loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan: Sosyal medya devasa ve tamamen kontrolsüz bir alan olarak adeta hayatımızın tam ortasına düştü

Erdoğan: Sosyal medya devasa ve tamamen kontrolsüz bir alan olarak adeta hayatımızın tam ortasına düştü
Tarih: 31.01.2020 - 09:15
Kategori: Siyaset

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, dün akşam (30 Ocak 2020) 5. Anadolu Medya Ödülleri töreninde konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"-Türkiye'de medya kuruluşlarının tüm mecralarda kendilerini yenileme çabalarını takdirle takip ediyoruz. Tabii bu süreçte yeni yeni mecralar ortaya çıkıyor. Mesela 'sosyal medya' dediğimiz ve neredeyse elinde internet bağlantısına sahip cihazı bulunan herkesin içinde olduğu yepyeni bir mecra ile karşı karşıyayız. Ülkemizde eskiden beri basın etiği tartışmaları yapılırken, sosyal medya devasa ve tamamen kontrolsüz bir alan olarak adeta hayatımızın tam ortasına düştü.

-Dünyanın her yerinde yaşanan bu gerçeğin ülkemizde çok daha belirgin ve çarpıcı örneklerine rastlayabiliyoruz. Ülke ve millet olarak Elazığ ve Malatya depremlerinin acısını yaşarken kimi kendini bilmezlerin, sosyal medya üzerinden yayınladıkları alçakça mesajlar, bunun emsallerinden biridir. 15 Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere pek çok hayati meselede bu ahlaksızlıkla karşılaştık. Yalanın, iftiranın, çarpıtmanın, hakaretin kol gezdiği böyle bir mecrada hakikati aramak için sokaklarda elinde fenerle dolaşan Sinoplu Diyojen'in yönteminden çok daha fazlasına ihtiyacımız vardır.

-Siyasetçisiyle, gazetecisiyle, eğitimcisiyle hepimize düşen görev iyilikleri, güzellikleri, hayırlı işleri teşvik etmek, kötülüklerin, yanlışların, çirkinliklerin önüne geçmeye çalışmaktır. İster bireysel ister kurumsal düzeyde olsun güzel ve hayırlı iş yapanları elimizdeki tüm imkanlarla desteklemeliyiz. Buna karşılık ülkemizin ve milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik dayanışma içinde olması gereken bir dönemde içindeki kini ve nefreti kusanlar mı var, hemen bunların karanlık yüzlerini fark edip, kendilerini adeta sokağa çıkamaz hale getirmeliyiz. Şayet bu erdemli duruşu yaygınlaştıramazsak iyilikle kötülüğün kadim savaşında safımızı doğru belirleyemeyiz. Bizlere düşen, gerekirse Habil gibi ölmek ama asla Kabil gibi zalimlerin, kötülerin durumuna düşmemektir.

-Siyasetçinin medyayı kontrol altında tutmak istemesi de medyanın siyasetçiyi yönetmeye kalkması da yanlıştır. Herkes kendi işini yaptığı, bunu da kurallar dahilinde ve şeffaf bir şekilde yürüttüğü zaman her şey çok daha sağlıklı yürüyecektir. Medya mensuplarının doğrudan ve dolaylı ticari kazanç hırsı, ideolojik saplantısı, bireysel hesabı kamu görevinin önüne geçtiğinde halkın gözündeki değeri de azalmaya başlar. Aynı şekilde siyasetçi ve bürokrat da kamu görevini bireysel çıkarlarına alet etmeye başladığında, milletin gözünde hızla irtifa kaybeder. Herkes kendi işini en doğru şekilde yaptığında, bu işten taraflarla birlikte milletimiz de kazançlı çıkacaktır.

-Dün kendi sınırlarının içini bile tam manasıyla kontrol edemeyen bir Türkiye vardı. 1994 krizini, 2001 krizini hatırlayın. Aynı şekilde 1960 ve 80 darbeleriyle 28 Şubat dönemini hatırlayın. Hepsinde de krizleri kendimiz ürettik, kendimiz yaşadık. Dışarıdan tesirler yok muydu? Elbette vardı, bunların etkisi bizim zayıflığımızdan kaynaklanıyordu. Demokraside ve ekonomide ölçeklerimiz geçmişle kıyaslanamayacak derecede değişmiştir, büyümüştür, güçlenmiştir. 2008 krizinin ülkemizi teğet geçmesini sağladık. Üzerimize salınan terör örgütleriyle başa çıkabildik. Sınırlarımızın karadan ve denizden kuşatılarak ülkemizin tecride maruz kalmasının önüne geçebildik. Muhtıra, darbe girişimleriyle demokrasimize kurulan tuzakları, kur ve faiz oyunlarıyla ekonomimize kurulan tuzakları aşabildik. Milletimiz her şeyin farkındadır.

-Birileri hâlâ Suriye'de, Doğu Akdeniz'de, Libya'da ne yaptığımızı anlamıyor. Bugün yürüttüğümüz siyasetle, bizi yeni Mondroslara mecbur bırakmak isteyenlerin oyunlarını bozuyoruz. Eski Türkiye'nin alışkınlıklarıyla bugünkü büyük ve güçlü Türkiye'yi anlayabilmemiz, idrak edebilmemiz, yönetebilmemiz mümkün değildir.

-Bu ara ekranlarda bir şey izliyoruz. Bakıyorsunuz, Filistin'de kadınlar. Eşinin silahlarla sürüklendiğini görünce ona sarılmak istiyor. Ama İsrail'in o malum tipleri, kadınlara saldırıyor. Hani bunların kadına saygısı? Hani kadın hakları?

-Yüzyılın Anlaşması diyorlar. Ne anlaşması ya, bu bir işgal projesidir. BM Genel Kurulu'nda haritayı göstermiştim. 1947 yılında Filistin neydi, İsrail neydi. Bugün tamamen yer değiştirmiş. Kimi aldatacaksınız ya? Hayatınız bunlarla geçmiş. Bir tarafta bakıyorsunuz Trump, yanına almış malum kişiyi, karşılarında kipalılar, oradan toplayacakları alkışlara bakıyorlar. O alkışlarla siz dünyanın kaderini değiştiremezsiniz. Filistin'in kaderini ise hiç değiştiremezsiniz. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir. Kudüs satılık değildir. Kimse 'bir şeyler verelim de siz burayı bize bırakın' edepsizliğine de girmesin.

-Muhataplarımıza gerçekleri anlatıyoruz fakat siyasetçiler ve medya ile onlar üzerinden geniş toplum kesimlerine bu gerçekleri gösterme hususunda ciddi sıkıntımız var. Bu yüzden hep beraber bir iletişim seferberliği başlatmalıyız. Bu bakımda medya mensuplarımız başta olmak üzere sivil girişimlerden daha güçlü destekler bekliyoruz. Her birimiz kendi etki alanımızı sonuna kadar kullanarak Türk milletinin her alandaki duruşunu dünya kamuoyunun gündemine taşımalıyız."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları