loading
close
SON DAKİKALAR

Davutoğlu: AKP'den benim tarihimi silmeye çalıştılar

Davutoğlu: AKP'den benim tarihimi silmeye çalıştılar
Tarih: 29.08.2019 - 08:48
Kategori: Siyaset

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Sakarya'da yaptığı bir konuşmada sarf ettiği "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz; 7 Haziran ile 1 Kasım arası en kritik dönemlerden biri" sözleri sonrası ilk kez açıklamada bulundu.

Ahmet Davutoğlu, başbakanlık görevini bıraktıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arasında yaşandığı iddia edilenlerle ilgili “Ben Cumhurbaşkanı ile yaşadığım ihtilafları o açmadıkça, gerekli olmadıkça hiçbir zaman açmadım, açmam” dedi.

Davutoğlu, TV5'te Suat Toktaş'ın sunduğu 'Düşünme Vakti' programında Mustafa Yılmaz, Özlem Akarsu Çelik ve Gürkan Zengin'in sorularını yanıtladı.

Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"Akademideyken ben öğrencilerime entellektüel namusu öğretirken şunu söyledim: hiçbir romanı kısmen okumayın, hiçbir filmi fragmanından takip edip yorum yapmayın. Bu konuyu yanlış anlamanıza neden olacak bir entellektüel sapmadır. Buınu bir kamuoyu öncüüsü, düşünce adamı yaptığında maruz görülmez. Bahssettğiniz cümle 27 saniye, benim konuşmam bir saat.

Burada kastettiğim çok açık. Bu belediye başkanları görevden alındığı zaman ben 3 tweetle görüşümü beyanettim o zaman da saldırdılar. Bugünlerde en maliyetsiz saldırıların hedefi benim. Bana saldırmak ödüllendirilen bir şey. Benimle bir araya gelen gazeteciler ise işlerinden oluyor. Umarım siz de olmazsınız. Bir tanesinin aklına da bana sen bir görüş beyan ettin diye soran olmadı.

O konuşmanın bütününde ben, 'terörle mücadele en net şekilde verilmelidir' dedim. Sonra şunu söyledim; 'eğer defterler açılırsa birçok kişi insan önüne çıkamaz.' Niye 1 Kasım dedim?

O dönem benim Meclis'te çoğunluğu olmayan bir başbakandım. 1 Kasım'dan sonra ise zaten seçim kazanmış terörle mücadelede her türlü risk alabilecek durumdayım. O dönem HDP her türlü tahriği yaptı ve PKK her yerde eylemliliklere başladı. O zaman HDP'ye dedik; 'siz siyasi partiyseniz sadece siyaset yapın. Bu eylemlere destek vermeyin' Daha sonra 21 Temmuz'da Adıyaman'da bir askerimiz şehit oldu. 23 Temmuz günü güvenlik birimlerne talimat verdim. Hesap şuydu; nasılsa geçici bir hükümet var, bütün terör örgütleri hareket geçti. 7 Haziran akşamı milletimize verdiğimiz söz vardı. Ben bu sözlere sadık kalarak terörle mücadele başlattım.

'BENİ HAYRETE DÜŞÜREN MHP GENEL BAŞKANININ TEKLİFİME HAYIR DEMESİ OLDU'

MHP'ye gittğimde uzun dönemli bir koaliasyon olmayacağını biliyordum. Ozaman yaptığımız öneriler şunlar oldu: Uzun dönemli koalisyon, kısa dönemli, seçime kadar AKP- MHP koalisyonu. AKP'nin azınlık hükümetine MHP'nin destek vererek Meclis'ten güven oyu almam. 4'üncüsü bu da olmayacaksa Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesiyle seçim öncesi gidilecek anayasal hükümete katkıda bulunmak .Ve beni hayrete düşüren şu oldu: mücadelenin bu kadar sert sürdüğü günlerde MHP Genel Başkanının tekliflerime hayır demesi. Şimdi bunu demediğini iddia ediyor.

"TEHDİT ALIYORUM"

Tehdit yoktu. İki husustan bahsettim ve ikisini de açtım. Hayatım şeffaftır, sözüm açıktır, bir şey söylersem net söyler ve spekülasyon yapılmasına izin vermem. Tehdit alıyorum. Bedel ödetmek bir tehdittir. O hiç önemli değil, o yola çıkan bunları göze alnmıyorsa çıkmamalı. İyi niyetli eleştirileri anlarım. Başımın üzerinde yeri var. O 27 saniyelik konuşmadan bunları çıkaranlar, üzerinde tepinenler FETÖ, PKK ve troll çeteleridir. Bu üçünün bana karşı bir ittifak etmesi bile birçok şeyi ortaya koyuyor. O dönemdeki bütün mücadele demokratik hukuk devletinin içinde verilmiştir. O gün yaşananlar devlet tarafından yapıldı da PKK mazlum gibi bir algı var. Benim Başbakanlığım döneminde yapılan her şeyin hesabı verildi. O dönemki saldırıların failleri yakalandı ve yargılandı.

"AKP'DEN BENİM TARİHİMİ SİLMEYE ÇALIŞTILAR"

Açık söylüyorum kongrede bana yapılan o davranışı unutamıyorum. Siyaset bu olmamalı, dava arkadaşlığı bu olmamalı dedirtti. Bana saygıları yoksa şehitlerimize saygı göstermeliydiler. Beni derinden üzen diğer gelişme 12 Eylül kongresine giderken toplamda 29 şehit verdiğimiz hafta Van'da bu şehitlerin cenazesine katılırken benim arkadaşlarım kongre için bazı delegelerden imza toplamaya çalışıyorlardı. İkinci eleştirim ben cenazelerdeyken İl Başkanları'ndan, kongre üyelerinden benim karşımda imza topluyorlardı. Ben Ankara'ya döndüğümde 'ateş çemberinden geçerken sizinle MKYK listesi müzakere etmem' dedim. Bunlar yersiz söylenmiş sözler değil. MHP'lileri tenzih ederim, AKP tabanını tenzih ederim, onlar teröre karşı mücadeleye destek veren insanlardır. AKP'den benim tarihimi silmeye çalıştılar.

"BENİ KADEMELİ OLARAK İHRAÇ ETTİLER"

Onlar beni ihraç etti kademeli olarak. 2018 kongresine gidilirken delege bile yapılmadım. Şu an AKP delegesi değilim. Deniz Baykal Meclis'te görev yapamadığı halde vefaten milletekili yapıldı CHP tarafından. 6 genel seçimden 2'sini yürüten genel başkan olarak delege değilim. AKP ile tek bağım üyelik. Delege yapılmak için söylemiyorum ama burada kopuş bizden değil. 150 km hızla giden bir trenden makinist koltuğunda oturuken itildik. Eyvallah dedik, tren istikametinde gitsin diye. Ama istikametinde de gitmedik. Manifestodan sonra iki yol vardı beklediğimiz. O metin kolektif bir üründü. '31 Mart seçimleri bitti her şeyi söyleyelim inşalah düzelir' amacıyla yazılmıştı. Ne yaptılar peki. 2 yolu vardı 3. oldu. 'Siz eski genel başkansınız başbakanlık da yaptınız, gelin bu metin etrafında konuşalım' diyen olmadı. 3. yol yoksaymaktı.Ben buna sükut suikastı diyorum. Bundan sonra Sakarya konuşması o kadar istismar edildi ki açık söyleyeyim AKP'nin kendi içinde reforme edilip ayağa kaldırılması ümidim giderek azalıyor. İçeride bir hareket başlatma imkanı neredeyse yok. Önümüzdeki günlerde bütün yetkililere söylüyorum söylediğimiz ilkeleri tekrar gözden geçirin lütfen. Bir çağrıda bulunuyorum manifestoyu tekrar okuyun.

'BUGÜN PARTİ KURMA GÜNÜ DEĞİL'

Partilerle alakalı haberlerin çoğu gerçek olmayan şeyler. Sürecin getirdiği bu. Mesela sürekli kapalı kapılar altından eleştirip Türkiye inişli çıkışlı bir ortamdayken susarsanız, dışarıda kalabilirsiniz. Her gün refleksif olarak davranıp eleştirirseniz yine aynısı olabilir. Bugün parti kurma günü değil, bugün öncelikle konuşma günüdür, herkes heybesinde ne varsa ortaya koyacak. Kanal nehrin içinde akılır. Neden Anadolu'yu dolaşıyorum? Sakarya'da 3 saat halkın arasındaydık, Diyarbakır,'da sahurdan iftara kadar halkın arasındaydık. İhtiyaç varsa parti kurulur, parti kuralım diyerek parti kurulmaz. Devam da edeceğiz halkın da nabzını ölçmeye. Bu milletin içinden akış devam edecek, sonunda bir partiye dönüşecekse, AK Parti nasıl ortaya çıktıysa buradan da bir parti ortaya çıkar. Ciddi bir zayıflama var ve halkta da beklenti artıyor. Erbakan hocamız AK Parti kurulurken kimseyi ihanetle suçlamadı. Şu anda böyle bir ortam yok AK Parti içinde. Görüşünü beyan edenler susturuluyorlar. O zaman yapacağınız şey şu, milletin içinde olmaya devam edeceğiz. Geçmişte il başkanlığı yapmış arkadaşlarımı bize sürekli raporlar gönderiyor. Bütün illerde istişare yaptığımız arkadaşlarımız var. Ona göre bir karar almak durumundayız. Eğer yeni bir parti halkın talebini karşılamıyorsa bir karşılığı olmaz. Slogan açık. İstisnasız herkese düşünce özgürlüğü, temel hak ve insan özgürlüklerine dayalı bir düzen, kimseye ayrım olmaksızın adalet ilkeleri. Özgürlük güvenlik dengesi, kamu dengesi, rasyonel ekonomi anlayışı. Yakın bir zamanda bunların temel ilkeleri maddeler halinde açıklanacak.

"Bu ülkede Boğaziçi yalılarında oturup devleti dizayn etmeye çalışan çok oldu"
"Erdoğan'ın Pelikan Yalısı'ndaki fotoğrafı üzdü. Katar dönüşü meslektaşlarımın benimle ilgili okumadıklara bir kağıda imza attığında da üzülmüştüm. İnsanlar kendi genel başkanlarına danışmadan, hiç tartışılmamış bir konuda, önüme bir yazı koyduklarında, -Türk devlet geleneğinin bir hususiyetidir, biz devlet geleneğimizi kaybediyoruz- çok ciddi bir muhasebe yapma ihtiyacı hissettim. Hayatın, dostluğun, siyasetin anlamı. Bu anlamsızlık dünyasında olmamam gerektiği için bırakmam gerektiğini hissettim. Bu troll grubu değil, bu yüzden bıraktım. Daha sonra yanlış yaptığını söyleyen çok arkadaşımız oldu. Bu troll çetelerinin tavırları beni üzmez, bu ülkede Boğaziçi yalılarında oturup devleti dizayn etmeye çalışan çok oldu. Bugün onlar gider o yalılara başkaları oturur, onlar önemli değil. Kapatalım bu konuyu, zihnimi yoruyor.

Suriye politikası
"Hiç hata yapmadık demek bize ait bir vasıf değil. Dışişleri Bakanlığı görevini uzun süre yaptım. Suriye'yle parlak yıllarımız, benim ismim yok ama Suriye krizine ben sebep oldum öyle mi? Arabulucu bendim krizde, orada benim adım yok, krizde benim adım var. Siyasi ahlaksızlık var burada. Faturaların hepsi bize, bu doğru bir şey değil. Bu yapılanların yanlış olduğu anlamına da gelmez. 3 yıldır ben yokum, yanlış olan şeyler değiştirilseydi. Mülteci sayısı 3 yıl içinde Halep'in düşmesiyle arttı. Soğukkanlı davranmak lazım. Geçmiş yaşamdan tecrübeler üzerinden davranmamak lazım. Prensip olarak Orta Doğu'da üst düzey diyaloğun liderler arasında önemli olduğunu söyledim. Rusya ve İran dışındaki devlet yetkilileri Esad'la son görüşen devlet adamı benim. 10 Ağustos 2011. Ondan sonra kimse görüşmedi. Stebrenitsa katliamından sonra, Milosevic'le görüşme yapılsa ne hissederdiniz? 1 milyon insan Suriye'de hayatını kaybetti. Bugün Esad'la görüşmeyi meziyet olarak yansıtanların o fotoğrafları düşünmesi... İsrail'in yıktığı, yaktığı camilerden çok daha fazlasını Esad Şam'da yıktı. Bunları unutup 'Esad melek gibi adamdı, biz Suriye krizini çıkardık' demek... Suriye savaşını en çok engellemeye çalışan bendim. Bunu bizim üzerimize ilzam edenler, Suriye'nin bütün krizlerini ben yönetiyormuşum gibi her şeyi bana yöneltmenin ne anlamı var? Bunu söyleyenler İranlı milislere, Hizbullaha niye sessizler? Bugün Esad ülkenin çoğunu kontrol ediyor diye bir kanaat var. Halep'i Esad mı kontrol ediyor? Rusya'nın denetiminde İranlı milislerin kontrolünde. Şam da Halep de Humus da öyle. Bunu bana söyleyenler önce Suriye'deki insanların acılarını anlamalı.

Arap Baharı haklı taleplerle çıktı. Ama daha sonra eksenini kaydırdılar. Türkiye'yi kendi sınırlarına mahkum ettiler.

"Ekonomi kadromuz hazır"
"Ekonomi kadromuz hazır. Son derece saygın ekonomistlerden oluşan bir ekibimiz çalışıyor. Bir kısmı geçmişte bürokraside görev yapmış, bir kısmı da reel sektörde bulunan arkadaşlar.

"Yap-işlet-devlet modeli doğru uygulandığı zaman doğru bir model. Objektif ve rekabetçi bir ihaleyle doğru. Hazine garantili yatırımların bütçe dışında tutulması anlayışına sahip olanlar var. Bunu benim kamu maliyesi ve ekonomi anlayışım kabul etmez, bütçe disiplini içinde olmalı. Geleceğin giderini bugünden ipotek altına almamış olursunuz böylece. 3 sene sonra bütçede olacak bir şey bugünden oraya yazılmadı. Bugün bütçede bozulmaya sebep olan unsurlardan biri budur. Kısa dönemli maliyetler bütçeye dahil edilmezse bütçe dengesini koruyamazsınız. Faiz dışı bütçe açıkları ve politikalar temel kriterdir. Tedirgin edici tablolardan biri bütçe açığının yüzde 3'lere çıkmış olması. 2016'da bir bütçe açığı yüzde 1'in altındaydı. Buradaki temel sıkıntı da bu konuların bütçe dengesi dışına çıkmasıyla oluşuyor. Bugün ekonomide hem içeride güveni sağlayacak, hukuk ve diğer adımları atmak lazım, hem de rasyonel ekonomik politikalar uygulamak lazım. Ben de Merkez Bankası'yla çalıştım. İş birliğine dayalı bir ilişki lazım ama ekonomi kurumsal yapıların kendi doğasını değiştirdiğinizde yatırımcıları tedirgin edersiniz. Uluslararası serbest piyasa ekonomisinin doğasının akışına ters davranılamaz. Bir gelecek perspektifiyle bu bir problem teşkil etmez.

Rus uçağının düşürülmesi
"Türkiye'nin sınır savunmasını korumak bir hükümetin görevidir. Başbakanlıkta da bunu düzenleme sorumluluğu vardır. Türkiye'nin bir uçağı düşürüldüğünde bir angajman kuralları yayınladı Recep Tayyip Erdoğan. Sınırımıza 5 km yaklaşıp dur emrine uymayan uçaklar vurulacaktı. Ben Başbakan olduğumda da bu angajman kuralı yenilendi. Kim uçağı olduğuna bakmıyor angajman. Rusya müdahil olunca Suriye'de, Rusya tarafına bu angajman kuralları bildirildi. Putin'e ifade edildi, Rus tarafı bütün bu kuralları biliyor. Milli Güvenlik Kurulu'nda Suriye'den girişlere izin verilmeyecek kuralları alınmış. Ben de bu talimatı almışım. Benim Rus uçağının gelişinden haberdar olup 7 saniye içinde bunu düşür talimatı verme imkanım var mı, yok. Der ki angajman kuralı, 5 km'ye yaklaşan uçak uyarılır, durmaması halinde vurulur. Bu talimat uygulanmıştır.

"Peki o sabah ne oldu? Saat 9.30 civarında Hulusi Akar beni aradı, 'bir Rus uçağını düşürdük' dedi. Ben de kendisine 'kesinlikle açıklama yapmayın, yaparsanız Rus uçağı demeyin, biz düşürdük demeyin, kimliği belirsiz bir uçağın sınırımızda düştüğü görülmüştür deyin' dedim. Bu sırada toplanalım, raporları getirin, diplomatik görüşme yürütelim. 10-15 dakika sonra Cumhurbaşkanlığı'ndan bir açıklama basına düştü: Bir Rus uçağını düşürdük. Bu açıklama talimatını kim verdi bilmem ama o andan itibaren krizi çözmek imkansızdır. Genelkurmay Başkanımızı aradım, 'bu açıklamayı çekin' dedim. 10 dakika sonra bu açıklama geri çekildi ama bütün dünya bunu duydu. Kimseye karşı bir kasıt falan yok. Rus uçağı gelip İskenderun'u bombalasaydı bunun hesabını kim verecekti.

"Bunlar kolay bir süreç değil, böyle kolay izah edilebilecek bir süreç de değil, oradaki subayın göreviydi. O gün basın toplantısı yaptık, bu subayın 'FETÖ' elemanı olabileceği yönünde suçlamalar olunca Akar 'Verilen talimattan kasıt angajman kuralları, görev yapan bir pilota yaklaşan tehlikeye ateş etti diye böyle suçlamalar yapılırsa TSK'da kimse bir daha tetiğe basmaz' dedi. Ben de 'Bana bu pilotun geçmişiyle iligili teferruatlı bir bilgi getir, altımızda görev yapan kimse böyle bir şeyle karşılaşamaz' dedim. Daha sonra böyle bir irtibatın olmadığını tespit ettik. Daha sonra bunun benim talimatımla yerine getirildiğini açıkladım. Sınır güvenliğini korumak bizim görevimiz, aksi takdirde görev yapamazsınız. TSK'nın operasyon yapabilme kabiliyetine güç vermektir benim açıklamam.

"Eğer bu konularda bana bir suçlama olmasaydı bu konular benimle birlikte mezara giderdi. Ortak akılla aldığımız konularla ilgili ben kimseyi suçlamadım. Bana Rus uçağıyla ilgili söylenenler eleştiri değil iftira.

"Bakanlar Kurulu toplantısı yaptık, Numan Kurtulmuş'un açıklamalarına bakın. Dedi ki 'Rus uçağı olduğunu bilseydik böyle olmazdı'. Benden habersiz mi yaptı o açıklamayı? Krizi yönetmek için yaptık bu açıklamayı. Benim Başbakanlığı bıraktığım döneme kadar tek bir açıklama göstersinler bana Rusya'yı kötüleyen."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları