 300 bin TL iken yandaş şirkete 3.5 milyon TL ödeme yapılmış gibi göstermiş!" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, haftalık Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, şöyle konuştu:

"Tüm baskı ve engellemelere rağmen partimiz hem sahada hem Meclis’te hem de diplomaside yoğun çalışmalar sürdürmektedir. Topyekün saldırılara karşı topyekün bir mücadele içerisindeyiz. HDP’nin olduğu yerde mücadele var, azim var, kararlılık var, cesaret var, direniş var, umut ve heyecan var. Hiçbir güç HDP’nin bu duruşunu bozamayacak, HDP’nin demokratik siyasetteki kararlılığını engelleyemeyecek.

Halkımız en doğru tercihleri çıkartacak ve önümüze getirecek

Bölgede Kürt partilerle ittifak görüşmelerimiz sonuç alıcı bir biçimde olumlu yönde ilerliyor. Batıda ise tabanda en geniş demokratik ittifakı nasıl sağlayabiliriz, bunun arayışı ve çabası içerisindeyiz. HDP en güçlü şekilde bu seçimlere hazırlanmaktadır. Adaylarımız yerellerde halkımızın demokratik tercihlerine göre ortaya çıkacak. Biz halkımıza her zaman güvendik, güvenmeye devam ediyoruz. En doğru tercihleri çıkartacaklarına ve önümüze getireceklerine olan inancımız tamdır.

Yerelde iktidar yürüyüşümüzü kararlı bir şekilde sonuca götüreceğiz

Önümüzdeki günlerde çalışmalarımızın ikinci aşamasına geçeceğiz ve adaylık başvurularının değerlendirilmesi, yerellerde ittifak ve ortaklık görüşmeleri, adayların netleştirilmesi sürecini en kısa zamanda başlatacağız. Aday adayı başvuru tarihimiz 20 Kasım - 5 Aralıktır. Bu ülkede barışı, demokrasiyi isteyen herkesi yerelde siyaset yapmaya, HDP’ye başvuru yapmaya davet ediyoruz. Bu tarihler arasında kadınıyla, erkeğiyle, Türküyle, Kürdüyle bütün halkımızı HDP’den başvuru yapmaya ve aday olmaya çağırıyoruz. Belediye eşbaşkanlıkları, belediye meclis üyelikleri ve muhtarlıklara aday olmaya davet ediyoruz. Yerelde iktidar yürüyüşümüzü kararlı ve emin adımlarla sonuca doğru götüreceğiz.

Yerel seçimler tek adam rejimini Saray’a hapsedecek

Faşizmin alabildiğine tırmandırıldığı, demokratik yaşamın sıfırlanmaya çalışıldığı bir süreçte bu yerel seçimler hiç kuşkusuz stratejik bir önem taşımaktadır. Gelecek on yılları belirleyecek bir niteliğe sahiptir. Tek adam rejiminin çözüleceği, kırılma yaşayacağı nokta, bu yerel seçimlerdir. Aslında yerelin de ötesinde merkezi de belirleyecek bir seçim olacaktır 31 Mart seçimleri. AKP’nin kaybedeceği yerel seçimler, meşruiyeti zaten tartışmalı olan tek adam rejimini Saray’a hapsedecek ve çözülme sürecini hızlandıracaktır. Bu açıdan 31 Mart’ı, özellikle 7 Haziran’ın, 1 Kasım’ın, 16 Nisan’ın ve 24 Haziran’ın bir devamı olarak görüyoruz ve bu seçimlere böyle yaklaşacağız. Demokratik siyaseti parlamentodan silemediler atamadılar, yerel yönetimlerde de silmelerine atmalarına asla izin vermeyeceğiz. Yerellerde iktidarı AKP’nin faşist zihniyetine asla teslim etmeyeceğiz.

31 Mart bu iktidardan kurtulmak için tarihi bir fırsattır

Türkiye’de mevcut gidişattan rahatsız olmayan kimse yok. Bir yanda faşizmin ağır baskısı, diğer yanda ekonomik kriz, yoksulluk ve işsizlik halkları adeta bezdirmiş, patlama noktasına getirmiştir. 31 Mart tarihi bir fırsattır. Tüm demokrasi güçlerinin faşizmin bu ağır baskısı karşısında güç birliği yapması tarihsel bir sorumluluktur. Halklar ittifak kurabiliyorsa, demokrasiden yana olan tüm kesimler niye ortaklık geliştirmesin?

Tepede değil tabanda, kapalı değil şeffaf ittifak

Geçmiş zamanlarda yaptık bugün de yapacağız yarın da yapmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki yerel seçimlerde de bu bir araya gelme çabamız devam edecek. Halklar, ezilenler, yoksullar, emekçiler ittifakının bir araya gelmesi, hayat bulması, örgütlenmesi için çaba göstermeye devam edeceğiz. Bizim ittifak anlayışımız tepede değil tabanda, kapalı değil şeffaftır. Bununla neyi kastediyoruz? Halkın güncel ekonomik, demokratik talepleri etrafında kurulacak ilkeli ittifaka kapımız şimdiden açıktır. Yoksulluğa karşı her tür dayanışmayı güçlendirmeye de hazırız.

Belediyecilik anlayışımız halkın halkın söz sahibi olması anlayışına dayanıyor

Çünkü bizim belediyecilik anlayışımız halkın doğrudan yönetimde söz sahibi olması, kendi yaşamı ve yaşam alanı konusunda politika belirleyicisi olması anlayışına dayanıyor. Bu amaçla kurulacak ittifakların ancak bu demokratik talepleri ortaklaştıran kesimlerin bir araya gelmesiyle kurulabileceğinin, bu kesimlerin ihtiyaçları etrafında örgütlenebileceğinin farkındayız. O yüzden bu talepler etrafında birlikte kuracağımız örgütlü, örgütsüz tüm kesimlere, sivil inisiyatiflere, mahalle-köy derneklerine, demokratik kurumlara, yurttaş girişimlerine kapımız açıktır. Sadece kapımızı açmakla kalmıyoruz bu seçim sürecinde onların da kapılarını çalmaya hazırız.

Tek bir oyumuz bile pazarlık konusu yapılamaz

İkinci bir mesele ise şeffaflıktır. Bizler halkımızın haberi olmadan bir tek adım bile atmamaktan yanayız. Yukarıdan aşağıya tüm süreçlerin kamuoyunun gözü önünde yürütülmesi gerektiğini, tek bir oyumuzun bile pazarlık konusu yapılamayacağını şimdiden bilinmesini isteriz. Her dönemeçte halklarımızı ve kamuoyunu bilgilendireceğimizi, halkımızın hayır dediği hiçbir şeyi yapmayacağımızı belirtmek isteriz. 

Recep Bey yakında Sayıştay’ın başına da bir kayyum atar

Bu gaspçı kayyumların yaptığı usulsüzlükler ve yolsuzluklar Sayıştay raporlarıyla da belgelendi. Hepiniz çok yakından takip ediyorsunuz. Bizim belediye başkanlarımızla ilgili tek bir kalem dahi yolsuzluk saptayamayan Sayıştay’ın, özellikle AKP’li gaspçı kayyumların yolsuzluk ve usulsüzlüklerini bir bir tespit ettiğini görüyoruz. Muhtemelen Recep Bey yakında Sayıştay’ın başına da bir kayyum atayacak. Çünkü kendi görevlendirdiği kayyumlarla ilgili usulsüzlükler ve yolsuzluklar gün yüzüne çıkmış durumdadır.

Bunlar aynı zamanda 17-25 Aralık kayyumu!

Önce belediyelerimizi sıfır borçla gasp ettiler. Sonra da belediyelerimizin kaynaklarını gasp ettiler. Bunlar aynı zamanda 17-25 Aralık kayyumu!

Sayıştay, 3’ü büyükşehir olmak üzere 13 kayyum belediyesinde toplam 196 usulsüzlük ve yolsuzluk tespit etti. Şimdi bunlara kayyumların atandığı yerleri özellikle baz alarak bakalım:

En büyük yolsuzluk Van’da yapılmış. Van kayyumu, yol yapım onarım maliyeti 300 bin TL iken yandaş şirkete 3.5 milyon TL ödeme yapılmış gibi göstermiş! Tek kalemde 3 milyon TL yolsuzluk ve usulsüzlük yapılmış. Depremin yaralarını sarmaya çalışan Van halkına yaptıklarına bakın!

Nakit yetersizliği nedeniyle elektrik faturasını ödeyemeyen Ağrı Belediyesi’nin kayyumu, kasadaki parayı amaç dışı kullanmış.

Diyarbakır kayyumu, mülkiyeti belediyeye ait taşınmazları muhasebe kayıtlarına almadan AKP’li belediye ve müftülüklere peşkeş çekmiş.

Artuklu Belediyesi kayyumu seçimlere kadar yandaşlara ihale verebilmek için doğal afet yönetmeliğini kullanarak usulsüzlük yapmış.

Siirt Belediyesi kayyumu 567 adet taşınmazı kayıt dışında tutmuş!

Mardin Büyükşehir kayyumu ne yapmış? Arazi, bina, yol, köprü gibi 1479 taşınmazın değerini 1 TL olarak göstererek, belediyeyi zarara uğratmış!

Dersim Belediyesi’ne ait mallar kayyum tarafından İlim Yayma Cemiyetine süresiz şekilde peşkeş çekilmiş.

Batman Kayyumu, Hazine'nin gecekondu fonu olarak gönderdiği paraları fona kaydetmeyerek başka yerlerde kullanmış.

Gaspçı kayyumların yaptıkları elbette buradan anlatmakla bitmez. Yolsuzluk ve usulsüzlüklere dair belge ve raporlar uç uca eklense neredeyse buradan Van’a ulaşır!

Söz veriyoruz bu gaspçılardan kurtulacağız

Buradan gaspçı kayyum zulmüne maruz kalan halkımıza söz veriyoruz ve sesleniyoruz: Hiç merak etmeyin! O gaspçı kayyumları 31 Mart’ta yargılanmak üzere Ankara’ya göndereceğiz ve onların yerine kazanan belediye başkanları oturtacağız. Her gün irademize saldıran aşağılayan kayyumlardan kurtulmanın sözünü veriyoruz.

Yeter mi? Yetmez. Çaldıkları paraları, arsaları  kim çaldıysa, kime peşkeş çektilerse geri alıp, sizin hizmetinize sunacağız. Bu halkın rızkını, hakkını onlara asla bırakmayacağız. Çaldıkları her kuruşun hesabını soracağız. Elbet bir gün bu ülke hak ettiği adalete kavuşacak ve  o adalet huzurunda halkla birlikte onları yargılayacağız, onlar da halkımıza hesap verecekler.

AKP ile 31 Mart’ta sandıklarda görüşeceğiz

Biz AKP’nin zulmüne karşı direnirken, birileri de çıkmış, akıl dışı bir takım iddialarda bulunuyor. Neymiş? HDP, AKP’yle gizli gizli görüşüyormuş! Şunu net bir şekilde vurgulayalım; görüşmüyoruz ama görüşeceğiz. Saatini tarihini de buradan verelim. AKP ile 31 Mart tarihinde sandıklarda görüşeceğiz. Bunu herkesin böyle bilmesi gerekiyor. 

Biz müzakere değil mücadele ediyoruz

Şunu net bir şekilde söyleyelim biz müzakere değil mücadele ediyoruz! Bodrumlarında canlar yanan Cizre’nin, sokaklarında panzerlerin çocukları ezdiği Amed’in, ormanları yakılan Dersim’in, meydanlarında çocuklarını arayan Cumartesi Annelerinin olduğu İstanbul’un, işçileri diri diri madene gömülen Soma’nın, katırlara parçalanmış cesetleri yüklenen Roboski’nin mücadelesini veriyoruz. Biz biliyoruz ki bu mücadelede ne ilk ne de sonuz. Faşizmi yıkana, halkları özgürleştirene, bu ülkeyi bir özgürlük bahçesine çevirene kadar bu mücadelemiz devam edecek. Mücadele devam ederken direniş de devam edecek.

Bu zihniyet ile görüşmeyiz

Demokratik çözüm ve barış; parti olarak en önemli stratejik hatlarımızdan biridir. Ancak bizler bir halkın iradesine tecrit uygulayan, halkın belediyelerini gaspçı kayyumlara teslim eden, Eş Genel Başkanlarımızı; Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı, milletvekili arkadaşlarımızı zindanlara atan, onları cezaevinde tutan anlayışı, Türkiye’nin demokrasi güçlerine ve muhalefetine her gün zulmeden, yüz binlerce kişiyi işinden eden, işçiye, emekçiye kan kusturan zihniyet ile görüşmeyiz. Görüşmüyoruz! bunu buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum.

AKP sağlığa zararlıdır

Gaspçı zihniyetin zulmünü yaşayan bir diğer kesim de emekçiler. Geçen hafta Meclis komisyonundan geçirilen torba yasayla doktorların çalışma hakkı başta olmak üzere birçok hakkı gasp edildi. Haksız bir şekilde ihraç edilen 7.000 sağlık emekçisinin ve 2.000’e yakın tıp fakültesi mezununun bu ülke sınırları içerisinde mesleğini icra edememesi için AKP adeta duvar örüyor.

Sağlıkta kendi kadrolaşmalarının önünü açıyorlar. Doktorların çalışma hakkının gasp edilmesi, Türkiye’de zaten sorunlu olan sağlık sistemini daha da sorunlu hale getiriyor. Bir yanda hastane olmayan il ve ilçeler varken, hastalar birçok bölümde il il dolaşırken, öte yandan var olan hastanelerde yeteri düzeyde doktorun olmadığını biliyoruz.

Millet can derdindeyken, AKP şehir hastanelerine “müşteri garantisi” verme derdinde

AKP ne yapıyor? KHK’ye sığınarak doktorluk yapmayı yasaklıyor. Hep söylediğimiz gibi, “AKP sağlığa zararlıdır”. Bir kez daha açığa çıkmıştır ki; AKP sağlıkta rant peşindedir, para peşindedir. Millet can derdindeyken, AKP şehir hastanelerine “müşteri garantisi” verme derdindedir.

Bakınız! OHAL KHK’leri ile 130 binden fazla kamu emekçisi, herhangi bir suç isnadı, bir mahkeme kararı olmadan tamamen keyfi bir şekilde işten atıldı.

Darbenin ucu kendilerine dokunuyor

Darbenin siyasi ayağı nerede? Halen görev başında olduklarını ve açığa çıkarılmadıklarını biliyoruz. Çünkü ucu kendilerine dokunuyor.

Darbeyi fırsat bilerek, doktora, hekime, kamu emekçisine, öğretmene, emekliye, işçiye savaş açan bir iktidarla karşı karşıyayız. Asıl darbe budur. 15 Temmuz darbe girşimini bir fırsat olarak değerlendiren AKP, yüz binlerce ihraç varken bir de istihdamı artırdığını söylüyor. AKP Genel Başkanı istihdamı artırdığını, milyonlarca işsize çözüm bulduğunu söylüyor.

Saray'da istihdam artmış olabilir ama ülke işsiz, perişan

AKP Genel Başkanı Saray’da istihdam ettiği yandaşlara bakınca ülkede işsizliğin azaldığını sanıyor. Saray'da istihdam artmış olabilir. Saray'ın penceresinden, o kalın duvarlarından, şaşalı binalardan dışarı baktığınız zaman halkın yoksulluğunu, perişanlığını elbette görmezsiniz.

TÜİK’e göre  2002’den bu yana istihdam oranı yılda ortalama binde 2 artmış. Sadece binde 2. Yüzde 1 bile değil. Bunların tasasının işsizlik, istihdam olmadığını biliyoruz. Tek dertleri iktidarlarını ve yandaşlarını ayakta tutmak. Bu tek adam yönetimiyle halk daha fazla yoksullaşacak. Enflasyon, döviz, faizler almış başını gidiyor. Ülkenin iflasa doğru gittiğini görmüyorlar.

İşçilerin bu onurlu direnişini selamlıyor ve sahipleniyoruz

Her gün kapanan işyerlerine bir yenisi ekleniyor. Her yerde işçi kıyımı yaşanıyor. İşçilere sefalet ücreti reva görülüyor. İş cinayetleriyle işçiler ölüme sürükleniyor; bunları görmüyorlar. 3’üncü Havalimanı işçileri insanca yaşam istediği için tutuklandı. Flormar işçileri 183 gündür grevde. Cargill işçileri 200 gündür eylemde. Sendikaya üye oldukları için işten atılan TARİŞ işçileri gözaltına alındı. Biz buradan bütün işçilerin bu onurlu direnişini selamlıyor ve sahipleniyoruz. Onların yanındayız ve yanlarında olmaya devam edeceğiz.

AKP’nin ekonomik politikaları ile birileri zenginliğine zenginlik katarken milyonlar ise açlığa, işsizliğe mahkum ediliyor. Düşünün Trabzon’un Tonya ilçesinde fabrika üretimi durduğu için köylüler sütlerini yerlere dökmek zorunda kaldı. Recep Bey ise bu krizde bile araç filosuna 44 yeni araç alarak zenginliğine zenginlik katıyor. Halkımızın bunu görmesi gerekiyor.

Herkes yaşadığı bu zulmün hesabını sandıkta sormalı

Şimdi bu gidişata dur denilmesi gereken bir zamandayız. HDP olarak herkesi gerek demokrasi gerek emek alanında yaşanan bu darbe sürecine karşı topyekün mücadele etmeye çağırıyoruz. Herkes yaşadığı bu zulmün hesabını sandıkta sormalı ve bunlara gereken dersi vermelidir.

Sayın Öcalan ile görüşmeler yapıldığında, bu ülkede kan durmuştu

İmralı’da yaşanan ağırlaştırılmış tecrit politikası tüm bu yaşadıklarımızdan bağımsız değildir.  Sayın Öcalan ile görüşmeler yapıldığında, bu ülkede kan akmadığına, kimsenin yaşamını yitirmediğine, hiçbir evin önüne tabutların gitmediğine tanıklık ettik. Çözüm sürecinin AKP tarafından bitirilmesi ve çatışmalı süreçle birlikte tekrar ölümlerin yaşandığına tanıklık ettik. Çözüm sürecinin bitirilmesiyle birlikte Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaştırıldı ve bu topraklarda binlerce insanımız hayatını kaybetti.

Leyla Güven’in eylemini sahipleniyoruz

Leyla Güven’in açlık grevi eylemi kendisine yönelik hukuksuzluğa karşı değil bir halkın iradesine yönelik saldırılara ve hukuksuzluklara karşıdır ve bu eylem çok onurlu bir eylemdir. Bu açlık grevi eylemini hepimize yönelik bir eleştiri olarak da görüyoruz ve bize yüklediği sorumlulukların da farkında olduğumuzu belirtiyoruz. Sayın Leyla Güven’in bu kıymetli eleştirisi karşısında tecridi kırana kadar daha fazla mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz buradan. Bütün halkımızı ve demokratik kamuoyunu Leyla Güven arkadaşımızı daha fazla sahiplenmeye ve dayanışma içerisinde olmaya davet ediyoruz.

Tecridin sona ermesi halkların lehinedir

Öcalan’a yönelik tecridin ve hukuksuzluğun son bulması sadece bu toprakların değil Orta Doğu’daki tüm halkların yararınadır. Hükümeti bir an önce bu tehlikeli politikalardan vazgeçmeye çağırıyoruz!

Dünyanın tüm servetini de ortaya koysanız bu zihniyetle bu sorunu çözemezsiniz

20 yıl önce Sayın Öcalan’ı Türkiye’ye teslim edenler, bununla Kürt ve Türk halkları arasında boğazlaşma sağlamaya çalışanlar, komplolarını şimdi de para ödülleri ile sürdürmeye çalışıyor. Bu tür karanlık yöntemlerle sorunları çözeceklerini sanıyorlar. Bu yaklaşım Orta Doğu halklarına, Kürt halkına hakarettir. Dünyanın tüm servetini de ortaya koysanız bu zihniyetle ne bu sorunu çözebilirsiniz ne de Kürt halkına bir milim geri adım attırabilirsiniz. 

Erdoğan'ın özgürlükçü yönetim dediği IŞİD ve El Nusra’dır

Kuzey Suriye’deki özgürlükçü yönetimi yıkmakla tehdit eden Erdoğan, bir Fransız Gazetesi’ne yazdığı mülakatta, “Orta Doğu’da demokratik özgürlükçü yönetimi destekliyoruz” diyor. Özgürlükçü yönetim dediği nedir, El Nusra’dır, kafa kesen, kadına tecavüz eden IŞİD’tir.  Recep Bey, Elize Sarayı’nın ziyaretçi defterini incelerse, aslında özgürlükçü yönetimlerin temsilcilerinin kim olduğunu görür!

Efrin’den iğrenç duyumlar alıyoruz

Bunların özgürlükçü yönetim dediği ÖSO işgali altındaki Efrin’den iğrenç duyumlar alıyoruz. Türkiye’nin denetimi altındaki çeteler bir yandan Efrin’de yağma ve talana devam ederken, bir yandan kadın ve çocukların kaçırılarak fidye istendiğini ve bu yöndeki  haberlerin sayısının giderek arttığını görüyoruz. Efrin’de insani kriz giderek ağırlaşıyor ve tarih bize göstermiştir ki,  bu zulümlerin bedeli kimsenin yanına kâr kalmayacaktır.

Savaş suçu niteliğinde rant paylaşımı ve yağma Efrin’de tüm hızıyla devam ediyor

Pentagon tarafından hazırlanan ve ABD Kongresi’ne sunulan raporda da belirtildiği üzere Saray Rejimi’nin Suriye’de Kürtlere yönelik saldırılarının tek kazananı DAİŞ olarak belirtilmektedir. Bu rapor DAİŞ-Türkiye işbirliğinin de aynı zamanda bir belgesidir.

Yağmaladıkları zeytinleri pazarlıyorlar

Şimdiye kadar Efrin sınırında duvar ören Türkiye, istila sonrasında çetelere para kaynağı sağlamak ve işgali devam ettirmek amacıyla Efrin’e doğrudan sınır kapısı açmıştır. Efrin’de çetelerin talan ettiği zeytinler Cenevre Savaş Sözleşmesi’ne aykırı bir şekilde hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında pazarlanmaktadır. Bunlar IŞİD’le petrol ticareti yapıyordu bir zamanlar Sarraf’la altın ticareti yapıyordu. Şimdi ÖSO’nun yağlamadığı zeytinlerin pazarlamasını yapıyor.

Savaş suçlarının bedelini saray rejimi ve ona bağlı çeteler ödeyecek

Efrin’in asıl sahipleri topraklarından sürülmüş olabilir, ancak bu istila tıpkı Moğol istilası gibi geçicidir. Bunu herkesin böyle bilmesi gerekiyor. Günü geldiğinde uluslararası mahkemelerde Efrin halkına karşı işlenen bu savaş suçlarının bedelini, Saray Rejimi ve ona bağlı çeteler elbette ki ödeyecektir. Er geç bir gün adalet yerini bulacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın!

Cizre’de ki insanlık suçunu işleyenler er geç hesap verecek

Bugün AİHM’de görülen önemli bir dava var. Cizre’deki vahşet bodrumundaki insanlık suçu ile ilgili dava görülüyor. Batman Milletvekilimiz Ayşe Acar Başaran ve Şırnak Milletvekilimiz Hüseyin Kaçmaz AİHM’deki davayı orada takip ediyorlar. Bu insanlık suçunu işleyenlerin er geç adalet önünde hesap vereceğine yürekten inanıyoruz.

Zafer her zaman karanlık karşısında aydınlığın olmuştur

İçeride ve dışarıda çok yönlü saldırıların arttığı böylesi bir süreçte bize düşen; her zamanki gibi onurluca direnmek, mazlumun, haklının ve insanlığın yanında yer almaktır. Umudumuzu ve kararlılığımızı her zamankinden yüksek tutacağız. Cesaretimizden asla ve asla geri adım atmayacağız. Yürüdüğümüz yoldan eminsek ki eminiz, karşımıza çıkacak engeller ancak ve ancak bizi güçlendirir. Güçlenerek, milyonlar olarak, omuz omuza vererek, eşitçe ve özgürce bir yaşamı hep birlikte kuracağız. Bu karanlık günleri mutlaka aşacak, aydınlık günlere hep birlikte kavuşacağız. Zafer her zaman karanlık karşısında aydınlığın olmuştur, bunu hiç kimse unutmasın! Yolumuz ve yolunuz açık olsun Hızır hepimizin yardımcısı olsun."

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları