loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Haluk Koç; 'Bizim iktidarımızda yardımlar Kadınların hesaplarına yatacak'

CHP'li Haluk Koç; 'Bizim iktidarımızda yardımlar Kadınların hesaplarına yatacak'
Tarih: 16.01.2015 - 14:44
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç Halk Tv’nin canlı yayını ''Halk Arenası''nda Uğur Dündar ve konuklarının sorularını yanıtladı...

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç Halk Tv’nin canlı yayını “Halk Arenası”nda Uğur Dündar ve konuklarının sorularını yanıtladı...

-“Kendi dilleriyle konuştukları tapeler ortada. Bilirkişinin doğruluğunu kanıtlayan raporu ortada. Yani atadıkları hayvanat bahçesi müdürü TÜBİTAK Başkanı oldu ama adli tıp kurumu bunlar doğru dedi, her şey ortada. Ama bir milletvekili, bunlar var ama ben suç işlediklerine kani değilim diyebildi”

-“Eğer tilkiyi ehil zannedip kümesi tilkiye emanet ederseniz, kümeste elinizden giderse şaşırmayacaksınız.”

-“Büyük Ortadoğu Projesi, Arap Baharı, ne baharı kış oldu yanı başımızda. Bu plan içerisinde iktidardakilerin belki de danışıklı, dövüşüklü ortaklıkları sayesinde geldi Peşaver, Türkiye’nin güneyinde Suriye’yle Irak’ın orasına yanlış politikalar yüzünden yerleştirildi. Komşu oldu.”

-“Bunlar yaralandı tedavi ettirdiniz, eğitim verdiniz, donattınız, kolladınız. Ne vardı o tırlarda niye çekiniyorsunuz, niye yayın yasağı getiriyorsunuz? Bana maval okuma. Biz Türkmenlere gıda götürüyorduk. Gıda saklanır mı? Geç bunları. Siz bu belanın büyümesinin en temel desteğini verdiniz.”

-“İnsanlarımızı bana oy verenler, oy vermeyenler diye ayrıştırarak yönetmek mümkün değildir. İnsanları çeşitli tasniflere tabi tutarak ayırmak, zıtlaştırmak ve onları o kamplarda tahkim ederek bir grubunun siyasi desteğini sağlamaya dönük her türlü saçmalığı yapmak devlet yönetmekle bağdaşmaz.”

-“Cumhuriyet Halk Partisi gelirse çok borcunuz var. Aman ha ekonomi bozulur. Tam tersine niye bozulsun, biz çalmayı, çırpmayı bilmeyiz. Onlar sizde. Siz Allah’tan da korkmuyorsunuz, milletten de utanmıyorsunuz.”

-“Cumhuriyet Halk Partisi gelirse size verilen yardımları keser. Yalan konuşmakta bir sanat. Onun sanatkarları da çok şimdi Türkiye’de biliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi gelirse sen kime ne yardım veriyorsan hepsi tek kalemde toplanacak, AKP’li, CHP’li, MHP’li, şu partili, bu partili diye ayrılmayacak. O eve eğer asgari geçim indirimin altında para giriyor ise şuanda aldığı bütün yardımın yok kömür parası, yok çocuk parası, yok kadın parası, yok eğitim parası bir sürü başlıklar altında biliyorsunuz katkı var. Hepsi tek kalemde ve artırılarak verilecek.”

-“Yardım yaparken de sen şu partiye önce bir üye ol bakalım diyorlar. İnsanları bir siyasi rehine olarak tutuyorlar. İnsanların yoksulluklarını teşhir etmeleri isteniyor, sergilemeleri isteniyor. Var mı Müslümanlıkta böyle bir şey? Sağ elin verdiğini sol el görür mü? Bazı insanların kapısına atılan kömür torbasını hava karardıktan sonra o insanlar komşular görmeden almak istiyorlar. Bunları biliyoruz Anadolu’da. CHP iktidarında kadınlar hesaplarına yatan yardım paralarını bankadan çekecekler, istedikleri gibi harcayacaklar.”

Uğur DÜNDAR- İyi akşamlar sevgili seyirciler, değerli konuklar. İzmir Tire’den yaptığımız Halk Arenası canlı yayınına hoşgeldiniz. Sevgili seyirciler, gördüğünüz gibi Tire’de coşkulu bir katılımla bu akşam tarihi Halk Arenalarından birini daha gerçekleştiriyoruz. Sağolun, var olun, hoşgeldiniz sizlerde.
Ben hemen programın konuşmacı konuklarını takdim edeyim. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Sayın Profesör Haluk Koç. Bir süre attığı bir twit nedeniyle gözaltına alınıp sorgulanan ve daha sonra serbest kalan İletişim Uzmanı Doktor Sayın Sedef Kabaş ve Cumhuriyet Halk Partisinin çalışkan değerli milletvekillerinden Sayın Ali Özgündüz. 

Bugün AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu Osmanlı imparatorluğunun 90 yıllık reklam arasının sona erdiğini söyledi. Yani Cumhuriyet dönemini Osmanlı imparatorluğunun 90 yıllık arası olarak kabul etti.
Ben önce kişisel değerlendirmemi yapıyım. Aslında 90 yıllık cumhuriyet onlara 12 yıllık bir reklam arası tanıdı ama onlar bu şansı iyi kullanamadıkları için o reklam arasının sonuna doğru yaklaşıldı. Ayrıca ben reyting konusunda biraz deneyimli bir yayıncıyım. Yani o filmi tekrar tekrar ekrana getirmek isterlerse reytingi de yok artık o filmin. Onun için cumhuriyetin onlara tanıdığı bu şansı ne yazık ki iyi değerlendiremediler. Bundan hem AKP kaybetti, hem de Türkiye kaybetti. Türkiye’nin bugün geldiği yer ortada fazla söze gerek bırakmıyor.

Hocam, Sayın AKP Balıkesir milletvekili hanımefendinin bu reklam arası değerlendirmesi için ne diyorsunuz?

Haluk KOÇ- Öncelikle bu kadar çok makul şüphelinin arasında bulunmaktan mutluluğumu ifade etmek istiyorum.
Gerçi Ali kardeşim milletvekili olmadan önce savcı idi. Yani bir hukukçunun yanında bir tıp doktoru olarak bir makul şüpheli tanımı yapmak, ama siyaset penceresinden bakınca gerçekten Türkiye’de bugün sayı olarak ifade edecek olursak iktidardaki siyasi partiye oy vermeyen herkesin bir şekilde makul şüpheli olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Sedef hanımda bir twit nedeniyle kendisine makul şüpheli olduğu sabahın erken saatlerinde pek de uygun olmayan şekilde hatırlatılmış.

Sedef KABAŞ- Makul şüpheli değil aslında iddia çok daha büyük bir suç aslında. Makul şüpheli daha aslında yumuşak bir ifade.

Haluk KOÇ- Şunu söylemeye çalışıyorum, değerli arkadaşlarım öncelikle bu sıcak Ege kentinde aranızda olmaktan gerçekten mutluyum. Hepiniz inançlı, bu ülkenin namuslu, onurlu yurttaşlarısınız. Bu sıfatı özellikle yapıyorum çünkü söylediğim değerler aslında herkeste olması gereken değerlerken yaşadıklarımızı yanyana getirdiğimizde bu değerlerin olması sanki o insanı farklı kılıyormuş gibi bir his ediniyor insan bugün Türkiye’de. Yani ben namusluyum. Yok canım, yani ne olacaktın ki. Ben çok onurlu bir yurttaşım. Daha ne bekliyordun ki. Bunu bu deyimleri kullanırken üzerlerinde bu deyimlerin iğreti duranlar düşünsün diyorum. Yani bu deyimler kullanılırken yakışmayanlar düşünsün diyorum.

Sevgili Tireliler, şimdi Osmanlı imparatorluğu bir sayın milletvekilinin cumhuriyet dönemini bir reklam arası olarak görmesi. Şimdi tarih bir bütündür. Yani tarihsel süreç kendi koşulları içinde o günün siyasi koşulları içinde değerlendirilir. Osmanlı imparatorluğu gerçekten kuruluşundan çöküşüne kadar 600 yıllık bir süre içerisinde yaşadığımız coğrafyada, çok daha genişinde biliyorsunuz Ortadoğu’da, Kafkaslarda, Rumeli’de çok daha geniş bir toprak parçasında hüküm sürmüş, zamanında, kuruluşunda ve yükseliş devrinde gerçekten getirdiği devlet düzeniyle beraber yaşamak durumunda olduğumuz değişik toplumları bir devlet idaresi altında eşit hakkı paylaşan, eşit birer imparatorluk yurttaşı olarak algılamasıyla o dönem ortaçağdan çıkan Avrupa’ya ders olmuş bir imparatorluk. Daha sonraki süreç bilhassa sanayileşme devrimiyle ve Osmanlının bu süreci yakalayamamasıyla Osmanlı imparatorluğunun gerileme süreci başlamış ve ondan sonra da emperyalist emellerin yaşadığımız coğrafyaya dönük talepleri değişik savaşlarla kendisini göstermiş, imparatorluk küçülmüş ve bugün misaki milli dediğimiz sınırlar içerisinde bir millet olarak 1923’ten itibaren de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak hep beraber yaşıyoruz.
Sayın milletvekilinin herhalde bu tarihsel süreci bildiğini düşünüyorum. Ve bugün hala o emperyalist emellerin yaşadığımız coğrafyaya dönük taleplerini ürettiği değişik terör organizasyonlarıyla, değişik enerji kaynaklarına olan taleplerin üzerine kurduğu savaş planlarıyla bu coğrafyanın çok sakin bir coğrafya olmadığını bilmesi gerekir. Onun için içinde yaşadığımız gerçekler şunlar şunlar. Hep beraber bu topraklarda hangi etnik kökene bağlı olursak olalım, hangi inanca bağlı, mezhebe bağlı olursak olalım eşit hukuku paylaşan eşit birer cumhuriyet yurttaşı olarak bu milletin onurlu bir parçası olarak yaşamak durumundayız ve bunu da ilelebet sürdürmek zorundayız.
Şimdi hiç kimse Osmanlıyla yerinmiyor. Yani siz övüneceksiniz bu taraf övünmüyor değil. 1918 – 1923 arasında bu topraklarda verilen mücadele olmasaydı, bakın açık söylüyorum koskoca bir imparatorluğun dini ve siyasi iradesini İstanbul’da bir İngiliz işgal komutanına teslim eden irade geçerli olsa idi sayın bayan milletvekili bugün milletvekili değil, evinin içinde kafesin arkasında oturan bir bayan olacaktı. Onun için tarihi tek pencereden, kör pencereden hiç kimse değerlendirmesin. Tarih içinde yaşadığımız çağın gerçekleriyle birleştirildiği zaman gelecek için bir anahtar olur. Onun için gerçekçi olmak zorundayız. O kötü, bu iyi.

Bunun derdi özet olarak söyleyeyim, aşağı yukarı hissedebiliyorum. Seçimler yaklaştı değil mi? Göze girecekler, yeniden eline kalemi kağıdı alacak olan oradaki siyasi irade, artık gölgesi mi alır, yoksa abisimi alır onu tekrar bulunduğu ilden milletvekili yapacak, yazacak. Bütün gayret o. Yani bu sözleriyle şunu söylemek istiyor. Ben buradayım diyor, beni unutmayın listeyi yazarken. Ben tekrar milletvekili olacağım diyor. Bütün mesele bu.
Ama şu gerçeği de ifade edeyim. Yaşadığımız süreci iyi tahlil etmek lazım. İki aşamalı bir plan uygulandı. Birinci aşama; demokratik hak ve özgürlükler kullanılarak, AKP bunları kullanarak iktidara geldi. İkinci aşamaya 2007’den sonra yavaş yavaş geçilmeye başlandı. Kendisini oraya getiren demokratik hak ve özgürlükleri kısarak, budayarak, yok ederek iktidarda kalmanın yolunu, yöntemini araştırmaya başladı. Yani ortaklarını biliyoruz Ergenekon, Balyoz’da, Oda TV’de, Askeri Casusluk davasında, devrimci karargahta, Sedef hanımın başına gelende, benzerlerinin başına gelende Konya’da 15 yaşındaki ortaokul öğrencisi Mehmet’in başına gelende, Manisa’da, Akhisar’da ayakkabı kutusunu balkondan gösteren öğretmen emeklisi hanımın başına gelende hep aynı korkudur, hep aynı çekincedir. Ben bu hakları kısarak bundan sonra nasıl iktidarda kalırım. Niye korkuyorlar? Eğer iktidardan giderlerse yani duvardan bir tuğla çektiğiniz zaman o duvar ne olur? Yıkılır. Onun için ben buraya ayırdım o duvar lafını ve sizle de paylaşmak istiyorum. Bugün büyük Nazım Hikmet’in 113. Doğum günü. Halka karşı kurulan bütün duvarların yıkıldığını biliyoruz.
Bakın büyük Ozan ne demiş, “Biz adımlarını tarihin akışına uyduran, temelleri çökmüş emperyalizme vuran ve yarınları kuranlarız. O duvarınız vız gelir bize”. Bugünde aynı. Yani bu faşist duvar vız gelecek bize, halka vız gelecek. Onun için demokrasi cephesinin, geçen hafta Bornova’da söyledim armudun sapı, üzümün çöpü ayırdını bırakarak çok geniş bir demokrasi cephesini aydınlık bir Türkiye inşası için 5 ay sonrasında hep beraber harekete geçirmek zorundayız. Bunda herkesin katkısı olmak zorunda. Bu ülke bizim, hepimizin. Gelecek bizim, geçmişte bizim hepimizin. Ama geleceği hep beraber bize kurulan o aydınlık yoldan götürmek zorundayız.

Uğur DÜNDAR- Hocam, kaçak saraydaki son merdivenlerde sahnelenen o müsamereyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Haluk KOÇ- Yani bütün makul şüpheliler gülmeye başladığına göre bir ortak cevap çıkıyor bu işten.

Uğur DÜNDAR- Herkes gülmeye başladı gerçekten merdivenlerdeki sahne deyince herkesi bir gülme aldı.

Haluk KOÇ- Şimdi çok fazla yorumda bulunmak istemiyorum açıkçası. Çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Daha biz hayata dönük daha büyük gerçekler var önümüzde. Toplumun çok büyük beklentileri var bunları şey yapacağım. Bir tek cümle söyleyeceğim belki özetler. Eğer tilkiyi ehil zannedip kümesi tilkiye emanet ederseniz, kümeste elinizden giderse oturup şaşırmayacaksınız.

Şimdi bunu niye söyledim? Çünkü birçok olay var bir tek o görüntü değil. Birçok olay var. Mesela buraya gelmeden önce Tire’deki öğretmen arkadaşlarımız bana işte torpillerle uğraşıyoruz diye Tire’yle ilgili, Tire’deki öğretmen atamalarıyla ilgili daha önceden belirlenmiş isimlerin noterlikte tasdik edildiği ve güya bir mülakat yapılarak hani KPSS sınavı filan olsa girmeyenlere alıştık. Noterde isim tespit edilerek o yapılan mülakatla hangi okula kimin müdür olarak atanacağını önceden tespit ettirmişler ve tam da dedikleri gibi olmuş. İşte bahsettiğim tilkiler bunlar. Bunu her tarafa yayabilirsiniz. Bunun örnekleri çok. Arkadaşlarımız benden rica ettiler bende Tire’de, Tire’deki bu müdür atamalarıyla ilgili yapılan mülakatın göstermelik olduğunu, belirlenen noterde tasdik edilen isimlerin aynen istenilen yerlere getirildiğini bir kerede Halk TV ekranları aracılığıyla bütün Türkiye’ye duyuruyum. Ama Türkiye’den de sesler geliyor. Burada da aynısı oldu, burada da aynıları var, burada da benzerini yaptılar. Yani bu şekilde devlet yönetmek olmaz.

Sevgili Dündar söyledi insanlarımızı bana oy verenler, oy vermeyenler diye ayrıştırarak yönetmek mümkün değildir. İnsanları çeşitli tasniflere tabi tutarak ayırmak, zıtlaştırmak ve onları o kamplarda tahkim ederek bir grubunun siyasi desteğini sağlamaya dönük her türlü saçmalığı yapmak devlet yönetmekle bağdaşmaz. Bugün birçok örneği var. Bunları izliyorsunuz çeşitli toplantılarda ifade ediyoruz. Sadece biz değil, milletvekillerimiz, bir sürü mecliste arkadaşlarımız, komisyonlarda, genel kurulda en son soruşturma komisyonu. Göz göre göre her şey ortada, belge ortada, bilgi ortada, görüntü ortada, her şey ortada. Kendi dilleriyle konuştukları tapeler ortada. Bilirkişinin doğruluğunu kanıtlayan raporu ortada. Yani atadıkları hayvanat bahçesi müdürü TÜBİTAK Başkanı oldu ama adli tıp kurumu bunlar doğru dedi biliyorsunuz ve her şey ortada. Sonuçta bir milletvekili şunu diyebildi. O bayan milletvekilinin reklam arası lafından daha da ağır belki. Evet bunlar var ama ben suç işlediklerine kani değilim. Ben yeterli şüpheye sahip değilim.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir Türkiye’deyiz, böyle bir yasama organı içindeyiz. Bilmiyorum bu TCK 125’e girer mi sayın savcım?

Ali ÖZGÜNDÜZ- Girmez hocam.

Haluk KOÇ- Girmez. Çünkü ben çok dikkatli olmak zorundayım. Hukukçu değilim ama Türk Ceza Kanununun bizi ilgilendiren maddelerini artık ezberledik. Yani her biriyle ilgili gün geçmiyor ki bir fezleke geliversin. Ismarlama, yeter ki sussunlar, yeter ki korksunlar, yeter ki sinsinler, yeter ki konuşmasınlar. İnadına konuşacağız, inadına mücadele edeceğiz.

Uğur DÜNDAR- Hocam ben kişisel olarak itikadım gereği Hazreti Peygamberin tasvir edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Ama bu karikatürden sonra yaşanan gelişmeler ve Türkiye’ye yansımaları basın özgürlüğünün kısıtlanmasına, basın özgürlüğünün neredeyse yok edilme noktasına getirilmesine, örneğin taşıyan kamyonların durdurularak aranmasına ve bunların yargı kararı olmaksızın yapılmasına da açıkçası endişeyle bakıyorum. Nereye gidiyoruz diye bir soru sadece benim değil burada bulunan bütün yurttaşların zihnini kurcalıyor şuanda. Evet nereye gidiyoruz hocam?

Haluk KOÇ- Sevgili Uğur Dündar çok önemli bir soru sordu. Öncelikle geçen hafta Bornova’da bir soru üzerine söylediğim bir bölümü hassas olduğu için tekrar etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, siyaset iknaya dayanan bir eylemdir. Yani sizin gibi düşünmeyene düşüncelerinizi anlatarak ikna etmeniz mümkündür veya mümkün değildir düşüncesini değiştirmez. Ama o yol, o şans vardır siyasette. Ama inançlar, din iknaya dayalı bir olay değildir. Özel bir alandır, herkesin inancına bir kere saygılı olması gerekir. Bunu özellikle altını çizerek söylüyorum. Herkes inancında da özgür olmalı, inancını istediği gibi yerine getirmeli, laik devlette ona inancını özgürce yapacağı ortamı sağlamalıdır.

Şimdi Hazreti Muhammed’in, peygamber efendimizin tasvir edilmesi İslam inancına göre uygun bir yol değildir. Diğer dinlerde tasvirler yapılabilir, resimler, ikonalar yapılabilir. Bunları hepimiz biliyoruz. Ama Müslümanlıkta böyle bir olay yaralayıcı bir olaydır. Bunu hep beraber kabul etmek zorundayız. Onun için saygı dediğimiz zaman farklı düşünenler olabilir ama bu konuda siyasetle din konusunu karşılaştırdım dinde ikna ederek bir yere gitmek mümkün değildir. 

Ona saygılı olmak herkes zorundadır.

Şimdi basın özgürlüğü boyutunda olaya yaklaşacak olursak, tabi ki basının halkı bilgilendirme görevi hiçbir şekilde engellenmemeli. Bunda hiç şüphe yok. Eğer bu bir takım gerekçeler ileri sürülerek devlet eliyle yapılıyor ise bu konu dışında da Türkiye’de biliyorsunuz birçok alanda bu konunun dışında da bu yönde girişimler var. Tabi ki, bunlara karşı ifade özgürlüğü bakımından, basın özgürlüğü bakımından hep beraber karşı çıkmak zorundayız. Ama dediğim konunun hassasiyetini de sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum.

Şimdi bu konu bir tek Charlie Hebdo olayından kaynaklanmadı biliyorsunuz. Yani 1990’lara biraz gidelim. Sovyetler Birliğinin o zamanki Afganistan işgalinden sonra orada mukavemet gücü olarak konuçlanan mücahitlere ABD’nin ve diğer ülkelerin desteği hatırlıyorsunuz yani orada radikal bir yapı tohumu atıldı. Belli bir süre kullanıldı, daha sonra Sovyetler çekildikten sonra Pakistan’la Afganistan arasında Peşaver dediğimiz özel bir bölge bu Taliban militanlarının egemenliğinde kaldı. Daha sonra 2001 olayları meşhur kule olayı. Yani El Kaide’nin dünyayı tehdit eden bir terör örgütü olarak eylemlere girişmesi Peşaver’e dönük ki daha Irak’tan önce biliyorsunuz Afganistan harekatı yapıldı.

Şimdi Büyük Ortadoğu Projesi, Arap Baharı, ne baharı kış oldu yanı başımızda hep beraber görüyoruz yaşananları. Bu plan içerisinde bizimkilerin belki de danışıklı, dövüşüklü ortaklıkları sayesinde geldi Peşaver, Pakistan’la Afganistan arasında tarif ettiğim Peşaver Türkiye’nin güneyinde Suriye’yle Irak’ın orasına yanlış politikalarımız yüzünden yerleştirildi.

Şimdi kalksın bir kişi bunu bana anlatsın. BOP’undan gireriz, yakın tarihinden çıkarız. Uluslararası ilişkilerinden gireriz ABD’nin ve belli enerji kaynakları üzerindeki politikalarından da gireriz. Bunların nasıl çanak tutularak bu bölgede konuçlandırıldıkları ve ondan sonra nasıl kontrolden çıktıkları, bizimkilerin bir ihvan kardeşliği, siyasi yol arkadaşlığından başlayarak bu radikal unsurlara 3 gün önce kardeşim dediğini 3 gün sonra kurşuna dizecek kadar düşman olduklarını hatırlıyorsunuz Kaddafi’den tutun Esad’a, eski Esad yeni Eset biliyorsunuz. Bütün bu süreçlerde Allah aşkına bizi izleyen tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, daha önceki Sayın Genel Başkanı da, şimdiki Sayın Genel Başkanı da, milletvekillerimiz, Grup Başkanvekillerimizde, Dış İlişkilerden Sorumlu olan Genel Başkan Yardımcılarımızda, bir 6 ayda ben yürüttüm o görevi. Doktorlar biliyorsunuz her işi yapıyor doktorluktan başka. Parti Sözcüsü olarak bende, diğer arkadaşlarım şunu hep söyledik bakın. Bu radikal örgütlerle al takke ver külah ilişkilere girerseniz terörü Türkiye’ye ithal eden bir noktaya getirirsiniz dedik. Silah verdiniz mi bunlara? Verdiniz. Davet ettiniz mi dünyanın dört bir tarafından bu sapkınları? Ettiniz veya etmediniz ama geldiler konuk ettiniz. Sınırlardan gelip geçmelerine müsaade ettiniz mi, göz yumdunuz mu? Yumdunuz.

Şimdi o süreci anlatıyorum. Bunlar yaralandı tedavi ettirdiniz, eğitim verdiniz, donattınız, kolladınız. Tırlar, o yasakta oradan geldi. Ne vardı o tırlarda niye çekiniyorsunuz, niye yayın yasağı getiriyorsunuz? Niye getiriyorsunuz kardeşim?

Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Irak’taki Türkmen kardeşlerimize de, ezilen, sürülen Ezidilere de, Kobani’den Türkiye’ye kaçan masum insanlara da tırlar dolusu Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri gazetecilerin eşliğinde açık yardım götürdü. Sen niye saklıyorsun battaniye götürüyorsan, çocuk maması götürüyorsan, gıda malzemesi götürüyorsan niye saklıyorsun? Burada belgeler var neyi saklıyorsun? Genel Başkan Yardımcımız Bülent Tezcan var biliyorsunuz komşunuz Aydın milletvekili. Bunu açıkladı, savcının belgelerini açıkladı, fezlekelerini açıkladı. Sac kaplar içerisinde mühimmatlar MİT elemanlarının nezaretinde götürülürken yakalanıyor, filme alınıyor, her şey var. Bana maval okuma. Yani efendim biz Türkmenlere gıda götürüyorduk. Geç bunları. Yani orada siz bu belanın büyümesinin en temel desteğini verdiniz.

Uğur DÜNDAR- Türkmenler ayrıca ellerine silah geçmediğini açıkladılar.

Haluk KOÇ- Geçmediğini ifade ettiler. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Ben bizi izleyen AKP’ye oy vermiş, inanarak oy vermiş değerli yurttaşlarımız onlara da seslenmek istiyorum. Allah aşkına herkes elini vicdanına koysun bu belayı biz büyüttük. Biz derken Türkiye’yi yönetenler yapmayın dedik ve kafalarında çünkü mezhep temelli bir politika var. Acıdır biz herkesi bir gören, kulun, insanın en değerli varlık olduğuna inanan ortak bir inançtan geliyoruz. Ama siz benim inancım, onun inancı, onun mezhebi, bunun mezhebi bu şekilde yaklaştınız. Küçücük 14 yaşındaki bir sabinin annesini, Berkin Elvan’ın annesini meydan meydan yuhalattınız. Belayı orada büyütür Türkiye’ye ithal edersiniz dedik.

Bakın, Rize’den bir baba Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arıyor, çocuğum Suriye’de öldü diyor. Nasıl müsaade ediyor bu devlet o sınırdan gitmesine diyor. Bugün Bingöl’de, Bitlis’te, Diyarbakır’da, Adıyaman’da birçok Kürt kökenli gencimiz, birçok Türk gencimiz sınırdan geçiyorlar ne akla hizmetse bu güruhların içine katılıyorlar. Yurtdışından gelenler Türkiye’yi zaten yol geçen hanına çevirmiş. Bunlar bilinmiyor mu değerli hükümet üyeleri? Sen benim internetimi yasaklayacaksın, facebooku yasaklayacaksın, twitteri yasaklayacaksın. 

Bunlar dünyanın gözünün önünde oldu. Ne dedi Angela Merkel? Efendim Alman istihbarat örgütleri Türkiye dinleniyormuş diye sordular. Çok sakin, kendinden emin evet dinliyoruz dedi. Kendi güvenliğimiz için dinliyoruz dedi. Bunlara tanık oldu Türkiye. Onun için dış politika bir şekilde iktidara gelen bir siyasi grubun kendi hırsları, saplantıları, kendi beklentilerine göre kurulacak bir politika değildir. Dış politika ülkenin ulusal çıkarlarına göre kurulur, milli bir politikadır.

Sayın Başbakanın Paris’te yürüyüşte muhatapları tarafından uğradığı davranış ekranlara yansıdı. Yani hafif gelmeseydin de olurdu tarzından değil mi ifadelerle karşılandı. Çünkü samimi değiliz bu konuda. En büyük bugün ve yarın Türkiye’yi de, Sultanahmet’te şehit verdiğimiz polisimizi öldüren canlı bombanın bu kaynaklı bir Dağıstanlı kadın olduğu açıklandı biliyorsunuz. Cilvegözü’nde bomba patladı uyanmadılar. Reyhanlı’da bombalar patladı efendim CHP Esad’a gitti fotoğraf çektirdi o yüzden oldu dediler utanmadan. Sonra çıktı hepsi mahkemede. Gaziantep’te bomba patladı bir sürü masum öldü ayılmadılar. Sultanahmet’te bomba patladı CHP bunu insan hakları şeyinde göstermiş DHKPC’li, sanki bir ilgisi var CHP’nin terör örgütüyle. Ertesi gün hemen yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı biliyorsunuz bu kanaldan bir kadın militan çıktı. Büyüttünüz, eğittiniz, silah verdiniz hem Türkiye’nin başına, hem dünyanın başına bu belayı sardınız. Bu herkes tarafından biliniyor. Nasıl toparlayacağız? 

Türkiye biran önce kendi çıkarlarına dönük efendim siz Esadçısınız, ne ilgimiz var bizim Esad’la? Biz Suriye’de yaşayan Arap, Türkmen, Kürt, Yezidi hangi etnik kökenden, hangi inançtan, Hıristiyan kim varsa demokratik, laik bir sistemde kardeşçe yaşamasını istiyoruz. Atatürk’ün bize bıraktığı Türkiye gibi olmalarını istiyoruz.

Reklam arası diyen bayan milletvekili, reklam arasında bak bunlar oynuyor. Onun için asıl film cumhuriyettir, o cumhuriyette Atatürk’ün bize bıraktığı ilkelerle sonuna kadar yaşatılacaktır.

Uğur DÜNDAR- Programımızın bu bölümünde değerli Tirelilerden sorular alacağız. İlk olarak reklam arasında bizim yanımıza gelerek dertli olduğunu söyleyen, zaten kendisinin kimliğini açıkladığımda, daha doğrusu statüsünü açıkladığımda sizin de hemen katılacağınız bir emekli yurttaşımız var ona soru sorma hakkını veriyoruz. Emekli olup da dertli olmayan var mı?

Haluk KOÇ- Teşekkür ediyorum. Gerçekleri herkesle paylaşmak zorundayız. Görüyor, yaşıyor, sonuçlarını görüyor ve bizim bir daha, bir daha, bir daha anlatmamız gerekiyor. Şimdi ne yapacağız? Bu tespitleri yaptık, yapıyoruz ama bugün buraya nasıl geldiğimizi de bilmemiz gerekiyor. Şimdi değerli kardeşim ifade etti, geçen hafta Bornova’da uzun bir dilim emeklilerle ilgili düşüncelerimizi ifade ettik ve önümüzdeki seçimlerde, bakın geçen seçimde Cumhuriyet Halk Partisi 41 tane proje ortaya koydu. 41 projenin 5’ini, 6’sını daha çok seslendirmemize rağmen emeklilerimize dahi onlar için tasarladıklarımızı tam anlatamadık suçlu biziz. Kimseye suç getirmiyorum. Suçlu biziz. Şimdi çok daha erken başladık. Sayın Genel Başkanımız emekli temsilcileriyle, bütün yetkililerle geniş bir değerlendirme toplantısı yaptı. Söylediklerimiz çok net ve açık. Bütün emeklilerimiz bir defa intibak dedik, A cetveli dedik, B cetveli dedik, şu yıldan önce emekli olan dedik, bu yıldan sonra dedik anlatamadık. Şu kadar prim ödeyen dedik anlatamadık. İnsanca yaşayacak, kimsenin eline bakmayacak bir maaş alacak seviyeye getirilecektir dedik. Bununda bütçe karşılığını ekonomistlerimiz reel karşılığını ortaya koyacaklar dedik. Türkiye büyüyor deniyor, milli gelir artıyor deniyor değil mi lafa geldi mi bir sürü şey var. Ama emeklilere milli gelir artışından pay verilmiyor, bu refah payı emeklilerimize de verilecek dedik. Bir emekli, çalışıyor, eli kolu tutuyor. Aldığı düşük emekli maaşının yanında ek bir iş yapmak istiyor. Hemen sosyal güvenlik primi %15 kesiliyor. Bu haksızlıktır. Çünkü emekli emekli olana kadar primini ödemiş, gereklerini yapmış ve ondan sonra sosyal devletin güvencesi altında hayatını bitirene kadar emekli statüsünü korumak zorundadır. Tekrar çalışıyor diye onun maaşından güvenlik kesintisi yapamazsın. 

%15 emekli kesintisi CHP tarafından kaldırılacaktır.

Sağlıkta devrim yaptık. Ben tıp doktoruyum. Ah o kötü günler hatırlarsınız değil mi öyle diyordu birisi. Onun üslubuyla. Kuyruk, senin zamanını da biliriz. Hadi bakalım şimdi gidin özel hastaneye selamünaleyküm kapıda sökül bakalım katkı payını. Tam 13 çeşide yakın bir emekli doktora gittiğinde tetkikini yaptırıp ilanı alıp hastalığını tedavi ettirene kadar pay veriyor. Eczacılarla kavga ediyor emekliler, hastalar. Yani bu parayı niye kesiyorsun diyor. Ben değil diyor devlet kesiyor diyor. Çeşitli noktalardaki bütün katkı payları emekli yurttaşlarımızdan kaldırılacaktır. Bu da CHP’nin sözü.

Milli gelirden refah payı. Kesin intibak. Bütün katkı paylarının kaldırılması, çalışan emekliden sosyal güvenlik primi kesintisine son. Ve emeklilikte yaşa takılanlar. 99’da biliyorsunuz daha sonra değişen kanunla hem prim ödeme süresi arttı, hem emekli olma yaşı arttı. Birçok insanımız mağdur durumda. Sayın Kılıçdaroğlu emeklilikte yaşa takılanların temsilcileriyle de Ankara’da diğer emekliler gibi bir görüşme yapacak ve onların talepleri Cumhuriyet Halk Partisinin ekonomi kurmayları tarafından bütçe karşılığı, ki bundan çekinmeyin nereden bulacaklar karşılığı. Birde böyle diyorlar değil mi Cumhuriyet Halk Partisi bir öneri yaptığı zaman. Önce şu ayakkabı kutularını boşaltacağız. Önce hesap soracağız. Önce çalandan, çırpandan alıp milletin bütçesine yatıracağız ve o arkadaşlarımızla da, onların gruplarıyla da bir değerlendirme yapacak ve Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki seçim bildirgesini emeklilikte yaşa takılanlarla da ilgili haksızlıkları giderecek önlemleri açık, net, anlaşılabilir seçmenin önüne getirecek.

Tarım, Tire’deyiz. Tütün bitti. Benim memleketim Samsun’da da bitti, Adıyaman’da da bitti, Bitlis’te de bitti, Tire’de de bitti. Pamuk, bitiyor Türkiye dışarıdan pamuk satın alıyor.
Şimdi bakın, tarımla ilgili bütün hazırlığını yaptı. Bunlar seçim bildirgesine girecek şuanda hazırlığı yapılıyor ve katılımcı bir işlem uygulanıyor. İlçe başkanlarımız burada onlara da sorulmuştur. Hem bölgesel sorunları, hem halkın gündemindeki temel sorunların önümüzdeki seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bir seçim projesine dönüştürülmesi için bütün süreç işliyor. Yani tarımla ilgili çok basit ifade edeyim hayvancılık ve süt şimdi tütün bittikten sonra değil mi Tire’de ağırlıklı olan. Bayındır’da çiçek. Bu sefer Bayındır’a uğrayamadık.
Şimdi ana tarım girdisi nedir köylüde? Gübre, mazot, ilaç, tohum, hayvancılığı da katarsak yem. Bütün bu girdilerde üreticiye destek olacak net söylemini ifade edecek. İki tanesini söyleyeyim. Bir; mazotun litresi köylüye ne ziraatı yapıyor ise ve ne kadar mazot kullanıyor ise ÖTV’siz, KDV’siz 2 liradan köylüye verilecek. Nasıl vereceksin? Nasıl mı vereceğim? Sen motorculara, yatçılara nasıl veriyorsan bende köylüye öyle vereceğim.
Türkiye’de mazotun rafineri çıkışı kaç para biliyor musunuz? 1 lira 70 kuruş. Üstü? Üstü vergi dairesi gibi çalışıyor benzin pompaları biliyorsunuz. Vergi dairesi kurmaya gerek yok. Bütün benzin istasyonlarına gidin vergi dairesi olarak çalışıyor. İster benzin alın, ister mazot alın. Cumhuriyet Halk Partisi çiftçi mazotundan bu vergiyi almayacak ve 2 liraya bunu verecek.

Cumhuriyet Halk Partisi gelirse çok borcunuz var. Aman ha ekonomi bozulur. Tam tersine biz çalmayı, çırpmayı bilmeyiz. Bana bir tane Cumhuriyet Halk Partili gösterin çalsın, çırpsın. Onlar sizde. Siz Allah’tan da korkmuyorsunuz, milletten de utanmıyorsunuz. O bizde yok. Ve bütün bunları bütçe karşılığı da var. Bütçeyi nasıl ayarlayacağız. Bütçe bir siyasi tercih meselesidir.

Değerli arkadaşlarım, bütçeyi siz siyasi duruşunuza göre bir istikrarlı, bir büyüme rakamını hedefleyerek kendi yerli üretiminizi arttırarak o üretimin getirdiği milli geliri de hakça bölüşerek, bölüştürerek. Nasıl bölüştüreceksin? Eğitimle bölüştüreceksin, sağlıkla bölüştüreceksin, vergi politikasıyla bölüştüreceksin, sosyal güvenlik emekli politikasıyla bölüştüreceksin. Bunu yapmak sosyal demokratların işidir.

Onun için birde şunu söylüyor. Cumhuriyet Halk Partisi gelirse size verilen yardımları keser. Yalan konuşmakta bir sanat. Onun sanatkarları da çok şimdi Türkiye’de biliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi gelirse sen kime ne yardım veriyorsan hepsi tek kalemde toplanacak, AKP’li, CHP’li, MHP’li, şu partili, bu partili diye ayrılmayacak. O eve eğer asgari geçim indirimin altında para giriyor ise şuanda aldığı bütün yardımın yok kömür parası, yok çocuk parası, yok kadın parası, yok eğitim parası bir sürü başlıklar altında biliyorsunuz katkı var. Bunu yaparken de sen şu partiye önce bir üye ol bakalım diyorlar. Bir sürü çift üyelikler çıkıyor biliyorsunuz. İnsanları bir siyasi rehine olarak tutuyorlar. İnsanların yoksulluklarını teşhir etmeleri isteniyor, sergilemeleri isteniyor. Var mı Müslümanlıkta böyle bir şey? Sağ elin verdiğini sol el görür mü? Bazı insanların kapısına atılan kömür torbasını hava karardıktan sonra o insanlar komşular görmeden almak istiyorlar. Bunları biliyoruz Anadolu’da.

O zaman Cumhuriyet Halk Partisi sosyal boyutunda kimin ihtiyacı varsa hangi partili olduğu önemli değil ve bana da seçim zamanı geldiğinde oy vereceksin tehdidini yapmadan herkese bugünkünün iki katını verebilecek bir programın altına da imzasını attı. Nereden bulacaksınız? Ah ah şu sarayı kaça mal ettin sen? Bak iki katlı helikopterde aldın şimdi o saraya. Sadece ısınması Bayburt’un ısınması kadar masraf getiriyor. Bu anası sarayı. Daha yavruları var. Vahdettin var şimdi, yavrusu da çıkacak merak etmeyin.
Değerli arkadaşlarım, israf, debdebe, saltanat, kayırma, peşkeş, rüşvet, hırsızlık, haram bitecek. Bu kadar açık. Hiç kimsede yoksulluğu yüzünden teşhir edilmeyecek. O eve ne zaman o evi geçindirecek bir helal para girer o zaman o yardım ihtiyacı olan başka bir haneye kaydırılır. Bakarsanız Türkiye bütçesine bütün bu sosyal yardımları topladığınız zaman OECD dediğimiz ülkeler içerisinde, o topluluktaki ülkeler içerisinde oradakilerin bütçelerinin yarısı kadar, yani Türkiye en düşük sosyal yardımı yapıyor. Ama kayırmayla, ama böyle bir sadaka zihniyetiyle, ama böyle bir kendine siyasi rehin tutarak yapıyor insanlara bunu. İnsanlık onuruyla bağdaşır mı bu? Bunun hepsini kaldıracak bütün süreçleri işleteceğiz.

Ve dış politika. Bizi ilgilendirmez o cebimize bakmıyor demeyin. Örgütlü bir toplum olacağız. Hakkını arayan bir toplum olacağız. Taşeronluk kalkacak. Modern kölelik tarihe gömülecek. Herkesin toplu iş sözleşmesi sendikalı bir yaşam hakkı olacak. Toplum unuttu bu kavramları. Hukuk iktidarın sopası olmaktan çıkacak bir bağımsız yargı herkesin günü geldiğinde ihtiyacı olduğunda aynı adaletin temsil edildiği gibi, güzel bir hanım bir elinde terazi, bir elinde kitap gözleri bağlı hukukun ırzına geçilmeyecek Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında.

Yani yaşadıklarımızı da ama bütün yaşadığımız sıkıntıları da ifade etmemiz lazım. Bir fıkrayla bitirelim. Biliyorsunuz Bekri Mustafa’yı imam yapmışlar. Cenaze oluyor, cenaze namazı kılınıyor, gerekler yapılıyor. Tam mefta kabristana götürülecek, defnedilecek, Bekri Mustafa açıyor tabutun kapağını fıs fıs bir şeyler söylüyor. Bir, iki, üç, beş ya ne yapıyorsun sen demişler. Diyorum ki gidene öteki dünyada sorarlar bu dünyada işler nasıl diye. Sen deki onlara bu dünyada Bekri Mustafa imam oldu gerisini anlar onlar demiş.

Şimdi halimiz bu. Yani inancımızı da birbirimize karşı saygımızı koruyarak herkes özgürce yerine getirecek, hiçbir kısıtlama olmayacak, en temel insan haklarından birisi bugünkü dünyada insan inancıyla da saygı görmesi gereken, onu o eğer kutsal kabul ediyorsa senin de onun kadar o işi kutsal kabul etmen gerekecek. Hiç kimseyi dışlamadan, herkesi eşit, özgür, eşit bir hukuku paylaşan birer cumhuriyet yurttaşı olarak kucaklayacak bir politikayı Cumhuriyet Halk Partisi ortasına koyacak.
İstersen sözcü olarak gel yer değiştirelim ama beni bıraksan sabaha kadar anlatırım ben sana.

Uğur DÜNDAR- Şunun cevabı yok. Tamam diyelim ki darbe girişimi, diyelim ki paralel yapının tezgahı. Bunların hepsinin doğru olabileceğini biran için kabul edelim. Peki hakim kararıyla dinlenen o telefonlardaki sıfırlama konuşmalarını paralel yapımı yaptı? O çikolata tepsilerindeki, ayakkabı kutularındaki paraları paralel yapı mı koydu oralara? Dublaj, montaj. O halde o paralar faiziyle birlikte niçin ödendi? O evdeki para dağını polisler mi ya da paralel yapımı yaptı? İşte bu soruların cevabı yok. Eğer polisler yaptıysa onlara da iade edilmesi gerekirdi. Yani bu soruların cevabı yok. Onun için cevabı olmayan bu sorular iktidardan gidersek bu cevabını veremediğimiz sorular nedeniyle çok kötü günler bizi bekleyebilir korkusu yaratıyor.

Haluk KOÇ- Cevabı var. Dünyanın bütün dillerinde ve bütün dinlerinde hırsızın adı ‘HIRSIZ’dır. Cevabı var.

Uğur DÜNDAR- Bütün değerli konuklarımıza teşekkürlerimizle ve sevgili Tirelilere bu coşkulu Halk Arenasını yapma imkanını sağladıkları için gönülden teşekkürler sunarak bir kez daha burada olmak sözünü de vererek Halk Arenasını kapatıyoruz. Değerli konuklarımız Sayın Haluk Koç, Sayın Sedef Kabaş ve Sayın Ali Özgündüz’e, ekran başında bizi izleyen herkese güzel geceler, mutlu yarınlar, sevgiyle kalın diyoruz.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları